‘Pozitif ayrımcılık' geri kalmışlığın gösterenidir’

Sosyal psikoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Melek Göregenli, “Pozitif Ayrımcılık” tanımlamasını doğru bulmadığını, kavramın en baştan İngilizceden doğru Türkçeleştirilmediğine dikkat çekerek “Destekleyici eylemler” tanımını kullanıyor. Psikiyatrist Agah Aydın kavramı “Biri size merhamet ediyorsa, hoşgörü gösteriyorsa havalı terimlerle söylersek biri size pozitif ayrımcılık yapıyorsa eninde sonunda kendi iktidarını yaratır” sözleriyle anlatıyor.

Abone ol

DUVAR“Pozitif ayrımcılık” bunca yıldır yok sayılan grupların tarihsel bir rövanşı olarak sosyal hayatın içinde çoktandır yerini aldı. Diğer taraftan çoğu zaman “jest” gibi konumlandığı için bir anlam ifade edip etmediği tartışma konusu. Misal siyasi partilerdeki “kota sistemi” bu anlamıyla hep manidar gelir. Yani en nihayetinde sıradan bir durumun hayata geçmesi için yazılı bir kurala ihtiyaç duyuluyor.

Haksızlığa uğramış, sözü sıkça kesilmiş gruplara karşı duyarlılığın gösterilmesinin -hatta bazen abartılı biçimde- erdemli bir davranışa, demokratik bir “imaja” işaret ettiği camialarda “pozitif ayrımcılık” etkin bir mekanizma. Fakat bu kavramın sorgulanamaz olduğu anlamına gelmiyor.

Kadınlara, azınlıklara bilumum tüm ötekilere gösterilen “Pozitif ayrımcılık” kavramını konuştuk.

'AYRIMCILIĞIN OLUMLUSU OLAMAZ'

Melek Göregenli

Sosyal psikoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Melek Göregenli öncelikle “Pozitif Ayrımcılık” tanımlamasını doğru bulmadığını, kavramın en baştan İngilizce’den doğru Türkçeleştirilmediğine dikkat çekiyor:

“Kavramın İngilizce karşılığı ‘Destekleyici-olumlu eylemlerdir’; ayrımcılık (discrimination) sözcüğü yoktur. Türkçede kullanıldığı haliyle ayrımcılığın olumlu olanı varmış gibi bir anlam çıkıyor; ayrımcılığın olumlusu olamaz. Ayrımcılığa uğrayan grupların yaşadığı eşitsizliklerin sonucunda ortaya çıkan adaletsizlikleri gidermek için, onları geçici olarak destekleyen özel çabalarla temsilde adalet kısmen sağlanabilir. Ayrımcılığı yaratan hiyerarşik sistem bütünüyle değişmedikçe ayrımcılık ortadan kalkmasa da kısmi iyileşmeler ortaya çıkabilir.”

"Örnek verirsek kadınlar toplumsal cinsiyet sisteminin, ataerkil sistemin yaşattığı eşitsizlikler yüzünden neredeyse insanlık tarihi boyunca ayrımcılığa uğradıkları ve siyasette eşit temsil hakları ellerinden alındığı için kota sistemi ortaya çıkmıştır. Kota sistemi, kadınların siyasete katılımını destekleyici bir eylemdir.”

Göregenli, “destekleyici eylemlerin”, çoğunluk-hakim grupların, ayrımcılığa uğrayan gruplara karşı önyargılarını kırabileceğini, azaltabileceğini, böyle bir katkısının da olabileceğini söylüyor:

“Devlet kademelerinde dine dayalı ayrımcılık nedeniyle Sünni Müslüman bir egemenlik anlayışı olduğu için kimi grupların devletin üst kademelerinde ve bazı kritik kurumlarda olmadığını biliyoruz. Ermeni ya da Yahudilerin ya da başka dini azınlıkların bu kademelerde görevlendirilmesi bir ‘destekleyici eylem’ olarak düşünülebilir. Bunun şöyle olumlu sonuçları olabilir. Çoğunluk gruplarının bu gruplara önyargıları azalabilir. ‘Kadınlar iyi yönetici olamazlar’, ‘Kürtler şunu yapamazlar’ ‘Ermeniler, Yahudiler güvenilmezdir’ vb., ayrımcılıkla birlikte gelişen önyargılar ve yanlış inançlar azalabilir. Bu insanlar bu görevlere getirildiğinde başarılı olmak zorunda değiller ama en az hakim gruplara mensup kişiler kadar görevlerini yapabildikleri görüldüğünde önyargılar azalır. Dolayısıyla ‘destekleyici eylemlerin’, gruplar arası ilişkileri daha önyargısız dolayısıyla olumlu hale getirme gibi bir işlevi de olabilir, olmalı.”

‘POZİTİF AYRIMCILIK, BAŞLADIĞINIZ NOKTAYA GERİ DÖNMENİZ DEMEKTİR’

Agah Aydın

Psikiyatrist Agah Aydın, öncelikle bahsi geçen kavramın bir geri kalmışlık göstereni olduğunu söylüyor ve şöyle açıklıyor:

“21. yüzyıl olmakla övünüldüğü bir zamanda bunun yapılmasının zorunluğu olduğunu görmemiz bu toplumun ne kadar kirlendiğinin, çürüdüğünün, geri kalmışlığının göstereni. Bunu ortadan kaldırmak ise gerçeği görmemek anlamına geliyor. Freud üzerinden düşünürsek; baktığımız değil bakmadığımız yer üzerine kurulan bir varlığız. Görmekten kendimizi men ettiğimiz şey üzerine kurgulanıyoruz. Dolayısıyla bizi de o yönetmeye başlıyor. Örneğin bir kadının, bir erkeğin de bakıp görmek istemediği şey karşısındakinin cinsel organıdır. Sonrasında bu kurgu bizi yönetmeye başlıyor. ‘Döviz kurunun, vaka sayısının ne olduğuna bakmam’ dediğinizde hayatınızı bakmadığınız döviz kuru yönlendirir, salgın hastalığı bakmadığınız vaka sayısı yönlendirir. Pozitif ayrımcılık toplumun geri kalmışlığının gösterenidir ama bunu ortadan kaldırmak da bakmamaya çalışmaktır. Mecburuz buna. Diğer taraftan pozitif ayrımcılık onur kırıcı bir şeydir. Etimolojik olarak geriye gidersek; hoşgörü kültürüne kadar gider. Hoşgörü nedir? Kendilerini üstün gören bir grubun kendilerini zayıf ve yoksun gören bir grubu kayırması demektir. Aslında pozitif ayrımcılık bizim gibi bir topluma çok uygun bir yaklaşım. Avrupa bizim elimize su bile dökemez bu konuda. Biri size merhamet ediyorsa, hoşgörü gösteriyorsa, havalı terimlerle söylersek biri size pozitif ayrımcılık gösteriyorsa eninde sonunda kendi iktidarını yaratır. Dolayısıyla başladığınız noktaya geri dönmeniz anlamına gelir.”

‘POZİTİF AYRIMCILIK UYGULANAN GRUP İŞİN ASLINDA GERİ KALMAYA DEVAM EDİYOR’

Metin Sefa Uysal

Sosyal Psikolog Mete Sefa Uysal ise pozitif ayrımcılığa bir yöntem olarak iktidar mekanizmalarının başvurduğunun altını çizerek anlatıyor:

“Bazı gruplar hiçbir çaba sarf etmeden bir takım ayrıcalıklara sahip olarak başlıyor hayata. Pozitif ayrımcılık bu anlamda tarihsel sürecin bir sonucu. Aslında olumlu anlamda bir ayrımcılık söz konusu değil. Sözde verilen haklar aslında bir hak iadesi falan da değil. Zaten geride olan bir gruba daha hakkaniyetli olma imkanı sağlayan şeylerden bahsediyoruz. ‘Pozitif ayrımcılık’ yapısal değişiklikle gelmediği için pozitif ayrımcılık uygulanan grup işin aslında geri kalmaya devam ediyor. İktidar mekanizmaları bu gruplara mücadele edebileceği bir araç sunmuş oluyor. Çünkü alttan feminist hareket, etnik mücadeleler yükseliyor. Bunları kompanse (telafi) etmesi gerekiyor. Pozitif ayrımcılığa karşı değilim elbette ama haklar yapısal bir dönüşümle, imtiyazların ortadan kalkması ya da eşitlenmesi sonucu gelmeli ama maalesef öyle değil.”