Suriyeliler korona olabilir mi?

Tekstil atölyesinde mesai saatleri iki katına çıkan Zaid, hastaneye gitmektense yatağında ölmeye razı Yaser, çocuğunu hastalığını eczaneden aldığı ateş düşürücülerle iyileştirmeye çalışıp bir haftada kaybeden Neciba. Virüs kime bulaşacağını seçmezken, sağlık hizmetlerine de, yardımlara da ulaşamayan Suriyeliler, “Hastalanmak bizim hakkımız değil” diyor.

Abone ol

Ayça Örer

DUVAR - Dört kardeşten biri geçen hafta vefat etmiş. Ölüm nedenine zatürre yazılmış. Anne Neciba “Bir anda hastalandı, zaten hastalanmasıyla ölmesi bir oldu” diyor.

Abdul hastalandığı güne kadar çalışmış. Suriyelilerin alışveriş ettiği bir pidecide bulaşıkçılık yapıyormuş, önce bir iki gün halsizlikten şikayet etmiş. Sonra bir gün çok üşüdüğünü söyleyerek eve gelmiş. Ertesi gün işe gitmiş ama geri göndermişler.

Ondan sonra da zaten yataktan kalkamamış. Annesi “Çok üşüdü, üzerine birkaç kat koyduk, sonra da uyumaya başladı” diyor. Uyku ile uyanıklık arasında üç gün gitmiş. Bu süreçte ağrı kesiciler, grip ilaçları vermişler. Durumdan iyice endişelendiklerinde kardeşiyle sağlık merkezine gitsin diye düşünmüşler. Ancak evden çıkamadan fenalaşmış. Komşuların yardımıyla hastaneye gitmiş. Acilden yatışı yapılmış. Neciba “Bir gün sonra öldü” diyor:

“Biz daha ne olduğunu anlayamadan öldü. Çocuklarımın içinde en hareketlisiydi. Girdiği işi de kendi bulmuştu. İnsanlarla iletişimi güçlü, akıllı bir çocuktu. O hastalandıktan bir hafta sonra pideci de kapandı. Çalışanlardan ikisi daha hasta olmuştu.”

Çok değil, bir ay önce sınıra yığılan mültecilerin üzerine yine görünmezlik perdesi düştü. Mülteci Derneği rakamlarına göre, Türkiye’de geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı 19 Mart 2020 tarihi itibarıyla 3 milyon 587 bin 779 kişi. Bu kişilerin 1 milyon 657 bin 936’sını (yüzde 46,61) 0-18 yaş arası çocuklar oluşturuyor. 0-18 yaş arası çocukların ve kadınların toplamıysa, 2 milyon 530 bin 547.

ATÖLYEDE ÖLMESİN DİYE İZİN VERDİLER

10 saati dört liraya çalıştıkları atölyelerde tuvalete gitmelerine izin verilmeyen, ev kiralarken üç depozito verip çıkarken birini bile alamayan, açtıkları dükkanlarda sürekli diken üstünde bekleyen insanlar çok değil bir ay önce “Siz sınıra gitmeyecek misiniz?” sorgusuyla karşılaşıyor, “Yallah eve yallah” tacizlerine uğruyordu.

Geçici koruma altındaki Suriyeliler için, durum normalken de sağlık hizmeti almak zordu. Aile Hekimleri’ne gittiklerinde numara aldığı halde “Senin sıran geçerli değil” itirazıyla karşılaştığını anlatan Shadi tepkisini “Bizim doktorlarımızı çalıştırmıyorsunuz, kendi doktorlarınıza muayene ettirmiyorsunuz” diyerek anlatıyordu.

Bugün, her şey çok daha zor. Zeytinburnu’nda tekstil atölyesinde çalışan Zaid, koronavirüs salgınıyla beraber artan mesaisini anlatıyor:

“Çalışma koşullarımız hep zordu. Korona virüsü salgınıyla beraber, Türk işçi çalıştıran yerlerde işçiler rapor almaya başladı. Bazı patronlar çalışma saatlerini azalttı. Bizdeyse, durum tam tersine döndü. Günde altı saat çalışanlar, 12 saat çalışmaya başladı. Yaz ve sonbahar sezonu için hazırlanan kıyafetlerin kesilmesi, kalıpların çıkartılması gerekiyor. Büyük firmalara fason iş yapan atölyelerin işi arttı. Bir de maske üretimi başladı. Zaten insanlar virüsten hastalanmasa bile çalışmaktan hastalanır hale geldi. Kimse birbirine ‘nasılsın’ demiyor. Morali bozuluyor insanların. Bir başkasının hasta olduğunu duysa, kendi de hasta hissedecek.”

Atölyede 11 işçi çalışıyor. Dördü hasta olmuş:

“Aramızda dört kişi hasta oldu. Biri zaten çok güçlü değil. Ona gel demediler, gelse atölyede ölebilir. Kalanlarına dönüşümlü mesai verildi. Yine geliyorlar ama bizim kadar yoğun değil. Geldiklerinde bizden ayrı çalışıyorlar. Ayrı dediğim, aynı odadayız da aramızda 3 metre var işte. Patronlar işe 1 aydır gelmiyor belki ama yardımcıları düzenli kontrole geliyor.”

‘BİR DE SİZ ÇIKTINIZ’ DEYİP HASTANEDEN ATTILAR

Bayrampaşa’da market işleten Yaser, hastalansa bile doktora gitmeyi düşünmeyenlerden:

“Fatih’te oturan amcam hasta. Göğüs ağrısı çekiyor, ateşi bir haftadır düşmedi. Geçen bir vakıf hastanesine gitmiş, acil serviste ‘Burada Türklere bile yetişemiyor doktorlar, bir de siz çıktınız’ diye üzerine yürümüşler. Tanıdığımız bir Türk doktor vardı, onun tavsiyelerine uyuyor. Evde kendini karantinaya aldı. Olduğu kadar kendine bakacak artık.”

Peki test yaptırma yolu yok mu? Oğlu Abdul’ü kaybeden Neciba’ya göre yok. Abdul’ü hastaneye kaldırdıklarında diğer kardeşlerinin durumundan endişelenip test istemiş, ancak önceliği Abdul’e verdikleri için ilgilenememişler:

“Biz test yaptırmak istedik ama birincisi hastane çok yoğundu. İkincisi açıkçası çekindim. Burada durumumuz belli değil, insanların tepki göstermesinden de korkuyorum. Diğer çocuklarımda bir sorun yok şimdilik. O yüzden peşine düşmedim testin. Ayrıca korona olsak ne olacak? Bizim hastalanmaya hakkımız var mı?”

Yaser de Neciba’yla aynı fikirde:

“Bu hastalık çıkmadan önce de bize iyi gözle bakılmıyordu. Açıkçası korona virüsünden Suriyeliler ölmeye başlasa, buna sevinecek insanlar var, biliyoruz. Geçen birinin ‘Ya Suriyelilere bir şey olmaz, köpek gibi ürüyorlar’ dediğini duydum. Bizi köpek gibi gören insanlar ölmemize acımaz. Bir de bu kadar yoğunluk varken, bize sıra geleceğini hiç zannetmiyorum. Hastaneye gidip aşağılanmaktansa, yatağımda ölmek daha iyi olabilir.”

SURİYELİLER ZATEN ÖLÜYOR

Buna karşın tedbir almaya da çalışıyorlar. Kendi gibi mültecilerin durumuyla ilgilenmeye çalışan Shadan çoğunluğun evde kalmaya çalıştığını söylüyor:

“Suriyeli mültecilerin ekonomik durumu iyi değil ve bu süreçteki zorluklar onları da çok etkiliyor. Buna rağmen mümkün olduğu kadar evde kalmaya, birbirlerine destek olmaya çalışıyorlar. Biri hastalandığında, başkaları ona yardım etme yollarını arıyor. Biz burada tutunmaya çalışan insanlarız. Gayretimiz de önce hayatta kalmak, sonra daha insanca yaşamak. Kayıt altına alınmayan vakalar olacaktır, normalde de hastalıkların çoğu bilinmiyordu. Bizim önceliğimiz düzgün sağlık hizmetlerine erişim.”

İş imkanlarının karantina sürecinde azalması da bir diğer sorun:

“İnsanlar zor para kazanıyorlardı, sınırın açılmasıyla beraber bu iki kat zorlaşmıştı, şimdi on kat daha zorlaştı. Türkler bile işlerinden ayrılmamak için riski göze alırken, bizim için aksi düşünülemez. Çalışmaya, daha kötü koşullarda bile olsa para kazanmaya devam etmek zorundayız. Koronadan ölen Suriyeli yok mudur, olmayacak mıdır? Olacaktır. Suriyeli kadınların çoğunda kadın hastalıkları var, erkekler solunum rahatsızlıklarından enfeksiyona kadar bir çok sorun yaşıyor. Kamplarda yaşayanlar da, şehirlere gelenler de, geçici statü alanlar da kendileriyle ilgilenecek fırsatı bulamıyor. Çocukların çoğunda önlenebilir hastalıklar görülüyor. Yani aslında Suriyeliler zaten ölüyor, bir de koronadan ölecekler. Değişen tek şey bu. Bizim için savaş sadece Suriye’de değil, her yerde.”