Sandığa gitmeyen 8.3 milyon seçmen kim, ikinci turda ne yapacak?

İkinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine az bir süre kala sandığa gitmeyen milyonlarca seçmenin nasıl bir yol izleyeceği merak konusu. Peki adaylar bu seçmenleri ikna edebilir mi?

Abone ol

Ogün Akkaya

ANKARA- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kesin sonuçları Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylandı ve Resmî Gazete'de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Seçimi'ne katılım oranı yüzde 87,04 olurken, 1 milyon 37 bin 104 oy geçersiz sayıldı. Geçerli oy sayısı 54 milyon 796 bin 49 olurken kayıtlı seçmenlerden 8 milyon 312 bin 351’i oy kullanmadı.

İlk turda yüzde 50+1’e ulaşılamaması nedeniyle ikinci tura kalan seçimlerde Erdoğan ve Kılıçdaroğlu sandığa gitmeyen 8 milyonun üzerindeki seçmeni sandığa nasıl taşıyacaklarına dair planlar yapmaya, stratejiler geliştirmeye başladı. Peki sandığa gitmeyen milyonlarca seçmen kimlerden oluşuyor? Bu seçmenler ikinci turda sandığa götürülebilir mi?

SANDIĞA GİTMEYENLERİN GEREKÇELERİ

Seçmenlerin oy verme davranışları üzerine de çalışmalar yürüten Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’na göre sandığa gitmeyenlerin önemli bir kısmını her şart altında seçime katılamayacak kişiler oluşturuyor. Seçmen listelerinin seçimden birkaç ay önce oluştuğunu belirten Çarkoğlu, hayatını kaybetmiş, seçim bölgesinden başka bir yere taşınmış ya da hasta olan kişilerin tercih nedeniyle değil, mümkün olmaması nedeniyle sandığa gitmediğini söylüyor.

Oy kullanacak olup da tercihen oy kullanmayan kişilerin genel söylemleri arasında “seçimle ilgilenmemek”, “seçimin çok önemli olmadığını düşünmek” gibi nedenlerin de yer aldığını belirten Çarkoğlu, “Seçime katılmamanın Türkiye’de hala çok yüksek olduğunun altını çizmek lazım. Büyük bir ülkede yüzde 10’u aşkın seçmen, seçimlerde oy vermediğinde milyonlarca insan yapar. Bundan dolayı insanlar bunu sorguluyorlar” diye konuştu.

Prof. Dr. Ali Çarkoğlu


‘MECBURİYETİ BİR TARAFA ATTIĞIMIZDA BAŞLICA SEBEP İLGİSİZLİK’

Oy kullanma işlemine tercihten ziyade, mecburiyetten katılamayan seçmen sayısının her zaman daha fazla olduğunu söyleyen Çarkoğlu, geçtiğimiz aylarda yaşanan Maraş merkezli depremlerin örneğini vererek şunları kaydetti:

“Deprem nedeniyle oturduğu yeri değiştirmek zorunda kalan ve kaydını alamamış olan yüz binlerce insan olduğu tahmin ediliyor. Böyle olmasa da seçim zamanı çadırda oturmak zorunda kalan seçmenler için seçimden daha önemli pek çok sorun var. Günlük hayatlarında onlarla ilgilenmek durumundalar. O nedenle seçime katılmadılar. Fakat bütün bu mecburiyetleri bir tarafa attığımızda başlıca sebep ilgisizliktir, heyecan duymamaktır ya da yapılacak daha iyi bir işi veya mecburi yapmak zorunda olduğu işleri olan insanlar seçime katılmazlar. Pazar günü çalışmak zorunda olan seçmen çalışacaktır ve seçime katılamayacaktır. Mecburiyetten seyahat halinde olan seçmenler var. Dolayısıyla bunları düşünmek gerekir.”

‘SEÇİMİN OKUL ZAMANI GERÇEKLEŞMESİ, KATILIMIN DÜŞÜKLÜĞÜNDE ROL OYNADI’

Seçimlere katılımın büyükşehirlerde her zaman daha düşük olduğunu söyleyen Çarkoğlu, genç seçmenler arasındaki seçime katılım oranının da diğerlerine göre daha az olduğuna dikkat çekti. Seçimlerin okul zamanı gerçekleşmesini örnek olarak gösteren Çarkoğlu, “Üniversite için farklı yerlere gitmek zorunda kalmış olan öğrencilerin zannediyorum ki bir kısmı zaten istese de memleketine dönme olanağına sahip değil. Kaydını da aldırmamış ise o zaman oy kullanamıyorlar. Tatil zamanı olsaydı gençlerin önemli bir kısmı memleketlerine dönmüş olabilirdi. Şimdi tatil zamanı değil. Bunun katılımın düşüklüğünde bir rol oynadığı düşünülebilir” diye konuştu.

‘DÜNYANIN HER YERİNDE GENÇLERİN SEÇİMLERE KATILIM ORANI DÜŞÜK’

Dünyanın her yerinde gençlerin seçime katılım oranının ileri yaştakilerden düşük olduğunu ifade eden Çarkoğlu, “Siyasi sosyalleşmesini tam olarak tamamlamamış, ilk oyunu kullanacak öğrenciler için elbette seçim birinci öncelik olmayabilir” dedi. Türkiye’de siyasi liderlere karşı ilgisiz ve liderleri beğenmeyen bir genç kitlenin var olduğu iddiasının çok geçerli olmadığını söyleyen Çarkoğlu, şunları kaydetti:

“Çünkü hemen her yerde gençlerin katılımı daha düşüktür. Siyasete sosyalleşmenin daha erken aşamalarında olmalarından kaynaklanan bir şeydir. Zamanla birkaç seçim sonra ülke düzeyindeki katılım seviyesine gelir. Ben özellikle Türkiye’deki gençlere has bir durum olduğunu düşünmüyorum.”

‘ÖNEMLİ OLAN OY KULLANMANIN VATANDAŞLIK GÖREVİ OLARAK ALGILANMASINI SAĞLAMAKTIR’

Adaylar tarafından sandığa gitmeyen seçmen kitlesine seçimin öneminin anlatılması gerektiğini söyleyen Çarkoğlu, seçmenler ile seçimin getirisi ve götürülerinin neler olabileceğinin tartışılmasının önemli olduğunu söyledi, “Seçimde oy kullanılmamış olması nedeniyle nelerin kaybedilebileceğine dair ya da nelerin kazanılabileceğine dair bir tartışma yapılması lazım. Burada önemli olan oy kullanmanın bir vatandaşlık görevi olarak algılanmasını sağlamaktır” dedi.

‘HANGİ ADAY KENDİ SEÇMENİNİ DAHA YÜKSEK ORANDA SANDIĞA TAŞIYABİLİRSE O KAZANACAKTIR’

İkinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmayan seçmenlerin sandığa gidip gitmemesinin aynı zamanda adaylar tarafından yürütülen seçim kampanyalarının enerjisine bağlı olduğunu söyleyen Çarkoğlu ikinci turda seçime katılımın çok da yükselmeyeceği görüşünde. İki taraftan da katılmak ve katılmamak için pek çok neden olduğunu ifade eden Çarkoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de seçime katılımın en yüksek olduğu oran yüzde 93. O da 1987 seçimlerindeydi. 1987 seçimini hatırlarsanız 1970’lerdeki siyasi liderlerin askerler tarafından getirilen yasağın kaldırılmasına dair bir referandumun hemen ardından alelacele yapılmış bir seçimdi. Eski liderler Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş seçmeni çok daha büyük bir başarıyla harekete geçirip seçime katılmaya teşvik etmişler ve başarılı olmuşlardı. Şimdi aynı tür bir teşvik ve başarının oluşmasını bekliyoruz. Bu mümkün müdür bundan emin değilim. Şu anda liderlerin böyle bir kendi izleyici kitleleri üzerine etkileri var mı çok açık değil. Fakat seçimin sonucunu belirleyecek olan şu; hangi aday kendi seçmenini daha yüksek oranda sandığa taşıyabilirse o kazanacaktır. Yoksa seçimin genel katılım oranının yüksek olması o kadar da şart değil.”