'Virüs salgını var, bize 4 gün içinde köyü boşaltın diyorlar'

Kars'ın Sarıkamış ilçesine bağlı Karakurt köyü, Aras Nehri üzerinde kurulan barajın suları altında kalacak. Tescilli kültür varlıklarıyla dolu Karakurt'ta yaşayanlar, yıllardır barajın yapımının durdurulması için mücadele veriyor. Son olarak korona virüsü salgınına rağmen köylülerden evlerini boşaltmaları istendi. Köylüler, “Kaymakam bey, 4 gün süreniz var, dedi. Boşaltacakmışız. Yoksa jandarma zoruyla boşaltacaklar. Biz ne yapacağız?” diyerek yardım istedi.

Abone ol

DUVAR - Karakurt… Kars'ın Sarıkamış ilçesine bağlı bir köy… İlçe merkezine 26 kilometre uzaklıkta, Erzurum-Kars-Iğdır Karayolu üzerinde bulunuyor. 1600 nüfuslu, 150 hane. İçinde 2 cami, iki okul, sağlık ocağı, 1 taziye evi. Tarihi çok eskilere dayanıyor. 2000 yıllık bir kilisenin yanı sıra kültür varlığı kabul edilen yöreye özgü binaları var. Ama yakında yok olacak.

Aras Nehri üzerinde inşa edilen, gövde uzunluğu 142 metre yüksekliğinde, asfalt çekirdekli kaya dolgu baraj tipinde Türkiye’de inşa edilecek ilk baraj özelliğini taşıyan Karakurt Barajı'nda su tutulmaya başlandı. Barajla Iğdır Ovası'nın sulanması ve ve Hidro Elektrik Santralında yılda 345 GWh civarında elektrik üretilmesi planlanıyor.

Ama baraj nedeniyle köy yakında sular altında kalacak. Köylüler yıllardır baraj nedeniyle mücadelelerini sürdürüyor. Ancak şimdiye kadar sonuç alamamışlar. Köyde tescilli kültür varlığı olarak kabul edilen 20 tarihi ev ve kilise de bulunuyor.

Barajı yapan firma ile önce ruhsatsız taş ocakları nedeniyle karşı karşıya gelmişler sonra da kamulaştırma bedeli yüzünden…

Köyde eylem yapmışlar, şantiyeyi basmışlar, Meclis’e kadar gidip dertlerini anlatmışlar, 24 Haziran seçimleri öncesi “oy vermeye gitmeyeceğiz” diye pankart bile asmışlar ama sorunlarına çare bulamamışlar.

GİDECEK BİR YERLERİ YOK

Köylülerin yarısı parasını almış, yarısı alamamış. Kendilerine verilen para ise taşınmazlarının ederi değil. Paha biçilemeyecek olan şey evleri, tarlaları, ağaçları, iş yerleri yani kısacası hayatları. Şimdi kısa sürede evlerini boşaltmaları isteniyor. Söylediklerine göre, yeni yerleşim için kendilerine gösterilen yer ise dağ başında ve elektriği, suyu olmayan bir yer…

Korona virüsü salgınında nasıl evlerini boşaltacaklarını, nereye gideceklerini bilmiyorlar. Ancak kaymakamlık ve jandarma yetkilileri "Boşaltmazsanız zorla çıkarırız” diyor.

Köyde kamulaştırma yapılmayan yerler de var ve bunlar da su altında kalacak. Köylüler evlerinde keşif dahi yapılmadığını söyledi.

‘EYLEMDE GÖZE BATANLARLA ANLAŞTILAR’

Köy halkından Yavuz Ejder, hukuksuzluk yaşandığını söyleyerek, aynı yerdeki dükkanlar, evleri ve tarlalara farklı fiyatlar biçildiğini belirtiyor: "Bazı vatandaşları Ankara’ya çağırıyorlar. Eylemde göze batanları seçtiler, anlaştılar. Diğerleri ne olursa olsun dediler."

Çocuklar korona virüsü nedeniyle okula gidemiyordu. EBA TV’den eğitimlerini sürdürmeye çalışıyor ancak artık gidecek okulları da kalmadı. Okuldaki tüm eşyalar taşındı ve şimdi eğitim yuvası sular altında kalmayı bekliyor. Çocuklar ise “Baraj geldi, eşyalarımızı götürdüler. Okul da vermediler. Biz nerede okuyacağız? Güzel bir okul, eğitim ve kendimizi gelecekte daha parlak görmek istiyoruz” diyor.

Engelli çocuğu olduğunu belirten bir köylü, 3 aile yaşadıklarını ve evlerine 65 bin lira verildiğini kaydederek, derdini şöyle anlatıyor: “Yaşlı anam, 3 kardeş, engelli çocuk. 60 bin lira vermiş, su geldi ağzımızda, jandarma kapımıza dayanıyor. Biz ne yapacağız?”

'SURİYELİLERDEN BETER DURUMA KOYDU'

Köylü kadınlar da duruma tepkili, evine 80 bin lira değer biçilen bir kadın "Bu parayla nereye çıkacağım. Habire gel çık, gel çık. Sen ver hakkımı ben çıkayım" diye tepkisini gösteriyor. Kendi ektikleriyle ihtiyaçlarını karşıladıklarını dile getiren başka bir kadın da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, "Bizi Suriyelilerden beter duruma koydu” ifadesiyle durumlarını anlatıyor.

İnternet olmadığı için erkek çocuğunun 2 aydır eğitiminden uzak kaldığını ve kız çocuğunu da yokluktan okuldan aldığını ifade eden başka bir kadın ise şunları söylüyor: “Bu nasıl devlet. Zenginin peşine gidiyor, gerisini de yakıyor. Avukat birleşti şirketle ocağımızı söndürdü. Biz çıkmıyoruz. Kanunsa çıkmıyorum. Zaten badana vurdum eve.”

Köylünün iş yerleri de sular altında kalacak. Yavuz Ejder, kendi iş yerine gereken değerin verilmediğini vurguluyor. Esnaf Cuma Gültekin sadece bir dükkana 22 bin lira verildiğini ve durumun hukuksuz olduğunu söyleyerek, derdini anlatıyor: “22 liraya kapı pencere alınmaz. Bu devlete bu kadar vergi verdik, askerlik yaptık. Bu devletten yana hiç mi vatandaşlığımız kalmadı?”

Başka bir esnaf ise kamulaştırılan dükkanlarda 122 kişinin ekmek yediğini açıklayarak, “Gönderin müfettişinizi, denetlesinler. Yerlerimiz bu kadar değersiz mi?” diye soruyor.

‘JANDARMA ZORUYLA BOŞALTACAKLAR’

Köylü şunları söylüyor: “Kaymakam bey, 4 gün süreniz var, dedi. Boşaltacakmışız. Boşaltmazsak jandarma zoruyla boşaltacaklar. Devlet şu anda zenginin sözüne mi bakacak, fakirin gözüne mi?” Koronavirüs var. Sizi komanda gelecek çıkartacak diyorlar. Paramız yok, evimiz yok. Hastalık var, nereye gidelim. Cumhurbaşkanımız salgın nedeniyle vatandaşımız evde kalsın diyor, şimdi köy olarak boşaltılmamız isteniyor. Buraya kamulaştırma ilk girdiği zaman hakim ve heyeti FETÖ’cü çıktı. Hakimi içeri attılar. Bu vatandaş beni tersliyordu, seni içeri atarım diyordu. Sonra gelen düzeltir dedik, düzeltilmedi.” (ANKA)