Sinan Çiftyürek: Kürt seçmenin yeni adresi Kürt partileri olmalı

Kürdistan Komünist Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, AK Parti'den uzaklaşan Kürt seçmenin hendek savaşları nedeniyle HDP'ye de yaklaşmadığını, bu durumun değişmesi gerektiğini söyledi.

Abone ol

DUVAR - Kürdistan Komünist Partisi (KKP)’in de içinde olduğu 8 Kürt partisi 2018’de 'Kürdistani İttifak'ı kurdu. İttifak, daha sonra kalıcılaştırıldı. Kürdistan Komünist Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, "Kürdistani İttifak sayesinde, Kürt partileri arasındaki kırk yıllık soğuk savaş duvarını yıkmayı hedeflediklerini" söyledi.

“Rejimin bir süreden beri AKP’den kopan-kopacak olan Kürt seçmene sistem içi adres aradığı görülüyor” diyen Çiftyürek, “CHP, Cizre vb. kentlerde Beyaz Masa çıkışı, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyareti ve 'helalleşelim' çıkışıyla devletin aradığı adres olmaya hazır olduğunu göstererek yarışı diğer partilere göre önde götürüyor. Bizim açımızdan can alıcı sorun şudur; özellikle Van-Hakkari-Diyarbakır üçgeninde AKP’den kopan oyların yeni adresleri CHP, DEVA, Gelecek, Saadet olmamalı. Adres Kürt partileri olmalı” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Kürt sorunu denen meseleyi çözdük’ açıklamasını değerlendiren Çiftyürek, şu ifadeleri kullandı: “AKP’nin ‘Kürt meselesini çözdük, bitirdik’ derken kastettiği az ya da çok Kürt halkının ulusal taleplerinin karşılanması temelinde ‘çözme, bitirme’ değil başta asimilasyon ve İçişleri Bakanlığı’nın günlük açıkladığı sayısal rakamlarla izah edilen ‘bitirmeyi’ hedefliyorlar.”

HDP, DTK, KDP-T, KDP-Bakûr, İnsan ve Özgürlük Partisi, Kürdistan Komünist Partisi, DDKD, DBP ve Azadî Partisi 2018’de Kürdistani İttifak kurdu, sonra bu ittifak kalıcılaştırıldı. Geçen süre içerisinde ittifak ne tür çalışmalar yaptı, nasıl görüşmeler yürüttü?

Kürdistani İttifak Çalışması olarak halkımızın çıkarına neler yaptık? Bu soru ayrıntılı ve bağlayıcı olarak ancak İttifak adına yanıtlanabilir. Burada KKP gözlüğüyle bakınca neler yapıldı kısaca onu özetleyelim. İlki, sürdürülen çalışmalarla bir araya hiç gelmemiş partilerimiz ilk kez bir araya geldiler ki bu adım bugün ve gelecek için önemlidir. Farklı politik duruşa sahip hatta birbirine soğuk duran partilerimiz bir masada buluştular. Biz bunu “Kürt siyasetinde 40 yıllık soğuk savaş duvarını yıkmayı hedefliyoruz, yıkamazsak bile en azından önemli gedikler açarız” şeklinde ifade etmiştik. Evet soğuk savaş duvarını yıkamadık ama gedikler açtık. Kuzey Kürdistan’da ileride bu gedikleri hep birlikte büyütmeyi umuyoruz. Bu arada Rojava Kürdistan’ında PYNK ile ENKS arası bugünlerde yeniden başlanacağı söylenen ulusal birlik çalışmalarının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Hatta dört parçada ulusal ittifakın mayası işlevini üstlenebileceğinden hareketle Kürt siyasetinde soğuk savaş duvarının yıkılmasında önemli rol üstleneceğine inanıyor ve bekliyoruz.

İkincisi; yerel seçimlere, Kürdistani İttifak Çalışması olarak HDP çatısı altında katılmak bir ilkti ve önemliydi. Bizim 2019 yerel seçimlerine ittifakla girmeye ilişkin değerlendirmemiz şöyle; halkımızın su ve ekmek gibi yaşamsal ihtiyaç olarak gördüğü ulusal birlik yolunda bir ilk hamleydi. Parti temsilcilerimizin birlikte halkı selamlamalarının motive edici özelliği oldu. Burada mesele ittifak bileşenlerinin matematik toplamları değil birliğin yaratacağı, yarattığı sinerji ile halkımız üzerindeki geometrik etkiydi. Cumhur İttifakı 2019 yerel seçimlerine devlet partisi olarak girip arkaladığı tüm maddi, güvenlik, idari kurumlarıyla müdahale etmeseydi çok daha önemli sonuçlar elde edilecekti. Devlet 2015 Haziran seçimlerinden hareketle Iğdır-Hakkari-Urfa hattında sınır il ve özellikle ilçelerinin Kürt siyasetinden kopartılması stratejisini belirlemiş ve uygulamasını ise Cumhur İttifakı'na bırakmıştı.

Üçüncüsü; Kürdistani İttifak Çalışması, kuzey Kürdistan’da ulusal birliğin kalıcılaştırılması hedefiyle iki koldan çalışma kararını aldı. İlki ulusal ittifakın modeli/şekli ve adını, program ve tüzüğünü tartışıp sonuçlandıracak model komisyonu. Diğeri ise ittifakı halka, kanaat önderlerine, sendika, sivil kurum temsilcilerine, aşiret ve inanç kurumlarına anlatacak ve esas onların görüş, öneri, eleştirilerini dinleyip dosyalayacak halkla ilişkiler komisyonu. Her ikisi de kuruldu. Bu çalışmalar sürdürülecek ve Berlin, İstanbul, Diyarbakır çalıştayları yapılarak 20 Ekim 2020 konferansıyla vardığı sonucu kamuoyuna ilan edecekti. Ancak komisyonlar tam da çalışmaya başlamıştı ki araya Covid 19 virüsü girdi ve çalışmalar durdu. Yeniden nasıl ve nereden başlayacağız? Buna birlikte karar vereceğiz. Elbette bu süreçte, güncel gelişmelere ilişkin kamuoyuna açıklamalar, ortak Newroz kutlamaları vb. bazı çalışmalar da yapıldı. Diğer Kürt partileriyle geniş ulusal birlik için görüşmeler gerçekleştirdi. Yeterli mi? Değil! Yetersizlikleri birlikte aşacağımıza inanıyoruz.

‘PARTİLERİMİZ AYRI CEPHEMİZ TEK OLSUN’

Kürt siyasi hareketleri zaman zaman çok ağır ithamlarla birbirlerine suçlamalar yöneltiyor. Sizse Kürdistani İttifak ile ‘Kürt partileri arasında 40 yıllık soğuk savaş duvarını yıkmayı hedefledik’ diyorsunuz. Peki bu seçmene nasıl yansıdı?

Partilerimiz ayrı, cephemiz tek olsun! Dikkat ederseniz Kürdistani İttifak Çalışması ile birlikte ‘Kürt partileri arasında 40 yıllık soğuk savaş duvarını yıktık ya da yıkıldı’ demiyoruz ‘yıkmayı hedefledik’ diyoruz ve devamla ‘soğuk savaş duvarını yıkamadık ama gedikler açtık ve önümüzdeki süreçte bu gediği birlikte büyütelim’ diye ekliyoruz. Bunu tamamlayan bir yaklaşım olarak, ulusal özgürlük meselesinde KKP sıkça ‘Kürt, Kürde demokrat elini uzatmak zorunda’ çağrısında bulundu. Sınıfsal duruşu olan komünistlerin bu çağrıyı yapması önemlidir. Çünkü Kürt parti sorumluları, başkanları el ele tutup miting vb. etkinliklerde halkı selamladıkları zaman çok büyük bir heyecan dalgası yarattığını defalarca gözlemledik. Yani birlikte seçmen karşısına çıkıldığında bunun yılların ulusal birlik özlemi nedeniyle halkı motive edeceğine inanıyoruz. Bu konuda gözlemlerimiz var. Özetle talkımız demokrat, devrimci, milliyetçi, muhafazakar, komünist, İslami... "Partilerimiz bir arada olmalı" diyor. Yani "partimiz ayrı ulusal cephemiz tek olmalı" bakışını pratikte görmek istiyor.

‘KÜRDİSTAN’DA İTTİFAK ARAYIŞLARI BİRDEN FAZLA CEPHEDE HIZLANMAYA BAŞLADI’

Son aylarda partiler arası görüşmelere ve ittifak arayışlarına hız verildi. Kürdistani İttifak’ın bir hazırlık çalışması var mı? Olası bir seçimde nasıl bir pozisyon alacak?

KKP olarak farklı platformlarda yazılı, sözlü şunu hep dile getirdik; çözümlenmemiş ulusal kurtuluş meselemiz nedeniyle Kürt İttifakı, seçimden seçime ittifak ile sınırlı olmamalı. Seçim ittifakı elbette gerekli ve önemli ancak halkımızın yüzleştiği sorunlar ve ulusal özgürlük hedefinin gereklerinin yerine getirilmesi beklentisi seçim ittifakının çok ötesindedir. Dolayısıyla seçim ittifakını da kucaklayan kalıcı ulusal ittifakın yaratılması görev ve sorumluluğuyla yüz yüzeyiz. Yanı Kürt siyasetinin yüzleştiği temel mesele; günü kurtarmak değil on yılları hatta yüz yılı kazanacak tarihsel perspektifle hareket etmektir. Çünkü Kürtler ya ‘birlik’ ile yüzyılı kazanacak ya birlikte kaybedecek! Evet Türkiye ve Kürdistan’da ittifak arayışları birden fazla cepheden hızlanmaya başladı. Halkları karanlık tünelde nefesiz bırakan, kendi yasalarını uygulamayan, hak ve özgürlüklerin kırıntılarını bile yok etmeyi hedefleyen Cumhur İttifakı'ndan ya da tek adam rejiminden çıkış arayışları, bir yandan Millet İttifakı'nın, diğer yandan Kürdistan ulusal demokratik güçleriyle Türkiye devrimci demokrasi güçlerinin üçüncü seçenek arayışlarını hızlandırdı. Ayrıca küresel olarak kapitalizmin krizinin derinleştiği; işsizlik, yoksulluk, açlık gibi ağır sosyal sonuçlarına karşı işçi, emekçi tepkilerin yükseldiği; sermayenin CEO’larının ve iktidar sözcülerinin; kapitalizmin 300 yıllık sömürü ve kanlı tarihinin günahlarını 30 yıllık kapitalist neoliberalizm politikalarına yükleyerek krizden çıkmayı hedefledikleri günümüzde; 1990’lı yılların aksine bu kez belli başlı bütün siyasal disiplinler oldukları yerden kendilerini bir adım solda kurgulayacaklarının işaretlerini veriyor. Tam da 30 yıl aradan sonra siyasetin bu kez yeniden soldan ısındığı süreçte, Türkiyeli sol, sosyalist hareketin de ittifak arayışları güçlendi. Biz KKP olarak; Türkiye devrimci, demokrat ve sosyalist hareketiyle ortak mücadeleyi iki açıdan önemsiyoruz. İlki, Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesi ile Türkiye devrimci demokratik güçlerinin özgürlük ve demokrasi mücadelesinde geniş cephede ortaklaşmaları. İkincisi, Kürdistan Komünist Partisi olarak, kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesinde Türkiye komünist hareketiyle birlikte mücadeleyi geliştirmek, enternasyonal mücadelenin gereği olduğu kadar, Kürdistan ve Türkiye siyaset sosyolojisinin de bir gereğidir. Bugün her iki açıdan da yakınlaşma-ortaklaşma kendini dayatmaktadır.

‘BÖLÜNÜYORUM’ SENDROMU DERİNLEŞİYOR’

Cumhur İttifakı seçimlerin 2023’te olacağını söylüyor ancak Millet İttifakı ve diğer partiler erken seçim olması gerektiğini belirtiyor. Siz erken seçim bekliyor musunuz?

Normal bir siyaset aklı, Türkiye’de birden fazla nedenle erken seçimin yapılmasını öngörür. Çünkü tek kişilik iktidar, ağırlaşan ekonomik krizin yanı sıra içeride ve dışarıda siyaseten de tıkandı. Bölgedeki yalnızlaşmayı aşma hamleleri sınırlı karşılık buluyor. Küresel denklemde Kürt meselesi nedeniyle ABD-Rusya arasında gidip-gelme açmazını aşamıyor. Adalet, hukuk alanında AB ile ilişkiler geriliyor. Rojava ve KBY’e gerçekleştirdiği onca askeri harekata rağmen hedefine varamayınca “bölünüyorum” sendromu derinleşiyor. İçeride muhalefeti sopa ile susturmayı başaramadı, muhalefet sinmedi sokaklarda “Hükümet istifa" sesleri yükseliyor çünkü bıçak kemiğe dayanmış durumda. AKP bu tablo ile Haziran 2023’e kadar iktidarını sürdürmek istiyor fakat göze alamıyor, çünkü çekirdek kitlesinden de ekonomik kriz nedeniyle kopuş sürüyor. Erken seçime gitmek istiyor ama bu kez de “sandıktan çıkamam” diye gidemiyor. İktidarda kalmak AKP için ateşten gömleğe dönüşüyor. Bu basınç altında Erdoğan; ‘Türkiye’yi üretimle büyütmek, faiz kıskacından çıkarmak için ekonomide yeni dönemi başlattık. Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş…’ diyerek krizden çıkışı Çin modelinde gördüğünü açıkladı. Fakat Çin modeli ile ona eşlik eden doğu despotizmi, özellikle 2011 yılından beri ucuz emeğe dayalı uygulamalarının beklenen sonuçları üretmediğinin kanıtı, şimdi ağırlaşan ekonomik-mali krizin kendisidir. Yani AKP seçime ilişkin karar veremiyor, son çare sarıldığı ve ‘altı ayda sonuç alırız’ dediği Çin ekonomik modelinin uygulamasının verilerine bakacak. Kısacası erken seçim olup olmayacağını Erdoğan’ın kendisi bile karar veremiyor ki biz bilelim veya tahmin edelim ama illa tahmin yürütürsek AKP’nin bu siyasi, ekonomik yükle 2023 Haziran’ına kadar iktidarı sürdürmesi zor.

‘KÜRT SEÇMENİN ADRESİ KÜRT PARTİLERİ OLMALI’

AK Parti Kürt illerinde HDP’den sonra en çok oyu alan ikinci parti. Siz bölgede siyasi çalışmalar yürütüyorsunuz. AK Parti’nin bölgedeki oylarıyla ilgili izlenimleriniz nasıl?

AKP’nin, Kürdistan ve Türkiye’de oy kaybettiği herkesin gözlemlediği bir realite. Kürdistan’da bu realite AKP’nin 2015 Haziran'dan beri sürdürdüğü politikaları üzerinden gelişti. Yani Kürt siyasetini "çökertme" politikasıyla halkımızdan destek alamayacağını; Kürt desteği olmadan da iktidar olamayacağını ve de Kürt karşıtlığı üzerinden de iktidarını sürdüremeyeceğini yaşadı, gördü, görüyor. Ve tam da bu nedenlerle artık dönüşü olmayan yolda MHP ile ittifakı “pazara kadar değil mezara kadar” olarak belirledi. AKP’nin gördüğünü Kürt halkı da, halklar da yaşayarak gördü ve kopuyor. Burada dikkat çekmek istediğimiz önemli nokta şudur: Türk rejimi AKP’nin batıda oy kaybetmesini ve hatta iktidardan düşmesini dert etmiyor. Dert ettiği, 20 yıldır ağırlıkla sınır kentlerinde olmak üzere Kürdistan genelinde aldığı oylar AKP’den koptuğunda nereye hangi siyasi adrese akacağıdır. Türk devleti, AKP’den kopacak oyların başta HDP olmak üzere Kürt siyasi partilerine gideceğinden korkuyor ve çözüm arıyor. Rejimin bir süreden beri AKP’den kopan-kopacak olan Kürt seçmene sistem içi adres aradığı görülüyor. CHP, Cizre vb. kentlerde Beyaz Masa çıkışı, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyareti ve “helalleşelim” çıkışıyla devletin aradığı adrese aday olmaya hazır olduğunu diğer partilere göre daha önde gösteriyor. Bizim açımızdan can alıcı sorun şudur; özellikle Van-Hakkari-Diyarbakır üçgeninde AKP’den kopan oyların yeni adresleri CHP, DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi olmamalı. Adres tıpkı Özerk Rojava ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde olduğu gibi kendi coğrafyasının seçeneği olarak Kürt/Kürdistani partiler olmalı.

‘HENDEK SAVAŞLARI HDP’YE OY VEREN KÜRT SEÇMENİ ÜRKÜTTÜ’

Önümüzdeki seçimde bunun olabileceğini bekliyor musunuz?

Öncelikle olmasını umuyoruz ve bunun için çalışacağız. Ayrıca yine yaşanmışlıklara dayalı olarak şunu belirtelim; 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Kürdistan’da yüzde 4-5 civarında muhafazakar-mütedeyyin kitle AKP’den koptu, HDP’ye destek verdi. Ardından kentlerde yaşanan hendek-barikat savaşları bu kitleyi ürküttü ve HDP’den soğuttu ama AKP’ye de geri dönmedi. AKP’nin son seçimlerde bu kesime yönelik özel hamleleri de karşılık bulmadı. Bu çok önemlidir. Demek ki eğer Kürt siyaseti barikat savaşları benzeri yeni yanlışları tekrarlamazsa ve günü birlik olmayan, kalıcı-sahici ulusal birlik adımlarıyla halkımızın karşısına çıkarsa AKP’den kopacak oyların önemli bir kısmının Kürt siyasetine döneceğine inanıyoruz ve inanmakla kalmayıp hep birlikte bunun için mücadele etmeliyiz çağrısında bulunuyoruz.

'TÜRK DEVLETİNİN ÇÖZÜMDEN ANLADIĞI ASİMİLEDİR'

AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında Kürtlerin haklarına ilişkin olumlu söylemler dile getirildi ancak gelinen noktada 'Kürt meselesini bitirdiklerini', 'artık böyle bir sorunun olmadığını' söylüyor. Ancak anadilde eğitim başta olmak üzere Kürtlerin temel hakları henüz verilmedi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk Cumhuriyeti kurulduğundan beri emperyalizmle ilişki içinde. Ama Şeyh Said hareketinden beri her sıkışınca Kürt siyasetini emperyalizm ile yan yana getirerek hedef aldı. Yüz yıldır değişmeyen bu politikanın hedefi Kürtlerin Türkleştirilmesi! Bugün de Cumhur İttifakı, Kürtlerin mücadelesiyle emperyalizmi ilişkilendirerek hedef alıyor. Kürt kazanımlarına karşı ‘İkinci Milli Kurtuluş Savaşı yürütüyoruz’ propagandasıyla hem Kürt hareketi hem de iktidar hesaplarıyla Kürt siyasetiyle ilişkilenen Türk sistem içi muhalefeti hedef alınıyor. AKP’nin ‘Kürt meselesini çözdük, bitirdik’ derken kastettiği az ya da çok Kürt halkının ulusal taleplerinin karşılanması temelinde ‘çözme, bitirme’ değil başta asimilasyon ve İçişleri Bakanlığı’nın günlük açıkladığı sayısal rakamlarla izah edilen ‘bitirmeyi’ hedefliyorlar. Kaldı ki bu yeni olmadığı gibi AKP’ye özgü de değil, Türk rejiminin kuruluşuyla Kürtlere karşı izlediği stratejinin ta kendisidir. En son İmralı ve Dolmabahçe’de yapılan çözüm süreci görüşmeleri dahil Türk devleti Kürt meselesini, Kürtlerin taleplerinin karşılanması üzerinden çözmeyi asla düşünmedi bugüne kadar. Türk devletinin çözümden anladığı Kürtlerin tamamıyla asimile edilerek ayrı bir millet olarak ortadan kaldırılması stratejisidir. İktidar olan ve iktidara talip her muhalefet partisi bu stratejiyi duruma göre politikalarla hayata geçirmekle yükümlüdürler. Uzağa gitmeye gerek yok, son 20 yıldır AKP’nin yaptığı ve şimdi iktidara talip olan CHP’nin yapmak isteyeceği de bu devlet stratejisinin değişen koşullarda gereklerini yapmaktan ibarettir. Elbette Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesinin dipten gelen basıncı sonucu istemedikleri adımları atmaya mecbur kalmalarını saymazsak.