Şam'ın yorumu: Kürtlerin ABD ile ittifakı sınanıyor

Şam, Türkiye’nin bu hamlesine bir kınama açıklaması dışında tepki göstermedi. Sürece dair Şam’daki değerlendirmelere göre, “Şam sessiz çünkü, çok taraflı ve çetin pazarlıkların olduğu diplomatik süreçler devam ediyor."

Abone ol

Hediye Levent

Türkiye günlerdir Cerablus’u, Menbiç’i konuşuyor. Sınırdan canlı yayınlar, ekranlarda uzman sıfatıyla yorumcular ve yorumlar, tahminler, temenniler, beklentiler… Uluslararası basının gündeminde de bölünmüş Suriye haritaları, olası Kürt Devleti, ABD ve Rusya’nın tavırları, Türkiye’nin hedefleri gibi başlıklar üst sıralarda.

Bunca haber yoğunluğunun göbeğindeki Şam sessiz. Bu sessizliği kimileri “Şam’ın Türkiye’nin Cerablus operasyonuna onayı” şeklinde değerlendirirken kimileri de “el mahkum, tabi susacak” şeklinde yorumluyor.

Şam’dan Türkiye’nin Cerablus’a askeri operasyon başlattığı gün Suriye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan “Türkiye, Suriye’de terörle mücadele etmek istiyorsa Şam ile koordineli hareket etmeli” ve “bir terörist grubun yerine başkasının yerleştirilmesi kabul edilemez” cümlelerinin öne çıktığı bir kınama açıklamasının dışında kayda değer bir çıkış gelmedi. Suriye iç basınında bu açıklama çerçevesinde yorumların da olduğu haberlerle sahadaki gelişmeler aktarılıyor. Ancak hepsi bu…

Şam’ın sessizliğinin son gelişmelerle sınırlı olmadığını, Eski Sovyet geleneğinin hala Dışişleri Bakanlığı’nda etkili olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu nedenle konu ve önemi ne olursa olsun Şam’dan hızlı ve seri tepkiler bir yana detaylı açıklama yapılması bile çok nadirdir. Şam bekler, müttefiklerini kollar, gelişmeleri izler, tepkisini de çoğu zaman dolaylı yollardan verir.

ŞAM’IN DENKLEMLERİ

Suriye’de zeminin kırılgan ve değişken olduğunu göz önünde bulundurarak uzun vadeli olasılıkları bir tarafa bırakıp Şam’da mevcut şartlar baz alınarak yapılan yorumlara geçelim.

Şam’da hem basında hem kaynaklarımızla yaptığımız görüşmelerde “Türkiye’nin Cerablus’a müdahalesi, Haseke’de Suriye ordusu-YPG çatışmalarının da dahil edildiği bir süreç” şeklinde değerlendiriliyor.

Bu yaklaşıma göre;

“ABD, YPG/PYD’ye IŞİD’e karşı müttefiklikten fazlasını vaad etti. Kısa süre öncesine kadar ABD’nin etkisiyle “Rakka’yı YPG önderliğindeki güçlerin IŞİD’den kurtarabileceğine” dair tartışmalar sürüyordu. Şam’a göre, ABD’nin amacı Kamışlı-Rimelan’daki askeri üssünü ve sayısı, görev tanımı belirsiz olan (özel kuvvetler olduğu söylenen ve kimilerine göre 500’e yakın) askerlerini korumak ve Suriye’deki varlıklarını müttefiki vasıtasıyla garanti altına almak.

ABD’nin aksine Rusya, Suriye’de yasal olarak (Suriye Devleti’nin talebi ile) bulunuyor. ABD’nin askeri varlığı Şam’ın yanı sıra Lazkiye-Hmeymim’deki askeri üs dahil uzun vadeli kalıcı yığınak yapan Rusya’yı da rahatsız etti.

Bir süredir gerginlik yaşayan Suriye ordusuna bağlı NDF (ulusal savunma güçleri) ile YPG’nin polis gücü olan Asayiş arasında son haftalarda yaşanan gerginliklerin tırmanmasında ABD-Rusya arasındaki çekişme etkili oldu.”

Şam’daki genel yargıya göre, “ABD’nin federatif yapıya veya bağımsız devlete giden sürece destek vaadi 2011’den beri bütün kesimlere yönelik dengeli politika yürüten PYD/YPG’yi ‘bütün yumurtaları tek sepete toplayan’ bir aceleciliğe itti.”

Bu iddiaya göre, “PYD/YPG aynı zamanda yaklaşan Cenevre görüşmeleri öncesi hamle yapmak istedi. Cenevre süreci ile paralel gelişen Türkiye’nin Suriye politikasını değiştireceği yönündeki sinyalleri kendine tehdit olarak değerlendiren PYD/YPG, ‘Türkiye’nin Kürt refleksi nedeniyle, Şam’ın da yeni siyasi yapılanmada şimdiye kadar edinilen kazanımları törpülemek amacıyla ortak hareket edebilecekleri’ değerlendirmesini yaptı.”

Haseke’deki çatışmalara kadar Şam ile Rojava, doğrudan ittifak kurmasalar da birbirlerine cephe açmadılar. Ancak Şam’daki iddialara göre “PYD/YPG’yi dengeli politikadan vazgeçirip ABD’ye iten sebepler arasında Suriye’de şekillenmesi beklenen yeni siyasi düzen içinde Rojova bölgesinin durumunun ve şimdiye kadar elde edilen kazanımların ne olacağı konusundaki belirsizlik de var. YPG gibi artık tecrübeli, silahlı bir yapının bekası gibi konularda Şam’ın henüz belirgin bir yol haritası duyurmamış olması da faktörler arasında. Rusya da , ‘PYD/YPG’yi Türkiye’nin hamlelerine karşı koruma ve Cenevre sürecine daha güçlü dahil olma talepleri’ konularında ikna edici bir çabaya girişmedi.”

'TÜRKİYE FIRSATI DEĞERLENDİRDİ'

Türkiye’de Haseke’de Suriye ordusu ile YPG arasındaki çatışmaları “Türkiye istedi, Esad vurdu” şeklinde değerlendirenler olduğu gibi Türkiye’nin Cerablus operasyonunun Rusya ve Şam’ın onayı-göz yumması ile gerçekleştiğini düşünenler de var.

Ancak gelişmelere dair Şam’da yapılan değerlendirmelerde tamamen farklı bir senaryo ortaya çıkıyor. Aslında Şam’ın sessizliğinin nedenlerinin de sıralandığı bu senaryoya göre Türkiye;

-15 Temmuz darbe girişimi sonrası oluşan imaj kaybını düzeltmek,

-IŞİD ile işbirliği yapıyor söylentilerini IŞİD’e karşı mücadeleye girişerek boşa çıkarmak,

-Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapan Rusya ile ‘Kürt refleksi olan’ İran ve Şam’a “bağımsız Kürt oluşumlara karşı duruşumuz ortak” mesajı vermek,

-Kantonların birleşmesi halinde 900 km’lik Suriye sınırının neredeyse 800 km’sini PYD/YPG’nin kontrolüne geçmesine engel olmak,

-PYD/YPG’nin siyasi diyalog süreçlerine güçlenerek katılmasının ve Türkiye’deki Kürtlere ilham olmasının önüne geçmek,

-Suriye içinde desteklediği silahlı gruplarla bağlantısının kesilme riskini bertaraf etmek, (Halep-Türkiye arasındaki Kastello Yolu’nun Suriye ordusunun eline geçti. Azaz üzerinden İdlip ve Halep’e uzanan güzergah da Afrin nedeniyle baskı altında ve kantonlar birleşirse güzergah tamamen kapanır)

-Desteklediği grupları siyasi diyalog sürecine dahil etmek,

-Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından Rusya ile tırmanan gerginlik nedeniyle uzak kaldığı Suriye sahasında yeniden varlık göstermek dahil çeşitli nedenlerle Cerablus’tan başlayan operasyona girişti.

Şam, Türkiye’nin bu hamlesine bir kınama açıklaması dışında tepki göstermedi. Sürece dair Şam’daki değerlendirmelere göre, “Şam sessiz çünkü, çok taraflı ve çetin pazarlıkların olduğu diplomatik süreçler devam ediyor. Türkiye, Cerablus’tan itibaren operasyon başlatmış olabilir ama sonraki hamleleri Türkiye’nin kendi ajandasından çok diplomatik süreçlere göre şekillenebilir. Bu çerçevede Cenevre’deki Lavrov-Kerry görüşmesinin detayları çok önemli.”

Buna ek olarak, Türkiye-Suriye arasında yakınlaşmanın başladığı bir dönemde Türkiye’nin “Halep’i kuşatmak gibi gizli hedeflerle hareket etme ihtimalinin savaş dahil büyük riskler içerdiği” belirtilse de Türkiye’nin bir sonraki hamlesine kuşkulu yaklaşanlar da var. Temkinlilere göre, “Suriye’nin toprak bütünlüğü vurguları yapılsa da Türkiye’nin politika değişikliği sadece söylem düzeyinde ve henüz somut sonuçları ile bir değişim süreci başlamadı. Türkiye, mevcut politikasını sürdüremediği için değişim sinyalleri veriyor ancak Suriye politikasının iç politika ile bütünleşmiş olması değişimi zorlaştırıyor ve alternatif manevra alanı oluşursa bir yıl önceki politikasına geri dönebilir.”

Yine, gelişmelere dair Şam’daki yorumlara göre, “PYD/YPG, ABD ile fazla yakınlaştı. Bu nedenle Türkiye’den bu kesime yönelik saldırılar Kürtlerin de ABD’nin de ittifaklarını sınamalarını sağlayacak. Zaten, PYD/YPG ABD’ye yaklaşmış olsa da Haseke’de 1 hafta süren şiddetli çatışmaların ardından Suriye ordusu kentten çekilse bile ateşkes anlaşması Rusya’nın aktif olarak devreye girdiği bir sürecin ardından geldi. Anlaşmanın Hmeymim Anlaşması olarak anılması önemli.”

Diğer taraftan Cerablus’un olduğu bölgede hala buzların erimediği Türkiye, IŞİD, çeşitli cihatçı gruplar, Suriye Demokratik güçleri ve YPG karşı karşıya. Suriye ordusunun “devreye girmesini gerektiren siyasi, askeri şartlar oluşana kadar” izlemekle yetineceği belirtiliyor.

'RUSYA ONAY VERMEDİ GÖZ YUMDU'

Şam’da dile getirilen iddialara göre, “Rusya, Türkiye’nin Cerablus operasyonuna onay vermedi, göz yumdu. Rusya, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik hamle yapabileceğini biliyordu, Rusya-Türkiye arasında bir taraftan buzlar eritilmeye çalışılsa da gerginlik tam anlamıyla bitmedi. Bu nedenle Rusya, Türkiye’nin Suriye’ye girmesine göz yumdu ve Türkiye Suriye içinde ‘batağa saplandıkça Rusya’ya olan ihtiyacı artabilir.’ Yine Rusya’nın çıkarları tehdit edilmediği sürece Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir Kürt Devleti veya federasyonu ile ilişki kurabileceği belirtiliyor.

Türkiye’nin Cerablus ile başlayan hamlesi Türkiye’de “TSK Suriye içinde ilerliyor” diye değerlendirilirken sürece dair senaryoların Şam versiyonunda “Türkiye Suriye’deki bataklıkta kendi isteği ile yürüyor” şeklinde yorumlanıyor.

Son gelişmelere dair Şam’dan yapılan değerlendirmelerin ikinci kısmı yarın…