Vedat Türkali'yi uğurlarken: O çizgi hep geçildi

Zincirlikuyu’ya doğru yürüyenlere bir polis şefinin trafik çizgisini göstererek 'çizgiyi geçmeyin' diye bağırması aslında yaşananların özeti gibiydi. Bilmiyordu ki Vedat Türkali ve sevenleri zaten o çizgiyi geçmek için oradaydı...

Abone ol

Sadık Güleç  sgulec@gazeteduvar.com.tr

DUVAR - Teşvikiye Camisi'nin avlusunu Türkiye solunun bütün renkleri doldurmuştu. CHP’liler, HDP’liler 68’den bugüne yüreği hâlâ solda atanlar avludaydı. Arada Sevim Belli gibi Türkiye Komünist Partisi'nin eski tüfekleri de göze çarpanlar arasındaydı. Tabii bir de göğüslerinde Che resimleri ile gençler oradaydı. Ama galiba cenaze sonrası Teşvikiye Camisi'nden son istirahâtgâhına, gömüleceği Zincirlikuyu mezarlığına kadar yürüyen sevenlerinin yaşadıkları onun yaşamının da bir özeti gibiydi…

Vedat Türkali'nin alkışlar ve şiirleri arasında eller üzerinde taşınan tabutu cenaze arabasına kondu. Ardından Teşvikiye Camisi'nden çıkan binlerce kişi yürümeye başladı. Önce Nişantaşı kavşağında önleri kesildi. Takım elbisesi, elinde telsizi, etrafında polis yazan yelekleri olan korumalarından müdür olduğu anlaşılan emniyet amiri “Yasak, yürüyemezsiniz” dedi… Belli ki İstanbul’a yeni atananlardan biriydi. Yoksa yıllardır böyle bir çok yürüyüş çatışma miting görmüş, Türkali sevenlerini etrafında yirmi polis ile durduramayacağını bilmeliydi. Kısa bir arbededen sonra kitle tekrar caddedeki yürüyüşüne devam etti. Galiba polis müdürü de durumun farkına vardı. Geri adım atıp yürüyüş için kaldırımı gösterdi. Fakat Nişantaşı'ndan Osmanbey'e çıkan bu yolda iki kişinin yan yana yürüyemeyeceği kaldırımda binlerce kişinin nasıl yürüyeceği sorusunun cevabı yoktu. Tekrar yardıma gelen otuz kadar çevik kuvvet polisi ile ikinci bir deneme yaptı. Önde bulunan HDP milletvekilleri ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel'le polis arasında yeniden bir tartışma yaşandı. Bu durdurma sırasında bazıları kaldırımdan yürümek zorunda kaldı. Kaldırımdan yürüyenler hemen öne geçip tekrar caddeyi doldurdular.

Polis caddeyi dolduran yüzlerce kişinin ortasında kalmanın şaşkınlığı içinde Osmanbey kavşağına doğru koşmaya başladı. Belli ki bir deneme de orada yapılacaktı. Fakat polis sayısının azlığı ve kitlenin kararlılığı aslında sonucun ne olacağını gösteriyordu. Karşılıklı bu atışmalar sırasında zaten az sayıdaki polislerdeki gerginlik bu sefer olayı izleyen bizim gibi medya mensuplarına yöneldi. Arada bizi de kaldırıma yöneltmeye çalıştılar. Şişli Camisi'ne kadar kitlenin caddede yürümesi, polisin onları dar kaldırıma yöneltme çabası yılmadan devam etti. Bu arada Şişli camisinin önüne doğru yaklaşırken arkadan gelen iki çevik kuvvet otobüsü polislere biraz sayısal üstünlük sağladı. Polis müdürü bu sefer Şişli camisinin yan tarafında bulunan Abide-i Hürriyet Caddesi'ne yöneltmek istedi. Fakat süren tartışmadan yine bir sonuç alınamadı. Mecidiyeköy yönüne doğru kaldırımdan yürüyenler kısa bir sürede geniş caddeyi tekrar kapladı. En son Mecidiyeköy girişinde yaşanan sert tartışmadan sonra yürüyüş tekrar başladı. Polis en önde bulunanlara ellerindeki sprey gazlardan sıktı. Ardından yürüyüşe izin vermek zorunda kaldılar. Mecidiyeköy viyadüğünün altından Zincirlikuyu’ya doğru yürüyen kitleye bir polis şefinin yol ortasındaki trafik çizgisini göstererek “çizgiyi geçmeyin” diye sertçe bağırması aslında yaşananların bir özeti gibiydi. Bilmiyordu ki Vedat Türkali ve sevenleri zaten o çizgiyi geçmek için oradaydı. Onun yaşamı ve yazdıkları çizgiyi geçenlerin öyküsüydü. Bu kargaşa içinde bir başka polisin “Biz ne yapıyoruz ya… Bir izin ver bir verme” dediğini duydum. Seksenli yılların sonunda bir başka eski tüfek Behice Boran’ın cenaze töreni yine bu güzergâhta yapılmıştı. Onun cenazesine katılan binlerce kişi de aynı yoldan geçip Zincirlikuyu mezarlığına akmıştı. İlginçtir 12 Eylül’ün dehşetinin bütün gücüyle hâlâ hissedildiği o yıllarda dahi bir cenaze törenine katılanları engellemeyi kimse düşünmemişti.

Kim bilir belki hayatı bazen “tek başına” bir yürüyüş olan Vedat Türkali’ye de böylesi bir cenaze töreni yakışır.