Trump, Kürtlere 'ölüm iyidir' diyor

ABD Başkanı Trump’ın Kürtlere ihanet etmek için kullandığı sadistçe bahanesi “ölüm iyidir” oldu. Hırsızlık, cinayet, terör ve etnik temizliği yalnızca trajik sonuçları bağlamında değil, aynı zamanda dış politika araçları olarak da savunuyor. ABD'nin Trump yönetimi altında maruz kaldığı tehlike, kötü adamların artık bizden korkmaması değil. Tehlike, artık bizim kötü adam olmamız.

Abone ol

William Saletan

ABD Başkanı Donald Trump’ın, insan yaşamını tutarlı biçimde hor görme geçmişi mevcut. Bugüne dek gazetecilere yönelik şiddeti, ölümcül olmayan suçlar nedeniyle gerçekleştirilen idamları, zehirli gaz kullanımını ve terör şüphelilerinin konudan bağımsız aile üyelerinin kasıtlı biçimde hedef alınmasına onay verdi. Trump şimdi de yaşanan zulümler karşısında yeni bir gerekçe sunuyor: “Savaşta ölmek ve acı çekmek, barış için iyidir.”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı bir telefon görüşmesi sonrasında, Trump, 6 Ekim’de Amerikan askerlerinin Türkiye-Suriye sınırından geri çekileceğini duyurdu. Bu karar, Trump’ın ihanetine kadar Amerikalıların Suriye’deki müttefiki olan Kürtlerin o güne dek elinde tuttuğu toprakların Türkler tarafından işgal edilmesinin de yolunu açtı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, işgal çok sayıda sivilin ve yüzlerce savaşçının ölümüne neden oldu. Ayrıca kundaklama, yağma, insan kaçırma ve yol kenarında infazlardan oluşan bir şiddet dalgası üretti. 300 bin kişi evlerini bırakıp göç etti.

ÖLÜMÜ MEMNUNİYETLE KARŞILIYOR

Trump, bu kıyımı engelleyebileceğini kabul ediyor. Fakat bunun yerine, olanları memnuniyetle karşılıyor.

ABD,  işgali durdurmak için 17 Ekim’de bir anlaşma önerisi açıkladı. Anlaşma esasen ele geçirilen topraklardaki Türk kontrolünü kabul ediyordu. Ancak Trump, -gerçekte bir teslimiyet anlamına gelen- anlaşmanın, ortaya çıkmasına bizzat izin verdiği şiddet olmadan gerçekleştirilemeyeceğini ifade etti. “Sağdan soldan silah sesleri yükselmeden, her iki yönden roketler fırlatılmadan, diğer ülkeler harekete geçmeden ve potansiyel olarak neredeyse bir Dünya Savaşı’na yol açmadan… bütün bunlar olmadan, bu anlaşmayı asla yapamazdınız,” dedi.

Trump, sahte ateşkes girişimini yalnızca yaşanan şiddete değil, dökülen kana da bağladı. Kürtler ve Türkler hakkında, “Eğer cehennemde iki buçuk günü geçirmeselerdi, bunu (ateşkesi/ç.n.) yapacaklarını sanmıyordum” ifadesini kullandı. Çarşamba günü, “Yaşanan üç günlük çatışmanın acısı ve ıstırabı, Türkiye ve Kürtlerle bu kısa vadeli patlama olmadan asla yapılamayacak bir anlaşmayı gerçekleştirme becerimizle doğrudan bağlantılıydı,” diyerek böbürlendi.

Başkan, bu acının parlak bir stratejinin parçası olduğunu öne sürdü. Dallas’ta 17 Ekim’de düzenlenen siyasi bir mitingde seyircilere hitaben yaptığı konuşmada, “Bu yaptığım alışılmadık bir şeydi. Bir işgal beklentisi içerisinde ‘Bir süre savaşmak zorunda kalacaklar’ dedim. Bazen kavga etmelerine izin vermeniz gerekir. (...) Diğerlerinden farkı olmayan iki çocuk gibi kavga etmelerine izin vermelisiniz ve sonra da onları ayırmalısınız.” Dört gün sonra, Fox News’e verdiği demeçte Sean Hannity de Trump’la aynı benzetmeyi kullandı. Üç defa, bu politikayı 'sert aşk' diye nitelendirdi.

MÜTTEFİKLERİN YAŞADIĞI İHANET

Türkler, Kürt topraklarının kontrolünü kendilerine veren bir anlaşmayı kabul etmek için çok fazla ikna edilmeye ihtiyaç duymamışlardı. Buna karşın, Kürtlerin kaçmaya ikna edilmesi gerekiyordu. Bu ise, Trump’ın, Erdoğan’ın yolundan çekilmesiyle başarıldı. Trump, 12 Ekim’de yaptığı açıklamada, “Kürtler bölgeden ayrılma eğiliminde ve bu iyi” dedi.

Pazartesi günü, “Eğer ateş açılmazsa… Kürtlerin hareket edeceğini düşünmüyorum” dediği mesajlar paylaştı. Perşembe günüyse, Kürtlerin koşmaya devam etmeleri gerektiğini tweet’ledi: “Belki de artık Kürtlerin Petrol Bölgesi’ne gitme zamanı gelmiştir!”

Kürtleri destekleyenlerse, bizimle birlikte IŞİD’e karşı cesurca savaştıklarını, yakalanan IŞİD savaşçılarını hapiste tutarak bize yardım ettiklerini ve Trump’ın, sadakatlerinin karşılığını onları öldürmek üzere Türkiye’yi davet ederek ödediğini ifade ettiler. Bununla birlikte Trump, Kürtlerin başlarına gelen şeyleri hak ettiklerini söylüyordu.

İşgal başladığından beridir beş kez, Kürtlerin de 'melek olmadıklarını' söyleyerek alay etti. Trump, Kürtleri, ABD’yi utandırmak ve korkutmak için IŞİD mahkûmlarını 'sadece baskı yaratmak amacıyla' serbest bırakmakla suçladı. Türklerin sınırları boyunca uzanan Kürt topraklarını işgal etme hakkı olduğunu ifade eden Trump, “Onların (Türklerin/ç.n.) buraları temizlemesi gerekiyordu” dedi.

TEK AMACI PETROLÜ ELDE TUTMAK

Peki ya evlerinden sürülen insanlar? Başkan “Çok fazla kum var” dedi, omuz silkti ve Suriye devleti ve orada savaşan diğer ülkelere atıfta bulundu. “Orada çok fazla kum var. Yani oynayabilecekleri çok fazla kum var.” Trump’ın tek değer verdiği, yerin altında olan şey: Petrol. Geçen pazartesi, Irak Savaşı’yla ilgili olarak, “Her zaman dedim, eğer oraya giriyorsanız petrolü elde tutun. Burada da aynı şey geçerli: Petrolü koruyun. Petrolü elimizde tutmak istiyoruz.” Kürtlerle kendi seçtiği bir Amerikan petrol şirketi arasında bir “nakit akışı” anlaşması önerdi. “Kürtlerle bir şeyler üzerinde çalışacağız, böylece biraz paraları olacak. Belki de büyük petrol şirketlerimizden birine girip düzgün bir şekilde hallederiz.” Cuma günüyse yalan söyledi: “Suriye’de harika bir şey yaptık. (...) Petrol üzerinde kontrolü sağladık. Bir sürü harika şey oluyor.”

Trump, Kürtlerin acısını kutlarken ve onları mali açıdan sömürmeyi önerirken, Avrupa ülkelerinin de işgal neticesinde serbest kalan IŞİD mahkûmlarından kendilerine yönelecek her türlü terörü hak ettiğini iddia etti. Daha önce Fransa, Almanya ve diğer ülkelere bu mahkûmları geri alma şansı tanıdığını söyledi. Başkan 12 Ekim’de düzenlediği seçimle ilgili zirvede, Avrupa’yı IŞİD teröristlerini üzerlerine salmakla tehdit ederek, 'şaka yaptı'. Avrupalı liderlere, telefon görüşmelerinde “Onları geri almalısınız, yoksa lanet sınırınıza ilerlemelerine izin vereceğim” dediğini söyledi. Sözde ahlâkçılardan oluşan izleyiciler buna güldü. Ancak Trump’ın umursamazlığı şaka değildi. IŞİD mahkûmu kaçak teröristler konusunda uyarılarda bulunan gazetecilere, bunun kendi sorunu olmadığını söyledi. “Avrupa’ya kaçacaklar” diye yanıtladı, “Gitmek istedikleri yer orası” diyerek devam etti.

Trump, bir tehdit karşısında askerleri öne süren ilk başkan değil. Sivil ölümleri mantık kisvesine bürüyen, etnik temizliği görmezden gelen veya bir ülkenin bir diğerine saldırması karşısında kayıtsız kalan ilk kişi değil. Buna karşın, modern tarihte savaşın yarattığı acı ve ıstırabın iyi olduğunu söyleyen tek başkan o. Hırsızlık, cinayet, terör ve etnik temizliği yalnızca trajik sonuçları bağlamında değil, aynı zamanda dış politika araçları olarak da savunuyor. Amerika’nın Trump yönetimi altında maruz kaldığı tehlike, kötü adamların artık bizden korkmaması değil. Tehlike, artık bizim kötü adam olmamız.

Yazının aslı Slate sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)