Sonbaharın getirdikleri (1): Kardeş Türküler

Sonbahar en sevdiğim mevsim. Resmî olarak 1 Eylül’de başlar, 30 Kasım’da sonlanır. En azından okullarda bize öğretilen bu. Şunlar da öğretilir: Sonbaharda yapraklar sararır, dökülür, havalar soğur, güneş bulutun arkasına girer… Hüznü çağrıştırır sonbahar ama serin akşamları, güzel rengiyle mevsimlerin şahıdır. İnsanları kışa hazırlayan, yazın etkilerini azaltan ve unutturan bir güzellik.

Murat Meriç mmeric@gazeteduvar.com.tr

Bu yıl sonbahar güzel geldi: Önce Kardeş Türküler, sonra Grup Yorum yepyeni albümleriyle karşımıza çıktı –ki ikisi de özlediğimiz topluluklardı, ne yapacaklarını merak ve heyecanla bekliyorduk. Şanslıyım, her iki albümü de çıkmadan önce dinledim, haklarında tafsilatlı bilgi edindim. Basılı hallerini elime aldığımda neyle karşılaşacağımı çok iyi biliyordum. Yine de merak ve heyecanla dinledim. Sırada, beklediğim bir albüm daha var: Kesmeşeker’in yeni albümü “Kadıköy”. “Kaptan” Cenk Taner, 28 Ağustos tarihli “dinleme kopyası”nın fotoğrafını twitter hesabından paylaştığında heyecanımız arttı, bekleme süreci başladı. Yetişirse bu küçük dizinin ucuna eklenecek. Küçük dizi dediğim, “sonbaharın getirdikleri”ni anlatmayı ya da onlara dikkat çekmeyi planladığım üç yazılık bir silsile. Bugünkü yazının konusu ve konuğu, Kardeş Türküler.

Aylar önce, bu köşede, izlediğim bir konser sonrası yazdığım Kardeş Türküler yazısı yayımlanmıştı. Topluluğu anlatma niyetinde değilim, merak edenler yazıyı okur. Bugün yekten “Yol” üzerine odaklanacak, yeni albümden aklımda kalanları sizle paylaşacağım.

Yol, Kardeş Tüküler, Kalan Müzik 2017

Kardeş Türküler, 2018’de, ilerledikleri yolda 30. yıllarını kutlayacak. Şenlikli/şölenli, bol sürprizli bir kutlama tasarlanıyor ama memleket ahvali buna ne kadar izin verecek, henüz bunu öngörmek mümkün değil. Yolun bugüne kadarki kısmını kazasız belasız atlatmış olmaları, geleceğe dair umudumuzu perçinliyor. Memleketin durumu şüphesiz şarkılarına yansıyor ama onların şarkıları, fenalıkları aşmak için sarıldığımız güzellikler.

Kardeş Türküler, uzun bir yolun ilk birkaç etabını başarıyla tamamladı. Önleri açık. Başladıkları noktayı milat olarak alırsak, bugüne gelene kadar bize çok şey kattıkları aşikâr. Güzel olan, milattan öncesine dair çalışmalar yapıyor oluşları. Varlıkları, bizi zenginleştiriyor. Kendi besteleri bir yana, hafızamızda kalan ya da hiç bilmediğimiz kimi şarkıları ortalığa çıkartıyor oluşları, bunun en güzel kanıtı. Sayelerinde pek çok şarkıyı ve türküyü (kimi zaman “yeniden”) keşfediyoruz. Konserlerde söylediklerini albüme taşıyınca ayrıca seviniyoruz, elimizdeki kayıtları defalarca dinliyoruz. En azından ben böyle yapıyorum. Kardeş Türküler konserlerinden ve albümlerinden çok şey öğreniyorum –ki bu, yıllar boyu onlara minnet duymamı sağlayacak.

“Yol”, çok sevdiğim bir şarkıyla açılıyor: Cem Karaca’nın Dervişan eşliğinde seslendirdiği Yılmaz Asöcal bestesi “Beyaz Atlı”. Kardeş Türküler’in 15. yıl konserinde ilk kez seslendirdiği bu şarkı, nihayet albüme girebildi. Topluluk, o konserin başında geçmişe bir selam çakmış ve “Beyaz Atlı”yı “Yuh Yuh”, “Leylim Ley”, “Mavi’nin Türküsü” ve “Kine Em”le harmanlamıştı. Konser esnasında müzikal ve politik olarak beslendikleri isimlerin fotoğraflarını sahneye yansıtan ekip, “Beyaz Atlı”da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mahkeme görüntülerini kullanmış, ölen, öldürülen devrimci gençleri anmıştı. Bu anlamda özel bir çalışmaydı. “Yol”un açılışına yerleşmiş olması isabetli; zira Kardeş Türküler’in durduğu noktada sadece ileriye değil geriye baktığının da bir göstergesi bu. Geçmişi yok saymıyorlar, oradan besleniyorlar, onları büyüten ve bugüne getirenleri bizlerle buluşturuyorlar.

Cem Karaca, her zaman söyledikleri gibi “olmazsa olmaz”ları. Ona bu şarkıyla selam çakmış olmaları muazzam. Şarkıyı ondan öğrendikleri gibi yorumlamışlar. Bu da bir başka Kardeş Türküler şahaneliği: Orijinaline olabildiğince sadık kalıyorlar, tadını bozmadan onu geliştiriyorlar. “Leylim Ley”den “Mavi’nin Türküsü”ne uzanan yorumlarda bunu yapmışlardı, halkaya “Beyaz Atlı”yı da eklediler. Cem Karaca düzenlemesinde dikkat çeken zeybek bağlamalar, onun imzası olarak şarkıda kalmış, sonrası zenginleşmiş. Hatta, ekibin gençlerinden Metehan Dada muazzam bir giriş yazmış. Feryal Öney ve Ayhan Akkaya ile yaptığımız bir programda Feryal, “bu melodiyi keşke albümün diğer noktalarında ve geçişlerde kullansaydık” diyor. Sahiden şahane olurmuş ama bu hâli de öyle: Kardeş Türküler imzasıyla açılan albüm, öyle devam ediyor.

Tek tek şarkıların hikâyesini anlatabilirim ama buna gerek yok çünkü ekip, resmî sitelerinde bütün şarkıların hikâyesini anlatıyor. Yine de "Hanane"nin repertuvara dahil olma hikâyesinden kısacık söz edeyim. Bratsch tarafından yorumlanan bir şarkı bu. Ekip onlardan dinlemiş, çok sevmiş, peşine düşmüş. Kars yöresine ait bir sevda türküsü olduğunu öğrenmişler ama orijinaline ulaşamamışlar. "Muhtemelen buradan göç eden bir nineden/dededen dinlediler, kaydı olduğunu düşünmüyoruz." diyorlar.

“Yol”, 1 Eylül’de, Dünya Barış Günü’nde çıkması hedeflenen bir albümdü lakin araya giren bayram tatili, albümün dinleyiciyle erkenden buluşmasına vesile oldu. Fena da olmadı, 1 Eylül’e şarkıları ezberleyerek girdik. Şimdi, onları konserlerde birlikte söyleyeceğiz. İlk konser, haftaya İstanbul'da. Kaçırmayın, ıskalamayın. Şunu söyleyerek bitireyim: Bir Kardeş Türküler konseri izlememiş olmak çok büyük kayıp.

Tüm yazılarını göster