'Saldım çayıra Mevlam kayıra ekonomi modeli'

Prof. Dr. Aziz Konukman'a göre, Türkiye 19’uncu yüzyıl vahşi kapitalizmine döndü. Konukman, ekonomideki en önemli tehlikeye de dikkat çekti: Uluslararası yatırım pozisyonu diye bir rakam var. Eylül 2016... Varlıklar 221.3 milyar dolar. Yükümlülükler 610.9 milyar dolar. Net 389.6 milyar dolar… İşte açık bu!

Abone ol

ANKARA - Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, “tam bir kepazelik!” dediği Kiralık İşçi Yönetmeliğinden Mehmet Şimşek’in açıklamalarına kadar hiçbir yerde ‘emekçinin adının olmadığını’ belirtti.

Dün yayınladığımız söyleşinin 1’inci bölümünde, hükümetin ekonomi teşvik paketini değerlendiren Konukman, bugünkü bölümde rakamlarla bütçenin nasıl makyajlandığını anlattı.

Prof. Dr. Aziz Konukman’ın Duvar’ın sorularına yanıtları şöyle:

'EMEKÇİNİN ADI YOK!'

TÜSİAD’ın açıklamasını nasıl buldunuz?

Bence geç oldu ama gayet olumlu buluyorum TÜSİAD’ın yaptığı açıklamayı. Kürt meselesi de dâhil buna ama goodmorning (günaydın)! Bütün bunlar gelişirken hiç sesleri çıkmadı.

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek hem AB hem ekonomiyle ilgili farklı açıklamalar yaptı. Bu bir kırılma mı sizce?

Öyle tuhaf bir duruma geldik ki emekçiler söz konusu olduğunda bu duyarlılığı ne Mehmet Şimşek’ten görüyoruz ne de vaktiyle Ali Babacan’dan gördük. Sermaye deyince herkes konuşuyor. ‘Olur mu! Ama mülkiyet…’ diyorlar. Yarın Kıdem Tazminatı Fonu gelecek. Pat diye getirince ne olacak? Grev bile yapılamıyor.

‘Kiralık işçi’nin yönetmeliği çıktı. 19’uncu yüzyıl vahşi kapitalizmine geri dönüyoruz. Onun araçlarıyla müthiş bir emek sömürünün olduğu Türkiye’ye gidiyoruz fakat burada emekçinin adı yok. Bu modelde iş gücünün esnekleştirilmesi, istihdam stratejisi ve en son Kiralık İşçi Yönetmeliği tam bir kepazelik.

Artık senin patronun büro olacak. Seni bir yere kiralayacak ve bu giderek esas istihdam biçimine dönüşecek. Kiralık taşerondan da vahim! Sendika falan hiçbir şey olmayacak.

'PLANIN, PROGRAMIN HİÇBİR CİDDİYETİ YOK'

Ekonomi ne durumda peki?

3 yıllık orta vadeli programımız var biliyorsunuz. Kritik olan şu, bütün makro hedefler, büyüme, işsizlik rakamları ortalama dolar kuru hesabına göre. Yani ortalama dolar kurunda bir hata yaptıysan sistemin kirişini çekersin ve bütün bina yapım maliyetleri çöker.

Şimdi ne yapıldığına bakalım. 2016’nın ortalaması döviz kuru 2.96… 2017’ninki 3.18… 2018’inki 3.29… 2019’unki 3.38… Orta vadeli programın ruhuna el Fatiha! Bu program yok hükmündedir! Programın diğer yanında ne var? Mega projeler var, bütün bu açıklamalar var. Bunlar herhangi bir yol haritasıyla ilişkilendirilemeyeceğine göre bu modelin adı: saldım çayıra Mevlam kayıra modelidir. Plan, program, bunların hiçbir ciddiyeti yok demek ki!

VARLIK FONU: PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİ

Varlık fonu bir paralel bütçe midir?

Paralel örgüt, paralel devlet derken paralel ekonomi, paralel bütçe… Kayıt dışı ekonominin öbür adı paralel ekonomi zaten.

Varlık Fonu’ndan önce de zaten fiilen bir paralel bütçe uygulaması vardı. Devlet mega projeleri bütçede göstermiyordu. Gösterse gider kalemi korkunç olacak. E gelir yok. Sonuçta Maastricht Kriterleri'nin bizden istedikleri karşılanmayacak. Neydi bunlar? Kamu borçlarının milli gelir içindeki payı yüzde 60’ı aşamaz. Diğer kritere göre genel bütçe açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde 3’ü geçemez. Makyajlanmış, kamufle edilmiş bütçeyle biz hep bunun altındayız. Bu, Varlık Fonu ile formelleşiyor artık. Yani bu paralel bütçe, ete kemiğe bürünüyor. Muhatabı belli, tüzel kişiliği var.

Varlık fonunun bulunduğu Norveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Suudi Arabistan, Çin gibi ülkelere bakalım. Varlık fonu, adı üzerinde, döviz fazlanız vardır, onları değerlendirmek istiyorsunuzdur ya da önemli bir emtia üretiminiz vardır, petrol, gaz, değerli maden gibi, onun üzerinden varlık fonu kurarsınız. Arap ülkeleri çok rahat varlık fonu kuran ülkelerdir.

'TAM SEMİRİLECEK YER!'

Burada, Özelleştirme İdaresinden gelen kaynaktan söz ediliyor. Özelleştirme İdaresi Başkanı, Varlık Fonu A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı oluyor. Onun yönetmeliği de çıktı. Kaynaklar arasında İşsizlik Sigortası Fonu gösteriliyor. Tuhaf bir durum, bu fona çullanmayan yok. Savunma Sanayi Fonu da var. Yani Varlık Fonuna ciddi bir kaynak aktarma meselesi var. Bireysel emeklilik sigortası da var. Tam semirilecek bir yer.

Türk halkının fon denildi mi tüyleri ürperir. Konut edindirme fonu, çalışanların tasarrufu fonu, yıllarca kamunun harcamalarında ucuz finansman olarak kullanıldı, çok kötü değerlendirildi. Geri ödemelerde pul oldu, hatta fonda para yoktu. Aynı Hazine gibi, Varlık Fonu da iş ve dış borçlanabilecek. Perşembenin gelişi çarşambadan belli. Ne olacak bütün o mega projeler? Varlık Fonu’na devredilecek. Paralel bütçe kurumsal bir kimliğe kavuştu. Sayıştay denetiminin dışında, fıstık gibi bir kaynak ve kimse soramayacak!

'İYİ NOT ALINCA İTİRAZ ETMEZ, KÖTÜ NOT ALINCA HOCAYA KIZAR'

Bizim kamu bankalarımız hem IMF hem de reyting kuruluşları tarafından eleştiriliyor, mevduatlarının ötesinde yükümlülüklere zorlandılar siyasi olarak deniyor. Senin etin budun ne ki bu kadar taahhüdün altına giriyorsun? Nitekim etkili oldu ki, Fitch geçenlerde Türk bankacılık sektörünün 2017 görünümünü durağandan negatife çevirdi. Bizimkiler bunlara da tepki gösteriyorlar. Erdoğan, iyi not alınca itiraz etmez ama kötü not alınca hocaya kızar. O da ayrı konu.

'HER KUR ARTIŞI PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA'

Dış borçlarımızın miktarı 2’inci çeyrek itibariyle 421. 4 milyar dolar… Dış borçların milli gelir içindeki payı 59.5… Dış borçların 298.7 milyar doları özel sektör… Her kur artışı, pimi çekilmiş bir saatli bomba ve onun üzerinde oturan bir özel sektör var. Bu hiç de hafife alınamayacak bir rakam.

İkincisi eylül itibariyle ödeyeceğiniz borçlar… Vadesi geliyor ya, 1 yıl içinde ödemeniz gereken rakam 164.7 milyar dolar. Son 12 ayın cari açığı eylülden itibaren 197.1 milyar dolar. Ne yapman lazım? Taze para bulman lazım.

'DOLAR BOZDUR LAFLARININ ARASINDA BİRİ BU FOTOĞRAFI GÖRSÜN'

Finans dışı kesim bizi ilgilendiriyor. Onun döviz yükümlülüğü 311 milyar dolar. Varlıkları 100 milyar dolar. Net açık pozisyonu 211 milyar dolar. Bu niye önemli çünkü bu finans dışı kesim. Bunları ödeyemezse bankalar perişan olurlar. Bankacılık kesiminde çok açık yok diyorlar ama öyle değil. Reel sektör ya dışarıdan borçlanıyor ya bankalardan ilişki içinde. Reel sektör herhangi bir rahatsızlık yaşarsa geriye ödememe riski çok ciddi sonuçlar doğurur.

Esas bizi ilgilendiren rakamı veriyorum. Uluslararası yatırım pozisyonu diye bir rakam var. Eylül 2016... Varlıklar 221.3 milyar dolar. Yükümlülükler 610.9 milyar dolar. Net 389.6 milyar dolar… İşte açık bu!

Ülkenin kredi riskini yansıtan CDS yani Kredi Temerrüt Takasları (borçların ödenmeme riskine karşı sigorta maliyeti… ÖAÇ) düzeyine göre Brezilya’dan sonra en riskli ikinci ülke Türkiye ve giderek bu risk daha da yükseliyor.

Manzara bu. ‘Dövizini bozdur’ laflarının arasında bu fotoğrafı biri de görsün. Esas resim bu! Etik açıdan da böyle bir kampanyaya itirazım yok, vatandaş kendi ulusal parasına sahip çıkıyor ama inandırıcılığı yok. Siyasetçilerin de o hesaplarının boşalması lazım. O boş hesabın dekontu siyasi bir sembol.

Cumhurbaşkanı ekonomiyi psikolojik bir savaş gibi yönetiyor. Bu krizin ne kadarı psikolojik ne kadarı gerçekten iktisadi?

Bir ara Trump’ın açıklamalarına bağladılar, hatta Başbakanımız bizi teskin eden şunu söyledi, ‘merak etmeyin Trump ocakta göreve başlayacak ve normale dönecek.’ Tamam da bizimkinin nedeni Trump’ın açıklamaları değil.

'KAPİTALİZMİN AMENTÜSÜ ÖZEL MÜLKİYETTİR'

Türkiye’deki yabancı sermaye ve sıcak para buradaki siyasi gelişmelerden nasıl etkileniyor?

Özellikle sıcak para gibi kısa vadeli girip çıkan, ürkek paralarda temel bir kural vardır, siyasetçilerin arasında kakofoni olmayacak. Kakofoni olduğunda iktisat politikalarının kredibilitesi darbe yiyor. Bunu Japon Kredi Kuruluşu JCR’nin Avrasya temsilcisi söylüyor. İki neden sıralıyor. Birincisi siyasetçilerin belirsiz açıklamaları, diğeriyse OHAL. Çünkü sermayenin, özellikle doğrudan yatırım yapanları, fabrika kurmaya gelenler vs. zaten az Türkiye’de. Bunlar kayyımı falan duyunca korkuyorlar. Kapitalizmin amentüsü özel mülkiyettir. Ona bir şekilde müdahale edildiğinde, onun hukuku, güvenliği olmadığında tedirgin olup kaçabilir. Allah'tan onların oranı yüzde 10 civarında. Şirket evliliği ve şirket iştiraki şeklinde gelenler var. Bu kesimi etkiler.

Sıcak parayı çok dert edinmez. Onun hukukla falan işi yok. Timothy Ash bu işlerin bir numarasıdır. O bunun çok önemi yok diyor. Yok cemaat, yok tutuklamalar!.. Biz işimize bakalım diyor. Sıcak para vurguncu, kapkaççı para zaten.

'KAYIT DIŞI PARA GİRİŞİ OLABİLİR'

Bunun dışında bir emniyet sübabı var, kayıt dışı para. Kimi kara para diyor. Kaynağı belirsiz giriş. 2009 krizinde epey gelmişti ve krizin etkilerini bir nebze azaltmıştı. Korkut Hoca’nın (Boratav) makalelerine gönderme yapalım buradan.

Petrol geliri düştüğü için, daha çok Körfez dostları olarak tahmin edilen bu kesim, eskisi gibi gelmiyordu. Belki şu son gelişmelere göre değişebilir durum. Petrol fiyatı hafif yükselmeye başladı. Dolayısıyla tekrar kaynağı belirsiz para girişinde bir umut olabilir sistemin. Yine bir el uzanıp krizin çok büyük boyutlarda olmasını engelleyebilir.

'1 OCAK İTİBARİYLE YÜZDE 3.83 ZAM'

Olumsuz bir haber verelim, yeniden değerlenme oranı yüzde 3.83… Bu şu demek, ocak itibariyle bütün maktu vergilere bu oranda zam gelecek. Trafik cezalarından taşıt vergisine, damga vergisinden aklınıza gelecek ne varsa yüzde 3.83 zamlanacak(Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2017 yılında harç ve cezaların artırılmasına esas olacak yeniden değerleme oranının temeli olan ekim ayındaki 12 aylık ortamalara göre Yİ-ÜFE’yi yüzde 3.83 olarak açıkladı. ÖAÇ).

Bakanlar Kurulu’nun bu oranı yüzde 50 arttırma veya yüzde 50 azaltma yetkisi bulunuyor. Azaltmayı genellikle kullanmadılar bu güne kadar. Bakanlar Kurulu bu oranı tescil ederse 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren birçok harç ve ceza bu oranda artırılacak. Bunun fiyat artışlarını tetikleyeceğini söyleyebiliriz.

'2002’DEN BERİ ‘GİRDİ-ÇIKTI TABLOSU’ YAPILMIYOR'

Kur arttı, o artınca fiyatlar tetiklendi. Ancak elimizde olması gereken bir input-output (girdi-çıktı) tablosu yok. Devletin elindeki bu çalışmanın en son tarihi 2002. Bu tablonun önemi şudur: iktidarlara kimin fahiş zam yaptığını gösterir. TÜİK ile Kalkınma Bakanlığı’nın işidir bu. Hani diyoruz ya iğneden ipliğe zam geldi diye. Bunların girdi-çıktı tablosu tutulur. O tablo olmadan bir analiz yapamazsınız.

İthal girdi kullanıyorsun, döviz arttı, fiyatların ne kadar artacak? Çaktırmadan fırsatçılık mı yapıyorsun? Zammın meşruiyetini buradan sorgulatır iktidar, halk da buradan öğrenir. Bir muhalefet partisinin ve sendikaların da bu tür çalışmaları talep etmediğini görüyoruz.

'KRİZ 2008’DE TEĞET GEÇMEDİ, TÜRKİYE KÜÇÜLDÜ'

Cumhurbaşkanı, ekonomik krizin 2008’de teğet geçtiğini söylüyor. Yine teğet geçme olasılığı var mı?

O gün teğet geçmemişti ki! Teğet geçer dediğinde Türkiye yüzde 4.7 küçüldü. 2008 krizinden sonra Türkiye’de iş yerleri kapandı, insanlar işsiz kaldı ama çok ilginç hâlâ teğet geçtiğini söylüyor. Sermayenin özellikle hükümeti destekleyen yandaş kesimlerini teğet geçmiş olabilir.

-Bitti-

Ekonomi tedbir paketi: Dağ fare doğurdu!

'Ekonomide temel sorun siyasi istikrarsızlık'