Türkiye-Yunanistan: Amaç 'masada kalmak'

Beş yıl aradan sonra ilk tur görüşmelerde Türkiye’nin Yunanistan’a ev sahipliği yapıyor olması ister istemez Ankara’ya bir üstünlük getirdi. Bazı faktörler Atina’da iktidarın elini rahatlattığından, ilk görüşmenin nerede olduğu Yunanistan tarafında pek de umursanmadı.

Abone ol

Türkiye ve Yunanistan arasında “istikşafi” görüşmeler sonunda başladı. İstanbul’da heyetler arasında gerçekleşen görüşmeler, tamamen “teknik konulara” dayalı ve aslında hiç de yeni değil. Bu aşamada, taraflar için önemli olan masada olmak ve masada kalmak. Yoksa, çözülmesi gereken sorunlar gerçekten de karmaşık ve değil tek görüşmede; bir dizi görüşmede dahi çözülmeleri çok zor.

Türkiye tarafına Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın başkanlık etti; normalde, daha önceki görüşmelerde olduğu gibi sadece teknik heyetlerin buluşması söz konusu idi. Kalın’ın başkanlığındaki teknik heyette ise, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal, Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes yer aldı. Yunanistan heyetine ise, Türkiye ve istikşafi görüşmeler konusundaki tecrübeli emekli büyükelçi Pavlos Apostolidis başkanlık etti.

Görüşmelerin içerikleri şimdiye değin hep gizli tutuldu ve kamuoyuna, bu görüşmelerde ne kadar mesafe alınıp alınamadığı ile ilgili net bilgi dışarı yansımadı. 2002’den beri gerçekleşen görüşmelerde “not bile tutulmadığı” ve görüşmelerin tutanakları da olmadığından, dışarıya bilgi aktarılmamasına da şaşmamak lazım.

Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’e ilişkin meseleleri bütün olarak ele almak istiyor: Kara suları, kıta sahanlığı, adaların silahsızlandırılması, ulusal hava sahası ve arama kurtarma faaliyetlerine dair sorunların tümü de bu büyük çerçeveye giriyor. Yunanistan ise bu aşamada görüşmelerin, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ile sınırlı kalmasını istiyordu.

Taraflar, tam da görüşmelerin başladığı gün birbirlerine gözdağı olarak askeri manevralar yapmayı ihmal etmedi. Yunanistan, Fransa’dan alınacak Rafale askeri uçaklarının anlaşmasının imzası için Fransız Savunma Bakanı Florence Parly’yi ağırladı. Türk Silahlı Kuvvetleri de Doğu Akdeniz üzerinde F-16 jetlerini uçurdu.

YUNANİSTAN’DA GÖRÜŞMELER MERAKLA İZLENDİ

Beş yıl aradan sonra ilk tur görüşmelerde Türkiye’nin Yunanistan’a ev sahipliği yapıyor olması ister istemez Ankara’ya bir üstünlük getirdi. Şu faktörler Atina’da iktidarın elini rahatlattığından, ilk görüşmenin nerede olduğu Yunanistan tarafında pek de umursanmadı:

-Yunanistan’da bu aralar Kyriakos Mitsotakis hükümetine büyük destek var;
-Ana muhalefet SYRIZA da Türkiye ile diyaloğa milliyetçilik yoluyla çelme takacak bir parti değil,
-Aşırı sağ Altın Şafak da mahkûm edilerek siyasi tablonun dışına itildi ve böylece 2016’da SYRIZA iktidardayken dönemin başbakanı Alexis Tsipras’ın elini bağlayan birçok faktörün Atina için geçerliliği kalmadı,
-2020, korona virüsü pandemisi nedeniyle ülkelerin içe kapandığı bir dönem olsa da, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde krizlerin iyice tırmandığı bir zaman dilimiydi. 2020 yazı boyunca çeşitli kereler sıcak çatışmanın eşiğine gelen iki ülkenin aynı masaya oturup beraber çalışması başlı başına bir aşama.

“Savaşın kıyısından dönüp masaya oturabildik” algısının yarattığı rahatlama, Yunanistan’da istikşafi görüşmelerin merakla beklenmesi ve takip edilmesine yol açtı. Diğer 60 tur görüşmede böylesi merak ve ilgi söz konusu olmamıştı.

Yunanistan’da 2020 boyunca Türkiye’ye yönelik negatif algılar zirve yaptıktan sonra, şimdilerde bu olumsuz yaklaşım Almanya üzerinde toplanmış vaziyette. Daha önce, Yunanistan’da yaşanan büyük ekonomik kriz döneminde, 2008 ve 2018 arasında da Almanya’nın Yunanistan’da son derece negatif bir imajı vardı. Bu dönemde, Almanya’nın Yunanistan’a acı reçeteyi dayatan “şer mihrakı” olduğu algısı tavan yapmıştı. Şimdi ise, Almanya’nın kendi çıkarları için diğer bir Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’ı dışladığı ve Türkiye’ye karşı yalnız bıraktığı; deyim yerindeyse “sattığı” algısı hâkim.

Atina’da, her ne kadar ABD’de Joe Biden yönetiminin Türkiye’ye Donald Trump kadar müsamahalı davranılmayacağı öngörülse de, genel ruh hali, “büyük güçlerin tümünden ümit kesme” şeklinde. Bu nedenle, “Atina’nın ipleri eline alıp doğrudan Türkiye ile ilişkiyi yürütmesi” daha gerçekçi ve rasyonel bir yaklaşım olarak yorumlanıyor.

İsmail Cem ve Yorgo Papandreu’nun dışişleri bakanlıkları döneminde temeli atılıp başlayan istikşafi görüşmeler, 2002-2016 arasında sürmüştü. O süreçte, Ankara ve Atina arasında Ege ve Akdeniz’deki anlaşmazlıkların çözümü için 60 tur görüşme yapılmıştı. 1 Mart 2016’da sonuncusu gerçekleşen bu temaslar öncelikle liderler düzeyinde görüşmelere ağırlık verilmesi ve ardından da Temmuz 2016’da darbe girişiminden sonra Yunanistan’a kaçan darbeci askerler nedeniyle ilişkiler çok daha soğuklaşması nedenleriyle askıda kalmıştı.