Türkiye'nin 'sıra dışı' hak ihlalleri yaşanan cezaevleri!

Avukat Veysel Ok, toplumsal davaların temel figürleri sayılan çoğu önemli ismin Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde kaldığını ifade ediyor. İlk akla gelen isimler Ahmet Şık, Ahmet Altan, Murat Sabuncu, Deniz Yücel ve son olarak Osman Kavala. Eren Keskin ise doluluk nedeniyle nöbetleşe uyunabilen cezaevleri olduğunu belirtiyor. Gülhan Kaya, hak ihlalleri konusunda ilk akla gelen cezaevinin Elazığ Cezaevi olduğunu, ses çıkaranlar olduğunda ise bir gecede sürgünler yaşandığını anlatıyor.

Abone ol

DUVAR - Türkiye’de 291 kapalı ceza infaz kurumu, 70 müstakil açık ceza infaz kurumu, 3 çocuk eğitimevi, 8 kadın kapalı, 5 kadın açık, 7 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 384 cezaevi bulunuyor. Bunlara ek olarak Adalet Bakanlığı, 2018 yılında 45 cezaevinin tamamlanacağını duyurmuştu.

Avrupa Konseyi ile Lozan Üniversitesi tarafından ortaklaşa hazırlanan ve 2016 yılında Avrupa cezaevlerinin durumunu gösteren istatistiklere göre ise 2016’da cezaevi nüfusu en çok artan ülkeler sırasıyla Bulgaristan (yüzde 10,8), Türkiye (yüzde 9,5), Çekya (yüzde 7,6), Sırbistan (yüzde 6,6) ve Danimarka (yüzde 5,5). 15 Temmuz Darbe teşebbüsü sonrası bu sayının katbekat arttığı biliniyor.

Türkiye’de hangi cezaevlerinin adı geçince akan sular duruyor? Bu cezaevlerinde niçin zor koşullar yaratılıyor? Özel olarak tasarlandıkları düşünülen cezaevleri hangileri? Avukat Veysel Ok, Gülhan Kaya ve Eren Keskin’le konuştuk.

'BİRÇOK İSİM SİLİVRİ 9 NO'LUDA'

Silivri Cezaevi’nin en yeni kampüsü Silivri 9 No’lu cezaevi. Avukat Veysel Ok, 9 No’lu cezaevinin özel amaçlarla kurgulanmış bir cezaevi olduğunu belirtiyor. Ok, toplumsal davaların temel figürleri sayılan çoğu önemli ismin Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde kaldığını ifade ediyor. İlk akla gelen isimler Ahmet Şık, Ahmet Altan, Murat Sabuncu, Deniz Yücel… Ok, şu an Osman Kavala’nın da orada kaldığını hatırlatarak şunları söylüyor: “Bu yüzden güvenlik önlemlerinin en yüksek olduğu cezaevi. Özellikle darbe girişimi sonrasında FETÖ şüphesiyle yargılanan gazeteci ve politikacılara orada özel bir uygulama yapıldı. Uzun bir süre avukat görüşmelerine bir gardiyan eşlik etti. Avukat görüş odalarında ise kameralar mevcuttu ki bu savunma hakkı ihlalidir. Bütün görüşmeler izlendi, dinlendi.”

Veysel Ok

9 No’luda kalan kişilerin birbirleriyle temasları söz konusu değil. Kütüphane, spor salonu gibi ortak alanlar yok. Ok, mektup ve kitapların geç verildiğini ya da hiç verilmediğini söylüyor: “Osman Kavala hâlâ tecritte örneğin. Deniz Yücel, 10 ay tecritte kaldı.” Ok, bunun dışında Elazığ, Van ve Trabzon cezaevlerinden sık sık hak ihlalleri haberlerini duyduklarını ekliyor.

'74 YAŞINDA BİR GAZETECİ FİKİRLERİ NEDENİYLE YARGILANIYOR'

Avukat Eren Keskin’e, 'ehvenişer' bir cezaevi olup olmadığını soruyoruz. Koşullarda iyi denebilecek hiçbir cezaevi bulunmadığını söylüyor. “Bu kadar doluluk oranında iyi koşul olması zaten mümkün değil. Özellikle, bölgedeki cezaevlerinde insanlar nöbetleşe uyuyorlar” diyor. Keskin, yaşadığı sağlık sorunlarına karşı Tekirdağ F tipi Cezaevi'nin hastaneye sevk işlemlerini keyfi olarak engellenmesinden dolayı 88 gündür ölüm orucunda olan Vefa Kartal’a dikkat çekiyor. Devamla; son yapılan yüksek güvenlikli cezaevlerinin koşullarının kötü olduğunu ve çoğunlukla da Kürt mahpusların bu cezaevlerinde kaldığını belirtiyor.

Eren Keskin

Keskin’e, Bakırköy Kadın Cezaevi’nde kalan Nazlı Ilıcak’ı soruyoruz. Şöyle anlatıyor: “Nazlı Ilıcak, babası nedeniyle, askeri darbe mağduru bir ailenin çocuğu. Travmasını paylaştı. ‘Ben çocukluğumda 10 yıl askerlere bakamadım. Şimdi darbecilikle suçlanıyorum’ diyor. Gerekçe olarak yazılarından örnekler verdi. Akıl alır gibi değil. Kaldı ki ben, Nazlı Ilıcak’la aynı görüşleri paylaşan biri değilim ama bu haksızlığa uğramış bir gazeteci olduğu gerçeğini değiştirmez. Aynı Ahmet Altan, Mehmet Altan gibi… 74 yaşında bir gazeteci ve fikirleri nedeniyle yargılanıyor. Bu hukuken akıl almaz bir şey.”

'ELAZIĞ CEZAEVİ ÖZEL OLUŞTURULMUŞ CEZAEVİ'

Avukat Gülhan Kaya, Silivri 2 No’lu örneğinden yola çıkıyor. “Mahpusların revire çıkma durumu bile zorlaştırılmış. Bir ağrı kesici alamadıkları için günlerce, haftalarca ağrı çekiyorlar. Müvekkilim Ersin Sedefoğlu, kör olma tehlikesi atlatmıştı. Sevk günü tam üç defa kapıya çıkarılıp, jandarma tarafından ‘uygun değil’ denilerek geri gönderilmişti. Ancak, vekiller aracılığıyla durumunu çözebildik.” Kaya, özellikle son dönem Silivri 2 No’lu ve 6 No’lu da mahpusların sağlığa erişimlerinin son derecede sorunlu olduğunu ifade ediyor.

Bunun dışında Kaya, hak ihlalleri denildiğinde en başta olan gelen cezaevinin Elazığ Cezaevi olduğunu dile getiriyor: “Kelepçesiz muayene olamıyorlar. Mahpuslar, banyo ve tuvaletin olduğu alanlarda kamera olduğunu söylüyor. Özel bir ekibin olduğu ve en basit bir sıkıntıda içeriye girdiklerini anlatıyorlar. İki gün önce kameralar kapatılarak darp edildiğinin haberini aldık. Aynı Silivri’deki gibi. Tek bir cezaevi. 1 No’lu, 2 No’lu… ama hepsinin uygulaması birbirinden farklı. Hiçbir uygulama oturmuş değil. Tamamen keyfi.”

Gülhan Kaya

Kaya, “Elazığ Cezaevi’nin özel oluşturulmuş bir cezaevi olduğunu düşünüyoruz. Uygulamalara karşı hak talebinde bulunulduğunda, karşı çıkıldığında bir gecede başka başka cezaevlerine sürgünler yapılıyor. Diğer taraftan, aileleri İstanbul’da olan müvekkillerimin isteğe bağlı sevklerini asla gerçekleştiremiyoruz” diyor.

Kaya, yine aynı cezaevinde yaşadığı bir olayı anlatıyor: “Keyfi bir uygulamayla müvekkillerimle görüşememiştim. Ertesi gün duruşmaları vardı. Bununla ilgili Adalet Bakanlığı’na başvurmuştum. Savcılıktan, müdürün ifadeye çağrılmayacağı, çünkü bu gibi durumlarda işlerini yapamaz hale gelebilecekleri yanıtı gelmişti. Hapishane görevlileri üzerinde hiçbir yaptırım yok. İnanılmaz rahat davranabiliyorlar.”