Trump’ın küresel ısınmaya ilişkin 'inançları' (Trump fay hatlarını zorluyor-3)

Kemal Çakman'ın yazısının son bölümü küresel ısınma ve bu konuya dair Trump'ın inançları üzerine. Çakman Çevre Bakanlığı'na (EPA) Scott Pruitt'un atanmasının vahim bir hata olduğunu vurguluyor.

Abone ol

Kemal Çakman*

Trump, Çevre Koruma, Hava ve Su Kirliliğini Denetleme ve Önleme; kirlilik yaratan kurşun, cıva gibi madenî elementler ve tuzların limitlerini sapatma ve bu limitleri denetleyip uyulmasını sağlamak gibi aktivitelerin çeyrek yüzyıllık düşmanı olmakla övünen Scott Pruitt isimli bir avukatı EPA (Environmental Protection Agency) Çevre Koruma Kuruluşunun Başkanı olarak 8 Aralık 2016’da aday gösterdi.

Bu; “Yahudi Cemaatlerine Güvenlik Sağlama Kuruluşu” isimli bir organizasyon olsa, o kuruluşun Başkanı olarak Adolf Hitler'i aday göstermeye benzer. Gene de parti-hatları üzerinden oy vermeye devam eden senato tarafından Pruitt’in EPA Başkanlığı, 17 Şubat 2017’de onandı. Scott Pruitt kimdir? Kariyerinde EPA’ya ilişkin olarak neler söylemmiş, neler yapmıştır?  Küresel ısınmanın ne olduğu ve olası sonuçları hakkında bilimsel verileri sıraladıktan Scott Pruitt'in kim olduğunun ve EPA'nın başına atanmasının ne anlama geldiğini anlatacağım.

Bu önemli konuya makalenin en başında kısaca değinip, küresel ısınma ve iklim değişikliği” üzerine inancının saçmalığını ve cehaletinin inanılmaz derecesini gözler önüne seren abuk sabuk bir tweet’ini alıntılamıştık. Aşağıda bu tweet’i yeniden sunacağım. Ama önce bilimin bu konuda vardığı tartışmasız sonuçları özetleyen bir metin sunacağım:

Bilim adamlarının elinde atmosferdeki Karbon dioksit konsentrasyonu (CO2K) ve kutuplardaki ortalama sıcaklık üzerine en az 700 bin yıllık veri var. 700 bin yıllık veri olur mu? Onca zamanlar bu ölçümleri kim yapmış ki? diye sorarsanız özetle söyleyelim: Antarktika’daki kıta buzulları iki üç bin metre kalınlığında. Bunlar bir milyon yıl boyunca üst üste yağan karların ezilip katman-katman yığılıp ezilip sıkışmasından oluşmuşlardır. Jeologların ve jeofizikçilerin delip kaya katmanlarından boru şeklinde örnekler çıkarmaları gibi operasyonlarla örneğin 2,000 metre derinliğe dek (örneğin birer metrelik 2 bin adet) buzul-borucuğu çıkarıp etiketliyorlar. Bu borucukların her birinin üzerindeki her 5-10 cm şu kadar bin yıl önce yağıp da baskılanarak buzul şekline dönüşmüş tabakalar. Herbirinin içine de o zamanlar yağmış olan karlar sıkışırken oluşan mikroskobik hava kabarcıkları var. (bin yıl önceki yüzyılda yağmış olan karın sıkışmış hali –söz gelimi-- 30 cm olsa, 600 bin yıl önceki bir yy.’da yağmış olan kar, (600 bin yıl boyunca üzerinde birikmiş olan kar katmanlarının ağırlığıyla) –söz gelimi-- 2 cm. kalınlığa kadar sıkışmış olabilir.(1)  Ama asıl önemlisi şu: Teknoloji gelişti ve 1980’lerin başlarından itibaren bilim adamları bu mikroskobik hava kabarcıkları içine hapsolmuş hava zerrecikleri içindeki atmosferik karbondioksit yoğunluğunu ölçebilir hale geldiler. 1985-1986 arasında tartışma sona ermiş, 700 bin yıllık veri gözler önüne serilmişti Yapılan on-binlece ölçümden elde edilen bulgular net ve tartışmasız olarak şu sonuçları verdi:

1. Son 700 bin yılda, salt tabii etkenlerle yedi adet küresel ısınma ve soğuma dalgası oluşmuştur.

2. Yamuk Sinus dalgaları biçiminde olan bu dalgaların dalga boyları yaklaşık 100 -120 bin yıldır. Yani yerküre 100-120 bin yılda bir, küresel ısınma devri yaşamıştır.

3. Küresel ısınma ve küresel buzullaşma devri ile atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu (C02-K) arasında, sebep-sonuç ilişkisi içeren çok yakın bir korelasyon tespit edilmiştir. Şöyle ki: Atmosferik C02-K,buzul dönemlerine özgü 160-180 ppm civarından 280 ppm (2) (ppm=kitle cinsinden milyonda 260-280) civarına doğru yükselirken yeni bir Küresel Isınma dönemine girilir; Isınma döneminin zirvesinde 280 ppm civarında değerler görülür; sonraki 80 bin -100 bin yıl boyunca C02-K yavaş-yavaş 180 ppm değerine doğru düşerken dünya yeni bir küresel buzullanma devrine girer. (180 ve 280 ppm net rakamlar değildir: Bunları 180±20 ve 280 ±20 die okuyunuz.) Önemli olan iki noktadan birincisi, kıüresel bir buzul dönemi ile Küresel Isınma dönemi arasındaki farkı atmosferik karbondioksit konsantrasyonundaki 100-120 ppm.lik minicik bir fark belirler. Bu 100-120 ppm., küresel Isınma/Buzullanma’nın dalga-boyu yüksekliğidir (amplitüd’üdür)

İkinci önemli husus ise 800,000 yıllık tarih boyunca oluşan küresel ısınma dalgalarının en tepe noktasında atmosferik CO2 konsantrasyonu asla 300 ppm.’i geçmemiştir.

4. Son buzullanma döneminin dibi 25-30 bin yıl önce yaşandı. Son 25,000 yıldır, dünya küresel ısınma dalgası yaşıyor. Bu ısınma dalgasının ilk 15,000, yılında C02-K ve ona paralel olarak ortalama küresel ısı artışı hızlı seyretti. (Aynısı tüm 7 ısınma/soğuma dalgalarında gözlenmiştir: Hızlıca ve kısa bir sürede (20-40 bin yılda) ısınır, daha uzun 80-100 bin yıl gibi daha uzun bir sürede soğur. M.Ö. 20 bin ile M.Ö. 8,000 yılı arasındaki 12 milenya (120 yy) içinde hızlı artan C02-K ve ortalama küresel ısının buzulları üstel hızla eritmesi neticesinde deniz seviyesi yaklaşık 144 metre yükseldi; Çanakkale ve İstanbul boğazları oluştu ve Karadeniz büyük bir tatlı su gölünden denize dönüştü. Bunlar 12-14 binyıl önce yaşayan ecdadımız için felaketler içeren korkunç doğal olaylardı. Ama M.Ö. 100.- 80. yüzyıl arasında iklim stabilize oldu. C02-K , ortalama küresel ısı ve deniz seviyesindeki yükselmeler çok azaldı ve son 8,000 – 10,000 yıl süre-giden bu göreli stabil ortam insan uygarlıklarının serpilip gelişmesine olanak sağladı. Son yüzyıla girerken birçok bilim adamı, dünyanın artık bir soğuma dalgasına gireceğini düşünüyorlardı. Doğru da düşünüyorlardı çünkü son Küresel Isınma Dalgasının tepe noktasında bu yana neredeyse 120 bin  yıl geçmişti.

Trump fay hatlarını zorluyor

Öte yandan, 19. Yüzyılın son çeyreğinde insanlık petrolü yakıt olarak yaygın kullanıma soktu. Zaten kömürün endüstri devrimi sırasında 19.yy. boyunca yoğun kullanımı C02-K’daki düşme eğilimini durdurmuştu. 20. yy.’ınin başlarında fosil yakıtlarıyla termik santrallerle elektrik üretiminin hızla artması, ardından da içten patlamalı motorlarda petrol türevi benzin ve mazotun üstel bir hızla yakılması, C02-K dalgasını düşüşe geçirme istikametinde tüm doğal etkileri ilk önce dengeledi ve 2. Dünya Savaşının ardından da tersine çevirdi. Neticede 1950-1975 arasındaki çeyrek yüzyıl boyunca, daha önceleri düşme eğilimine girmek üzere olan C02-K devamlı yükselerek, 800 bin yıllık tarihi zirvesi 300 ppm’yi 1975’te geçti. Tam da o sıralarda bilim adamları kıta buzullarının derinliklerinde hava kabarcıkları içine hapsolmuş C02 konsantrasyonlarını ölçebilir olmuşlardı; artık elde ettikleri verilerden bilimsel projeksiyonlar yapıp güvenilir tahminlerde bulunuyorlardı.

C02-K 800,bin yıldır 300 ppm.'y hiç geçmemişti. Ama 1975’te bu düzeyi kestikten sonra durdurulamaz bir üstel hızla yükseliyordu. İnsanlığın fosil yakıtlarını bunca yoğun kullanması ve bir de, başta büyükbaş hayvancılık olmak üzere “argi-business” uygulamalarından kaynaklanan sera gazı emisyonları ve özellikle atmosferik metan ve karbondioksit konsantrasyonlarının  üstel hızlarla yükselmeye devam etmesi neticesinde, ortalama küresel ısının da yükselmeye devam edeceği tahmin ediliyordu. Tahminlerin istikameti doğruydu ama rakamlar fazlasıyla iyimserdi.

Örneğin, 1980’lerde C02-K, 1975’teki 300 ppm’lik tarihi rekoruna bir 100 ppm daha ekleyip 400 ppm düzeyine 21. Yüzyılın ortalarında ulaşabilir şeklinde tahminler ileri sürülürken, C02-K korkutucu bir sürpriz yapıp 400 ppm.e 2013 yılında, tahmin edilenden yaklaşık 40 yıl evvel ulaştı. Bu ne demek bir düşünün: 800 bin yıllık tarih boyunca oluşmuş hiçbir küresel ısınma dalgasında C02-konsantrasyonu 300 ppm.i geçmemiş/geçememişken, şimdiki küresel-ısınma dalgasında C02-Konsantrasyonu 1975’te 300 ppm.i geçmekle kalmış, takip eden 40 kısa yıl içinde C02-Konsantrasyonuna bir 100 ppm daha eklenivermiş.

Bu ne demektir bir düşünün: Demektir ki, tabiat (beşeri faktörün yokluğunda) atmosferik C02-Ko ancak 100-120 bin yılda 100 ppm. ekleyebilirken, beşeri etkinliklerimizin etkisiyle, bizler, C02-Konsantrasyonuna 100 ppm.’yi, 100bin değil, 10,000 değil, 1,000 değil 40 kısacık yılda ekleyiverdik –üstelik Küresel bir Isınma Dalgasının tepe noktasındayken ekledik. Bu olgu tartışmasız iki noktayı ispatlar:

Birinci olarak, Küresel ısınma ve C02-Konsantrasyonundaki bu beklenmedik hızlı yükseliş kesinlikle insan aktivitesine bağlıdır. Bu artık tartışmaya açık değildir. İkinci olarak, tabiata kalsa soğuma evresine girecek olan bir küresel ısınma dalgasının zirvesindeyken, bizler, yoğun fosil yakıtı kullanımına dayanan bugünkü teknolojimizle ve iktisadi faaliyetlerimizle, C02-Konsantrasyonunu öyle bir üstel hızla yükseltiyoruz ki, dünyamızı milyonlarca yıldır görülmemiş bir “süper küresel ısınma” evresine sokuyoruz. Ve bu öyle hızlı seyredecek ki, neticede oluşacak iklim değişikliklerine flora faunadan tutun, en ufak böceklerden besin zincirinin en üstündeki en büyük hayvanlara kadar tüm canlıların %80-%95’i evrimsel uyum sağlayamayabilir. Sonuçta, büyük olasılıkla dünya tarihindeki en kapsamlı “büyük yok-oluşlar”dan biri yaşanacak. Bu arada insan ırkına ne olur, bilemiyorum. Büyük olasılıkla yok olmaz. Ama kesinlikle şimdiki çağdaş uygarlığımızın, insan hakları, demokrasi vesaire gibi değer yargıları ve evrilmiş etik kalıplarıyla tarihe gömüleceğine ve uygarlığın ciddi bir biçimde regrese ederek (gerisin geriye, çok daha önce geçirdiği bir evrim düzeyine düşerek) derin bir tür “karanlık çağa” gireceğini düşünüyorum.

“Aman bize ne?” deyip geçemeyiz, çünkü bu zat ABD başkanı. Küresel ısınma, iklim değişikliği, fosil yakıtları yerine yeşil enerji kullanımını arttırmak için teşvikler verilmesi, yatırımlar yapılması, yeşil enerji üretiminde verimlilik artışı sağlamak maksadıyla ARGE harcamalarının ve müşevviklerin arttırılması, global çapta C02 ve diğer sera gazı emisyonlarının kısıtlanması, bu bağlamda kotalar, sınırlar ve hedefler belirlenmesi ve ülkelerin bu gibi hedeflere uymasının teşviki gibi konularla ilgilenmeyen ve bunlara dudak büken Trump, cehaletinin ve geri-zekalılığının inanılmaz derinliğinden kaynaklanan bu yaşamsal konulara ilişkin duruşuyla, sadece kendi halkına değil, insanlığa ve gelecek nesillere yapabileceği en büyük kötülüğü yapmaktadır. Bu konularda ABD’nin öncü ve ilerici bir liderlik yapması çok önemliydi. Ta Reagan Efendiden beri, hem Baba Bush, hem Oğul Bush dönemlerinde (hattâ “göreli-ilerici” bir duruşa sahip olan Clinton döneminde bile) Küresel Isınma ve İklim Değişikliği ve atmosfere sera gazı emisyonu konusunda ABD liderlik yapmadı. Tersine “regresiv” (yani, daha ileri bir evrim düzeyini yaşadıktan sonra, şu veya bu nedenle gerisin geriye daha ilkel ve daha “geri-kalmış” bir evrim düzeyine gerilemiş olanlara yakışan) bir tavır takındı.

Bu hatalı ve cahilce (dolayısıyla utanç verici duruş) Obama yönetimi sırasında yavaş-yavaş değişti ve yerine aydın ve ilerici bir duruş geldi: İnsanlık için yaşamsal olan bu sorun bağlamında, Obama ve John Kerry’nin çabaları sayesinde ABD, en nihayet liderlik yapar konumuna gelmişti: Nitekim Paris antlaşmasının kotarılmasında ABD delegasyonu önemli bir katkılar sağladı. Şimdi Trump, o goril biçimli gövdesi ve mikro çaplı aklıyla bütün bu olumlu gelişmeleri dudak büküp küçümsüyor ve o ölçüsüz ve avam üslubuyla “Paris Antlaşmasını da yırtıp atmaktan” bahsediyor. Gerçi ne yırtıp atabilir, ne de o antlaşmadan çekilebilir. Ama ABD’nin o antlaşma bağlamında yüklendiği yükümlülükleri yerine getirmeyiverir. Antlaşmaya imza atan uygar ülkeler, o durumda eleştirmekten başka bir şey yapamazlar. Bu elbette ABD’e saygınlık kazandırmayacaktır –ne çağımızda ne de gelecek nesiller ve tarih nezdinde…Saygınlığını yitirmek, diktatör eğilimli ve küçük beyinli cahil-liderler yönetimindeki ülkelerin kaçınılmaz kaderidir.

Her neyse yukarıda konunun tartışılmaya artık açık olmayan bilimsel (fiziksel ve paleoantolojik) bulgularını ve bunların îma ettiği sonuçları özetle aktardım. Trump Efendiye gelince… attığı o ünlü tweet bu yaşamsal konuda echel-i cühela olduğunun yeterli kanıtı. Benim yazdıklarımı unutun gitsin. 2013 yılı Mayısında atmosferik C02-konsantrasyonu (4 milyon yıldan beri ilk kez) 400 ppm.’i gördüğünde (3)  yüz binlerce bilim adamı ve kadın arasından rastgele alıntıladığım 6-7 tanesinin yazdıklarını okuyup, bunları Trump Efendinin ünlü tweet’i ile karşılaştırdığınızda bu zat’ın entelektüel boyutta ne denli ilkel ve ne denli utanç verici derecede cahil olduğu açık belirecektir. Koca Amerika bu entelektüel boyutta geri kalmışlığın şahikasını nasıl oldu da Başkan seçti, oturup kalkıp şaşıyorum.

Trump şimdiden ABD'nin saygınlığını örseliyor - (Trump fay hatlarını zorluyor-2)

SAYGIN BİLİM İNSANLARINDAN 400 PPM UYARILARI

(ı)

“Passing the 400 mark reminds me that we are on an inexorable march to 450 ppm and much higher levels. These were the targets for 'stabilization' suggested not too long ago. The rate of accumulation of C02 is rising exponentially, and has shown no signs of slowing this down.”

“400 ppm düzeyini şimdiden geçmiş olmamız, (1 milyon yılllık dünya tarihind egörülmüş en yüksek düzeyin tam %50 fazlasına,) 450 ppm düzeyine doğru geri-döndürüle mez bir biçimde ilerlediğimizi (ve bu düzeye bu yüzyılın ortasına doğru varacağımızı) göstermektedir. Atmosferik C02 konsantrasyonu üstel bir hızla artmaktadır ve bu hız hiçbir azalma emaresi göstermemektedir.

– Dr. Michael Gunson, Global Change & Energy Program Manager; Project Scientist, Orbiting Carbon

Observatory-2 satellite mission - NASA Jet Propulsion Laboratory

(ıı)

“CO2 concentrations haven't been this high in millions of years. Even more alarming is the rate of increase in the last five decades and the fact that C02 stays in the atmosphere for hundreds or thousands of years. (…) Climate change is a threat to life on Earth and we can no longer afford to be spectators.”

C02 konsantrasyonu milyonlarca yıldan beri bu düzeyi (400 ppm düzeyini) görmemişti. Özellikle son yarım yüzyıldır atmosferik C02-yoğunluklarında alarm verilmesini gerektiren üstel artış hızları ile karşı-karşıyayız. Karbon-dioksit birikiminin yüzlerce hatta binlerce yıl atmosferde kalacağını akıldan çıkarmamak gerekir. (…Kısacası,) sera gazları atmosferik yoğunluğu küresel ısınma ve ciddi iklimsel değişiklikleri yaratarak yerkürede yaşamı tehdit etmeye şimdiden başlamıştır. Biz bu oluşuma artık seyirci kalamayız, kalmamalıyız.

– Dr. Erika Podest Carbon and water cycle research scientist

(ııı)

“400 ppm is another milestone that we are blasting past at a rate that is now exceeding 2 ppm per year. Over time, this number takes on greater weight. It brings home the fact that fossil fuel combustion, land use practices, and human activities have increased the C02 concentration in Earth’s atmosphere by more than 35 percent in the past 35 years. Vow!”

400 ppm. küresel ısınmada önemli bir kilometre taşıdır. Milyonlarca yıldır görülmüş Maximum C02 yoğunluğu değerini, 300ppm’i 1975’te geçtik ve sonraki 40 yıl içinde bu rakama bir amplitud, 100 ppm daha ekledik --ki, tabiat bu gibi bir rakamı yaklaşık 100 bin yılda ekler. Ve bu sıralar her yıl neredeyse 2 ppm daha ekliyoruz. Bu rakamlar bize fosil yakıtı yakarak, hayvancılık vesair tarımsal ve beşeri faaliyetler ile atmosferdeki C02-yoğunluğunu hızla arttırıyoruz. 35 yılda yaklaşık %35 arttırmışız. Aman Allahım! ”

– Dr. David Crisp, Principal Investigator, Orbiting Carbon Observatory-2 satellite mission; works on the Greenhouse gases Observing SATellite (GOSAT) Project, a joint effort with the Japanese Aerospace Exploration Agency

(ıv)

“Current [atmospheric] C02 values are more than 100 ppm higher than at any time in the last one million years (and maybe higher than any time in the last 25 million years). This new record represents an increase of 85 ppm in the last 55 years. (…) .Even more disturbing than the magnitude of this change is the fact that the rate of C02 accumulation in the atmosphere has been steadily increasing exponentially. Future increases will happen faster. When averaged over 55 years, the increase has been about 1.55 ppm C02 per year. However, the most recent data from the Arctic Circle suggest that the annual increase is more than 2.75 ppm C02 per year in the arctic circle.”

“These increases in atmospheric C02 are causing real, significant changes in the Earth system now, not in some distant future, and will continue to be felt for centuries to come. (…) Unless serious actions are taken immediately, we risk the next threshold being a point of no return…

Günümüzdeki atmosferik C02-yoğunluğu, bir milyon yıldır görülmüş en yüksek değerin 100 pm üstündedir ve böyle biri değere belki 25 milyon yıldır ulaşılmamıştır. C02’in atmosferik yoğunluğu öyle hızlı artmaktadır ki, son 55 yılda bu istatistiğe yaklaşık 85 ppm ekledik. (…) Birikimdeki bu devasa ve tedirgin edici büyüklükten de önemli olan şu: C02-Konsantrasyonunda gözlenen artış oranlarının üssel olarak yükselmesidir ve gelecekte de artan bir hızla artacağa benzemektedir. Son 55 yılın ortalamasına bakılırsa, ortalama küresel C02-yoğunluğu yılda yaklaşık 1.55 ppm artmıştır. Ama kuzey kutup dairesinden toplanan veriler, o paralellerdeki C02-konsantrasyonun yılda ortalama 2.75 ppm oranında yükseldiğine işaret etmektedir.

“Atmosferik C02-yoğunluğunda gözlenen artan oranlarda artışlar, gelecekte değil, şu anda bile küresel sistemlerde çok ciddi ve önemli değişiklikler ve dalgalanmalar yaratmaktadır; ve bu ciddi etkiler gelecekte daha da belirgin olarak hissedilecektir. (…) Eğer acil tedbirler alınmaz ve küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı önlemler ivedi bir biçimde ve uluslararası çapta en yakın tarihte devreye sokulmazsa, insanlık için bu konuda varılacak gelecek durağın, artık geri dönüşü olmayan nokta olma riski giderek artmaktadır.

– Dr. Charles Miller, Researcher specializing in the remote sensing of carbon dioxide and other greenhouse gases; Principal investigator, Carbon in Arctic Reservoirs Vulnerability Experiment (CARVE) mission

(v)

“Reaching the 400 ppm mark should be a reminder for us that carbon dioxide levels have been shooting up at an alarming rate in the recent past due to human activity. Levels that high have only been reached during the Pliocene era, when temperatures were 2–3 °C and sea levels were 25 m higher than today. However, Earth's climate had never had to deal with such a drastic change as the current increase, which is, therefore, likely to have unexpected and catastrophic implications for our environment.”

400 ppm. düzeyinin şimdiden geçilmiş olması, bize, atmosferdeki karbon dioksit yoğunluğunun, fosil yakıtları kullanımı ve sera gazı emisyonunu artıran sair insan aktiviteleri nedeniyle artarak artan bir hızla ve korkutucu bir biçimde dimdik yükselmekte olduğunu hatırlatmalıdır. Bugünkü atmosferik C02-konsantrasyonu, ortalama küresel ısının 2–3 °C ve deniz seviyesinin de 25 metre daha yüksek olduğu Pliocene  (4) devrinden beri gözlenmemiştir. Ama C02_konsantrasyonu o kadar dehşet verici hızla yükselmektedir ki, bunun hiç beklenmedik ve katastrofik iklimsel ve çevresel etkilere ve değişikliklere (ve çok yıkıcı global çapta iktisadî, ticarî ve finansal krizlere) (5) yol açacağı kesindir.

– Dr. Carmen Boening Scientist, Climate Physics Group – NASA Jet Propulsion Laboratory

Oysa bakın, bizim Trump Efendi ne diyor? Diyor ki:

“Küresel ısınmanın insan aktivitesiyle, fosil yakıtları yakmakla falan bir ilgisi yok. Bu yalanı Çinliler uydurdu: Amaçları yoğun enerji kullanan ABD Endüstrisinin göreli verimliliğini baltalayıp, ekonomik avantaj sağlamak.” (!!!)

Küresel Isınma ve İklim değişikliği konusundaki cehaleti saçma-sapan inançlarında yansımaktadır ve çevresel tüm sorunlara karşı hiçbir duyarlılığı yok. Öyle ki, anlaşılan, Mr. Trump sadece bilmiyor –ki bilmemek ayıp değil… Fakat neyi bilip neyi bilmediğini bilemeyecek kadar gelişmemiş,ilkel bir bilince sahip bu adam.

Prognoz: Olumsuz. Aşırı şişkin egosuyla, 70 yaşına gelmiş hâlâ kendini ispat etme, beğenilme, alkışlanma, üstünlüğünü başkaları tarafından kabul edildiğini görme, sadece yakınlık duyduğu ve sevdiği üç-beş veya beş-on kişi tarafından değil, kitleler (hattâ herkes) tarafından sevilmek gibi nevrotik (nörotik) ihtiyaçlarla sarmalanmışken; üstüne üstlük, zeka, bilgi, bilinç derinliği gibi boyutlarda ve kişilik bütünlüğü cinsinden gerçekten güçlü bir yapıdan yoksun iken bir de başkaları üzerinde güç ve kontrol sahibi olma konusunda kompulsif bir ihtiyaç duyarken ve yetmezmiş gibi ABD Başkanlığı gibi bir makamın gerektirdiği psikolojik, entelektüel ve karakterolojik boyutlardaki kompetans düzeylerinin (maalesef) birkaç basamak altında kaldığı için karşılaşması kaçınılmaz stresler nedeniyle, Trump Bey’in psikolojik kondisyonu (büyük olasılıkla) giderek kötüleşecektir. Ve bu onu zora sokacaktır.

Ama umurumda değil. Ne var ki, büyük ihtimalle, bu; Amerikan halkının da dünya halklarının da yepyeni sorunlar ve yepyeni acılarla karşı karşıya kalmalarına neden olabilir. İşte bu da umurumda değil desem yalan olur.

Trump hükümetinin yeni Çevre Bakanı Scott Pruitt

SCOTT PRUITT’İN EPA BAŞKANLIĞINA ATANMASI

Pruitt kendini, Çevre Koruma Ajansının (Environmantal Protection Agency) “EPA’nın aktivist ve müdahaleci ajendasına karşı duranların arasında en önde gelenlerden biri” olarak tanımlar. (6) Çevre koruma kanunlarının ve düzenlemelerinin ve regülasyonlarınının, hatta EPA’nın kendisinin “düşmanı” olarak ün yapmış olan bu kişi, Obama döneminde Oklahoma Başsavcısı makamındayken EPA’ya en az 14 kez dava açmıştır. Bu davaların 13’ü Mr.Pruitt’e kariyeri boyunca önemlice finansal destek vermiş ve de EPA regülasyonlarına tabi şirketlerdi.(7)  Bu 14 dava arasında iklim değişikliğine karşı tedbir ba’bında “Temiz Enerji Planı” (4 kez), “Civa Kirliliği Limitleri” (2 kez), “Ozone Kirliliği Limitleri (1 kez) ve “Eyaletler-arası Hava Kirliliği Kontrol Kuralları” ve “Su Kaynakları Temizliği Kuralları ve Regülasyonu” da (1’er kez) vardı.(8)

[Küresel Isınma ve İklim Değişikliği alanındaki gerçekler, bilimsel bulgular ve bunların imaları hakkında tamamen cahil olduğu ve bu alanda büyük şirketlere parasal göbek bağlarıyla bağlı olduğu için riyakarlığı tercih eden (K.Ç.)] bu Beyefendi “Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin insan faaliyetleri ve sera gazı emisyonundan kaynaklandığı Tezi”ni reddeder ve Şubat 2017’de, (UN IPCC’nin 1552 sayfalık 5. Değerlendirme Raporu yayımlandıktan 1 yıl sonra!) utanmadan der ki: “Bu konuda henüz fikir birliği yoktur. Küresel ısınmanın trajektöründen ve stabl bir doğultuda ilerlemeye devam edeceğinden emin değiliz. Keza “küresel ısınma denilen olgunun ne denli çağdaş teknolojinin fosil yakıtları yakıp atmosfere sera gazı salgılamasından kaynaklandığı hakkında kesin bir şey söyleyemiyoruz ve bu olgunun “doğal küresel ısınma dalgasının” seyrine ne dereceye kadar olumsuz katkı yaptığını tam tespit edemiyoruz.” (!)

[Ya öyle mi? IPCC’ninin Küresel Isınma ve İklim Değişikliği 5. Değerlendirme Raporunun 1552 sayfalık Temel Fiziksel Bulgular ve Değerlendirmeler isimli 1. Cildini (9) bir okuyuver Avukat Efendi. Gerçi dünya çapında 3 bin küsur bilim adamının katkılarıyla yazılmış o 1552 sayfalık cildi senin gibiler okuyamaz anlayamaz diye, adamlar oturup bir de POLİTİKA ÜRETİCİ’leri için İÇİN ÖZET diye 25 sayfalık bir özet çıkartmışlar. Otur bari onu (10) oku da, ondan sonra konuş! Hadi ona da üşendin, Nobel Barış Ödülünü UN IPCC ile paylaşan AL Gore’un The Inconcenient Truth (Uygunsuz Gerçek) isimli Dokümanterin i (11) ya da alandaki dokümanterlerden bir-ikisini (12) izleyiver de bir parçacık olsun aydınlan. Ama hayır, sen “inançların” adamısın, bilimin uygar ve aklı selime hitap eden sesi seni sıkar ve sen de inançlarının emosyonel battaniyesine sarınıp, zeka ve mantığın soğukluğuna karşı, aptalca da olsa, kutsal ve duygusal bir direniş sürdürmeye devam edersin değil mi? (K.Ç.)]

Doğayı Koruma Ligi Başkanı, “tavuk kümesinin tilkiye emanet edilmesine en iyi örneğinin Mr. Pruitt’in EPA Başkanı olarak atanmasıdır (... çünkü) bu zat, Oklahama Başsavcısıyken, bir değil düzinelerce kez, kamu sağlığını korumayı değil de, çevreyi ciddi bir biçimde kirleten büyük bazı şirketlerin kârlarını arttırmayı yeğleyen etkin eylemlerde bulunmuştur. Ayrıca iklim değişikliğine karşı alınacak önlemler ve çevre koruma alanlarında Obama’nın mirasını yok etmeye ahdetmiş bir avuç aşırı kamu personelinden biridir. Ken Kimmel, The President of the Concerned Scientists (Sorumluluk Üstlenmiş Bilim İnsanları Birliği Başkanı), “Pruitt’in çeyrek yüzyıllık eylemleri, bize bu kişinin çevreyi kirleten şirketlere karşı kanun maddelerini çalıştırarak gerekli cezai ve zorlayıcı eylemlere başvurup, yasaları uygulayacağı hakkında hiçbir ümit vermemektedir. Çünkü onun hakkında bildiğimiz her şey, bu zat’ın çevre koruma konusunda hiçbir yasayı uygulamak istemediğini göstermektedir. Çevre koruma regülasyonlarına ve kanunlarına karşı tavırları ve inançları nedeniyle, yapması gerekenleri yapmayacaktır." (13)

Bu arada 447 EPA çalışanı Pruitt’in EPA Başkanı olarak onanmasına karşı ortak bir mektup kaleme alarak senatörlere göndermişler; Oklahama Başsavcısıyken EPA İdaresini açtığı 14 davanın ve vermiş olduğu çeşitli beyanatların EPA’nın vizyonuyla taban tabana zıt zıt düştüğünü; bu zatın, ABD’deki çevre koruma yasalarının ruhuna ve prensiplerine tamamen aykırı düşen inanç ve tutumlara sahip olduğunu; ayrıca, kariyeri boyunca yaptığı eylemlerin ve seçimlerin, “kamunun çıkarlarına ve kamu sağlığına, özel çıkarların üzerinde yer veya değer vermemiş olduğuna işaret ettiği için EPA Başkanlığı onama oturumunda senatörlerin aleyhte oy kullanması gerektiğini yazmışlardır. (14)

Yazmasına yazmışlardır da, senatörler parti hatları üzerinden oy vererek EPA Başkanı olmaması gereken bu zatı, o makama yerleştirmişlerdir. 15 veya 20 veya, 30-40 yıl önce olsa böyle bir şey olmazdı. (Çünkü o zamanlar, böyle durumlarda kongre üyelerinin %25-%40’ı parti-aidiyetini bir kenara kor; karşı taraftan oy kullanırdı. Yani eskiden temsilciler meclisindekiler de, senatörler de “bağımsız kanaat sahibi insanlar” gibi davranırlardı, parti-robotları gibi değil… Dolayısıyla Amerika’daki sistem eskiden çok daha demokratikti ve böylesine “bölünmüş” değildi.)

Çevre Koruma ve Kürsel Isınma bağlamında sonuç şu olacaktır: Obama döneminde küresel ısınmaya karşı fosil yakıtlarının kullanılmasının kısıtlanması ve yeşil enerjinin teşviki gibi tedbirler göz ardı edilecek; ABD imzalamış olduğu Paris Antlaşmasını yırtıp atamayacak ama taahhütlerini de kaale almayacak; taahhüt ettiği hedeflere uymaya çalışmayacaktır. Bu; Trump ve Pruitt gibi entelektüel gelişimi ve bilgisi yetersiz, bilime değil de, yanlış ve realiteden kopuk da olsa “inanç”larına sıkı sıkı bağlı cahil insanların zaferi ve insanlığın hezimeti ile sonuçlanacaktır.

* Prof. Dr. Kemal Çakman Gazi Üniversitesi, İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi.

1 Bilim adamları bunu da hesaba katıp x-bin metre derinlikten çıkartılmış buz-borucuğunun her k cm.sinin yaklaşık kaç yıl önce yağmış karın sıkışmış hali olduğunu hesaplayabiliyorlar.

2 ppm: parts per million: yani 1 ppm, kitle cinsinden milyonda bir demektir. Gram cinsinden 1 ppm 1 milyon gm.lık kitlede 1 gm, yahut 1,000 kg. da (yani bir tonda) 1 gm demektir. Ya da 1 kilogramda (1000 gramda) 1 mg.lık bir büyüklüktür.

3 “Milli Okyanussal ve Atmosferik Araştırmalar İdaresi (National Oceanic and Atmospheric Administration) Antartika’daki Güney Kutbu Gözleme Merkezindeki Karbondioksit gözleme istasyonundaki ölçümlerin 23 Mayıs 2013’te 400 ppm düzeyini geçtiğini bildirilmiştir. Bu düzey, 4 milyon yıldan beri ilk defa geçilmiştir. http://www.climatecentral.org/news/antarctica-co2-400-ppm-million-years-20451

4 Pleiocene  Dönemi: Bundan 5.3 - 2.6 milyon yıl evvelki zaman kesitini kapsayan bu dönemde CO2 yoğunluğu yaklaşık bugünküne eşitti. Ama ortalama küresel ısı bugünkünden 2-3 santigrad derece, deniz seviyesi de bugünkünden 25 metre daha yüksekti. Ceteris paribus, küresel ısınma şeklinde yansıyan ve radiative forcing dediğimiz ısınmaya ilişkin itici (aktif) gücün temelinde sera-gazı konsantrasyonları yattığı için, zamanla, küresel ortalama ısının da o dönemdeki gibi 2-3 ° santigrad, deniz seviyesinin de 20 metre kadar yükseleceğini düşünebiliriz. Şu anda o kadar yükselemediler çünkü karbon dioksit konsantrasyonları dimdik yükseliyor; Ortalama küresel ısıdaki artış, sera-gazı konsantrasyonundaki yükselmeyi, kısada olsa bir zaman aralığından sonra takip eder. Deniz seviyesindeki yükseliş ise buzulların erimesiyle gerçekleştiği için, ortalama küresel ısıdaki artış ile deniz seviyesindeki yükseliş arasında daha da uzun bir zaman gecikmesi (time lag) ya da zaman aralığı vardır.

5 Örneğin ortalama küresel ısı ve deniz seviyesi Plliocene dönemindeki düzeylerin 100 yıl içinde çıkıverse, bugünkü “teknolojik uygarlığımıza, limanlarımıza dış ticaret yollarımıza, uluslar arası sigortacılığa, bankacılığa ve fon akımlarına neler olacak bir düşünsenize… Yani deniz seviyesi, gelecek 100 yılda, bırakınız 25 metreyi, sadece 6 metre artarsa, limanlara (ve dolayısıyla dış ticarete) lüks ve turistik oteller dahil, her türlü lebi-derya mülke, (dolayısıyla uluslar arası sigorta ve bankacılık ve finans sektörüne ve fon akımlarına) neler olur? Hayal gücünüzü kullanın. Tahmin etmesi çok kolay…

6 "Trump Picks Scott Pruitt, Climate Change Denialist, to Lead E.P.A.". The New York Times. December 7, 2016.

7 Mooney, Chris; Dennis, Brady; Mufson, Steven (8 December 2016). "Trump names Scott Pruitt, Oklahoma attorney general suing EPA on climate change, to head the EPA". The Washington Post. p. A1.

8 "Pruitt vs. EPA: 14 Challenges of EPA Rules by the Oklahoma Attorney General". The New York Times. 5 February 2017.

9 See The Fifth Asssessment Report “Vol. 1: The Physical Basis”, the UN Intergovernmental Panel on Climate Change, 2014. (1552 pages) https://www.ipcc.ch/report/ar5/wg1/

10 https://www.ipcc.ch/pdf/assessment-report/ar5/wg1/WG1AR5_SPM_FINAL.pdf

11  An Inconvenient Truth - Uygunsuz Gerçek 720P HD Altyazılı izle Unutulmaz Filmler

12 https://www.youtube.com/watch?v=0eLM1aVGt8c&t=4096s; veya www.youtube.com/watch?v=9wamCRj6VG0

13 Davenport, Coral. "Scott Pruitt, Trump's E.P.A. Pick, Is Approved by Senate Committee". The New York Times. Retrieved 5 February 2017.

14 Henry, Devin. "Former EPA employees urge Senate to oppose Pruitt". The Hill. 10 February 2017.