Sevgilim uzaktan kumandalı

Derek Sayer ve David Frisby'nin yazdığı 'Toplum' Habitus Yayınları'ndan çıktı. Toplumun kitabını yazan Sayer ve Frisby, toplumun kumandası elindedir, vurun kafasına o elinizdekini de ezilip gitsin diyor.

Abone ol

DUVAR - Alındı galiba. 187 çıkmıyor, ne olduysa, Homeland'i seyredemeyeceğim. Küsüyor bazen, trip atıyor, gözlerini pörtletiyor.

"Benim mütekait sevgilim:)" deyince şımarıyorum. Yok yok, :) koymasa da seviniyorum. Ama “Niye ki”sine bile alınıyorum. Makul bir emoji olsa az alınırdım, gözlerim böyle pörtlemezdi, o da yok.

Toplum yüzünden diyorum. TV seyredene toplum denir, en tehlikeli canlıdır, çünkü yoktur.

“Yok anlamadım” dedi.

Müge Anlı'ya baksana bebeem.

Alındı, kesin. Kim? Kumanda? Sevgilim? Ben? Okur? Hepimiz.

Bir televizyonları bile yokmuş. Toplum varla yok arası bir şeydir bırak tribi. Sizde ise bildiğin TV yok işte, diyorum.

“Üff kapatacağım şimdi.”

Hani yoktu!

Küfredip kapattı. Ben de. No man's land.

Toplum, Derek Sayer-David Frisby, Habitus Yayınları, çev.Batuhan Bekmen, 160 sy., 2017.

MİLLET HAYALİ CEMAATSE TOPLUM HEYULA BİR ŞEY 

Toplum’un kitabını yazan Sayer ve Frisby, toplumun kumandası elindedir, vurun kafasına o elinizdekini de ezilip gitsin diyor. Pis ezikler.

Derek Sayer – David Frisby, Toplum, çev. Batuhan Bekmen, Habitus, 2017.

Erol Güngör, “Türkler sosyolojik anlamda millet olma özelliği taşımıyor” diye yazmıştı bir yerde. Millet değil, cemaat de değilse hayali cemaat zaten olamaz(dı). Meğer cemaatmiş ve gerçekmiş, meclisi bombalayınca anladık. Mister Anderson, Herr Tönnies, buyrun açıklayın bakalım.

BIRAK O TELEFONU ELİNDEN 

Vakte mütevakkıf olanla olmayanı ayıramıyoruz. Üstelik dilimizde vakit ve zaman diye iki ayrı “kavram” olduğu, Einstein da vakitle ilgilenmeyip zaman hakkında “Imagination is more important than knowledge” dediği, biz de bunu tekrar edip durduğumuz halde.

Halbuki çok da zor değildi anlamak. “Tarih beşerî bilimdir”, tarihçi beşerdir; demektir ki vakit olaylara mahsustur zaman insanlara –Jung, her birimiz iki milyon yaşındayız der, bir daha bir daha hatırlayalım. Çünkü insan vakitsiz işler yapar (tarih) zaman onu açıklar (felsefe). Vulgarize etmekte üstüme yoktur.

Ciddiyete davet edeceksem yeni aldığım kitapları karıştırdığımı söyleyebilirim. İkisi, Braudel’den alıntı yaparak havalı havalı “longue durée, uzun zamanlar tarihi efendim” dedikleri halde “tarihçi” denen türün hiç anlayamadığı işte o zaman’ı anlatıyor:

Gilles Deleuze, Fark ve Tekrar, çev. Burcu Yalım - Emre Koyuncu, Norgunk, 2017. Der. B. H. Friedman, Morton Feldman’ın Yazıları: Sekizinci Caddeye Selamlar, çev. Duygu Dölek, Lemis, 2017.

Arka kapakları için isabetle seçilmiş yerlerinden alıntı yapayım da bu haftayı da böyle kapatayım.

“Kavramlarımı hareketli bir ufuktan, hep merkezsizleşen bir merkezden, hep yer değiştiren ve bu kavramları tekrar eden ve farklılaştıran bir çevreden yola çıkarak yapar, yeniden yapar ve bozarım. Modern felsefeye düşen, geçici ve kalıcı, tarihsel ve ebedi, tikel ve tümel alternatiflerini aşmaktır. Nietzsche’nin ardından zamansızın zamandan ve ebediyetten daha derin olduğunu keşfediyoruz: felsefe ne tarih felsefesidir ne de ebedinin felsefesidir; zamansız, daima ve yalnızca zamansızdır, yani “bu zamana karşı ve umarım ki gelecek bir zaman için”dir. G. Deleuze

“Açıkçası Zaman’a bu şekilde yaklaşılması canımı sıkıyor. Ben bir saatçi değilim. Zaman’ın yapılandırılmamış varlığını anlamakla ilgileniyorum. Yani bu vahşi yaratığın ormanda nasıl yaşadığını merak ediyorum − hayvanat bahçesinde değil. Zaman’ın pençelerimizi −zihnimizi, hayal gücümüzü− üzerine atmamızdan önceki varlığıyla ilgileniyorum.” M. Feldman