Türkiye'de ne olacaksa önce Azerbaycan'da olur

Bazen Azerbaycan’da yeni yapılmış baskıcı bir uygulamanın aynısını kısa bir süre sonra Türkiye’nin gündeminde görmek, baskıcılığın önce Azerbaycan toplumu üzerinde test edilip sonra Türkiye’de uygulandığı hissini veriyor insana. Tüm gücün tek elde toplanmasının nasıl bir şey olduğunu iyi bilen Azeriler şimdi Türkiye’yi daha yakından izliyor.

Abone ol

Nahid Rüstemzade*

DUVAR - Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 21 Şubat’ta eşi Mihriban Aliyeva’yı Cumhurbaşkanının 1’inci yardımcısı olarak atadı. Aslında bu adım için hazırlık birkaç yıl önceden başlamıştı. 2016 yılının eylül ayında apar topar bir anayasa değişikliği referandumu geçirilmiş, üstelik bu referandumda sadece Cumhurbaşkanının birinci yardımcısı vazifesi tahsis edilmemiş, Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli yaş sınırı 35’ten 18’e indirilmişti (İlham Aliyevin oğlu Haydar Aliyev şu an 20 yaşındadır ve Azeri muhalifler bu değişikliğin ileride onun da yararına olması için yapıldığını düşünmektedir). Yine bu değişiklikle Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldan 7 yıla çıkarıldı. Ayrıca bu, ülke anayasasında yapılan ilk değişiklik değildi. 24 Ağustos 2002 yılında Azerbaycan Anayasasında yapılan değişiklikle İlham Aliyev’in iki defadan fazla Cumhurbaşkanı seçilme hakkı sağlanmıştı.

Peki tüm bunlar Aliyev’in kendi buluşu muydu? Elbette hayır. Bir çok eski Sovyet Cumhuriyetlerinde benzer durumla karşılaşıyoruz. Mesela, Türkmenistan Anayasasında değişiklik Azerbaycan’dan önce, 2016 yılının şubat ayında yapıldı. Değişikliklere bakılınca büyük ölçüde birbirinin benzeri olduğunu görebiliyoruz.

AZERİLERE GÖRE GERİLİMİN SORUMLUSU TÜRKİYE

Demokrasi ve insan haklarının durumuna göre uluslararası insan hakları örgütlerinin listelerinde her zaman Afrika ülkeleri ile aynı safta yer alan Azerbaycan'ın bu duruma düşmesinde Azeri halkının suçu yok mu diye sorulabilir. Türkler adeta bu soruya bilgisizlik ve umursamazlıkla cevap verirler. Evet derler, ‘Demek ki, Azeri halkı kendi hakklarını savunamayacak kadar güçsüz, cahil bir toplumdur. Aksi halde 21’inci yüzyılda bir ülkede nasıl hanedanlığa benzer bir sistem kurulabilir ki?’ Dile kolay ama Türkler’in çoğu Azeri toplumunun 70 yıl boyunca yaşadığı Sovyetler Birliği’nin ne kadar baskıcı biçimde polis ve gizli istihbarat tarafından demir yumruklarla yönetildiğini bilmezler.

Bugünkü Azerbaycan da eski Sovyet memurları tarafından eski rejime benzer şekilde yönetiliyor. Bir de günümüzde ülkenizin bulunduğu coğrafyanın hayatınızı büyük ölçüde etkilediği de söylenebilir. Komşularınız İran ve Rusya gibi otoriter rejimli ülkelerse yüzünüzün pek fazla gülmeyeceği önceden bellidir. Ama birçok Azeri siyasi yorumcu ülkenin insan hakları konusunda gerilemesinin esas sebebi olarak Türkiye’yi gösteriyorlar. Bu garip yorum Azerice bir atasözü ile daha iyi anlatılır: “Komşu komşuya bakar canını o da yakar”... Yani komşu, komşusuyla yarışa girer ona benzemeye çalışır.

TÜRKİYE AZERBAYCAN ARASINDAKİ BENZERLİK

Hayatımın uzunca bir bölümünü hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de geçirmiş biri olarak bu iki ülkenin hükümetlerinin baskıcılık, ülkenin dünyaya kapatılması, özgür seslerin boğulması ve tüm gücün bir elde toplanması yönünden nasıl yarıştığını büyük bir hayalkırıklığı ile gözlemlemekteyim. Son 10 yılda Azerbaycan’la Türkiye bir alanda daha, ‘otoriter rejimlerin kurulmasında da kardeşleşmektedir.

Şimdi ben yakın dönemde Azerbaycan’da karşılaşılan örnek olayları sayayım, siz bu olayların benzerlerini Türkiye’de arayın.

Azerbaycan’da yaklaşık 10 yıldır onlarca gazete ve haber sitesi Hükümetin baskısı ile veya satın alma yoluyla eleştirel kimliğini kaybederek Hükümet yanlısı propaganda aracına dönüştü. Daha dün köşelerinde Hükümeti en sert şekilde eleştiren bazı gazeteciler ‘yandaş medya’da iyi maaşlı işlere geçirildi, bazıları ise uzun süre sustu, bazıları da yandaş yazarlara dönüştü. Eleştirel medya kurumları “Özgürlük Radyosu”, “Meydan TV” internet televizyonu, “Özgürlük Gazetesi” Hükümetin müdahalesi ile kapatıldı, çalışanlarının bazıları farklı suçlardan hapse atıldı; bir çoğu ülkeden iltica etti ve kalanların ülkeden çıkışına yasak konuldu.

FOX TV ÖRNEĞİNDEN HAPİS CEZALARINA...

Hükümet yalnızca yerli medyanın değil yabancı medyanın da eleştirilerine karşı tahammülsüz. Türkiye’nin Fox TV’sinde Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in eşi Mihriban Aliyeva’yı Cumhurbaşkanının birinci yardımcısı olarak ataması konusundan alaylı bir şekilde bahsetti için Fox TV’nin Azerbaycan kablo televizyonlarında yayını yasaklandı.

Ülkede sivil toplum kuruluşları akıl almaz suçlarla itham edilerek ya kapatıldı ya işlerini durdurmak zorunda kaldı. Facebook veTwitter’da Hükümeti eleştiren insanların 15 ile 30 günden 3 ile 5 yıla varan hapis cezalarına çarptırılması ülke gündemi için rutin bir olaya dönüştü. Hapishaneler suçu sadece özgür fikrini ifade etmek olan onlarca gençle dolup taşmakta.

Bazen Azerbaycan’da yeni yapılmış baskıcı bir uygulamanın aynısını kısa bir süre sonra Türkiye’nin gündeminde görmek, baskıcılığın önce Azerbaycan toplumu üzerinde test edilip sonra Türkiye’de uygulandığı hissini veriyor insana.Tüm gücün tek elde toplanmasının nasıl bir şey olduğunu iyi bilen Azeriler (Türkmenler, Özbekler ve Kazaklar da), Türkiye’yi ileride nelerin beklediğini önceden hissetmiş gibi olayları üzüntü içinde seyretmekteler.

* Azeri gazeteci, ülkesindeki baskılar sebebiyle farklı ülkelerdeki yayın organlarına mahlasla yazmaktadır. Gazeteduvar’a gönderdiği yazısını da güvenlik kaygısıyla Nahid Rüstemzade mahlasıyla imzalamıştır.