Sibirya’da bir İskit prensinin mezarı bulundu

Sibirya'da anıt mezar 2bin 800 yıldan daha eski ve bölgede bugüne dek keşfedilen en büyük mezar yapısı. Kurgan çember biçimindeki taş bir temel üzerinde akçaağaçtan yapılma direklerle inşa edilmiş.

Abone ol

Lydia Smith *

Sibirya’da bir İskit hanedan üyesinin kalıntılarını ve altından yapılma hazinelerini içerdiğine inanılan dokunulmamış haldeki donmuş bir mezar höyüğü (kurgan) keşfedildi.

Anıt mezar, 2 bin 800 yılı aşkın bir süredir iyi biçimde korunmuş ve bölgedeki en büyük İskit mezarı olduğu düşünülüyor.

İskitler, ortaya çıktıkları dönemde, güney Sibirya bölgesinde yaşayan ve göçebe savaşçılardan oluşan bir topluluktu. Kültürleri MÖ 900 ilâ M.Ö. 200 yılları arasında gelişti ve bu dönemde Asya’nın kuzeyinden Karadeniz’e kadar uzanan büyük bir alanda varlıklarını hissettirdiler.

YUNAN, ASUR VE PERS KAZILARIYLA PARALEL YÜRÜTÜLÜYOR

İskitler kalıcı yerleşimler kurmasalar da arkeologlar, Yunan, Asur ve Pers kültürleriyle paralel yürüttükleri araştırmalarla birlikte daha fazla anlaşılmaları için Sibirya’nın donmuş haldeki topraklarında bulunan büyük höyükleri inceliyorlar.

İsviçre’deki Bern Üniversitesi’nden araştırmacı Dr. Gino Caspari, en eski İskit mezarının, günümüzde bir Rus özerk bölgesi olan Tuva’daki bir bataklıkta bulunduğunu düşünüyor.

Caspari, Uyuk Nehri’nin uydu görüntülerini inceleyerek keşiflerde bulunurken, o bölgede bulunan mezar sayısının fazla olması nedeniyle, bölgeyi “Sibirya Krallar Vadisi” olarak adlandırıyor.

Dr. Caspari Uyuk Nehri çevresindeki bir bataklıkta İsviçre-Rus ortak araştırma ekibiyle birlikte sürdürdüğü çalışma sırasında dairesel bir yapı tespit etti ve bunun “kurgan” adı verilen bir İskit mezar höyüğü olduğunu belirledi.

Erken dönem prens mezarları, çember şeklinde dairesel bir düzenlemeye sahip taş bir temel üzerine kurulmuş. Mezar odalarının duvarlarıysa, akçaağaçtan yapılma kütüklerinden inşa edilmiş.

İskit mezar gömüleri alışıldık biçimde mücevherler, çanaklar, silahlar ve at koşum takımlarını içeriyor.

Dr. Caspari tarafından sürdürülen kazı çalışması sırasında keşfedilen ahşap kirişler, daha önce 1970’lerdeki kazılarda ortaya çıkarılan bulgulardan önceki döneme, MÖ 9'uncu yüzyıla dek uzanıyor.

Araştırmacıların aktardığı kadarıyla, bataklık arazide bulunan mezarın erişimi zor olan konumu, onu yağmacıların elinden kurtarmış.

Dr. Caspari ve diğer araştırmacılar, Asya Arkeolojik Araştırmaları dergisinde yayınlanan makalelerinde “Avrasya’da, bu ölçülerde olan diğer donmuş kurganların yerleri henüz keşfedilemedi,” diyorlar.

“Bununla birlikte, kurganlar aynı zamanda tehdit altında; çünkü küresel sıcaklıktaki yükselişle birlikte bu hazineler hızlı biçimde yok olma riskiyle karşı karşıya. Bu alanı tamamen kazmak ve ondan edinebileceğimiz bilgilere ulaşabilmek için, önümüzdeki yıllarda büyük kazı çalışmaları yapılması gerekiyor.”

2001 ve 2004 tarihleri arasında bir Alman kazı ekibi Arzhan 2 adıyla bilinen bir höyüğün içinde, Avrasya bozkırlarında o zamana kadar bulunmuş en zengin eser koleksiyonunu da içeren bozulmamış bir mezar odası buldular. Odanın içinde aralarında bir İskit prensine ait olduğu anlaşılan yekpare parça altın bir kolyenin de bulunduğu binden fazla altın obje bulunmuştu. bu objeler silahlar, testiler ve at koşum takımları iki cesedin yanına yerleştirilmişti.

Dr. Caspari, verdiği son demeçte bulunan yeni höyükte daha da fazlasını keşfedeceklerini beklediklerini belirterek şunları söylüyor:

"Eğer şanslıysak taşların altında  iyi korunmuş ağaç oymacılığı işleri veya halılar hatta buz mumyalar bile bulabiliriz"

Yazının aslı The Independent'ta yayınlanmıştır.  (Çeviren: Tarkan Tufan)