Vakıf üniversitelerinde ücret eşitsizliği: YÖK tarafından korunuyorlar

YÖK Kanunu’ndaki değişiklikle devlet ve vakıf üniversitelerindeki akademisyenlerin maaşları eşitlense de birçok vakıf üniversitesi bu karara uymuyor.

Abone ol

ANKARA - YÖK Kanunu’ndaki düzenlemeye dayanarak, ücretlerin eşitlenmesi talebinde bulunan vakıf üniversitesi akademisyenleri, maaşlarının kanuna aykırı olarak iki buçuk yıldır eksik ödenmesinden şikâyetçi.

Bu süreçte üniversite yönetimleri ile birçok kez karşı karşıya gelen akademisyenler, özlük hakkı ihlallerinin yanı sıra işten çıkarılma ve mobbing tehdidi ile de karşı karşıya kaldı.

YÖK’ÜN RAPORUNDA YER ALDI: MAAŞLAR DEVLETİN ALTINDA KALDI

Yükseköğretim Kanunu’nda 17 Nisan 2020 tarihinde yapılan 2547 sayılı değişiklikle, devlet ve vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının ücretleri eşitlendi.

Düzenlemeye rağmen aradan geçen iki buçuk yılda çok sayıda vakıf üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) ‘akademisyenlere devlet üniversitelerinden az ücret ödenemez’ kararına uymayarak ya ücretleri eşitlemedi ya da brüt ücret üzerinden eşitleme yaparak öğretim elemanlarına ödediği net ücreti düşük tutma yoluna gitti.

Öyle ki YÖK’ün 2021’de yayımladığı Vakıf Yükseköğretim Kurumları Raporu’na göre de bu kanun değişikliğinden sonra bile birçok vakıf üniversitesinde her unvan için ödenen maaş, aynı unvan için devlet üniversitelerinde verilenlerin altında kaldı.

“Eşit işe eşit ücret” isteyen vakıf üniversitelerindeki akademisyenler, yaşadıkları özlük hakkı ihlallerinin yanı sıra işten çıkarılma ve mobbing tehdidi ile de karşı karşıya.

‘KANUNDA ÖNGÖRÜLENDEN 7 BİN TL DAHA DÜŞÜK BİR MAAŞ ALDIM’

İstanbul’da faaliyet gösteren Doğuş Üniversitesi’nde çalışan öğretim görevlisi, vakıf üniversitesinde görev yapan akademisyenlere devlet üniversitelerinden az ücret verilemeyeceğine ilişkin düzenlemenin iki buçuk yıl önce alınmasına rağmen ücretlerin hala eşitlenmediği söyledi.

Akademisyen ücretlerini kanuna aykırı olarak eksik ödeyen vakıf üniversiteleri arasında Doğuş Üniversitesi’nin de bulunduğunu ifade eden akademisyen, “Ben Doğuş Üniversitesi’nde akademisyenim ve son iki buçuk yıldır kanuna rağmen devlet üniversitesinde görev yapan akademisyenlerin maaşlarıyla bizim maaşlarımız aynı seviyeye çekilmedi. Mesela bu ay araştırma görevlisi kadrosu için kanunda öngörülenden neredeyse 7 bin TL daha düşük bir maaş ödemesi yapıldı. Birçok arkadaşımız eksik ödeme yapan vakıf üniversiteleri hakkında dava açtı. Kazananlar da oldu ancak sorun hala devam ediyor. Bir bakıma kanunla belirlenen ücretlerin eşitlenmesine yönelik yasal değişiklik kâğıt üzerinde kaldı. Yani vakıf üniversitelerinde patronlar kazandı” dedi.

‘KİMİ VAKIF ÜNİVERSİTESİ YÖNETİMLERİ AKADEMİSYENLERİN DİLEKÇELERİNİ BİLE KABUL ETMİYOR’

Vakıf üniversitelerindeki bu kanuna aykırı uygulamanın Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından denetlenmesi gerektiğine ancak YÖK’ün denetleme kurumunun görevini yerine getirmediğine dikkat çeken akademisyen şöyle konuştu:

“Türkiye’de vakıf üniversiteleri arasında birkaç üniversite haricinde aralarında Doğuş, Nişantaşı, Beykent Üniversitelerinin de bulunduğu çok sayıda üniversitede bu kanuna aykırılık devam ediyor. Burada yapılması gereken YÖK’ün denetleme kurumunun görevini yerine getirmesidir. Söz konusu iddiaların olduğu üniversitelere giderek, akademisyenlerle konuşarak bir denetim mekanizmasının çalıştırılması lazım. Diğer türlü akademisyenler ile üniversite yönetimleri karşı karşıya geliyor. Bu da akademisyenlere uygulanan mobbinge kadar götürüyor süreci. Vakıf üniversitesinde çalışan öğretim elemanları, üniversite yönetimine vermek için dilekçe hazırlıyor. Ancak kimi vakıf üniversitesi yönetimleri bu dilekçeleri kabul bile etmiyor. Bir vakıf üniversitende çalışan akademisyen arkadaşımız başka üniversitesinin protestosunu katıldığı için işten çıkartıldı. Bu da bir nevi diğer arkadaşlara yönelik bir tehdit unsuru oluşturuyor.”

‘ÜCRETLERİN EŞİTLENMESİ İÇİN DİLEKÇE VERDİM, İŞTEN ÇIKARTILDIM’

Geçen mart ayında YÖK Kanunu’ndaki düzenlemeye dayanarak, ücretlerin eşitlenmesi talebinde bulunan ve üniversite yönetimine konuya dair dilekçe verdikten sonra işten çıkartılan Fırat Karçal, tek taraflı fesih işleminin ‘görevini yapmamak’ gerekçesiyle alındığını söyledi.

İşten çıkartılmadan önce 4 buçuk yıldır üniversitede görev yaptığını belirten Karçal, “Ben telepazarlamada çalışma, okulun tişörtünü giyme, sosyal medya hesaplarından okulun paylaşımlarını beğenme dayatmalarına karşı çıktığım için ilk olarak yönetimin radarına girdim. Sonrasında da ücretlerimizin devlet üniversiteleri ile eşitlenmesi talebinde bulunmam işten çıkarılmamı da beraberinde getirdi” dedi ve ekledi:

“Benim gibi dilekçe veren 40’a yakın arkadaşımız da işten çıkartıldı. Normalde dilekçeye cevap verme süresi 30 gündür. Arkadaşlarımız da dilekçenin cevabını beklerken 30’uncu gün işten çıkartılar. Onların dilekçelerine işten çıkartarak cevap verdiler. 5 Eylül’de de ben işten çıkartıldım. Daha sonra işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle yargıya başvurdum ve süreç devam ediyor.”

‘ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ 'BAK YÖK DE GELDİ, BİR ŞEY OLMADI' ŞEKLİNDE BİR TAVIR SERGİLEDİ’

YÖK denetiminin gerçekten amacına uygun yapılmadığını ifade eden Karçal, “YÖK ben görevdeyken Nişantaşı Üniversitesi’ne de geldi. 5 saat okulda kaldılar ve sadece 6 kişiyle görüştü. Kapıda bekleyen arkadaşlarla görüşmediler. Kanunun uygulanması noktasında da hiçbir değişiklik olmadı. Bu durum üniversite yönetimin baskısını da güçlendirdi. 'Bak YÖK de geldi, bir şey olmadı' şeklinde bir tavır sergilendi. Bu sorunun çözülmesi noktasında YÖK’ün kanuna uygun olarak denetleme yapması gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ 5 BİN TL, NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ İSE 6 BİN TL AZ ÜCRET ÖDEDİ’

Başka bir vakıf üniversitesinde görev yapan öğretim görevlisi ise, Doğuş Üniversitesi’nin bu ay araştırma görevlisi kadrosu için kanunda öngörülenden 5 bin TL, Nişantaşı Üniversitesi’nin ise 6 bin TL az ücret ödediğini kaydetti. Vakıf üniversite yönetimlerinin kanuna uymak gibi bir zorunluluk hissetmediklerine dikkat çeken öğretim görevlisi, "Üniversite yönetimleri aslında YÖK tarafından korunuyorlar. Şu ekonomik koşullarda nasıl adalet? YÖK'ün bilgisi yok güya. Şu an hepimizin bilgisi var. YÖK'ün yok. Okulların ayda ne ödediğine dair bilgilere ulaşamıyorlar mı? Bu sürecin düğümü YÖK denetleme kurulu üyelerine açılacak. Akademisyenlerin açtığı görevi kötüye kullanma, görevi ihmal davalarında çözülecek gibi duruyor konu. Bu konuyla ilgili emek büroları da uyuyor. Hiçbir destek ve adım atılmıyor. Burada iş biraz da milletvekillerine düşüyor. Onların da bir baskı unsuru oluşturması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.