Prof. Seyfettin Gürsel: Yüzde 4 büyüme bombanın saatini durduramaz

Prof. Seyfettin Gürsel "Kritik seçimlerin arifesinde yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının başlıca baş ağrılarından biri olmaya aday" diyor. Gençler arasında işsizliğin son bir yılda çok yüksek düzeylere ulaştığını belirten Gürsel, şöyle devam ediyor: "Bu bir saatli bomba. Yüzde 4 civarı büyüme bu bombanın saatini durdurmaya yetmez."

Abone ol

DUVAR - Prof. Dr Seyfettin Gürsel, ekonomi yönetiminin büyüme hedeflerini gerçekleştirebileceğini ancak enflasyonda durumun öngürülenden farklı olacağını söylüyor. "Hükümet üç yıl içinde adım adım yüzde 5’e düşürüleceğini söylüyor. Buna inanan kimse kalmadığı gibi ekonomi yönetiminin de inandığını hiç sanmıyorum" diyen Gürsel'e göre hükümetin en çok başını ağrıtacak konular yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik olacak.

Seyfettin Gürsel'le hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program'ı Türkiye ekonomisini nasıl bir geleceğin beklediğini konuştuk.

Hükümet kısa süre önce gelecek üç yılın ekonomik hedeflerini kapsayan Orta Vadeli Programı açıkladı. Üç kritik seçimin art arda yapılacağı 2019 yılına doğru hükümet nasıl bir yol haritası çiziyor?

Her zaman olduğu gibi bu tür resmi programlarda iyimserlik ağır basar. 2018-2020 yıllarını kapsayan programda da iyimserlik hakim. Bununla birlikte ekonomik gerçeklikleri zorlayan abartılı hedefler de konulmamış. Kimi hedefler, örneğin enflasyon fazlasıyla iddialı ve inandırıcı değil, ama kimi kimi hedefler de, örneğin büyüme ve işsizlik, kritik seçimlere giden bir iktidar için beklendiği kadar iddialı değil. Tabi ne kadar gerçekçi oldukları tartışmaya açık.

'BÜYÜME KEPÇEYLE DAĞITILAN TEŞVİKLER SAYESİNDE GERÇEKLEŞTİ'

Büyüme hedefi ve işsizlik fazla iddialı değil derken neyi kastediyorsunuz?

Hükümet bu yıl GSYH artışının yüzde 5,5 olmasını bekliyor. Bu mümkün. Hatta 2017 yüzde 6 civarında bir büyüme ile kapanabilir. İlk yarıda büyüme yüzde 5’in üzerinde gerçekleşti. Temmuz-Eylül döneminde yıllık büyüme oranının yüzde 7 civarında çıkması şaşırtıcı olmaz. Çünkü güçlü bir baz etkisi söz konusu. Malum geçen yılı 15 Temmuz travması nedeniyle 3. çeyrekte ekonomi küçülmüştü. Ama aynı zamanda hükümet önümüzdeki üç yılda da GSYH artışlarının yüzde 5,5 düzeyinde olmasını hedefliyor. Bu abartılı bir hedef olmasa bile tutturulması bana göre oldukça zor. 2017’nin yüksek büyümesi önemli ölçüde bol kepçe dağıtılan teşvikler sayesinde gerçekleşiyor. Örneğin devlet garantisi ile 200 milyarı aşan kredi dağıtıldı, dayanıklı tüketim mallarında ÖTV destekleri verildi. Ancak bu destekler ve genel olarak kamu harcamalarında gaza basılması bütçe açığını yükseltmeye başladı. Açıklanan programda kamuda frene basılacağı açıkça belirtiliyor. Bu koşullarda yüzde 5,5 hedefi gerçekçi durmuyor. Halen yüzde 10’larda seyreden işsizlik oranının da yüzde 5,5 büyüme ile 2019’da yüzde 9,9’a düşmesi hedeflenmiş. Büyme oranı ile tutarlı ama siyaseten yeterli başarı değil. Büyüme düşük kalırsa işsizlik azalmayacak demektir.

Peki sizin tahmininiz nedir?

Büyük bir iç ya da dış şok olmadığı sürece ekonomik kriz beklemiyorum ama GSYH artışlarının da daha düşük kalmasını bekliyorum. Türkiye ekonomisinin düşük verimlilik artışı, ileri teknoloji yetersizliği gibi yapısal zaafları var. Üstüne bir de demokrasi ve hukuk devletinden uzaklaşması sonucu Batı Avrupa ile yaşadığı sorunlar eklendi. Doğrudan yabancı sermaye girişleri düşüşte. Mali disiplinde ipin ucunu kaçırmamak için kamu harcamalarında frene basılıyor. Konut kesiminde ciddi stok birikimi oluştu. Başlamış inşaatlar zorunlu olarak devam ediyor ama konutçular yeni projelere girmekten kaçınıyorlar. Bu koşullarda önümüzdeki yıllarda büyümenin yüzde 5’in altında kalmasını bekliyorum. Yüzde 4 civarı bir büyüme şaşırtıcı olmaz. Bir bakıma düşük sayılmaz. Ancak sorun işsizlikte. Güçlü işgücü artışları bağlamında bu düzeyde bir büyüme ile işsizlikte öngörülen ılımlı azalmanın dahi gerçekleşmesi mümkün olmaz. Özellikle gençler arasında işsizlik son bir yılda çok yüksek düzeylere ulaştı. Bu bir saatli bomba. Yüzde 4 civarı büyüme bu bombanın saatini durdurmaya yetmez.

Ekonomide kış kapıya dayandı

'ENFLASYONUN YÜZDE 5'E DÜŞECEĞİNE EKONOMİ YÖNETİMİ DE İNANMIYOR'

Enflasyon hedefi inandırıcı değil dediniz. Ne olacak bu enflasyonun hali?

Programda halen yüzde 11’in üzerinde seyreden TÜFE oranının bu yıl sonunda yüzde 9,5’e gerilemesi bekleniyor. Kasımdan itibaren baz etkisiyle yıllık enflasyonda düşüş mümkün. Ama ne kadar? Sanırım yüzde 10 civarına geriler. Önemli olan sonrası. Hükümet üç yıl içinde adım adım yüzde 5’e düşürüleceğini söylüyor. Buna inanan kimse kalmadığı gibi ekonomi yönetiminin de inandığını hiç sanmıyorum. Ama yıllık enflasyon hedefleri Merkez Bankası ile beraber yüzde 5 olarak saptanmış durumda. Öngörülen enflasyonda resmi enflasyon hedefi ile uyumlu olmak zorunda. Enflasyon hedeflemesi rejiminde başka türlü olamaz. Gerçi sıkı para politikasının devam ettirileceği, bozulmaya yüz tutan kamu kesimi açıklarının düşürüleceği, baş ağrısı gıda fiyatlarını dizginlemek için tarım ürünleri dağıtım zincirlerinde çeşitli yapısal önlemlerin (yeni hal yasası gibi) alınacağı ve yüksek faiz politikası sayesinde döviz kurunun kontrol altında tutulacağı programda sürekli vurgulanıyor. Ancak bir türlü tutturulamayan hedeflerin sonucu olarak giderek katılaşan enflasyonun büyümeden de ödün verilmesi gereken noktaya geldiğinden hiç söz edilmiyor. Bu katılaşma ilan hedeflerin sürekli ıskalanmasının bir sonucu. Hedeflere kimse inanmıyor. Dahası, iktidarın en tepesinde sürekli yüksek faizlerden şikâyet edilirken sıkı para politikasının seçimler yaklaştıkça nasıl sürdürüleceği de ayrı bir muamma. Bana sorarsanız enflasyonun alıp başını gitmesi yüksek faizlerle engellenir. Aksi çok daha pahalıya mal olur. Ama bırakın yüzde 5’i enflasyonun yüzde 7’ye bile düşmesi bu koşullarda olanaksız. Seçim yılına en iyi ihtimalle yüzde 9 civarında bir enflasyonla ve yüksek faizlerle girilir.

Kritik seçimlerin arifesinde yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının başlıca baş ağrılarından biri olmaya aday.

Türkiye’de para politikaları Ocak 2017 değişti. Merkez Bankası, 2017- 13 Ocak ta örtülü politika faiz uygulamasına geçti. Neden açıklar mısınız?

“Örtülü” deyimi izlenen faiz politikasını ifade etmek için ne kadar doğru emin değilim. Belki “mahcup ve siyaseten savunulabilir” faiz politikası diyebiliriz. Herkesin malumu. Cumhurbaşkanıne uzun zamandır faizlerin çok yüksek olduğunu bu faizlerle yatırım yapılmayacağından şikayet ediyor ve Merkez Bankası’nın faizleri esaslı bir şekilde indirmesi gerektiğini söylüyor. “Ama enflasyon da yüksek” diyebilirsiniz. Bu itirazın cevabı hazır: Sayın Cumhurbaşkanı yüksek faizin yüksek enflasyondan kaynaklandığını savunuyor. Bu siyasal baskının altına kalan Merkez Bankası kritik dönemlerde faiz artırımında gecikti. Geçen sonbaharda döviz kuru hızla artmaya başladığında örneğin geç kaldı. Kur yılbaşında patlama noktasına gelince yüksek faiz artışı da artık kaçınılmaz hale geldi. İşte bu nokta da TCMB, merkez bankalarının para politikalarında kullandıkları haftalık repo faizini (“politika faizi” olarak adlandırılan) arttırmak yerine bir gecelik faiz oranını arttırma kararı aldı. Ne var ki bu faizi değiştirme kararı ayda bir yapılan Para Politikası Kurulu’nda yapılabildiğinden ve artışlar siyasal tepkiden çekinildiğinden yetersiz kaldığından kuru kontrol etmek mümkün olmadı. Bunun üzerine TCMB yeni bir icatta bulundu.