TÜSİAD: Kısa vadede büyüme arzusuna kapılırsak enflasyon tetiklenir

Türkiye ekonomisine emsal kabul edilen ülkelerde yüzde 3-4 bandında seyreden enflasyonun yüzde 15 civarında olduğunu belirten TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Oran, 'her ne pahasına olursa olsun büyüme' sarmalının enflasyona etkisine dikkat çekti. 'Kısa vadede hızla yeniden büyüme' arzusuna kapılınması halinde enflasyonun daha da yükseleceği uyarısında bulunan Oran “Uzun vadede de arzu ettiğimiz kalıcı büyümeye kavuşamayız” dedi.

Abone ol

DUVAR - TÜSİAD Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masası faaliyetleri kapsamında düzenlenen  “2021'de Halka Arz Süreçleri: Kalıcı Sermayeye Erişimi Nasıl Kolaylaştırırız?” başlıklı webinar, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu'nun katılımıyla, bugün gerçekleştirildi. 

Taşkesenlioğlu konuşmasında, özellikle 2020 yılında borsaya katılan 786 bin yeni yatırımcının risk-getiri beklentilerini doğru kurgulayamaması halinde bu durumun sermaye piyasaları için uzun vadede önemli bir talep kaybı anlamına geleceği uyarısında bulundu. Bir taraftan bireysel yatırımcıları farklı yöntemlerle uyarırken, diğer taraftan bu kişilerin yoğun bir şekilde bulundukları ve etkilendiklerini düşündükleri sosyal medya platformlarını yakından takip ettiklerini anlattı.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masası Başkanı Barış Oran ise konuşmasında ekonomik istikrar, mutabakat, enflasyon ve sermayeye erişim konularına değindi.

TAŞKESENLİOĞLU: TALEP TARAFI GÜÇLÜ BİR SEYİR İZLİYOR

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Taşkesenlioğlu, 2020 yılında sermaye piyasalarının talep tarafının küresel ölçekte güçlü bir seyir izlediğini, Türkiye’de de gözlemledikleri bu gelişmelere borsadaki işlem hacimleri ve endeks değerlerinin 'rekorlarla' eşlik ettiğini söyledi. 2020 yılı öncesi son 3 yılda, toplam yıllık pay piyasası işlem hacimlerinin sırasıyla 1,5, 2 ve 2,1 trilyon TL olurken, 2020 yılında işlem hacminin bir önceki yıla göre yüzde 200’ün üzerinde artışla 6,6 trilyon TL’ye ulaştığını vurguladı.

'SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 3 ANA AKTÖRÜN 3 FARKLI DENGEYİ TUTTURMASINA BAĞLI'

Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarının uzun vadeli sürdürülebilirliğinin 3 ana aktörün 3 farklı dengeyi doğru bir şekilde sağlamasına bağlı olduğuna işaret ederek bunları şöyle sıraladı:

“🔸Birinci denge, sermaye piyasalarımız için genişleme ve derinleşme dengesidir. Bu dengenin sağlanmasında en büyük sorumluluk SPK olarak bize ve yatırım kuruluşlarına düşmektedir. Sermaye piyasalarının temel faydalarından birisi hiç şüphesiz ekonominin geniş kesimine, yani şirketlere doğrudan finansman sağlamaktır. Bu yüzden kısa vadede halka arz olan şirket sayısının artması, sektörün büyüme ve genişlemesi açısından cazip görünebilmektedir ancak borsa kotunda kalıcı olamayan şirketler uzun vadede sermaye piyasasının imajını ve yatırımcı güvenini de zedelemektedir. Belki bir kötü örnek birden fazla şirketin halka açılmasına dolaylı olarak engel teşkil etmektedir.

🔸Sermaye piyasalarımızın ihtiyacı olan ikinci denge, girişimcilik ve kurumsal yönetim dengesidir. Bu dengenin sorumluluğu şirket yöneticileri ve özellikle ana ortaklara aittir. Bu şirketlerin halka arz ile birlikte artık geniş kitlelere karşı sorumlu olduklarını bilmeleri çok önemli. Şirketlerin halka arz öncesinde ticari faaliyetlerinin bir parçası olarak yaptıkları birçok işlemin halka arz sonrasında yönetimde etkili olamayan diğer ortaklara verebileceği zararları analiz etmeleri gerektiği açıktır.

🔸Üçüncü dengen ise risk ve getiri dengesi. Bu dengeyi sağlayacak olan aktörler yatırımcılar. Yatırımcıların sermaye piyasalarında kalıcı olabilmesi için getiri hedefinin nasıl bir risk içerdiğini, kârın ve zararın nereden geldiğini ve kararların muhtemel sonuçlarını analitik bir şekilde hesaplayabilmeleri gerekiyor. Bunu sağlayacak olan finansal okuryazarlık ve uzun vadeli yatırım anlayışıdır. 

ORAN'DAN ENFLASYON VURGUSU

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masası Başkanı Barış Oran konuşmasında, enflasyonla mücadelenin öncelik olması gereğinin önemine işaret etti. Zorlu bir yıl geride kalırken, önemli konularla mücadele edilmesi gereken bir yıla girildiğine vurgu yapan Oran, özetle şunları söyledi:

"Elbette ki büyüme için sermayeye erişim önem arz etmekte. Kalıcı sermayeye ulaşmanın ise öncelikli koşulu ekonomide güvenin sağlanmasında geçiyor. Güven unsuru eksik kaldığında kısa vadeli sıcak para girişi sağlasak dahi daha uzun vadeli finansman kaynaklarına erişimimiz maliyetli hale geliyor. Bu maliyetin arttığı ortamlarda da finansman kalitesinin düşmesinin ötesinde, kalıcı finansmana erişim söz konusu dahi olamıyor.

BÜYÜME AMA NASIL?

Ekonomide güven tesis etmek, sabır ve kararlılık isteyen mücadeleci bir süreç gerektiriyor. Bu güveni sağlamak için de ülkece daha disiplinli politikalara geçilmesi gerektiğinin farkındayız. Önümüzde enflasyonla mücadelede çok uzun bir yol var. Bu uzun mücadelede tüm ekonomik aktörler tarafından tam mutabakat sağlanmasının son derece kritik olduğunu düşünüyorum. Ekonomimizin tüm paydaşlarının, düşük enflasyonun gerekliliğine ve faydasına ikna olması, bu mücadelede en önemli unsurdur. Kısa vadede hızla yeniden büyüme arzusuna kapılırsak, korkarım ki enflasyonla mücadelemiz de yarım kalır. Uzun vadede de arzu ettiğimiz kalıcı büyümeye kavuşamayız. Tekrar hatırlatmak isterim ki yüksek enflasyon kalıcı büyüme ve kalıcı sermayeye erişimdeki en büyük engeldir.

Neden enflasyonu düşürmemiz gerekiyor? Yaşanan deneyimler çok net ortaya koyuyor ki paranın değerini koruyamadığınız ekonomilerde, reel kesimin herhangi bir üretim ya da yatırım kararı alması zorlaşıyor. Böyle bir ortamda paranın değeri enflasyondan dolayı azaldığı için, finansmana erişim maliyeti de yükseliyor. Orta vadede de büyüme üzerinde baskı kaçınılmaz oluyor.

Böyle dönemlerde yüksek enflasyonla mücadeleyi erteleyip, her ne pahasına olursa olsun büyüyelim dediğimizde de var olan kaynaklarımızı tasarruflu kullanamayarak israf ediyoruz. Ve yine bu süreç büyüme üzerinde baskı ile sonuçlanıyor. Ülkece bu sarmaldan çıkmamız gerektiğine inanıyorum.

SÜREÇ SANDIĞIMIZDAN UZUN VE ZORLU OLABİLİR

Sabırlı ve kararlı olmamız gerektiğine inanıyorum. Kararlı olmamız gerekiyor çünkü süreç sandığımızdan daha uzun ve zorlu olabilir. Az önce konuşmamda değindiğim mutabakata da tam bu noktada ihtiyacımız olacak. Ekonomimizin tüm aktörlerinin, sabırla bu mücadeleye inanması ve kararlı şekilde devam etmesi gerekecektir.

KÜRESEL EKONOMİDE ENFLASYON YOK DENECEK DERECEDE DÜŞÜK

Bugün küresel ekonomide enflasyon neredeyse yok denecek kadar düşük seviyededir. Türkiye ekonomisine emsal kabul ettiğimiz gelişmekte olan ülkelerde enflasyon oranı %3-4 bandında düşük seyrederken, ülkemizde enflasyon çift hane %15’lere yakındır. Bu da sermayeye erişimi son derece maliyetli hale getirmektedir. Bu maliyeti düşürmek ve uzun vadede kalıcı büyümeye erişmek istiyorsak, öncelikle enflasyonu düşürmemiz gerekiyor. (EKONOMİ SERVİSİ)