Sardunyaların Kışı: Cevabı bilinen sorular

Şenay Eroğlu Aksoy'un yeni öykü kitabı 'Sardunyaların Kışı', Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Yazar kitapta hayatın karanlık ve yalnız tarafına bakıyor.

Abone ol

İlk öykü kitabı 'Evlerin Yüreği' 2012’de, ikinci öykü kitabı 'Gece Çığırtkanları' 2015’te yayınlanan Şenay Eroğlu Aksoy’un geçtiğimiz günlerde yeni bir öykü kitabı çıktı. 'Sardunyaların Kışı' isimli kitap, Everest Yayınları etiketine sahip.

On altı öyküden oluşan 'Sardunyaların Kışı', hayatın karanlık ve yalnız tarafına bakıyor. Zaman zaman bir evde, zaman zaman bir sokakta, zaman zaman da bir dünya halini alan içdökümlerde karşımıza çıkan karakterler genelde birbirine benziyorlar. Acılı, çaresiz, yalnız ve genelde kaybetmiş bu kimseler, içinde bulundukları girdaptan çıkmak için uğraşsalar da çoğu zaman daha da dibe batıyorlar. Elbette karakterlerin uğraşları fiziksel değil, duygusal. Girdabı daha içinden çıkılmaz bir hale getiren şey de zaten bu.

BÜYÜYEN UÇURUMLAR

Kitaba ismini veren "Sardunyaların Kışı", kitabın ilk öyküsü. Ben anlatıcı, bize can çekişmekte olan bir evliliği, bir aşkı anlatıyor. Bu acı, anlatıcıyı hem ruhsal hem de fiziksel olarak hapsetmiş durumda. Yatağın tabiri caizse ortadan ikiye ayrılması onu sadece ruhsal açıdan sıkıştırmıyor yani. Eşiyle arasında aşılmaz bir uçurum yaratıyor. O da uçurumdan karşıya geçip ona ulaşamayacağının farkında. Başka yere de gidemeyeceğinin de.

Ne var ki onu esas hapseden duygu eşinin bütün bunları görmemesi, (belki) gördüğü halde umursamaması, (belki de) uçurum yüzünden elini uzatamaması. Buna dair bir bilgimiz yok. Bildiğimiz şey yataktaki boşluğun günden güne büyümesi.

"Kafes" öyküsüne baktığımızda karşımıza sığınmacı meselesi çıkıyor. Dükkândan bozma bir evde yaşayan sığınmacı bir ailenin kapı önünde yavaş yavaş saldırgan bir kalabalık birikmeye başlıyor. İçlerinde kışkırtıcılar da var gaza gelmeyi bekleyenler de, seyirciler de var korkaklar da. Pencereden bütün bunları anbean gören bir kadın sürekli polisi arayıp duruyor ama polis onu geçiştiriyor. Biz de malum sonu adım adım bekliyoruz.

Sardunyaların Kışı, Şenay Eroğlu Aksoy, Everest Yayınları, 2022.

Aksoy bu öyküde, bir taraftan gerilimli bir dram anlatırken bir taraftan da toplumsal bir gerçeğe işaret ediyor. Sosyal ve siyasal anlamda durmadan kışkırtılan yabancı düşmanlığının geldiği yer hepimizce malum. Hal böyle olunca nedenlerin de pek bir önemi kalmıyor. Aksoy da bu ayrıntıyı öne çıkarmak için midir nedir, olayın nedenini bir iki cümlede verip geçiyor. Zira esas nedenin bu olmadığını yazar da, okur da, sığınmacılar da, faşistler de, polisler de biliyor.

BAĞIRILAN İSİMLER

Aksoy’un öyküleri uzun paragraflardan oluşuyor. Hatta bazı öyküler tek bir paragraftan ibaret. Buna karşın cümleleri genelde kısa. Kısa ve devrik. Bu da zaman zaman öykülerin atmosferini pekiştiriyor.

Örneğin "Dilsiz", tek paragraftan oluşan bir öykü. Bu öykü de ben anlatıcı tarafından yazılmış. Ancak bu kez anlatıcı bir ev. Öykünün adı her ne kadar dilsiz olsa da ev bize her şeyi anlatıyor; susa susa anlatıyor. Geçmişten şimdiye başından geçenleri sıralarken çağın da nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Üstelik bunları sadece duvarına yazılan cümlelerden bile anlamak mümkün.

"Kuyu" adlı öyküyse bir 12 Eylül öyküsü. Mahallenin gür bıyıklı delikanlısı Yalçın, günün birinde gözaltına alınıp hapsedildikten sonra bütün ülkeninki gibi onun kaderi de değişiyor. Ancak biz onun değil, onun anasının duygusunu takip ediyoruz. Zira dini bütün bir insan olan babası, bırakalım anasının oğluyla görüşmesine, evde onun isminin anılmasına dahi müsaade etmiyor. Anası da oğlunun ismini mahalledeki bir evin kuyusuna bağırmaya başlıyor. Yıllar öncesinden şimdiye atılan bir çığlık bu. Duymak da, anlamak da, ortak olmak da vicdan istiyor.

'Sardunyaların Kışı' kısa bir kitap. Öykülerin dert ettiği şeylerse büyük ve derin. Bir yanıyla kadınların ve çocukların sustukları, bir yanıyla devrimcilerin ve anaların susturuldukları bir ülkede, yakın geçmişten şimdiye uzanan mutsuz öyküler anlatıyor.