Varoluşunun amacını arayan bir Jude…

Kitap, Thomas Hardy’nin romancılık hayatını bitirecek denli keskin bir dile ve etkiye sahip olmasıyla da ayrı bir öneme sahip. Karamsarlık Manifestosu, okuyucuyu ele geçiriyor.

Abone ol

KARAMSARLIK MANİFESTOSU

Şiir ve romanlarıyla 19. yüzyıl İngiliz edebiyatının öncülerinden olan Thomas Hardy, Adsız Sansız Bir Jude’da yine diğer eserlerinde de fon görevi gören kır hayatına dair kapsamlı bir metinle çetrefilli bir hayatı anlatıyor. Ana karakter Jude Fawley’in yaşamının tüm evrelerini kapsayan bu roman, klasik kır hayatı tablosu çizen bir eser olmanın çok ötesinde, çünkü kullanılan dil ve bu dilin kullanıldığı dönemin dinî ve sosyal koşulları açısından zorlayıcı ve cüretkâr olması, çok daha fazla öne çıkıyor.

Thomas Hardy

Kahramanımız Jude Fawley, küçük bir evreni işaret eden Marygreen’de zor bir hayat yaşayan, aile bağlamında da talihsiz bir çocuktur. Hayatına olumlu etki eden yegâne kişi olan öğretmeni Phillotson’un da köyden ayrılması, zaten var olan kalıtsal mutsuzluğunu arttıran bir etken olur. Ancak tasvir ediliş biçiminden dolayı Kaf Dağı’nı akla getiren Christminster, Jude’a göre bilim ve dinin merkezi olmasının yanı sıra, mutluluğu da bulacağı şehirdir. Yer yer ütopik bir şehri andıran Christminster, Jude’a göre bir insanı yetkin yapmaya muktedir, zamanının çok ötesinde olan bir dünyadır. Nitekim oraya göç etme fikrinin kesin olarak belirginleşmesi, Jude’un aydınlanma dönemine girmesine ve buna yönelik fikrî çalışmalar yapmasına olanak sağlar.

Kahramanın hayatındaki -en azından hikâye içerisinde bizim somut olarak şahit olduğumuz- olumsuzluklar da tam olarak bu dönemde ortaya çıkar. Örneğin yaşadığı yere sürekli gidip gelen, doktor ile şarlatan karışımı bir karakter, söz verdiği halde istediği kitapları getirmez Jude’a… Bu her ne kadar gelişimini sekteye uğratsa da, Jude yılmaz ve kendi çabalarıyla okumaya başlar.

Roman eksenindeki üç büyük karakterden biri olan ve Jude’un duygusal ve cinsel yaşamındaki çalkantılarının merkezindeki Arabella ise romanı cesur kılan en önemli detaylardan biri… Sadece Jude’la tanışmak için yaptıkları, gündelik yaşamın kilise, dolayısıyla din tarafından çevrelendiği bir döneme göre oldukça cesur kalıyor. Arabella ile birlikte Jude’un bir tür Mecnun’a dönüşmesine sebep olan Sue ise karakterin sürekli yaşadığı git-gellerin ve duygusal çatışmalarının esas kaynağı... Aralarındaki kan bağı her ne kadar bu çatışmalarda geri planda kalsa da, “aile” ve “mutsuz evlilikler” çerçevesinde sürekli karşımıza çıkarak önemini hatırlatan bir öğe oluyor.

KIRILMA NOKTALARI

Romanda temel olarak iki kırılma noktası olduğu söylenebilir. Birincisi, Jude’un Arabella ile tanışması ve hızlı bir süreç içerisinde evlenerek çok farklı bir hayata adım atması, ki bu evlilik, Jude’un Christminster hayalini terk edip idealist karakterini ardında bırakmasına sebep olur. Evlilikleri döneminde yaşanan bir “domuz kesilmesi” sahnesi ise ikili arasındaki farklılıkların tavan yaptığı ve aslında hiç olmaması gereken bir evliliğin gerçekleştiğini okura gösteren bir detay... Arabella’nın bu olayı bir tür ayinsel törene çevirmeye çalışması, Jude’un ise insan veya hayvan ayırt etmeksizin salt canlı olduğu için domuza saygı duyması -ya da öyle görünmesi- , ikisinin arasındaki temel uyumsuzluğu da ortaya çıkarır.

Nitekim Jude, yazarın net bir şekilde tasvir ettiği gibi, çocukluğunda yürürken solucanların bile üzerine basmamaya dikkat eden naif bir karakterdir ve bu sahne, eşi ile arasındaki ayrılığın ilk göstergesidir. Diğer kırılma noktası ise eşiyle geçirdikleri buhranlı yıllardan sonra ayrılıp Cristminster’a gitmesi ve orada akrabası Sue ile tanışmasıdır. Arabella’yla ilişkisi daha maddi şeyler üzerine kurulu olan Jude, Sue ile olan ilişkisinde duygusal eğilimlerini tamamen ortaya çıkarır. Bilhassa Sue’nun belirsizlikler üzerine kurulu karakteri, öğretmeni Phillotson’un da devreye girmesiyle, Jude’un Cristminster temelli ütopik hayatının çökmesine sebep olur.

KESKİN ve ETKİLİ DİLİN PARLAKLIĞI

Adsız Sansız Bir Jude, İletişim Yayınları etiketiyle okuyucu ile buluştu.

Kitap, Thomas Hardy’nin romancılık hayatını bitirecek denli keskin bir dile ve etkiye sahip olmasıyla da ayrı bir öneme sahip. Dinî ve cinsel göndermelerden ziyade bilhassa evlilik kurumuna getirdiği eleştiriler, dönemin dinsel tabanlı sosyal yaşamında -beklenildiği gibi- hoş karşılanmamış ve bir aforoz sürecininin başlamasına sebep olmuş, Jude’un Arabella ve Sue ile yaşadığı evlilik ve evlilik dışı ilişkilerde karakterlerin evlilik kurumuna yönelik söylemleri, romanın akıbetinde büyük rol oynamıştır.

Jude’un Cristminster’da almayı düşlediği akademik eğitimin engellenmesinin sebebi olarak yöneticileri göstermesi, tam olarak şu alıntıda görülen ruh haline bürünmesine de olanak sağlıyor: “Piskoposluk rütbesinin yüce katına ulaşma isteği, aslında hiç de ahlaki ya da teolojik bir zevkten kaynaklanmıyordu, tersine cüppe kılığına bürünmüş maddi hayata ilişkin bir özlemden başka bir şey değildi.” Bir tür uyanış hali olarak da anlatılabilecek bu durum, Jude’un yakasına yapışan yoksullukla beraber romanın dönüşümünü sağlıyor.

Thomas Hardy’nin en karanlık eserlerinden biri olan Adsız Sansız Bir Jude, ne yaparsa yapsın varoluşuna bir anlam kazandıramayan mutsuz bir karakterin yaşamını pastoral bir yaklaşımla anlatıyor.