Varlık Fonu'nun kaderini piyasa belirleyecek

Dev kamu iktisadi teşekkülleri, 'paralel hazine' olarak adlandırılan Varlık Fonu'na devredildi. Yaşar Erdinç 'Varlık Fonu'ndan beklenilen faydaları sağlaması zor görünüyor' diyor.

Abone ol

DUVAR - Varlık Fonları'na kamu kuruluşlarının devredilmesi sürüyor. Bakanları Kurulu'nun 24 Ocak tarihinde aldığı ve Resmi Gazete'nin 5 Şubat tarihli mükerrer sayısında yayınlanan kararla dev kamu iktisadi teşekkülleri, Varlık Fonu'na aktarıldı. Ziraat Bankası, Borsa İstanbul, TPAO, PTT gibi kuruluşların aktarıldığı Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Yaşar Erdinç'in Bilgeyatirimci.com'da yer alan yazısında "Türkiye hariç G20 ülkelerinin hepsinde varlık fonu var. Ama unutulmaması gereken nokta şu ki; ülkelerin gelir fazlalarının bir havuzda toplanarak kazanç sağlama amacıyla yönetilmesidir" diyor.

Yaşar Erdinç'in yazısı şöyle:

Varlık fonları hakkında kısaca bilgi vermek faydalı olabilir. Türkiye hariç G20 ülkelerinin hepsinde varlık fonu var.  Ama unutulmaması gereken nokta şu ki; ülkelerin gelir fazlalarının bir havuzda toplanarak kazanç sağlama amacıyla yönetilmesidir. Bizim öyle emtia, petrol veya bütçenin fazla vermesi gibi bir gelirimiz yok. Şimdi basit bir örnekle durumu açıklamaya çalışayım.

Türk tipi geniş bir aile düşünün.  Dede, oğullar, kızlar  ve torunlar bir mahallede birlikte yaşıyorlar. Oğullar ve kızlar evli ve çocukları var. Bir gün akıllarına bir fikir geliyor. Diyorlar ki; büyükçe bir apartman yapalım ve hepimiz gecekondu tipi evlerde yaşamak yerine daha konforlu olacak bu apartmandaki katlarda yaşayalım. Ama o sırada ellerinde bir apartman yapacak paraları yok. İki durum söz konusu olabilir;

Birincisi; bu büyük aile bir havuz oluştursun. Ailenin her  bireyi ilk başta ana bir sermaye koysunlar (örneğin toplam 100 bin TL) ve  her ay elde ettiği tasarrufları bu havuza akıtmaya ve bunu da para konusunu en iyi bilen kardeşleri yönetmeye başlasın. Böylece havuza akan gelirleri büyümeye başlasın. Bugünün tasarrufu gelecek neslin (torunların) gelecekteki refahının yüksek olmasını sağlayacaktır. Apartman yapacak paraya ulaşınca bunu inşa edebilirler. Bu en doğru yoldur.

İkincisi: Aile bireylerinin ilk başta koyabilecekleri sermaye çok kısıtlı olsun (örn. 10 bin TL)  (Türkiye’nin durumu). Ama apartmanı da hemen yapmak istiyorlar (Kanal İstanbul, otoyollar, hava alanları vs) Sermayeleri ve kaynakları kısıtlı ve üstelik her ay elde ettikleri gelirden de anlamlı bir tasarrufta bulunamıyorlar. Bunun üzerine dede diyor ki; “oğlum Ahmet senin üzerine olan arsayı bu havuza koyacağız”. Diğer evlat, bakkal dükkanını havuza koyarken, diğer bir evlat da altındaki taksinin gelirlerinin bir kısmını  havuza koyuyor. Dedemiz de gecekondusunun arsasını havuza koyuyor. Yani eldeki varlıkları kullanarak finansman sağlayacaklar. Örneğin Ahmet’in arsası satılabilir veya bankaya ipotek verilerek, bankadan kredi çekilebilir ve en azından apartmanın kaba inşaatını bitirecek para bulunabilir. Böyle bir durumda para konularını iyi bilen oğulun işi çok daha zor olur.

Tahmin ediyorum şu an varlık fonunun içine konulan kamu teşebbüslerinin hisselerinin bir kısmı halka arz edilebilir. Varlık fonu A.Ş statüsünde olacağı için devlet çarkı içindeki birçok bürokrasiden kurtulacak ve çok daha hızlı halka arzlar yapabilecektir. Örneğin yapılacak olan Kanal İstanbul’un belki gelir ortaklı senetleri veya bir başka projenin kira gelirleri(sukuk)  varlık fonu tarafından satın alınabilir. Böylelikle varlık fonuna devredilen şirketlerin özelleştirimesi veya halka arzlarından gelen kaynaklar buraya yönlendirilebilir. Bu arada Merkez Bankası’da varlık fonunun çıkaracağı menkul kıymetlerden satın alabilir.  Aslında şu an bu konularda sadece “olabilir”, “yapılabilir” şeklinde değerlendirme yapabiliyoruz. Gerçek uygulamayı zaman gösterecek. Fakat bu konuda Mahfi Eğilmez’in tarihten verdiği örnekler önemlidir. Keşke Çin gibi dış ticaret fazlalarımız olsaydı da bizim varlık fonumuz da bu paraları yönetiyor ve gelecek nesillere refah aktarıyor olsaydı. Yalnız bu aşamada şunu biliyoruz ki; özellikle kamu teşebbüslerinin hisselerinin rehin veya ipotek verilmesi veya hisselerinin satılması konuları ileride ciddi politik tartışmaları da beraberinde getirecektir. Öte yandan,  Örneğin Varlık fonu sayıştay denetimine tabi değil. Bağımsız denetime tabi olacak ama denetçileri de Başbakan atayacak. Bu durum ciddi sorun içeriyor.

Kamu teşebbüslerinden veya kamu teşebbüsü sayılabilecek Borsa İstanbul’un da varlık fonuna devri üzerine özellikle borsa yatırımcıları, borsada sert bir düşüş olup olmayacağı konusunda endişeye kapılmışlar. Ziraat Bankasının devrinin banka hisselerini etkileyip etkilemeyeceği sorulmuş. Bu durumun piyasalara etkisi konusunda çok soru gelince, bu yazıyı yazma gereği hasıl oldu. Aslında BIST’in özelleştirilmesi zaten bilinen bir konuydu ve bu haber BIST’in özelleştirilmesinin hızlanacağı anlamına geliyor. Ayrıca bilmiyoruz ama Ziraat Bankasının da özelleştirilmesi gündeme gelebilir. Yabancılar gelişmekte olan ülkelerdeki özelleştirmeleri çok severler. Genellikle 500 milyon doların altındaki halka arzlara girmek istemezler. Ama varlık fonunun içine devredilen kamu teşebbüsleri oldukça yüksek sermayelere sahipler. Üstelik bunların halka arzları birçok bürokrasi kolayca aşılacağı için çok kısa sürede gerçekleşebilir. Hatta bu durum Türkiye için yeni bir hikaye bile yaratabilir. Tahminimce dün Timothy Ash bu haberi almış olacak ki; bu haber öncesinde, Türkiye’nin risklerine rağmen ucuz olduğunu söylemiş olabilir. Timothy Ash’in değerlendirmelerini okumak için burayı tıklayınız.  Dolayısıyla, olumsuz etkiden ziyade kısa vadede olumlu etki yaratması söz konusu olabilecektir.

Aslında bu konunun borsa üzerindeki etkisi şöyle olacaktır veya böyle olacaktır demek oldukça riskli. Çünkü sabah saatlerinde eğer dış dünya çok olumsuz olursa ve örneğin dolar endeksi yeniden yükselişe geçmiş, dolar artıyorsa, borsa düşer. Bu durumu birçok kişi, “Varlık fonuna devirler borsayı vurdu” şeklinde yorumlayabilir. Aslında farklı bir faktör borsa üzerinde etkili olmuştur. Dolayısıyla bu tür zamanlarda bir görüş bildirirken “diğer şartlar aynı kalmak koşuluyla” cümlesini kullanmak gerekir. Ama bu cümleyi kullansanız da bu yazıyı okuyan beyin otomatik olarak bunu es geçer.  Fakat şu an bu cümleleri evire çevire yazdığım için artık beyin es geçemez. Yani diğer koşullar aynı kalmak şartıyla (Dış borsalarda sert bir düşüş yoksa, dolar hızla artışa geçememişse, DXY endeksi yatay gidiyorsa) kısa vadede varlık fonu gelişmesinin borsa üzerinde olumsuz etki yapmasını beklemem.  Fakat orta ve uzun vadede, yasada yazdığı şekliyle  varlık fonundan beklenilen faydaları sağlaması zor görünüyor.

Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz