Ursula K. Le Guin ve Taocu anarşizmin rüyası

Le Guin’in her metni bizi başka şekilde düşündürür. “Rüyanın Öte Yakası” da farklı farklı okumalar yapılabilecek bir kitap. Onun metinleri tek bir çizgi içermez, yazar kendisini tüm kategorilerden sakınmış gibidir. Okuduğumuz her kitap bize farklı bir alan açar dünyanın pencerelerini çoğaltır, kapılarını aralar. Kötüyü de iyiyi de gösterir, kesinlikli bir anlayışla hareket etmez. Yaşamın olanaklarını da görür, olumsuzluklarını da... Bize umudu da gösterir kederi de...

Abone ol

DUVAR - Peter Marshall, Taocu öğretinin temel felsefelerinden birisinin; “Dünya, her şeyi kendi haline bırakarak yönetilir; müdahale ederek yönetilmez” fikrine dayandığını söyler (2003: 99). Buna göre dünya kendi kendine yetendir, bir yaratıcıya ihtiyacı olmadığı gibi ona müdahale etmeye de gerek yoktur, o kendi doğası içerisinde varlığını devam ettirebilme potansiyeline sahiptir. İnsanın bilim ve teknik alanında kaydettiği gelişmeler, bilimsel kavrayışlar, bazı felsefi yaklaşımlar bu fikrin tam zıttı şekilde dünyanın doğasına müdahale ederek, onu olabildiğince değiştirmeye ve insan yararına dönüştürmeye çalışırlar. Buna karşın Taocu öğreti insanı ve doğayı bütün olarak kavrar, insanın doğaya üstünlüğü veya onunla bir mücadele içerisinde olması bu felsefi kavrayışta yer bulmaz. Taoculuk MÖ. 6'ncı yüzyıldan bize anarşizan bir bakış sunar. Lao Tzu’ya atfedilen Tao Te-Ching (Yol Erdemin Kitabı) olarak bilinir ve bu öğretinin esaslarını bize anlatır. Bu felsefe bize dişil bir doğa anlayışıyla birlikte dünyada bir yol sunar. Bu yolda kesin “iyi” ve “kötü” yoktur, bu kavramlar birbiriyle ilişkilidir.

DÜNYAYA MÜDAHALE ETMEK

Ursula K. Le Guin’in Taocu fikirlere önem verdiğini biliriz ki bunu en açık görebildiğimiz metni, Rüyanın Öte Yakası'dır. Kitap bizi özellikle akıl ve bilimle dünyaya müdahale etmenin yanlışlığı fikriyle buluştururken, dünyanın kendi kendine yeterli olduğunu, insanın ancak onun kendisine çizdiği yol ile varlığını anlamlı kılabileceğini hatırlatır. Metin genel olarak, bir bilim insanı olan Doktor Haber ve rüya görerek dünyada değişiklikler yaratan Orr karakterleri arasındaki ilişki ile şekillenir. Orr, kendi halinde, gördüğü rüyaların dünyada bazı değişikliklere sebep olması nedeniyle, tedavi olmak isteyen bir karakter olarak çıkar karşımıza, Haber ise kendisini bilime adamış, dünyayı bilimle, akılla şekillendirebileceğine inanan ve bu konuda rüyaları denetleyebilen bir makine icat eden, hırslı bir kişiliktir. Orr’un rüyalarıyla, dünyada değişiklikler yaptığını fark edince de onun rüyalarını manipüle ederek, dünyayı biçimlemeye çalışır. Le Guin kitabın alt metnine yukarıda bahsettiğimiz Taocu; “Dünya, her şeyi kendi haline bırakarak yönetilir; müdahale ederek yönetilmez” fikrini yerleştirir ve bizi “Tao te Ching’in yolu”na çıkarır.

Rüyanın Öteki Yakası, Ursula K. Le Guin, çev: Aylin Ülçer, 224 syf., Metis Yayınları, 2015.

DOĞANIN BİRLİĞİ VE UYUMU

Taoistler aynı zamanda doğanın birliğini ve uyumunu vurgularlar (Marshall: 2003: 97). Buna göre; doğa kendi içerisinde uyumludur, insan da onun bir parçasıdır ve ona müdahale etmek yerine onunla bütün olduğunu kabul edip, kurallarına uymalıdır. Kitapta Orr karakterinde bu özelliği görürüz. Onunla ilgili şöyle bahseder Le Guin; “Onun gibi dünyada her şeyin bir sebebi olduğuna, insanın parçası olduğu bir bütünün var olduğuna ve onun parçası olmakla insanın da bütünlendiğine inanan biri ne olursa olsun asla Tanrı rolüne soyunmaya heves etmez. Yalnız kendi varlıklarını yadsımış olanların oynamaya can attığı bir oyundur Tanrıcılık.”

Bu anlamda Orr aslında Taocu öğretiyi yaşamına geçirmiş bir karakterdir. Dünyanın ve onun doğasının bir parçasıdır, kendisini doğayla bütünlemiştir ve onun anlayışında bu yapı ile oynamak “Tanrıcılık oynamaktır.” Bunu kitabın bir başka karakteri avukat ve Orr’un âşık olduğu kadın olan, Heather’ın ona söylediği cümlelerde de görürüz; “evrene asla çıkışmayan, terslenmeyen insanlar var mı sahiden? Kötülüğü tanıyan, ona direnen ama asla onun etkisi altında kalmayan?”

Orr gerçekten de tüm yaşadıklarına, Haber’ın kendisine olan tavrına rağmen ona terslenmez, içinde bulunduğu kötülüğün farkındadır ama güçlü bir tepki vermez. Bu durum Marshall’ın şu tespitiyle ilgili; “Tao te-ching zorun doğası konusunda gayet açıktır. Kendimizi ya da dünyayı iyileştirmek için, ister fiziksel ister manevi olsun, zor kullanırsak sadece enerjimizi tüketmiş oluruz ve kendimizi zayıflatmış oluruz: ‘zoru güç kaybı izler’. Savaş açan sonucuna katlanacaktır: ‘şiddet kullanan bir insan, kendisine karşı kullanılan şiddetle ölecektir’” (2003: 98-99). Orr’un tavrını Marshall’ın Tao te-ching’den alıntılarla yaptığı yorumla birlikte değerlendirebiliriz. Orr, zor olana karşı güç kullanmaktansa veya kendisine uygulanan ‘şiddete’ karşı ‘şiddet’ kullanmaktansa ‘savaş açanın sonucuna katlanmasını’ beklemiştir.

AKIL BİLİM VE DÜNYA

Doktor Haber ise Orr’un aksine Tanrılığa soyunmuştur. Orr’un rüyalarıyla dünyayı değiştirebilme yeteneğini kendi bilim anlayışını ve bilgi arzusunu pratiğe geçirmek için kullanır. Orr’un cümleleriyle; “işler onun sandığından çok karışık ve o da bir türlü bunu anlamaya yanaşmıyor. Olayların gidişatına müdahale edip onları düzeltmenin mümkün olduğunu sanıyor o. Ve bir şeyleri düzeltmek için de beni kullanmaya çalışıyor, ama sorduğunda böyle yaptığını da kabul etmiyor; yalan söylüyor, çünkü dosdoğru bakıp bariz olanı görmek istemiyor, doğru olanla, gerçekte olanla ilgilenmiyor, kendi aklı bir şeylerin nasıl olması gerektiğine dair fikirleri dışında hiçbir şey görmüyor.” Doktor Haber için dünya kendi aklının sınırlarında var edebileceği bir yer anlamına geliyor. Müdahaleleriyle dünyayı değiştirebileceğini varsayarken, dünyayı akılcı bir anlayışla tasarlamaya çalışıyor. Çünkü onun anlayışında bilim ve akıl dünyaya her türlü müdahale hakkına sahip. Bu da modernizmin bilim anlayışını akla getiriyor, doğanın insan yararına değiştirilip dönüştürülmesi ve dünyanın tüm kaynaklarının bu yolda deney malzemesi haline getirilmesi anlayışı bu.

Bu anlayışta sadece doğa değil, insan da artık bir deney nesnesidir. Kitap özelinde Orr, Doktor Haber için bilimsel veriler elde etme de kullanabileceği bir deney malzemesidir. Onun hislerinin, ne düşündüğünün bir önemi yoktur. Önemli olan onun laboratuvar malzemesine dönüştürülmüş rüyalarıyla dünyaya biçim vermektir. Le Guin böylece Doktor Haber üzerinden modernizmin bilim anlayışına ve akılcılık felsefesine de eleştiri getirir. Metin böylece Taocu felsefi anlayışının yanında bu eleştiriyi de içerir.

Oysa “Biz dünyanın içindeyiz, ona karşı değiliz. Bir şeylerin dışında durup onları bu şekilde yönetmeye çalışmak sonuç vermez; ne yaparsanız yapın; hayata ters düşer bir kere bu. Bir yol var ama onu izlememiz gerek. Biz dünyanın nasıl olması gerektiğine dair istediğimizi düşünelim, o yine de olduğu gibi. Onu kendi hâline bırakmak gerek” der Le Guin ve bu anlayışa karşı bize “Tao te-ching”in yolunu hatırlatır.

DAYATMA OLMADAN HAREKETE GEÇME

Bu açıdan bakıldığında Taocu öğretinin bize, pasif, her şeyi olduğu gibi kabul eden bir perspektif çizdiği düşünülebilir. Hâttâ Bookchin: “Taoizm’in bir elit tarafından köylülerin pasifliğini beslemek, onların seçmelerini ve umut etmelerini engellemek için kullanıldığını söyleyecek kadar ileri gider” (Marshall: 2003:100). Burada gözden kaçmaması gereken, Taocu öğretinin pasifliğinin doğa ile ilgili olduğu noktasıdır. Marshall’ın vurguladığı gibi Taoist öğretinin merkezinde yer alan “wu-wei” kavramı genellikle “hareket etmeme” olarak çevrilse de anarşizm ile “wu-wei” arasında çarpıcı filolojik benzerlikler vardır. Grekçe de anarkhos sözcüğünün hükümdarın yokluğu anlamına gelmesi gibi, wu wei de wei’den yani “doğal kendiliğinden gelişime müdahale eden, yapay, uydurulmuş hareket”ten yoksunluk anlamına gelir ” (Marshall: 2003: 98).

Yani buradan anladığımız Taocu kavrayışta yer alan müdahale etmeme bir dayatma karşısındadır. Buradaki pasiflik daha çok yukarıdan bir baskıyla bir şey yapmamaya gönderme yapar. Yine Marshall’ın deyimiyle; “Dayatılmış otoritenin formlarıyla hiçbir şey yapmamayı” içerir. Buradan şu çıkarımı yapabiliriz Taoculuk politik anlamda da kendiliğinden olanı önceler. Kitlelerin bir yönlendirme olmaksızın doğal olarak kabul edip harekete geçmesidir bu. Tıpkı doğanın kendiliğindenliği gibi.

'DOSTLARIMDAN GELEN BİR PARÇA YARDIMLA'

Le Guin’in her metni bizi başka şekilde düşündürür. “Rüyanın Öte Yakası” da farklı farklı okumalar yapılabilecek bir kitap. Onun metinleri tek bir çizgi içermez, yazar kendisini tüm kategorilerden sakınmış gibidir. Okuduğumuz her kitap bize farklı bir alan açar dünyanın pencerelerini çoğaltır, kapılarını aralar. Kötüyü de iyiyi de gösterir, kesinlikli bir anlayışla hareket etmez. Yaşamın olanaklarını da görür, olumsuzluklarını da... Bize umudu da gösterir kederi de. Şimdi bu kitapta Orr’a çıkış yolu gösterdiğini düşündürten Beatles şarkısını dinlemenin zamanıdır; “With a Little Help from My Friends” çünkü bu şarkı son günlerde içerisinde bulunduğumuz durumu da hatırlatır: "İdare ediyorum bir parça yardımla, dostlarımdan gelen bir parça yardımla."

Kaynaklar

Marshall, P., (2003), “Anarşizmin Tarihi ‘İmkânsızı İstemek’”, (Çev. Yavuz Alogan), Ankara: İmge.

Lao Tzu, “Tao te Ching”, (Çev. Merve Arkan), İstanbul: Say.