Şila'yı yakarak öldürmüştü: Hüküm bozuldu, zanlı yeniden yargılanacak

‘Şila’ isimli köpeği kulübesinde yakarak öldüren Ömer Faruk Baki’ye verilen 1 yıl 8 aylık ceza, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince ‘eksik ceza tayini’ nedeniyle bozuldu.

Abone ol

DUVAR- İzmir'in Seferihisar ilçesinde 11 Ekim 2022'de Furkan Pınar'ın sahibi olduğu Pitbull cinsi ‘Şila’ isimli köpek, eve 10 metre mesafede bulunan kulübesinde yakılarak katledildi. Polisin yaptığı çalışmada yangını çıkaranın Ömer Faruk Baki olduğu belirlendi. 13 Ekim'de gözaltına alınan ve ifadesinde suçlamaları reddeden Baki, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı.

Ömer Faruk Baki hakkında hazırlanan iddianamede Baki'nin, Şila’yı kasten öldürdüğü, köpek kulübesini de yakarak kullanılamaz hale getirdiği belirtildi. Baki’nin 4 aydan 3 yıla kadar hapsinin istendiği iddianamede bu suçu yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak işlemesi nedeniyle verilecek cezanın 1 kat artırılması talep edildi.

Davanın ikinci duruşmasında kararını açıklayan Seferihisar 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi, Baki’ye, fikri içtima hükmü gereği aynı fiil ile birden fazla suçun işlenmesi sebebiyle tek fiil sayılarak, "Bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten öldürmek ve mala zarar verme" suçlarından daha ağır cezayı gerektiren "Bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten öldürme" suçundan 2 yıl hapis cezası verdi. Baki hakkında takdir indirimi uygulayan mahkeme, cezasını 1 yıl 8 aya düşürdü.

HÜKÜM BOZULDU: YARGILAMA YENİDEN BAŞLAYACAK

Cumhuriyet savcısı, Şila’nın sahipleri, Hayvan Hakları ve Etiği Derneği, sanık avukatları, Bursa, Antalya, İzmir Baroları ve Hayvanlara Adalet Derneği ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinafa başvurdu.

Savcının istinaf gerekçesinde sanığın, arkadaşı M.E'ye ait eşyaları yakması sebebi ile mala zarar verme suçunu işlediği, bu yakma sonucunda kulübede yangın oluşabileceğini öngörmesine rağmen yangını çıkardığı, Şila'nın ölümünde olası kastının bulunduğu ve bu sebeple üzerine atılı suçlardan ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği belirtiliyordu.

İstinaf başvurusunu karara bağlayan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi de sanık hakkında, M.E’ye yönelik ‘yakarak mala zarar verme’ eylemi nedeniyle kamu davası açılması gerektiği ve bu davaların birleştirilerek yargılama yapılması gerektiğine dikkat çekti. Bu hususun eksik bırakılarak hüküm kurulduğunu belirten mahkeme, sanık hakkında ‘eksik ceza tayini’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve dosyanın hükmü veren ilk ceza mahkemesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verdi.

Ayrıca baroların ve hayvan hakları derneklerinin istinaf başvuruları da ‘suçtan zarar görmedikleri’ gerekçesiyle reddedildi.

‘HAYVANLAR İÇİN ADALETİN ÖNÜ HAYVANLARI KORUMA KANUNU İLE KAPATILIYOR’

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi’nin baroların ve hayvan hakları derneklerinin istinaf başvurularını reddetmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı Başkanı Erman Paçalı, “Hayvanlara yönelik suçlarda suçun mağduru hedef alınan, kendini savunamayacak durumda olan hayvanlardır. Bir hayvanın, hayatın olağan akışı gereği kendi hakkını savunma ve davaya katılma imkanı bulunmadığından, somut olayda sahipsiz hayvanın hakkının etkin şekilde korunabilmesi, yani 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun etkin bir şekilde işler hale getirilebilmesi için STK'lerin davaya katılması gerekir. Şila sahipli bir hayvan olmasaydı belki de onu katledenler yargılanamayacaktı çünkü yasa STK'lere veya sahibi değilseniz vatandaşlara şikayet hakkı tanımıyor. Hayvanlar için adaletin önü ne yazık ki Hayvanları Koruma Kanunu ile kapatılıyor” dedi.

Paçalı, hükmün bozulması yönünden verilen karara ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu karar verilen cezanın, ek bir başka suçtan da ceza verilmesiyle artacak olması hasebiyle dolaylı olarak kamu vicdanında olumlu bir karşılık yaratmıştır. Ancak esasen bizim beklentimiz ve arzumuz, hayvanlara yönelik suçlarda daha caydırıcı ve etkili cezaların doğrudan bu suç özelinde verilebilmesi yönündedir. Umarız bir gün Türkiye'de hayvanlar için adaletin tecelli ettiği, mahkemelerce hakkaniyete uygun ve adil kararlar verilebildiğini de görebiliriz.”