Sibirya'daki madenler Şor halkını yerinden ediyor

Rusya'nın Kuzbass bölgesinde kömür madenleri Türk kökenli Şor halkının yaşam alanlarını yok ediyor. Türkiye ise Rusya'dan ithal ettiği kömürün üçte birini Kuzbass'tan alıyor. Şor halkı kimdir? Uzmanlar ne öneriyor? Hepsi Yeşil Gündem'de...

Abone ol

DUVAR - Ormanlar ve temel haklar üzerine çalışan Avrupalı Sivil Toplum Örgütü Fern ile Kömür Eylem Ağı (Coal Action Network) tarafından yayımlanan "Sibirya'da Yavaş Ölüm" başlıklı rapora göre, Güney Sibirya’nın Kuzbass bölgesindeki kömür madeni hem büyük bir ekolojik yıkım yaratıyor hem de bölgede yaşayan yerli, Türk kökenli halk olan Şorların yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Kömür madenlerinin yarattığı koşullar yüzünden Şor halkının yarısı bölgeden göç etti. Madenlerdeki faaliyetler sonucu bölgede ormanlık arazi büyük ölçüde yok edildi, nehir ve hava kirliliği arttı, yerleşim bölgesinde atık yığınları, höyükleri oluştu. Harabeye dönüşmüş olan kasabada geride kalanlar da bir an önce bölgeyi terk etmek istiyor.

Sibirya'nın güneyinde bulunan Kuzbass, Moğolistan ve Kazakistan'ın kuzeyinde yer alıyor. Rusya’nın toplam kömür üretiminin yüzde 59'u ve dışarı ihraç ettiği kömürün yüzde 76'sı Kuzbass'tan geliyor. 2017 yılında Kuzbass’taki kömür üretimi, bir önceki yıla göre yüzde 6,2 artış gösterdi.

Rusya, bugün Çin, Hindistan, ABD, Avustralya ve Endonezya'dan sonraki en büyük altıncı kömür üreticisi ve Avustralya ile Endonezya'dan sonra dünyanın en büyük üçüncü kömür ihracatçısı. Ülke aynı zamanda 882 milyon hektarla dünyanın en büyük orman örtüsüne sahip ama 2001 ve 2016 yılları arasında en fazla ormanlık arazi kaybına uğramış ülke olarak da biliniyor. Bütün bunlarla birlikte Rusya dördüncü en fazla karbon salımı yapan ülke olmasına rağmen hâlâ Paris Anlaşması'nı onaylamış değil.

Kuzbass’tan kömür ithal eden 21 ülkenin 11’ini Avrupa Birliği ülkeleri oluşturuyor. Kuzbass, Avrupa pazarında en çok İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelere kömür satıyor. Sibirya Gümrük İdaresi’ne göre, 2016 yılında Kuzbass kömürünün en büyük ithalatçıları arasında Güney Kore, Japonya ve Türkiye gibi ülkeler bulunuyor.

TÜRKİYE'NİN İTHAL ETTİĞİ KÖMÜRÜN ÜÇTE BİRİ ŞOR HALKINDAN

Türkiye 2016 yılında Kuzbass bölgesinden toplam 10,4 milyon ton kömür ithal etti. Ayrıca Rusya merkezli farklı resmi kaynaklara göre, aynı yıl Türkiye’nin Rusya’dan kömür ithalatı toplamda 11,5 milyon ton oldu. Bu durum Türkiye’nin ithal ettiği her 3 ton kömürün 1 tonunun, Şor halkının yaşadığı ve baskı gördüğü bu bölgeden geldiği anlamına geliyor.

Şorlar, Altay Dağları'nın kuzey yamaçlarında ve Tomi Irmağı boylarında yaşayan, Hakasça ile Altayca arasında yer alan bir Türk lehçesini konuşan küçük bir Türk topluluğu olarak biliniyor. Şorlar, 19'uncu yüzyılda bir dönem Hıristiyanlık inancını kabul etmiş olsalar da, Şamanist kökleri baskın gelmiş. Bugün ise bölge halkı için kutsal kabul edilen Ana Dağ bölgesinde geçimini tarım, hayvancılık ve demircilikle geçinen Şorlar'ın nüfusu, 2002 yılında 13 bin 975, 2019 sayımında ise 12 bin 888 olarak saptanmıştı.

Şorlar, Sovyetler Birliği döneminden itibaren toprağı işlemek için traktör, biçerdöver gibi tarım makineleri kullanıyorlar. Öte yandan Güney kısmının dağlık bölge olması, toprakların ekin için elverişli olmaması ve teknolojik donanımın yetersiz oluşu verimliliği düşürüyor. Şorlar ayrıca ağ, olta, korçagi ve başka yöntemlerle balık yakalıyorlar. Şorların etkinlik alanları arasında balıkçılık ve toplayıcılık (faydalı bitkiler, bitki kökleri) gibi faaliyetler de bulunuyor. Sibirya ormanları ve dağ eteklerinde sık bulunan papatya, öksürükotu, kılıç otu gibi şifalı bitkilerden ilâçlar hazırlayan bölge halkı ayrıca yaban sarımsağı, şakayık ve başka bitkilerin köklerini de topluyor. Ana Dağ'ın güneyinde genelde arpa ve sebze, kuzeyinde ise meyve yetiştirilmektedir. Şorların bir çoğu büyükbaş hayvan, at, tavuk, kaz vb. hayvanlar besliyorlar. Geçinebilmek için hayvancılık, arıcılık ve çam fıstığı üretimi gibi sınırlı seçeneklere sahip olan Şorlar, eski dönemlerde yaban arısı balı topluyorlardı.

Son dönemlerde zararlı haşereler sebebiyle arı sayısında hızlı bir şekilde düşüş yaşandı. Şorların yerleştiği bölgede madencilik faaliyetleri 1930'lu yıllarda başlıyor. Bugün 197ı yılından beri Mras Su Nehri'nin kıyılarında madenlerin yaygınlaşmasıyla 150 hanenin yerleştirildiği Çuvaşka Köyü, Miski bölgesinde kalmış olan tek Şor köyü durumunda. Madencilik sektörü yayıldıkça Şor inanışına göre kutsal olan Ana Dağ olarak bilinen Karagay Liyaş da dahil çok sayıda ibadet merkezi yok edildi.

'RUHLAR BANA SIRTINI DÖNMÜŞ GİBİ'

Şorların yaklaşık yüzde 80'inin kendi bahçeleri bulunuyor. Bölgedeki çetin yaşam koşullarına ve çok sayıda zanaatlarının yok olmuş olmasına rağmen Şorların yüzde 70'i, bahçeli bir ev isterken sadece yüzde 27,8'i lüks apartman dairelerinde oturmak istiyor ama bölge halkı mutsuz ve tedirgin.

Bölgede öğretmenlik yapmakta olan Valentina Boriskina "Sanki ruhlar bana sırtını dönmüş gibi hissediyorum" diyor. Valentina'nın evinin önünde Sibirginski maden ocağı, yanında ise başka bir madene ait olan çöplük bulunuyor. Çuvaşka'da yaşayan ve madenlerde çalışan Alexander Mizhakov ise "Hayvanlar kaçabiliyor ama insanlar bir yere gidemiyor" diyor. Valentina Boriskina "Bizler dağların, nehirlerin, ormanların, çiçek ve toprağın ruhu olduğuna inanırız. Madenler bunları ve bütün kültürümüzü yok etti." diyor.

Valentina Boriskina: Sanki ruhlar bana sırtını dönmüş gibi hissediyorum.

Şor halkının hakları için kampanyalar yapan aktivist, belgeselci ve gazeteci Viacheslav Krechetov, Şorların kendini ormanların muhafızı olarak gördüğüne işaret ediyor. "Burada herkes madenlerin ölüm demek olduğunu biliyor" diyen Krechetov, madenlerin yarattığı sorunları haber yapınca çalıştığı kanaldan kovulduğunu, ardından Şor halkının hakları üzerine çalışmaya karar verdiğini söylüyor.

Viacheslav Krechetov  maden sahiplerinin eskiden fiziksel şiddet kullanmadıklarını ama artık bu durumun değiştiğini iddia ediyor. Rus gazeteci, 2013 yılında yeni madenler açılınca barikatlar kurulduğunu anlatırken "Yerli halklar güya koruma altındaydı ama sadece Valentina Boriskina da dahil (raporda tanıklığı olan öğretmen), çok az insan gelip kamyonların önüne yattı. Çok sayıda insanı rüşvetle satın almaya çalıştılar. Bulundukları kasabaları terk etmekte direnenlerin evlerini yıktılar" diyor.

Madenlerle ilgili "Lanetliler" belgeselini çeken Krechetov, bu raporun yazarlarından olan meslektaşı da dahil uluslararası ziyaretçileri madenleri incelemek için bölgeye götürdüğünde dönüşte maden şirketinin adamları tarafından takip edildiklerini söylüyor.

Fern ile Kömür Eylem Ağı raporunda çözüm önerisi olarak üç madde sıralıyor. İlk olarak hem firma sahiplerinin hem de onları destekleyen hükümetin maden bölgelerinde yaşayan nüfusun insani yaşam haklarına saygı gösterilmesi çağrısı yapılıyor. İkinci olarak Kuzbass başta olmak üzere dünyanın her yerinde kömür madenleri açmak için ormanların yok edilmesine son verilmesi talep ediliyor. Son olarak da yüzyılın sonuna kadar küresel sıcaklık artışında 2 derece hedefinin tutturulabilmesi için dünya çapında yeni kömür santrallerinin kurulmasının yasaklanması, var olanların da kademeli olarak kapatılması isteniyor.