'Ülkede tek adam, üniversitelerde tek adamın tek adamı'

28 Nisan’da yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle üniversitelerde fakülte ve bölümlerin akademik kadro planlaması ve kadroların ilan edilmesi süreçleri yeniden düzenleniyor. Bu düzenlemeyle rektörler tek yetkili mercii olurken anabilim dalları, bölümler, fakülte kurulları ve senato, akademik kadro planlamasında yetkisiz ve etkisiz hale getirildi. CHP'li Selin Sayek Böke, HDP'li Mahmut Toğrul, İYİ Partili Metin Ergun ve Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şubesi Sekreteri Doç. Dr. Ümit Akıncı, üniversitelerdeki yeni dönemi Gazete Duvar'a değerlendirdi.

Abone ol

İZMİR- 28 Nisan tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Devlet Yükseköğretim Kurumlarında Öğretim Elemanı Norm Kadrolarının Belirlenmesine Ve Kullanılmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” le 11 gün arayla yükseköğretim sistemini etkileyen ikinci düzenleme yürürlüğe girmiş oldu.

17 Nisan’da Yükseköğretim Kanunu İle 'Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la vakıf üniversitelerinin işleyişinden öğretim görevlilerine ders verdirilmesine; araştırma görevliliğine atanma koşullarından 2547 sayılı yasadaki disiplin hükümlerine kadar oldukça geniş bir alanda düzenleme yapılmıştı. Kanun değişikliğinin görüşüldüğü Milli Eğitim Komisyonu’nda, CHP, HDP ve İYİ Parti gruplarının muhalefet şerhlerine rağmen herhangi bir değişiklik yapılmamıştı. Eğitim Sen de pandemi sürecinin akademik tasfiyenin sürdürülmesi için fırsata dönüştürülmek istendiğini belirten bir açıklama yapmıştı.

28 Nisan’da yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle üniversitelerde fakülte ve bölümlerin akademik kadro planlaması ve kadroların ilan edilmesi süreçleri yeniden düzenleniyor. Bu düzenlemeyle rektörlerin tek yetkili mercii haline gelmesinin yanı sıra, bölüm ve kurullar için önceki yönetmelikte tanımlanan bölüm başkanının 'talebi aranır' ifadesi, 'görüşü alınarak' ifadesi ile değiştirildi. Bu değişiklikle, anabilim dalları, bölümler, fakülte kurulları ve senato, akademik kadro planlamasında yetkisiz ve etkisiz hale getirilmiş oldu. Böylece, üniversite yönetim kurulları ve rektör, üniversitenin tüm akademik birimlerindeki kadro planlamalarını, bölümlerin taleplerini aramaksızın istediği şekilde yapabilecek.

Değişiklik öncesinde yönetmeliğin uygulanmasında yaşanan hukuksuzluklar, Gazete Duvar’ın 'Kişiye özel ilan, Ege Üniversitesi’ni Karıştırdı' haberi ile kamuoyu gündemine yansımıştı. Ege Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar'ın bölüm kurulunun talebi ve uygun görüşü olmaksızın ilan edilen kadro ile ilgili olarak; söz konusu kadro ilan ve işlem sürecini, norm kadro yönetmeliğine aykırı olduğu gerekçesiyle 25.12.2019 tarihinde İzmir 6. İdare Mahkemesi’nde iptal davası açmıştı.

Kişiye özel ilan, Ege Üniversitesi'ni karıştırdı

Yönetmelik değişikliğini akademisyen kökenli milletvekillerine ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’na sorduk. CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun ve Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şubesi Sekreteri Doç. Dr. Ümit Akıncı norm kadro yönetmeliğinde yapılan değişiklikleri Gazete Duvar’a değerlendirdi.

'KURUMSAL YIKIM TÜM YAPILARA UZANIYOR'

CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, yönetmelikte yapılan değişikliği 'merkeziyetçiliğin artması, ortak akıl ve katılımcılığın öldürülmesi, atanmışların seçilmişlerden üstün olması' olarak nitelendirdi. Bu yönetmelik değişikliğiyle, norm kadro atamalarında bölümlerden 'uygun' görüş aranmasından vazgeçildiğini söyleyen Böke, “Bölümlere 'görüş' sorulacak, ancak görüşün uygun olup olmamasının bağlayıcılığı olmayacak! Uygunluğa bölümler karar veremeyecekler, bölümlerin 'uygun görmedikleri' atanmışlar tarafından kendilerine dayatılabilecek. Esasında bunun özde ülkenin genelinde olan bitenden hiç bir farkı yok. Ülkede yürütme TBMM’den, halkın seçtiklerinden değil, Saray tarafından atanmışlardan oluşurken bu rejimin üniversitelerini kurmak isteyen iktidarın aynı zihniyeti üniversitelere de dayatması rejimle çok uyumlu bir adım. Kurumsal yıkım tüm yapılara, hayatımızın en kılcal damarına kadar uzanıyor” diye konuştu.

'BEN YAPTIM OLDU ANLAYIŞI BİR KEZ DAHA DEVREDE'

Bazı kararların yetkisinin üniversite senatolarından alınıp üniversite yönetim kurullarına aktarılmasının da aynı zihniyetin bir parçası olduğunu savunan Böke, şöyle devam etti:

“Senatolarda sadece üniversitenin yönetim kadrolarına atanmışlar değil aynı zamanda öğretim üyelerinin kendilerini temsil etmek üzere seçtikleri fakülte senatörleri de var. Oysa üniversite yönetim kurullarında seçilmişler değil atanmışlar var. Bir gece sessiz sedasız Resmi Gazete'de yayınlanan değişiklik ile yetkiler seçilmişlerden salt atanmışlara aktarılıyor. Üstelik akademi bunu herkesle birlikte görüp öğreniyor. Ben yaptım oldu anlayışı bir kez daha devrede. Ülke tek adam rejiminin elinde her alanda özgürlük ve katılım alanlarının sınırlandırılması ile boğuluyor. Kurumların yerini şahıslar, kuralların yerini keyfilik, hukukun yerini ise adaletsizlik almış vaziyette. Bilimden, şeffaflıktan, katılımdan ve ortak akıldan yana bir tercihle bu yıkımı durdurmak ülkemizin geleceği açısından büyük bir önem taşıyor.”

'SENATODAKİ SEÇİLMİŞ ÜYELER BU YÖNTEMLE BYPASS EDİLDİ'

HDP Milletvekili Mahmut Toğrul, 18 yıllık AK Parti  iktidarının YÖK’ü kaldırma iddiasıyla gelirken bugün her üniversitede AK Parti Genel Başkanı’na doğrudan bağlı YÖK’ler oluşturulduğunu ifade etti. 12 Eylül askeri cuntası tarafından yazılmış 2547 sayılı YÖK yasasında dahi var olan anabilim dalı, bölüm, fakülte ve üniversite kurullarının görev yetkilerinin şu an tamamen rafa kaldırılmış durumda olduğunu sözlerine ekleyen Toğrul, yönetmelik değişikliğine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu yönetmelikle hali hazırda anabilim dalı başkanlıklarının, bölüm başkanlıklarının, fakülte kurulu ve fakülte yönetim kurullarının birçok görevi kendilerinden alınarak Üniversite Senatosu’na, Üniversite Yönetim Kurulu’na, hatta doğrudan rektöre devredilmiş iken bu yetmemiş olacak ki, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı şimdi bir takım yeni düzenlemeler yapmıştır. Önemli değişikliklerden biri yönetmelikte senato tarafından yapılması planlanan bütün dağılımlar ve planlamalar üniversite yönetim kurulu uhdesine alınmıştır. Diğer taraftan, araştırma görevlisi kadrolarının üniversite içindeki dağılımına dair yetki ve her yıl tahsis edilen atama sayılarının üniversite içerisindeki dağılımı da senatodan alınarak yönetim kuruluna devredilmiştir. Peki, bunda ne var denebilir! Bilinir ki üniversite senatolarında fakülte, yüksekokul ve enstitülerin yöneticileri dışında seçilmiş üyeler de bulunur. Oysa üniversite yönetim kurullarında seçilmiş üyeler bulunmaz. Bir başka deyişle yönetim kurulunun tamamı rektör tarafından atanmıştır. Dolayısıyla aslında yeni değişiklik ile bahsi geçen görevler dolaylı olarak rektöre verilmiştir. Senatoda sayıları zaten sınırlı olan seçilmiş üyeler bu yöntemle bypass edilmiş ve olası farklı yaklaşımlar devre dışı bırakılmış olacaktır. Bir başka deyişle rektör hiçbir dirençle karşılaşmadan istediğini araştırma görevlisi olarak alabilecek, istediğini istediği yerde görevlendirebilecektir.”

'BÖLÜM KURULLARI TAMAMEN YOK SAYILMAKTADIR'

Bir diğer önemli düzenlemenin de asgari kadro ve asgari kadro sayısını aşan kadroların kullanımında ilgili birim yönetim kurulunun kararının devre dışı bırakılarak, tek yetkilinin rektör olarak belirlenmesi olduğuna dikkat çeken Toğrul, son olarak şunları söyledi:

“Daha önceki yönetmelikteki 'bölümün uygun görüşü' yerine yeni düzenlemede sadece 'görüşü' denilerek bölüm kurulları tamamen yok sayılmaktadır. Yine asgari kadro sayısını aşan ancak norm kadro sayısı içindeki kadroların kullanımında ilgili bölüm başkanlığının talebi yönetmelikten çıkarılarak yetki üniversite yönetim kurulu yani rektöre devredilmektedir. Yeni düzenleme ile zaten özgür düşünce ve tartışma ortamının yok edildiği, biat kültürünün yerleştiği, üretim bakımından çoraklaştırılmış üniversitelerde asgari katılımcılığın, liyakatin aranmadığı, tüm yetkilerin tek elde biriktiği, her şeye tek bir kişinin karar verdiği bir noktaya gelinmiştir. Bu yönetmelik ‘Ülkede Tek Adam, Üniversitelerde Tek Adamın Tek Adamı’ yönetmeliği olarak tarif edilebilir. İşte bu tekliğin üniversitelere yerleştirilmesi ve kurumsallaştırılması girişimi bu adımla bir üst noktaya taşınmak istenmektedir. Böyle bir üniversite yapısı ülkenin sorunlarının çözümüne katkı sunmak şöyle dursun kendileri birer sorun alanına dönüşecektir. Bu durum asla kabul edilemezdir.”

'GELİNEN AŞAMAYI GÖSTERMESİ AÇISINDAN İBRET VERİCİ'

İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun ise YÖK tarafından yapılan bu değişikliğin üniversitelerin idari ve bilimsel özerkliği konusunda gelinen aşamayı göstermesi açısından ibret verici bulduğunu söyledi. Ergun, düzenlemelerin neleri değiştirdiğine ilişkin şu tespitlerde bulundu:

1. Şimdiye kadar üniversitelerin akademik karar organı durumundaki ‘Üniversite Senatoları’nın sahip olduğu norm kadro ihdas yetkileri, rektörlere bağlı idari bir organ olan ‘Üniversite Yönetim Kurulları'na devredilmiştir.

2. Benzer şekilde, bu zamana kadar anabilim dalı veya bölüm kurullarının ‘uygun görüşü’ alınarak yapılan işlemlerde, bölüm kurullarının görüşlerinin alınması ‘asli şekil şartı’ olmaktan çıkarılmış, ‘tali şart’ haline getirilmiştir. Yani fiiliyatta bölüm kurullarının görüşlerinin bir önemi ve bağlayıcılığı kalmamıştır.

3. Yapılan bu değişikliklerle, doğrudan ‘Partili Cumhurbaşkanı’nca atanan rektörler, artık norm kadro planlaması ve ilanı konusunda üniversitelerde tek yetkili merci hale gelmişlerdir.

4. Bu düzenleme ile rektörlere ‘mutlak ve sınırsız’ bir takdir yetkisi verilmiştir.

'REKTÖRLERİ ÜNİVERSİTELERİN MUTLAK HAKİMİ HALİNE GETİRİYORLAR'

Danıştay’ın şimdiye kadar vermiş olduğu birçok kararda “Takdir yetkisinin kullanılması mutlak ve sınırsız olmayıp kamu yararı ve kamu hizmetlerinin gerekleriyle sınırlıdır” denildiğini hatırlatan Ergun, şunları kaydetti:

“Türkiye’de üniversitelerin akademik özerkliğini ortadan kaldıran, akademiye darbe üstüne darbe vuran, devletin yönetimini ilgilendiren her konuda olduğu gibi üniversitelerde de AK Parti iktidarının keyfîliğe dayanan merkeziyetçi anlayışının son aşamasıdır. Geçmişte rektör seçimlerini ortadan kaldırarak, üniversiteleri sadece kendi dünya görüşlerine ve çıkar ilişkilerine uygun kişilerin idare edebileceği kurumlara dönüştüren bu zihniyetin böyle bir adım atmasına doğrusu hiç şaşırmadık! Zira iktidar durmaksızın üniversiteleri siyasallaştırdı. Ahbap-çavuş ilişkileri içerisinde rektörler atadı. O rektörler de sistematik bir şekilde kişiye özel kadrolar açtılar. Şimdi de bu rektörleri üniversitelerin mutlak hâkimi haline getiriyorlar. Maalesef bu Türkiye’nin hak ettiği bir tablo değil. İktidarın anlaması gereken şey şudur; yükseköğretim sistemi içerisinde merkeziyetçiliği ve tepeden inmeciliği arttıran bu iflas etmiş anlayışı derinleştirerek, Türk üniversitelerini bir adım bile ileri götürmek mümkün değildir.”

'SEÇİMLE BELİRLENEN SON ORGANLAR ETKİSİZLEŞTİRİLİYOR'

Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Sekreteri Doç. Dr. Ümit Akıncı da değişiklik ile seçimle belirlenen son organların etkisizleştirildiğini söyleyerek tepkisini dile getirdi. Eğitim Sen’in yönetmelik değişikliğine karşı mücadelesini gerek hukuki, gerekse diğer meşru yollardan sürdüreceğine vurgu yapan Akıncı, “Yapılan değişikliklere baktığımızda üniversite yönetim biçiminin gittikçe daha da otoriterleştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Tıpkı genel anlamda ülkenin yönetimi ve üniversite dışındaki kurumların yönetimlerinde yapıldığı gibi. Devletin tüm kurumları hızla demokrasi kültüründen yoksun, gerektiğinde inisiyatif alamayan, yasa ve yönetmelikten pek anlamayan, yukarıdan gelen talimatları fazlaca düşünmeden uygulamaya koyan, sorumluluk almayan, fikir beyan etmeyen ve ettirmemek için elinden geleni yapan siyasi figürlerle dolduruldu. Elbette üniversiteler de bu süreçten nasibini aldı, almaya da devam ediyor. Objektif akademik ihtiyaçlar ve kriterler yerine bağımlılık ilişkilerini besleyen uygulamaların bir örneği de bu son düzenleme” diye konuştu.

'DEMOKRATİK KATILIMIN SON UNSURLARI DA ORTADAN KALDIRILIYOR'

Norm kadroya geçişin başlı başına akademik özgürlüğe aykırı olduğunu belirten Akıncı son olarak şunları söyledi:

“Şimdi de norm kadro konusundaki senato yetkileri, üniversite yönetim kuruluna devrediliyor. Yani akademik kurulun yapması gereken iş idari kurula devrediliyor. Anabilim/anasanat dalı kurulu, bölüm kurulu, fakülte kurulu ve senato, akademik kurullar olarak 40 yıllık otoriter YÖK düzeninde iyi kötü demokratik katılımın mümkün olabildiği organlar idi. Dekanlar atamayla göreve gelmeye başladığından beri senatolar artık temsil özelliğini yitirdiler. Bu son düzenlemede anabilim/anasanat dalı kurulu, bölüm kurulu ve bunların başkanlarının görüşleri ne olursa olsun rektörün seçtiği üniversite yönetim kurulu, istediği akademik birime istediği kadroyu tahsis edebilecek. Böylece anabilim, anasanat ve bölüm kurulları daha da işlevsiz hale getiriliyor. Akademik kararlara “olası” bir demokratik katılımın son unsurları da ortadan kaldırılıyor. Bu kurulların kararlarını, ihtiyaç saptamalarını dolambaçlı biçimlerde bypass etme zahmeti de ortadan kalkıyor. Otoriterleşmenin hızla devam etmesi elbette üniversitelerin artık yönetilemez hale geldiğinin bir işaretinden başka bir şey değildir."