Üniversite hastanelerinde eğitim ile hizmeti ayırma planı

Büyük borç yükü altında bulunan üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması bir kez daha gündemde. İktidara göre, hastanecilik işletmeciliktir ve ayrıştırılmalı. Meslek örgütü ve muhalefet temsilcileri ise tıp eğitimi ile hizmetin iç içe olduğunu, ayrıştırılamayacağını savunuyor. Bir siyasetçinin ifadesiyle: "Söz konusu devir gerçekleşirse davul tıp fakültesinde, çomak Sağlık Bakanlığı’da olur. Sağlık Bakanlığı da davulu kafasına göre tıngırdatır."

Abone ol

ANKARA - Medikal firmalara ve ilaç şirketlerine borçları nedeniyle büyük bir borç yükü altında bulunan üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri yeniden gündemde.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk planı olan 11. Kalkınma Planı’nda hedefler arasında, “Üniversite hastanelerinin hastane işletmeciliği ayrıştırılarak, eğitim ve öğretim hizmetlerinin etkin bir şekilde sunumuna imkân verecek şekilde yönetim, hizmet sunumu ve finansman yapısı itibarıyla sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulacaktır” denildi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da “Üniversitelerin esas yapması gereken eğitim. Hastane hizmeti ise bir işletmeciliktir” dedi, YÖK’de hastanesi olan üniversitelerle, rektörlerle bir araya gelip bu konuyu tartışmak istediklerini söyledi.

Kalkınma Planında yer alan bu hedef ve Bakan Koca’nın açıklamalarına Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile siyasi partilerden tepki geldi.

‘ÜNİVERSİTE HASTANELERİNİN ESASI EĞİTİM’

Üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması önerisinin AK Parti’nin ilk iktidar dönemiyle gündeme geldiğine dikkat çeken Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman, bunun bilinçli bir süreç olduğunu savundu, “kabul edilemez” buldu. Adıyaman, “Üniversite hastanelerinin farklılığı vardır ve esasen eğitim amaçlı kurulmuştur. Üniversite yöneticileri bünyesindeki hastaneleri çeviremez hale geldi çünkü ekonomik olarak çok zor durumda kaldılar. Bu da bilinçli olarak yapıldı” dedi.

‘REKTÖRLERİN TAVIR ALMASI GEREKİYOR’

Türk Tabipleri Birliği Başkanı Sinan Adıyaman, “Üniversite hastaneleri o kadar zor duruma geldi ki işler yürümüyor” diye konuştu.

Kamu hastanelerinin şehir hastaneleri adı altında özelleştirildiğini, üniversite hastanelerinde de bunun hedeflendiğini savunan Adıyaman’a göre bu hastaneleri “eğitim veren” ve “hizmet veren” olarak ayırmak doğru değil. İyi eğitim verebilmek için üniversite hastanelerinin yapısının korunması gerektiğini söyleyen Adıyaman mevcut rektörlerin olası bir devir durumundaki konumuna dair ise şunları kaydetti:

“Üniversite hastaneleri o kadar zor duruma geldi ki işler yürümüyor. Malzeme alımında sıkıntılar var. Dolayısıyla rektörler istese de istemese de ekonomik olarak zor durumda kaldıkları için muhtemelen mali olarak Sağlık Bakanlığı’na bağlanmak isteyeceklerdir. Bunu kabul etmemeleri ve buna itiraz etmeleri gerekiyor. Üniversite hastanelerinin ne için bu hale geldiği belli ve tepkilerini dile getirip bir tavır ortaya koymaları gerekiyor. Üniversite hastanelerinin, rektör atamalarından bölüm başkanı atamalarına kadar demokratik sisteme geçmesi gerekiyor. Özerk üniversite yapısının Türkiye’ye gelmesi, mevcut iktidarın üniversite hastanelerini ekonomik olarak zor duruma sokmaktan vazgeçmesi gerekiyor.”

‘ÜNİVERSİTE HASTANELERİ ARKA BAHÇE YAPILACAK’

Muhalefet partileri de üniversite hastanelerinin Bakanlığa devrine karşı çıktı. Meclis Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’e göre üniversite hastaneleri kaynakları azaltılarak, yeterli destek verilmeyerek ekonomik anlamda zor duruma düşürüldü. “Üniversitelerin tamamını özerk yapıdan çıkarıp tamamen siyasi idareye bağlama çabasından ne yazık ki hastaneler de payını alıyor” diyen Şeker’e göre bu hastaneleri bakanlığa bağlama çabası “Üniversite hastanelerini arka bahçe yapma niyeti” taşıyor.

‘BAKAN DA OLSANIZ BU ALANDAKİ SORUNUN BEDELİ SAĞLIKLA ÖDENİYOR’

CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’e göre üniversite hastaneleri kaynakları azaltılarak, yeterli destek verilmeyerek ekonomik anlamda zor duruma düşürüldü.

İktidarın Şehir Hastaneleri projelerini eleştiren ve ülke ekonomisinin zarar gördüğünü savunan Şeker, “İnsanlar daha çok doktora gidip daha az sonuç almaya başladılar. Sayı ve rakamlarla oynanınca nitelik ciddi anlamda geriledi. Özgürlüğün, bağımsızlığın ve özerkliğin olmadığı bir yerde bilim gelişemez. Burada amaç bu özerk yapıları tamamen siyasi iradenin hegemonyası altında ezmek” dedi.

Üniversite hastanelerinin bakanlığa devri konusunda muhalefete de görev düştüğünü belirten Şeker, “Üniversite hastanelerinin özerkliği muhalefet tarafından savunulacaktır. Sağlık siyaset üstü bir alan ve bakan da olsanız, Türkiye’nin en zengini de olsanız bu alandaki sorunun bedeli sağlıkla ödeniyor. Bu devredilme net olarak gündeme geldiğinde iktidarın siyasi istismar alanı yapmaması gerekiyor. İktidar ve muhalefet nasıl daha iyi sağlık hizmeti alınır ve üniversite hastaneleri nasıl geliştirilir üzerine kafa yormalı” dedi.

‘ÇÖZÜM BULMAK GEREKİRKEN DEVRETMEYİ DÜŞÜNÜYORLAR’

HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’e göre Bakanlığın bu girişimi, “Bir tıkanmanın ve çaresizliğin sonucu” ortaya çıktı.

Diyarbakır Tabip Odası eski Başkanı, HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’e göre Bakanlığın bu girişimi, “Bir tıkanmanın ve çaresizliğin sonucu” ortaya çıktı. Dönem dönem devir işleminin gündeme geldiğini hatırlatan İpekyüz, “Gelen tepkiler üzerine ya da beceremeyeceklerini düşünerek önerilerini geri çekiyorlar. Türkiye’de sorunların özüne inmeyip geçici çözümler bulunmaya çalışılıyor. Bugün Türkiye’de üniversite hastaneleri neden kötü durumda? Neden borç batağında? Ne için iyi eğitim ve hizmet veremiyorlar? Bunlara yoğunlaşıp çözüm bulmak gerekirken devretmeyi düşünüyorlar” dedi.

ÜNİVERSİTE HASTANELERİNİN İKİ TEMEL SORUNU

Üniversite hastanelerinin genel bütçeden maddi olarak desteklenmesi gerektiğini savunan İpekyüz’e göre üniversite hastanelerinin iki temel sorunu var:

“Üniversite hastaneleri genel bütçeden değil SGK’dan yararlanıyor. Gelen her hastayı kabul etmek, tedavi etmeye çalışmak ve araştırmadan hizmet vermeye çalışıyor. Üniversitelere araştırma, eğitim, bilim yuvası denmiş ama genel bütçeden pay vermez performansa bağlarsanız bu iş gün geçtikçe çıkmaza girer. Türkiye’de üniversite hastanelerinin yönetimiyle ilgili bir kamu düzenlemesi yok. Tüm öğretim üyelerinin, asistanın ve öğrencilerin etkin olabileceği bir yönetim anlayışının benimsenmesi gerekiyor.”

‘TIP ALANINDA TEORİK VE PRATİK İÇ İÇEDİR’

“Her şey tüketim, para ve şirket bakış açısıyla değerlendirilince olmuyor. Bizim Sağlık Bakanımız bir şirketten gelip Bakan oldu ve o gözle bakmaya devam ederse bilimsel açıdan ilerleyemeyiz” diyen İpekyüz, eğitim ve hizmetin birbirinden ayrılmasına da karşı olduğunu şu sözlerle anlattı:

“Hizmeti başkaları versin diyorlar ama bu hizmetin ameliyatını kim yapacak? Dersini kim anlatacak? Asistanını kim yetiştirecek? Seminerini konferansını kim verecek? Bunlar iç içe işler. Tıp alanında ve tıptaki bütün profesyonel çalışanlar için teorik ve pratik iç içedir. Hizmet ve eğitim iç içedir.”

‘KAPİTALİSTLER RANTA DOYMADI’

Üniversite hastanelerinin diğer kamu hastanelerine üretimleriyle örnek teşkil ettiğini söyleyen Meclis Sağlık Komisyonu üyesi, İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’na göre bu değişime gerek yok. “Neoliberal sistem içerisinde iktidar, Türkiye’de ne varsa pazarlama yoluna gitti” diyen Kabukcuoğlu şehir hastanelerinde yaşananların daha vahiminin bu devirle ortaya çıkabileceğini söyledi. Kabukcuoğlu, “Kapitalistler buradaki ranta doymadılar ve daha da arttırmak istiyorlar. Üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması rant üzerinden düşünülmelidir. Amaç rantın belli bir kesime aktarılmasıdır” dedi.

‘BAKANLIK DAVULU KAFASINA GÖRE TINGIRDATACAK’

Üniversite hastanelerinde Sağlık Bakanlığı onayı ile karar alınmasının sorunlara neden olacağını savunan Kabukcuoğlu şunları söyledi:

İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu, “Üniversite hastanelerini tek başına hizmet hastanesi gibi değerlendiremezsiniz” dedi.

“500- 600 yataklı bir tıp fakültesi hastanesi düşünün. Genel cerrahlar 50 yatağı 40 yatağa düşürmek istiyorlar. 40 yatak da başka bir birime aktarılacak. Sağlık Bakanlığı’na yazı yazacak ve uygun görürse buna bakanlık izin verecek. Böyle saçma bir iş olmaz. Halk arasındaki tabirle bu durum, davul birinin elinde çomak birinin elinde olması demektir. Burada davul tıp fakültesi, çomak da Sağlık Bakanlığı’dır. Sağlık Bakanlığı davulu kafasına göre tıngırdatacak. Eğer beğenmedikleri bölümler, hocalar olursa oralara baskı uygulayacaklar. Bunun yanında kendi yandaş bildikleri hocalara daha da destek çıkacaklar. Bunun başka bir açıklaması yok.”

‘ÇALIŞAN BİR SİSTEMİ BOZMANIN NE ANLAMI VAR?’

Türkiye’deki tıp fakültelerinin eğitim ve uygulama açısından dünya ile boy ölçüşür durumda olduğuna dikkat çeken Kabukcuoğlu, “Şimdi kalkıp da çalışan bir sistemi bozmanın ne anlamı var?” diye sordu. Eğitim hastanelerine harcanan paranın hesabının olmaması gerektiğini belirten Kabukcuoğlu şöyle devam etti:

“Üniversite hastanelerini tek başına hizmet hastanesi gibi değerlendiremezsiniz. O hastanelerin eğitim fonksiyonu var ve bundan doğan bir masrafları var. Eğitim hastanelerine harcanan paranın hesabı olmaz. Orada önemli olan birincil şey eğitimdir. İşin maddi yanı çok gerilerdedir. Önemli olan orada yetiştirilen insanlar işine hâkim mi, layıkıyla işlerini öğreniyorlar mı ya da dünyadaki benzerleriyle boy ölçüşebiliyorlar mı? Bunlara bakmak, odaklanmak gerekiyor. Sağlık Bakanılığının, Maliyenin bu sorunları çözer bir anlayışla hareket etmesi ve bu yapıları koruması gerekiyor.”