Polis Osman'a ikinci ihraç: İnsanı yaralıyor...

Osman, cinsel yöneliminden dolayı polislikten ihraç edildi, dava açtı, kazandı. Ancak 3 yıl polislik yaptıktan Danıştay bu kararı bozdu. “Devrelerim arasında sınava girdim, kazandım, sağlık şartlarını geçtim ve bu ülkede polis oldum. Ben lütuf değil, hakkımı istiyorum” diyen polis memuru, görevine dönmek için mücadelede kararlı olduğunu anlattı.

Abone ol

Çiçek Tahaoğlu

DUVAR - Gerçek adı, talebi üzerine bizde saklı olan Osman, Türkiye’de eşcinsel olduğu için meslekten uzaklaştırılan polis memurlarından biri. Yıllar önce usulsüz telefon dinlemeleri sonucu cinsel yöneliminin öğrenilmesiyle bir gece yarısı hakaret ve küfürler eşliğinde ifadesi alınarak disipline sevk edildi ve 2013’te İçişleri Bakanlığı’nca cinsel yönelimi nedeniyle, “yüz kızartıcı suç işlediği” söylenerek ihraç edildi.

Bu suç tanımını kabullenmeyen polis memuru Osman, İdare Mahkemesi’ne meslekten ihracına yönelik kararın yürütmesinin durdurulması için dava açtı ve kazandı. Son üç yıldır da polislik yapmaya devam ediyordu. Ancak birkaç ay önce Danıştay, Devlet Memurları Kanunu’nun “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak (657 sayılı kanun 125/E-g)” maddesini hatırlatarak yerel mahkeme kararını bozdu. Danıştay’ın kararında, polis memuru Osman’ın daha önce verdiği ifadenin “samimi bir itiraf niteliğinde olduğu”, davranışlarının devlet memuruna yakışmadığı gibi ifadelere de yer verildi.

682 SAYILI KHK İLE EMNİYET, JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK PERSONELİNE EŞCİNSELLİK YASAĞI

Kararı yorumlayan avukat Fırat Söyle, Devlet Memurları Kanunu’nda eşcinselliğe ilişkin açık ya da kapalı bir ibare olmadığının altını çizdi ve “Hırsızlık, rüşvet vs gibi suçlar aslında yüz kızartıcı suç olmasına rağmen, idareciler eşcinsel olma halini de buna sokmaya çalışıyor, bu şekilde işlem yapıyor” dedi.

Avukat Söyle, polis memuru Osman’ın OHAL öncesinde ihraç edildiğini ve bu nedenle Devlet Memurları Kanunu’na göre işlem yapıldığını söylerken, Ocak 2017’de yayınlanan 682 sayılı KHK ile tüm Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik personelini kapsayan bir “eşcinsellik yasağı” geldiğini ve bunun iptali için de talepte bulunduklarını belirtti: “Şimdiye kadar sadece Askeri Ceza Kanunu’nda yer alan ‘bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunmak ya da bu fiili kendine rızasıyla yaptırmak’ ifadesi KHK ile tüm Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik personelini kapsayacak şekilde genişletildi. Bu KHK’nın kanunlaşmasıyla, eşcinsellik daha açık ve net bir şekilde ‘gayri tabii ve doğal olmayan’ bir duruma sokuldu. Artık eşcinsellere meslekten çıkarma cezası veriliyor ve Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik’ten atılan personel, devletin diğer kurumlarında da işe alınmıyor. Bu maddenin (7068 sayılı kanun 8/6-cc) Anayasa’nın 2., 10., 13. ve 20. Maddeleri ile AİHS’in 8 ve 14. Maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi talebinde bulunduk.”

Şimdi Osman mesleğine geri dönmek için ikinci kez hukuk mücadelesine başladı. Avukatlarıyla Danıştay’a karar düzeltme talebinde bulundu. Önümüzdeki günlerde karar çıkacak. Bu röportaj için buluştuğumuzda Osman, “Yaşadığım zulmü kamuoyuna duyuruyorum, gerisi insanların takdiridir” diyor. Performans notlarının çok yüksek olduğunu, “polislik yapmasında sakınca yoktur” raporu bulunduğunu ve 2013’te hakkındaki disiplin soruşturmasını başlatan ve ihracına karar verenlerin şu an FETÖ suçlamasıyla tutuklu olduklarını belirtip ekliyor, “Bu ülkede vatanını, milletini seven insanlar sırf cinsel yöneliminden dolayı neden kamu kurumunda görev yapamıyor? Umarım bu yanlışlarından bir an önce dönerler ve beni çok sevdiğim mesleğime kavuştururlar."

Şimdi söz Osman’da.

Ne zaman ve nasıl öğrendiniz tekrar ihraç edildiğinizi?

Birkaç ay önce işe gittim. Personel Bilgi Sistemi diye bir sistemimiz var, oraya girdim, mahkeme kararıyla meslekten ihraç edildiğimi gördüm ve şoke oldum.

Peki işe iadeyi kazanıp çalışmaya başladıktan sonra yaptığınız işi anlatabilir misiniz?

Dışarıda ekiplerde çalışıyordum. İşte anons geliyor, biz anonsa gidiyoruz, vatandaşın işini halledip tekrar görevimize devam ediyoruz. İstanbul’da çalışıyordum. Çok güzel bir çalışma ortamım vardı. Arkadaşlarımla iyi anlaşıyordum. Ekip şefiydim.

Karakoldaki diğer polisler sizin ihraç edilip geri döndüğünüzü biliyor muydu?

Biliyorlardı ama ihraç gerekçesini bilmiyorlardı. Şaşırıyorlardı, “senin gibi bir insanın başına neden böyle bir şey geldi” diyorlardı. Daha sonra, yani birkaç ay önce ihraç edildiğimde çalışma arkadaşlarım aradılar, “Biz senin her zaman yanındayız. Sen bizim her zaman şefimizsin. Artık 2000’li yıllarda yaşıyoruz, böyle bir sebeple bir insanın ihraç edilmesi çok acı bir şey” dediler.

Yani bu sefer ihraç gerekçesini de mi öğrenmişler?

Evet, gerekçeyi de duymuşlar. Biri karakolda söylemiş.

İhracın ardından döndüğünüz karakolda cinsel yöneliminizle ilgili açık değildiniz. Tekrar ihraç edilmenizle, iş arkadaşlarına da açılmış oldunuz, öyle mi?

Evet. Kararı öğrendikten sonra beni arayıp aralarında para toplayıp göndermek istediklerini, görüşmek istediklerini söylediler, kendimi yalnız hissetmemem için ellerinden geleni yaptılar. Onlarla hâlâ görüşüyorum, hepsi olumlu bir karar çıkmasını ve aralarına dönmemi bekliyor. Hatta bir arkadaşım bana, “Ben yeni evlendim. Çocuğum yarın öbür gün asker ya da polis olmak istese ve eşcinsel olsa, olamayacak mı?” dedi.

Yaşadıklarınız, çalıştığınız karakoldaki polislerin de bakış açısını değiştirmiş gibi görünüyor.

Evet. Yani artık dünya değişti, bizim de değişime ayak uydurmamız gerek. Bizi ahlaksız olarak görüyorlar. Kimin ahlakı, neyin ahlakı?

Cinsel yönelimin polisliğe nasıl bir etkisi olabilir?

Bunun polisliğe etkisi olmadığını şöyle anlatayım:  Bize her yıl sonunda performans notu verilir. İşe iade hakkımı kazanıp polis olarak çalıştığım üç yıl boyunca bana verilen not en yüksek not olan “çok iyi” idi. Buradan işime yansıtıyor muyum, anlayabilirsiniz. Aslında işine yansıtacak bir durum da yok, biz uzaydan gelmedik. Biz de bu ülkenin insanıyız, vatanımızı, ülkemizin insanlarını çok seviyoruz. O üniformayı gururla taşıdım, gururla taşımaya da devam edeceğim. Bu mahkemeyi de yine kazanacağım.

Bundan 5.5 yıl önce buluştuğumuzda, yeni ihraç edildiğinizde de çok kararlıydınız ve davayı kazandınız. İşe iade kararı çıkana kadar neler yaptınız? Nasıl geçindiniz?

Çalıştım, özel sektörde çeşitli işler buldum. Kimseye muhtaç olmadım. Çalışan insana her zaman ekmek vardır, doyuracağımız bir karnımız zaten.

Mesleğinizi çok seviyorsunuz anlaşılan. Hep polis olmayı mı istemiştiniz?

İnsanlara yardımcı olmayı seviyorum. Ben her zaman problem çözme odaklı bir insandım. Polisin yanına kim gelir? Problemi olan insan gelir. 20 yaşımdan beri bu işi yapıyorum. Bir insanın problemini çözüp yüzündeki mutluluğu görmenin benim için önemi hiçbir şeyle kıyaslanamaz.

Bu kadar severek yaptığınız bir işten uzaklaştırılmak nasıl bir his?

Kabullenemiyorum, bazen bunu düşünmekten uyuyamıyorum. Çünkü gerçekten kabul edilmeyecek bir durum içerisindeyim. Devlet beni ötekileştiriyor. Keşke bir makine olsa da hakkımdaki bu kararı veren insanların vatan sevgisi ve iş ahlakıyla benimkini ölçüp kıyaslasalar, anlatabiliyor muyum...

Ama sevdiğiniz mesleği, eşcinselleri men eden ayrımcı bir yasa nedeniyle yapamıyorsunuz.

Evet, ben ayrımcılığa uğradım, mağdur edildim ama 15 Temmuz gecesi ülkem için sokağa çıktım. Bugün olsa yine çıkarım. Ortada bir darbe, bir girişim var. Ben de her vatandaşın yapması gerektiği gibi ülkemizi ve cumhuriyetimizi korumak için o gece sokağa çıktım.

O sırada polis olarak mı çalışıyordunuz?

Evet. Bize muhabere şubeden “bulunduğunuz birimlere gidin” diye mesaj geldi. Ben de en yakın polis merkezine gittim, ardından Vatan’a geldim. O gece bire bir çatışmalara girdik. Bu ülkede vatanını, milletini seven insanlar sırf cinsel yöneliminden dolayı neden kamu kurumunda görev yapamıyor? Son zamanlarda basında görüyoruz, rüşvet olayları, ekip otosunda tecavüz, uyuşturucu satıcılarıyla işbirliği yapan polisleri. Ben bunların hiçbirini yapmadım. Ben sadece insani duygularımla hareket ettim, sevdim ve bundan dolayı yargılandım. Daha dün Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini en geniş şekilde yaşadığını, kimsenin müdahale yetkisi olmadığını söylüyordu.

Şu an meslekten uzaklaştırılmanıza karşı ikinci kez mücadele veriyorsunuz, bu nasıl bir his?

İnsanı yaralıyor çünkü mesleğimi çok seviyorum. Bu ülke için her daim ölmeye hazırım. Benim gidecek başka bir vatanım yok. Ben kendi devrelerim arasında sınava girdim, kazandım, sağlık şartlarını geçtim ve bu ülkede polis oldum. Ama şu an Anayasa’nın eşitlik ilkesine tamamen aykırı bir durumun içindeyim. Polislik yapamamama sebep olacak bir şey olsaydı, eyvallah. Ama ben iki defa Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gittim, ikisinde de “polislik yapmasında sakınca yoktur” raporu aldım. Performans notlarım çok iyi ama mahkemenin verdiği karar ortada. Bu tip şeylerden mağdur olmaktan sıkıldım. Bunlar beni yıkar mı? Yıkmaz, ben güçlü bir adamım.

5 yıl önce tanıştığım Osman daha farklıydı. Şu anda karşımda özgüvenli mücadeleci, direngen bir Osman görüyorum. Siz de böyle mi hissediyorsunuz?

Yaşadığın şeyler seni güçlendiriyorsa doğru yoldasındır. Bu röportajı yapmamızın en büyük sebebi şu: Evet, biz küçük bir kitleyiz ama Hz. Ömer’in bir sözü vardır, “Zulme karşı yapacağınız bir şey yoksa, onu insanlara duyurun”. Ben kendime bunu şiar edindim. Yaşadığım zulmü kamuoyuna duyuruyorum, gerisi insanların takdiridir. Umarım bu yanlışlarından bir an önce dönerler ve beni çok sevdiğim mesleğime kavuştururlar. Bu bir lütuf değil aslında, ben hakkımı almadan ölmeyeceğim.

İlk ihraç edildiğinizde aktivizmle, sivil toplumla hiçbir ilişkiniz yoktu. Ama bu süreçte LGBTİ örgütleriyle tanıştınız. Bu süreç sizi bir aktiviste çevirdi diyebilir miyiz?

Evet, örgütlenmenin önemini gördüm. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Belki ben tek başıma mücadele veriyorum gibi görünüyor ama birçok aktivist var beni destekleyen.

2013’ten önce, yani ilk ihraçtan önce sizin de bir polis memuru olarak aktivistlerle ilgili ön yargılarınız var mıydı?

Polis ve aktivistler genellikle karşıt taraflardadır, siz ise bir çeşit kesişim noktasında duruyorsunuz. Doğrudur, polissen üstlerin ne emir verdiyse, emir kanuna uygun olduğu sürece uygulamak zorundasın.

Emirler her zaman kanuna uygun olmayabiliyor. Hazır sorularımı cevaplayan bir polis bulmuşken söylemeden geçemeyeceğim.

O zaman da yazılı emir istersiniz ve görevi yerine getirirsiniz. Kanunsuz emir verilemez, eğer verilirse de yerine getirilemez. 

Konuya dönecek olursak, polislerin aktivistlerden, gazetecilerden hoşlanmadıklarını, hatta nefret ettiklerini bakışlarından, beden dillerinden anlayabiliyoruz.

Evet çünkü çok kutuplaştırıldık.

Burada anlamaya çalıştığım şey, ihracınızdan sonraki mücadeleniz sırasında sivil toplum ve toplumsal hareketlerle ilgili fikriniz değişti mi?

Kesinlikle. Ben artık meseleye insan olarak bakıyorum. Irk, cinsiyet, cinsel yönelim vs. hiçbirinin önemi yok. İnsan, insan olsun. Zaten siyasetle de hiçbir alakam kalmadı, tamamen apolitik bir insan oldum.