Sokağa çıkma yasağı neden ilan edilmiyor?

Hükümetler salgınla üç senaryoya uyarak mücadele ediyor. 'Hiçbir şey yapmamak' olarak adlandırlabilecek senaryodan hemen herkes geri adım atıyor. Türkiye'nin hedefi eğer İtalya ve İspanya olmamaksa onların gecikerek yaptığı bir şeyi, bizim bir an önce yapmamızda fayda olabilir.

Abone ol

DUVAR - Yayın hayatına yeni başlayan Haftalık Gazete'den Hikmet Can Pertan, korona virüsüne karşı dünya genelinde uygulanan senaryoları ve sokağa çıkma yasağının olası etkilerini yazdı.

Yazıdan bir bölüm şöyle:

Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin geçen hafta yaptığı bir konuşma, dünyada da Türkiye’de de çok tartışıldı.

Rutte konuşmasının bir yerinde 3 temel senaryodan söz ediyordu:

1. Senaryo: Hükümet, salgının yayılmasını geciktirmek ve etkilenenlerin sayısının hastanelerin kapasitesinin üstüne çıkmasının önüne geçmek için elinden geleni yapar.

2. Senaryo: Hükümet hiçbir şey yapmaz. Salgın yayılır ve hastaneler ihtiyacı olan hastalara cevap veremez hale gelir.

3. Senaryo: Aşırı sert önlemlerle, fiilen ülkeyi aylarca tamamen durdurmak pahasına virüsle mücadele edilir. Tam virüs bitti sandığında salgın yeniden başlar.

Rutte’ye göre akıl ve mantık bütün hükümetlere birinci senaryo uyarınca hareket etmelerini emrediyordu. Baktığınızda Çin çok sert önlemler uyguladı. Bu önlemler hala daha tam olarak kalkmış değil ama kısmen hafifledi. Çin’de yeni vaka ortaya çıkma hızı artık sabit, yani vaka sayısındaki geometrik artışın önüne geçilmiş durumda. Ama salgının bittiğini söylemek için de henüz çok erken.

Rutte’nin üçüncü senaryosu, Çin’de salgının yeniden başlayabileceğini söylüyor; çünkü ona göre yeterince insan virüse karşı bağışıklık kazanmadı. Bu varsayımın doğru olup olmayacağını bilmiyoruz; yaşayarak göreceğiz.

İtalya ikinci senaryoyla işe başladı. Ama bugün üçüncü senaryoyu uyguluyor. Ülkede sokağa çıkma yasağı var, insanlar polis zoruyla evde tutuluyor. Buna rağmen İtalya’da vaka ortaya çıkma hızı düşmüş değil; bu ülkede sağlık sistemi hasta sayısına yetmediği için ölüm oranı da çok fazla.

Tayvan bir ve üçüncü senaryoyu aynı anda uyguladı. 24 milyon nüfuslu ülkede hala enfekte olan insan sayısı çok ama çok az. Son hastalar bu ülkeye Türkiye’de virüs kapıp geldi. Ülkede enfekte olan sayısı az olduğu için hastalığa karşı bağışıklık da düşük. Yani Tayvan her türlü yeniden salgın tehlikesine açık.

Güney Kore de bir ve üçüncü senaryoları uyguladı ama bir farkla. Mümkün olduğunca çok insana test uyguladılar; testlerde şüpheli çıkanları derhal izole ettiler. Bu sayede vaka yayılma hızı da, ölüm oranı da çok düşük kaldı ülkede. Bu varsayımın doğru olup olmayacağını bilmiyoruz; yaşayarak göreceğiz.

Britanya ikinci senaryoyu seçmiş gözüküyor. Gerçi artık bazı önlemler almaya başladılar, mesela futbol ligi durduruldu, çeşitli seyahat engelleri geldi ama yine de pub’lar açık, okullar daha yeni kapandı. Bu arada yoğun test uygulamasına başladılar. Yani birinci senaryoya geri dönüyorlar sanki. İşe ikinci senaryoyla başlayıp bire dönen bir başka ülke de Almanya. Bu ülke de başlangıçta önlem almadı, vaka sayıları artmaya başlayınca okullar kapandı vs.

Türkiye ilk hastanın varlığının açıklanmasıyla birlikte derhal üçüncü senaryoyu uygulayacağı izlenimi verdi. Okullar hemen kapatıldı, maçlar seyircisiz oynanmaya başladı. Ardından barlar ve gece kulüpleri, onlardan sonra kahveler, düğün salonları, nargile kafeler, sinema ve tiyatrolar kapatıldı. Ama mesela AVM’ler kapanmadı, lokantalar hala açık. Sokağa çıkma yasağının söylentisi çıktı ama yalanlandı. Türkiye tam olarak birinci senaryoyu da uygulamıyor aslında. Çünkü uzun süre test sayımız çok sınırlı kaldı. Şimdi daha yaygın test yapıldığı söyleniyor ama Sağlık Bakanlığı kaç kişiye test uygulandığını, kaç kişinin pozitif çıktığını vs açıklamıyor. Bu rakamları bilmeyince de bütün sözler afaki kalıyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN