Van'da yaşayan mülteciler: Bir savaştan kaçarken bir diğer savaşın içinde bulduk kendimizi

Türkiye'ye İran sınırı üzerinden girenler için merkezi noktalardan birisi olan Van'da yaşayan mülteciler, göç yollarında yaşadıklarını ve Van'daki hayatlarını anlattılar.

Abone ol

İdris Yılmaz

VAN - Mülteci ölümleriyle sık sık gündeme gelen Van'da 2020 yılı içinde resmi kayıtlara göre 83 mülteci öldü. Kimi mülteci Van Gölü üzerinde batan teknede, kimi sınırı geçerken donarak, kimisi ise toplu taşımalar sırasında yaşanan trafik kazalarında yaşamından oldu. Mülteci mezarlığının dahi oluştuğu kentte ölümden kurtulanlar ise taciz, tecavüz ve açlıkla karşı karşıya kalıyor.

‘SINIR ASKERLERİ BİZE ATEŞ ETTİ EŞİM YARALANDI VE SAKAT’

Leyla Ravend

İran’ın Merivan kentinde doğan Leyla Ravend (37), gazetecilik ve insan hakları savunuculuğu faaliyetleri neden gösterilerek İran’da tutuklandı. Henüz bir yaşını doldurmayan bebeğiyle birlikte iki ayını hücrede geçiren Ravend, maruz kaldığı baskı ve işkenceden kaynaklı Van’a göç etti. 30 kişilik bir grupla kaçak yollardan Türkiye’ye geçen Ravend, sınır askerlerinin kendilerini hedef alarak ateş ettiğini bu sırada eşinin belinden yaralandığını ifade etti. Ravend yaşadıklarını "İran’da insanca yaşam hakkı tanınmıyor. Kadınlar ve muhalifler devletin ağır baskı ve şiddetine maruz kalıyor. İdam cezası yanı sıra birçok gayri insani öldürme politikaları var. Ben ve ailem çok dayanamadık. Kaçmak zorunda kaldık. Burada da ciddi anlamda zorluklar yaşamaktayız. Eşim yaralandıktan sonra sakatlandı ve çalışamıyor. Bu nedenle evin bütün yükü benim sırtımda. Evin bakımı temizliği ve eve ekmek getirme telaşı. Bu da yetmezmiş gibi her an sınır dışı edilme korkusu beni ciddi anlamda yıpratmaktadır" diyerek anlattı.

'UNİCEF VE İRAN AYNI UYGULAMAYI YAPIYOR'

Mülteciliğinin büyük bir trajedi olduğunu söyleyen Ravend, “Bana göre UNİCEF ile İran İslam Cumhuriyeti aynı uygulamayı yapıyor. Birinden kurtulurken diğerinin mağduru oluyoruz. Neden böyle davranıyor anlamıyorum. Kadın için mültecilik çok zordur. Nasıl anlatayım bilmiyorum. Kadın için çok zordur. Zaten eşi de yanında değilse çok daha zordur. Bir ev kiralamaya gitmekten bile korkuyoruz. Bilmiyoruz ev sahibi şerefli biri mi, namuslu mu? Yani mültecilik gerçekten anlatılmayacak kadar zordur” dedi. Mülteci oldukları için çoğu zaman dışlamaya maruz kaldıklarını aktaran Ravend, iş bulamadıkları için geçimlerini evde hazırlayıp sattıklarını ürünlerden karşıladıklarını ifade etti.

‘ERKEĞİN KADINA YAKLAŞIMI HER YERDE AYNI’

Amiteh Koushkı

Van’da tedavi gördüğü hastanede ziyaretine gelen bir öğretmenin tecavüzüne uğrayan Amiteh Koushkı ise mültecinin hiçbir hak ve hukuku olmadığını dile getirdi. Kendisine tecavüz eden kişinin şiddetini belgelemesine rağmen yaptığı suç duyurusunun sonuçsuz kaldığından yakınan Amiteh, “Kadına yönelik cinsel obje yaklaşımından bir türlü kurtulamadım. İran Devleti ve İran’daki erkeklerden kurtulduğuma tam inanmışken Van’da yaşadığım bu durum, aslında erkeğin kadına olan bakış açısının bütün dünyada aynı olduğu kanaati uyandırdı. Oğlumun öğretmen olan Metin Karaduman oğlumun durumunu arada soruyordu. Sonra ben hastalandım. Hastanede yattığımı oğlumda öğrenip hastaneye geliyor. Ben o zaman 3 ameliyat geçirmiştim. Odama girdiğinde bağıramadım bile. Orada bana tecavüz etti. Ben bu tecavüzden sonra çok rahatsızlandım. Ama derdimi anlatamadığım için sürekli ilaç veriyorlardı. Son olarak tercüman istedim. Ve tercüman eşliğinde konuyu anlatınca adam hakkında dava açıldı. Ama hiçbir zaman tutuklanmadı” diye konuştu.

'ADALET İSTEDİĞİM İÇİN İHANETLE YARGILANDIM'

İran’da 12 yıl boyunca geçimini kolberlik (Sınır ticareti) yaparak sürdürdüğünü ifade eden Salah Ahmadi, aynı işi yapan halasının oğlunun askerler tarafından vurularak öldürüldüğünü ifade etti. Yaşanan cinayetin faillerinin açığa çıkması amacıyla valilik binası önünde eylem yapmak isterken gözaltına alındığını söyleyen Ahmadi, demokratik bir hak talep ettiği için İran İstihbaratı (VAJA) tarafından yedi ay gözaltında tutulduktan sonra “Devlete ihanet” suçlamasıyla cezaevine konulduğunu belirtiyor.

Beş yıl boyunca ağır koşullar altından tutuklu tutulduğunu aktaran Ahmadi yaşadıklarını şu ifadelerle aktardı: “Ben tahliye olduktan sonra İran istihbaratı tarafından sürekli takip ediliyordum. Uygulama noktalarından durdurularak psikolojik işkenceye maruz kalıyordum. Beni yeniden tutuklamak için akıl almaz yöntemlerde bulunuyorlardı. İran’da söz konunu Kürt olduğunda zaten potansiyel bir suçlu muamelesi ile karşı karşıya kalırsınız. Bu nedenle artık İran’da kalmamın yolu kalmamıştı. Kaçmak zorunda kaldım. Doğrusu bugün İran’a gidersem başıma ne geleceğini Allah bilir. Benim hakkımda bir dosya var. İdam etmezlerse müebbet hapis cezası verirler. İran’a gitmek için bir yol yok. Yol olsa ve beni zindana atmayacaklarını bilsem şimdi gitmeye hazırım.”

‘BİR SAVAŞTAN KAÇARKEN BAŞKA BİR SAVAŞIN İÇİNDE BULDUK KENDİMİZİ’

Nurullah Kunduzi

Yaklaşık altı ay önce Afganistan’dan Van’a kaçak yollarla geldiğini ifade eden 71 yaşındaki Nurullah Kunduzi, hiçbir yerde insanca yaşama rastlamadıklarını aktardı. Savaştan kaçtıklarını ancak en ağır yaşam savaşı içinde kendilerini bulduklarını aktaran Kunduzi, yaşadıklarını şu ifadelerle aktardı: “Kardeşlerim ve aile fertlerimin çoğunu savaşta yitirdim. İnsanca yaşamak için eşim ve 5 çocuğumla günlerce süren bir eziyet sonrası Van’a geldik. DAİŞ ve kaçakçıların inanılmaz zulümlerine maruz kaldık. Bizi kırbaçla döven, tarlalarına girdiğimiz için taşlarla sopalarla döven ve azarlayan insanlarla karşılaştık. İslami örgütlere katılmamız için bizi zorlayan oldu. Kabul etmediğimiz için ölümlerle tehdit edildik. Bugün Van’dayız, burada ise açlıkla mücadele ediyoruz. İş bulamıyoruz, çoğunlukla kaldığımız evde açlık içindeyiz. Yani anlayacağınız, bir savaştan kaçarken bir diğer savaşın içinde bulduk kendimizi. Allah bize merhamet etsin.”

‘VAN ARTIK BİR MÜLTECİ ŞEHRİ’

Murat Melet

Van'ın artık bir mülteci şehri olduğunu belirten bir önceki dönem İnsan Hakları Derneği Van Şube Başkanı Murat Melet, bütün dünyanın bunu bilmesine rağmen hiçbir önlemin alınmadığına dikkat çekti. Melet, "Mültecilik bir kader değildir, bir sebeptir. Bizim mülteciliğin nedenlerini araştırıp sorgulamamız gerekiyor. Mülteciliğe sebep olan en büyük neden savaşlardır. Eğer bugün Irak'ta Suriye'de, İran'da Afganistan’da savaşlar sürmese insanlarda kendi yerlerinden, yurtlarından göç etmek sorunda kalmazlar. Bunun için bir an önce bütün savaşlar durdurulmalıdır" dedi.

‘YASAL BOŞLUKLARI ÖLÜMLER GETİRİYOR’

Jindar Uçar

Kente gelen mültecilerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri de kış aylarında soğuk iklim şartlarında sınırdan geçmek oluyor. Sadece 2020 yılı içerinde Çaldıran ve Başkale ilçelerinde sınırı geçmek isterken 20'ye yakın mülteci donarak öldü. Bazı mültecilerin cenazeleri ise aylarca kar altında kaldı. İnsan kaçakçıların cezalandırılmasına yönelik gerekli yasal yaptırımlar olmamasından dolayı ölümlerin yaşandığına dikkat çeken Van Barosu avukatlarından Jindar Uçar, yasal boşlukların yeni ölümlere neden olduğunu vurguladı. Uçar, "Van'da yaşayan mülteci ölümleriyle ilgili birçok soruşturma açıldı. Ancak soruşturma ve sonrasında açılan davalarda genelde insan kaçakçıları için bireysel suç olarak kabul edilmektedir. Oysa bize göre bu suç asla bireysel bir suç değildir. Bu tam anlamıyla bir örgütsel organizasyondur. Bunun için yapılan yargılamaların uzun sürmesi ve etkin bir soruşturmanın yapılmamasından dolayı yeni ölümlerde yaşanmaktadır" diye konuştu.

‘MÜLTECİNİN ADINI ANMAK YASAK’

Son olarak 10’u aşkın kurum ve bağımsız aktivistlerden oluşan Mülteci Dayanışma Ağı'yla birlikte Van Gölü'ne karanfil bırakarak mülteci ölümlerine dikkat çekmek istediklerini belirten Serhat Göç Araştırma Derneği Eş Başkanı Hanife Güzel, kentte mültecilerle ilgili konuşmanın dahi yasak olduğunu kaydetti. Güzel, "Mültecilerle ilgili en büyük mağduriyeti kadın ve çocuklar yaşamaktadır. Birçok kadın toplama merkezlerinden sınırları geçerken tecavüze uğruyor. Tercüman olmaması ve geri gönderme korkusundan dolayı yaşadıklarını anlatamıyorlar. Bu konuda çok büyük bir mağduriyet bulunmaktadır" dedi.