Trump, 2024 seçimlerinden men edilmeli

Demokrasi, kendini baltalayacak fikir ve insanlara karşı korunması gereken bir yönetimi biçimidir. Donald Trump’ın işlediği suçlar Kongre tarafından yargılanmalı ve demokrasi düşmanı bir politikacının seçimlere yeniden katılması engellenmeli.

Abone ol

Alexander Kirshner&Claudio López-Guerra*

Demokrasiler tarlalarda boy veren kırmızı gelincikler gibi kendiliğinden filizlenmezler. Onlar, otoriter güçlere karşı mücadele, bazen de bunun nihai bedelini ödeyen insanlar, yani cesur demokratlar aracılığıyla kurulurlar. Bu, aynı zamanda demokrasilerin hayatta kalma yoludur. Bir kez kurulduktan sonra demokratik yönetimin kaçınılmaz olması gibi bir şey söz konusu değildir. Onların savunulması da gerekir.

Donald Trump’ın seçimden sonra yaptığı manevralar, en azından Amerikalıların kendi demokrasilerine duyduğu inancı derinden sarstı. Ve başkanın 2024’te göreve gelmeyi tekrar isteyeceğine ve Biden’ın devir teslim töreni esnasında adaylığını açıklayacağına dair bazı söylentiler dolaşıyor. Bu ihtimale orantılı bir yanıt vermek gerekiyor.

DEMOKRASİYİ TRUMP’TAN KORUMALIYIZ

Gazeteler, 20 Ocak’tan sonra Trump hakkında cezai kovuşturmalar başlatmanın ne kadar akıllıca olacağına ilişkin tartışmalarla dolup taşıyor. Bununla birlikte, cezai kovuşturmalar, Trump’ın hesap vermez yönetim anlayışına karşı çıkmak için tek ya da en iyi mekanizma değil. Demokrasiye gönülden bağlı bir toplumda Kongre, görev süresinin sonuna gelinen bu dönemi, Donald Trump’ı mahkum etmek, gelecekte kamu görevi yapmaktan men etmek ve seçimlere katılmasını engellemek için kullanırdı.

Bu belki demokrasiye aykırı görünebilir ama öyle değil. Joseph Goebbels’in meşhur cümlesi, “Demokrasinin en sıkı şakalarından biri, her zaman ölümcül düşmanlarına kendisini yok etmek için araçlar sunması olacaktır” diyor. Ancak Goebbels yanılıyordu. Doğru tasarlanmış demokrasilerin, hırslı otokratlarla karşı karşıya kaldıklarında diğer yanağını çevirmesi gerekmiyor.

Donald Trump, gerçekten de ABD’deki demokrasinin yaşayabilirliğini tehdit ediyor mu? Uzmanlar ve akademisyenler, son dört yıldır bu konuyu hararetle tartıştılar.

Bunlardan bir kısmı, başkanın klasik bir havlayan ama ısırmayan köpek örneği olduğu sonucuna vardılar. Örneğin Trump, siyasi muhaliflerinin hapse atılması çağrısında bulundu ve gazetecilerden ‘yozlaşmış’ ve aslında ‘suçlu’ diye bahsetti. Buna karşın, başsavcısı, Hillary Clinton, Joe Biden veya basın mensupları hakkında dava açmadı. Trump, ‘ömür boyu’ başkan olma fikrini ortaya atsa bile, çoğunlukla iktidarı gayri meşru yollardan ele geçirmek yerine golfteki handikaplarını halletmeye daha hevesli görünüyordu. Ve artık Biden’ın başkanlığa geçiş sürecinin başlamasına onay verdi.

DEMOKRASİ DÜŞMANINI SEÇİMDEN MEN ETMEK

Bununla birlikte, Trump açık biçimde demokratik süreci alt üst etmeye çabaladı. Başkan, seçmenlerin oy pusulalarını zamanında göndermelerini zorlaştıran bir posta müdürü atadı. Fakat en korkunç davranışları, kaybettiğinin açıkça görüldüğü seçim gününün ardından geldi. Dişe dokunur bir seçim sahtekârlığına ilişkin hiçbir kanıt olmamasına karşın, açık biçimde seçim yetkililerini yarışın yakın olduğu çeşitli eyaletlerdeki sonuçları değiştirmeye zorladı. Bu, seçimin neticesi ne olursa olsun iktidarda kalmak doğrultusunda gösterilen bariz ve gayri meşru bir çabaydı. Başarısız olması, başkanlık yarışına yeniden katılmasına izin verilmesi gerektiği anlamına gelmiyor.

Birçok demokrasi, halkın özyönetimine saldıranların göreve gelmesine müsaade etmez. Fransa’da, seçimlere zarar veren vatandaşlar anayasa mahkemesi tarafından üç yıla kadar seçimlerden men edilebilir. Kanada’da seçimleri geciktirmek ya da engellemek, bunu yapan kişinin parlamentoya girmek için mücadele etme hakkını geçici olarak yitirmesine sebep olabilir. Ve daha önce hiç konuşlandırılmış olsa da, Almanya anayasası (Grundgesetz), yüksek mahkemeye, Almanya’nın anayasal düzenini baltalamaya çalışan bir kişinin göreve devam etme hakkını reddetme yetkisi veriyor.

Bu politikaların mantığı açıktır. Demokrasi, hiç kimsenin haksız yere bir makama gelmesine göz yumulmamasını gerektirir. Kişinin ırkı, dini ya da cinsiyeti önemli değildir. Birinin deri rengi yüzünden engellenmesi hakarettir. Öte yandan, bir makama gelmek, kamu güvenini gerektirir. Başkanlar, senatörler ve temsilciler tarafından alınan kararlar, demokratik hakları da dahil olmak üzere, birçok insanın temel refahını ve haklarını etkiler. Bundan ötürü, seçime girme özgürlüğü, makul ölçüde kısıtlanabilir. Yaş gerekliliğiyle ilgili kısıtlamalar, iyi bildiğimiz örneklerdir.

KONGRE SÜRECE MÜDAHALE ETMELİ

Demokrasiyi güçlendiren seçilebilme yeterlilik kuralları da benzer bir mantık izler. Bunlar, demokrasi karşıtı komplolara katılımı engelleyebilir ve açık biçimde uygun niteliklere sahip olmayan insanları iktidara gelme çabalarından alıkoyabilirler. Men edilenler, şikayet etmekte pek de haklı olmazlar. Potansiyel adaylar, bu pozisyonu, tıpkı Trump’ın yaptığı şekilde başkalarının demokratik haklarına saldırmak amacıyla kullanacaklarını gösterdiklerinde, aday olabilme haklarını da yitirirler.

ABD’de, başkanlık için uygun nitelikler, anayasa tarafından belirlenir. Yalnızca, 35 yaşında olan ve 14 yıldır ABD’de ikamet eden doğuştan vatandaşlar bu göreve gelebilir. Bununla birlikte, hem görevden alınan hem de hüküm giyen başkanlar, Senato’nun oy çokluğuyla seçimlerden men edilebilirler. Başkanın yaşadığı yenilgiye verdiği demokrasi dışı tepkinin ışığında, son aylarını yaşan mevcut Kongre, bu yetkiyi kullanarak yeni bir Trump koşusuna giden yolu kapatmalı.

Ancak Senato bu aracı şu ana dek hiç kullanmadı. Ve bunu 20 Ocak’a kadar yapması da pek muhtemel görünmüyor. Bunun dışında alternatif bir mekanizma olmadığından, halkın özyönetimine saldıranların cezalandırılması, farklı bir Kongre kaynaklı demokrasi ve reform paketinin bir parçası olarak tartışılmalı. Bu mekanizmaların mümkün olduğunca makul bir şekilde kullanılması sağlanarak, önem taşıyan hukuk ve usul kaynaklı korumalar da oluşturulmalı. Belki de mahkemeler, buna benzer çabaların anayasadaki (adaylığa/ç.n.) uygunluk koşullarına aykırı olduğuna karar vererek, Kongre’nin bu sorunlarla uğraşmasını engelleyebilir. Bu durumda, bu reformlar, en doğru biçimde eyaletler ve hatta birincil süreç üzerinde daha geniş bir serbestlik uygulayan partiler aracılığıyla geliştirilebilirler.

Fırtına dindikten sonra, demokratik evimiz (meclisimiz/ç.n.) hâlâ ayaktayken, gelecekteki fırtınaların evimizi yıkamayacağını, temellerindeki hasarı onarmak için zaman ve çaba harcamaktan kurtulacağımızı düşünmek çekici gelebilir; fakat bu da baştan çıkarıcı ama yanlış bir fikir. İçinde bulunduğumuz an, Goebbels’in dile getirdiği şekliyle, demokrasinin düşmanlarına kendisini yok etmek için araçlar sunmaması gerektiğine ilişkin apaçık bir mesaj verme zamanıdır. Demokrasiye saldıranların seçimlerden men edilmesi, bu sorunu çözme doğrultusunda atılmış ilk adım olacaktır. Öte yandan, hiçbir şey, bu türden insanların ilk etapta seçim yarışına katılmasına izin veren daha derindeki etkenleri gözden geçirmenin yerini tutamaz.

*Alexander Kirshner, Duke Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü ve ‘A Theory of Militant Democracy’ kitabının yazarıdır. Claudio López-Guerra, Richmond Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü ve ‘Democracy and Disenfranchisement’ kitabının yazarıdır.

Yazının orjinali The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)