Sempozyumda, Mülkiye’nin 'resmi' tarihi mi konuşulacak?

SBF-Mülkiye’nin herhangi bir başka üniversitedeki iktisadi ve idari bilimler fakültesinden farklı olmasını sağlayan bir yönü, güçlü bir mezun dayanışmasına sahip olması. Bunda da en büyük pay 160 yıllık tarihi olan Mülkiye’nin son 73 yılında etkili bir kurum olarak sahneye çıkan Mülkiyeliler Birliği. Mülkiyeliler Birliği’nin kuruluşundan bu yana fakültenin neredeyse herkesin övdüğü niteliklerini kazanmasında önemli katkılar sunduğu ortada. Mülkiye’nin tarihinin ve Türkiye’ye etkisinin ele alınacağı bir sempozyumda Mülkiyeliler Birliği’ne dair tek bir bildirinin bile bulunmaması, bir oturum düzenlenmemesi kabul edilir değil.

Abone ol

Nurettin Öztatar*

Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun birlikte düzenleyeceği “Türkiye’nin Modernleşme Süreci ve Mekteb-i Mülkiye” başlıklı sempozyum yarın başlıyor.

Açılış oturumuyla birlikte 17 oturumda, 52 bildirinin sunulacağı sempozyum, Mülkiye tarihini merak edenlere önemli bilgiler sunacak ancak olanlardan çok olmayanlara odaklanacağım bu yazıda, sempozyum programında yer almayan ancak bugün bir Mülkiyelilik söz konusuysa, etkisi tartışılmaz olan bazı konulara değinmeye çalışacağım.

Öncelikle bazı bölümler ve anabilim dallarının gelişimine dair oturumlar yer alsa da bazı bölüm ve anabilim dallarının hiç gündeme gelmemesinin önemli bir boşluk yaratacağını söyleyebilirim. Bunların başında iktisat, siyaset bilimi ve çalışma ekonomisi bölüm ve anabilim dalları geliyor ki özellikle ilk ikisi Mülkiye dendiğinde ilk akla gelen bölümler ve anabilim dalları olsa gerek. Sözünü ettiğim bölüm ve kürsü tarihlerine ilişkin herhangi bir oturum olmamasını nedenlerini düzenleme komitesinin yeri ve zamanı geldiğinde açıklayacağını umuyorum. Bir diğer unutulan alan ise kadın çalışmaları. Nermin Abadan Unat’tan bu yana Türkiye akademisi için önemli bir ekol haline gelen ancak son yıllardaki tasfiyeler nedeniyle zayıflayan bu kürsünün tarihi anlatılmadan, Mülkiye’nin bir başka yönünün daha eksik kalacağını düşünüyorum.

Bir başka eksiklik ise şu: SBF-Mülkiye’nin herhangi bir başka üniversitedeki iktisadi ve idari bilimler fakültesinden farklı olmasını sağlayan bir yönü, güçlü bir mezun dayanışmasına sahip olması. Bunda da en büyük pay 160 yıllık tarihi olan Mülkiye’nin son 73 yılında etkili bir kurum olarak sahneye çıkan Mülkiyeliler Birliği. Mülkiyeliler Birliği’nin kuruluşundan bu yana fakültenin neredeyse herkesin övdüğü niteliklerini kazanmasında önemli katkılar sunduğu ortada. Mülkiye’nin tarihinin ve Türkiye’ye etkisinin ele alınacağı bir sempozyumda Mülkiyeliler Birliği’ne dair tek bir bildirinin bile bulunmaması, bir oturum düzenlenmemesi kabul edilir değil.

Sempozyumdaki bildirilerin bir tür 'resmi' Mülkiye anlatısına dönüşecekmiş gibi görünmesinin nedenlerinden biri de öğrencilerin Mülkiye tarihinin bir parçası olarak görülmemiş olması. Talebe derneklerinden öğrenci derneklerine, öğrenci topluluklarına Siyasal Bilgiler Fakültesi, her dönem öğrenci etkisine açık bir fakülte olagelmiştir. Fakültenin gelişiminin, daha önemlisi etkililiğinin nedenlerinden biri de bu olsa gerek. Bir dönem SBF öğretim üyesi kadrosunu yanında bu özelliği nedeniyle de tercih edilir bir fakülte olabilmiştir. Çıkarılan dergiler, gazeteler, öğretim üyeleriyle kurulan ilişkiler-etkileşimler sayesinde Mülkiye başka bir üniversite haline gelebilmiştir. Ancak sempozyum programında bu konuya ilişkin herhangi bir oturum ya da bildiri bulunmamaktadır.

Son olarak, Mülkiye dendiğinde, üzülerek belirtmek gerekir ki ilk akla gelen konu tasfiyeler olmuştur. Devlet, Mülkiye’de oluşturulan eleştirel bilimin kendi iktidarına zarar verdiğini düşündüğü her dönemde Mülkiye’ye hem öğrenciler hem de öğretim üyesi kadrosu üzerinden müdahale ederek tasfiyeye girişmiştir. Aslında Mülkiye biraz da bu tasfiyeler nedeniyle Mülkiye olmuştur diyebiliriz. Her tarihi dönemeçte, Mülkiye iktidarların ilk kısmaya çalıştığı ses olmuş ancak buna rağmen farklı bir Mülkiyeliliğin gelişimine engel olamamıştır. Mülkiye anlaşılmak isteniyorsa biraz da tasfiye süreçlerine ve tarihine bakmak göz ardı edilemeyecek önemde bir zorunluluktur.

Umuyorum, sözünü ettiğim başlıklar 'unutulmuş' ya da herhangi bir müdahale olmaksızın, başvuru olmadığı için gündeme gelmemiştir. Ama böyle bile olsa, Sempozyum daha baştan eksik bir sempozyum haline geldiğini söyleyebilirim.

Bir de, bütün bunların üstüne, sempozyumun onur kurulunda 40’ı Mülkiye’den olmak üzere 100’e yakın bilim insanının üniversiteden atılmasının birinci derecede sorumlusu olan Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in bulunması ve hatta açış konuşması yapacağının duyurulması eklenince, sempozyumun uzun yıllar tartışılacağını söyleyebilirim.

SBF-Mülkiye’nin 32 yıllık lisans öğrencisi*