Sinema emekçisi: Makinist Ali

''Beyoğlu’na çıkmayayım, başıma bir şey gelmesin,'' diyorlar. Yoksa açıktı hala o sinemalar. Ben soruyorum mesela arada bir gelen seyircilere, tanıyorum ya eskiden beri bazılarını. ''Niye gelmiyorsunuz?'' diyorum, ‘’Çıkmak istemiyoruz ağbi Beyoğlu’na’’ diyorlar.

Abone ol

DUVAR - Ali Koçoğlu, elli seneye yakın bir süredir film makinistliği yapıyor. Boğaziçi Uluslararası Film Festivali’ne salon sahipliği de yapan Atlas Sineması’nın makinisti Ali Koçoğlu ile film gösterimleri arasında fırsat bulup konuştuk. Mesleğe nasıl başladığından bugüne, Yılmaz Güney’den Ayhan Işık’a, Beyoğlu’nun durumundan festival filmlerine kadar pek çok şeyi konuştuk.

BOBİN SARARAK BAŞLADIM

Gündeş Sineması, açıkhava gösterimi yaparken...

Soner Sert: Ne zamandır sinema makinistliği yapıyorsunuz?

Ali Koçoğlu: Çocukluğumdan beri. Malatya Arapgirliyim. İlkokulu Arapgir Devrim İlkokulu’nda okudum. Orada Kaynarca Sineması vardı. Okuldan çıkıp sinemaya gidiyordum. Çocukken o sinemada bobin sarmaya başladım. Sonra sonra derken ustam öğretti bana her şeyi. Liseyi bitirince de İstanbul’a geldim.

Soner Sert: Cinema Paradiso filmini izlediniz mi?

Ali Koçoğlu: Çok beğendim o filmi. Fitaş Sineması’nda izledim yıllar evvel. Biz oynattık o filmi zaten. Ustam aklıma geliyor her izlediğimde. Bizim hayatımızı anlatıyor o film. Öyle bir duygulandım ki ilk izlediğimde, o güzel bir film olamaz. Ah o Cennet Sineması ah! Çok iyi bir film…

Soner Sert: Sonra?

Ali Koçoğlu: İşte İstanbul’a geldim. Burada Kulüp Sineması vardı, Şehzadebaşı’nda, orada o zaman altı tane salon vardı. Güney Sineması, Gündeş Sineması, Turan Sineması filan… Orada işe başladım makinist olarak.

Soner Sert: Kaç yılıydı?

Ali Koçoğlu: 1975- 1976 yılı filandı.

EROTİK FİLMLER AİLELERİN AYAĞINI KESTİ 

Soner Sert: Sonra?

Ali Koçoğlu: O zamanlar hep karşı karşıyaydı sinemalar… Bir salonda Yılmaz Güney’in filmleri oynardı, bir salonda Ayhan Işık filmleri oynardı. O zamanlarda iş vardı tabi, şimdiki gibi değildi. Her salon doluyordu, daha televizyon filan yok ya hani. O yüzden sinemalar çok büyük iş yapıyordu. Yazlık sinemalarda hele… Millet oturacak yer bulamazdı. Erotik filmler çıkmaya başlayınca aileler kesti ayağını tabi sinemalardan.

Soner Sert: İzlediğiniz ilk filmi hatırlıyor musunuz?

Ali Koçoğlu: Hatırlıyorum. Halit Refiğ’in yönetmenliğini yaptığı ‘Bir Türke Gönül Verdim’ isimli filmdi. 1969 yılında izlemiştim. Eva Bender ve Ahmet Mekin oynuyordu.

Soner Sert: Binlerce film izlemişsinizdir. İçlerinde en beğendiğiniz film hangisi?

Ali Koçoğlu: Çok film izledik tabi haliyle. Ama Eşkıya’yı çok severim. Yılmaz Güney’in ‘Arkadaş’ filmini de çok severim. ‘Sürü’yü çok severim yine Yılmaz Güney’den. Gene Yılmaz Güney’den ‘Yiğit Yaralı Olur’. ‘Zeyno’ filmi, gene Yılmaz Güney’den. Hülya Koçyiğit’le oynamıştı o filmde, çok severim onu da. Bu filmler hasılat rekorları kırıyordu o zamanlar.

Soner Sert: Sistem şimdiki gibi değildi heralde? Dağıtım tekelden yapılmıyordu değil mi?

Ali Koçoğlu: Yok, yok. O zaman işletmeler vardı, onlar film sipariş ediyordu. İşte, Adana Bölgesi vardı, İzmir Bölgesi vardı, Samsun Bölgesi vardı, Ankara Bölgesi vardı. Bunlar İstanbul’dan film sipariş ederdi işte. Bize şunun filmlerini gönderin burada çok izleniyor diye. Onlar alıp kendi bölgelerine dağıtırdı.

.

EŞKIYA ve ÇAĞRI'YI ÇOK OYNATTIM

Soner Sert: En çok oynattığınız film hangisiydi?

Ali Koçoğlu: Eşkıya’ydı sanırım. Eşkıya’nın kopyası geldi bize, beş ay kadar ara vermeden oynattım. O biçim iş yaptı o film. Altı ay, yedi ay böyle böyleydi. Ondan sonra… ‘Çağrı’ filmi vardı. Onu da çok oynattım. Hani o ‘İslamiyet’in Doğuşu’ diye de bilenen film. Anthony Quinn oynuyor hani… O filmde çok büyük işte yaptı.

1970’lerde…Çok büyük iş yaptı o film. O filmi ‘’Sunar Film’’ getirdi. Mahmut Beyler vardı sahipleri… Onlar getirdi bize. Beyazıt’ta üniversitenin karşısında Marmara Sineması vardı. Orada göstermeye başladık. Dört bobin yaptım filmi. Bez afiş filan da yaptırdılar. Fatih olduğu gibi oraya yığıldı. Aksaray oraya yığıldı, Karagümrük oraya yığıldı. Duyan herkes geldi. İnanır mısın, yedi- sekiz ay oynattık, her seans full. Büfeci bana derdi ki, ‘’on dakika antre ver, yemeğin memeğin her şeyin benden’’. Film bitiyor, büfeci beni evime bırakıyor her akşam. Ara veriyorum ya sürekli, kola arabasının biri geliyor, biri gidiyor. On dakika ara veriyorum, bir bakıyorum büfede hiçbir şey kalmamış, herkes bir şeyler yiyor, içiyor. ‘Çağrı’ da çok iş yapmıştı o dönemde. Sonra Saray Sineması’na geçtim, orada da bayağı bir gösterdik.

Soner Sert: Kaç tane sinemada çalıştınız?

Ali Koçoğlu: Geldiğimde Kulüp Sineması’nda başladım. Sonra Beşiktaş Yumurcak Sineması’nda çalıştım, Fitaş Sineması’ndan emekli oldum. O arada bir sürü yerde çalıştım tabi. Fitaş’tan sonra Majestic’e geçtim, Majestic’ten de Atlas’a geldim işte.

YILMAZ GÜNEY İNSANLARI ÇOK SEVERDİ

Soner Sert: Peki, hiç film setinde bulundunuz mu?

Ali Koçoğlu: Yılmaz Güney’in birkaç setine gittim. Yılmaz Güney, insanları çok severdi. Bir gün setteyken, Yılmaz Güney’in seti yine, prodüktör ara verdi, yemek arası… Yemekler dağıtıldı, herkese aynı yemek verildi, Yılmaz Güney’in önüne başka bir yemek… Yılmaz Güney, kalktığı gibi tabağı yere attı. ‘’Ben ne yersem, onlar da aynısını yiyecek!’’ dedi. Prodüktör geldi, özür diledi Yılmaz ağabeyden. Yılmaz ağabey, ‘’sakın!’’ dedi, ‘’onların emeği çok, bir daha böyle bir şey istemiyorum!’’. Halk Yılmaz Güney’i çok seviyordu. O Yeni Melek Sineması’nda ‘Arkadaş’ filmini gösterdik biz var ya, salon nasıl doluydu görmen lazım. Hınca hınç… Yeni Melek’te o zaman yerli film oynamazdı ama hep yabancıydı filmler. Ama Yılmaz Güney oynardı orada da.

Soner Sert: Son zamanlar Taksim’e gelen giden azaldı gibi gözüküyor. Bu durum sinemaları nasıl etkiledi?

Ali Koçoğlu: Eskiden beri buralarda çalıştığım için biliyorum, Taksim’deki sinemaların müşterisi çok olurdu. Ama pek gelen giden yok artık. Bombalama filan olayları oldu, eylemler oldu, aile sinemalardan çekildi hep. Kimse gelmiyor artık sinemalara. Alkazar kapandı, Emek Sineması kapandı, Yeni Ar Sineması kapandı, Lale Sineması kapandı, Elhamra Sineması kapandı. Bunlar evvela sinemada iş olmadığı için kapandı. Eğer sinemada iş olsaydı, bunlar kapanmazdı.

İNSANLAR BEYOĞLU'NA ÇIKMAYA KORKUYOR

Soner Sert: Sizce bu durum sinemanın AVM’lerin içinde pazarlanabilen bir eğlence organizasyonu olarak kullanılmak istenmesiyle ilgili de olabilir mi?

Ali Koçoğlu: Ya yine de açık dururdu o salonlar, seyirci gelseydi tabi. Seyirci Beyoğlu’na gelmeyince kapandı gitti hepsi. ‘’Aman’’ diyor aileler, ‘’Beyoğlu’na çıkmayayım, başıma bir şey gelmesin’’. Yoksa açıktı hala o sinemalar. Ben soruyorum mesela arada bir gelen seyircilere, tanıyorum ya eskiden beri bazılarını. ‘’Niye gelmiyorsunuz?’’ diyorum, ‘’Çıkmak istemiyoruz ağbi Beyoğlu’na’’ diyorlar. ‘’Zaten ortalık karışık, başımıza bir şey gelmesin durup dururken’’. Ha, bunlar ne tarafa gittiler peki? İşte Kadıköy tarafına, Beşiktaş tarafına, Bakırköy tarafına… Git bak sahillere, hep dolu… Eskiden Beyoğlu Türkiye’nin gözbebeğiydi. Eskiden film ekipleri hep buradaydı (Erol Dernek Sokağı’nı işaret ediyor). Kimi fragman almaya gelirdi, kimi afiş almaya gelirdi. Yüz- yüz elli kişi olurdu burada, sinemacılardan. Burada hep yapımcıların ofisleri vardı. Arzu Film, Dadaş Film, Cemal Film hepsi buradaydı. Onlar film yapardı, hep kalabalık olurdu o yüzden buralar.

Soner Sert: Sonra n’oldu?

Ali Koçoğlu: Sonra ne olacak işte, Amerikalılar geldi. Şimdi sen sinemayla da uğraşıyormuşsun ya, başta öyle söyledin. Sen şimdi film yapacaksın, getireceksin onlara, onlar işletmesini alıyor. Alırlarsa tabi… Sana iki tane salon verecekler, onu da isterlerse tabi. Eskiden öyle değildi ki, bir sürü yerde işletmeler vardı. Biri almasa öbürüne götürüyordun.

Soner Sert: Şimdi tekelleşti yani?

Ali Koçoğlu: Tek yerden oluyor yani. Eskiden öyle değildi. Her şirketten film alınabilirdi, ben sinema salonu sahibiyim diyelim ki, siz gelirdiniz bana, ben alırdım sizin filminizi. Şimdi öyle değil ki… Tek yerden geliyor filmler, bunu oynatacaksınız diyorlar, salon sahipleri de ‘’tamam’’ diyor. Tekelleşti yani…

Soner Sert: Şu an Atlas Sineması’nda Boğaziçi Uluslararası Film Festivali yapılıyor. Siz burada gösterimi yapılan ve yapılacak olan yarışma filmlerini de gördünüz değil mi önceden?

Ali Koçoğlu: Gördüm tabi, ben kontrolünü yapmadan filmi gösteremezler ki.

Soner Sert: Peki, ulusal yarışma filmlerinden hangisini çok beğendiniz?

Ali Koçoğlu: Vallahi ‘’Babamın Kanatları’’nı çok beğendim. ‘’Mavi Bisiklet’’i beğendim. Bizim, Beyoğlu’ndaki sinemaların ayakta kalması için festivallere ihtiyacı var. Biz öyle ayakta kalıyoruz. Yirmi kişi, otuz kişi geliyor normal gösterimlere. Festivallerde artıyor seyirci sayısı, yoksa gider Atlas Sineması da. Festivaller iyi o yüzden.