Orta Çağ’da bir çatlak 'Prens'

BluTV'de yayınlanan 'Prens' dizisinde Giray Altınok yeteneklerini sergilemiş, hoş bir dünya resmetmiş. Hani iyi de etmiş. Bu kuraklıkta ferahlattı doğrusu!

Abone ol

BluTV'nin yerli komedisi 'Prens', geçtiğimiz haftalarda tüm sezonuyla yayınlandı. Bazı sahneleri sosyal medyada konuşulan dizi hayali bir Orta Çağ krallığı Bongolia'da geçiyor.

Giray Altınok diziyi kaleme alıp başrolde oynarken, yönetmen koltuğunda Mehmet İşbilen oturuyor. 'Prens'in bir diğer özelliği de oyuncuların doğrudan temas etmediği tüm yüzeylerin bilgisayarda üretilmesi. Bir anlamda mekandan ve stüdyodan tasarruf sağlayan bu teknoloji sanal üretim olarak anılıyor.

.

BU PRENS ÇAĞ AÇIP ÇAĞ KAPATMAZ

'Prens'i değerlendirmeye geçmeden konusunu aktaralım. Hayli mütevazı bir krallık olan ülkede olayların kahramanı prensimize isim verme zahmetine dahi katlanılmamış. O nice sonra kendine bir isim buluyor: Vahşi Kelebek.

Prens (Giray Altınok) olarak çağrılan hanedan üyesi dışında ağabeyi prens Thenio (Çağdaş Onur Öztürk), ağabeyinin eşi Anarkhia (Aslı Tandoğan), amcası Kalesh (Serdar Orçin), kız kardeşi Hasharia (Derya Pınar Ak), üvey annesi Sion (Ceyda Düvenci) ve babası Kral Thun (Hüseyin Avni Danyal) bulunuyor.

Kral Thun'un bir suikasta kurban gitmesiyle Orta Çağ'da kartlar yeniden karılıyor! Tahta kimin geçeceği tartışılırken düşmanlar harekete geçmekte gecikmiyor. Bir yandan Macarlar bir yandan Hasharia'ya aşk mektupları yazan Saksonya dükü. Kısacası Bongolia'yı hem iç hem dış siyasette sıcak günler bekliyor. Tabii sabahları erken uyandırılmaktan mustarip prensimiz bu yükü nasıl sırtlayacak, orası bilinmez.

ELİ YÜZÜ DÜZGÜN BİR KOMEDİ

'Prens', Giray Altınok'un hem senarist hem oyuncu olarak tüm maharetlerini sergilediği bir dizi olarak öne çıkıyor fakat bundan fazlası diyebiliriz. Disney'in yerli yapım alımını durdurduğu, bununla yetinmeyip birçok yerli içeriği kütüphanesinden kaldırdığı bir dönemde çevrimiçi platformların yayınladığı işler de tartışma konusu. Kaldı ki sorunun Disney'le sınırlı olmadığı, Netflix'in de tek tip yerli yapımlara yönelerek niteliği çoğu zaman ötelediği görülüyor. 'Prens' işte bu koşullarda eli yüzü düzgün bir komedi.

Dizi daha önce yürünmemiş yollardan yürümüyor, şapkadan tavşan çıkarmıyor fakat dönem taşlamasının izlerini iyi sürerek sağlam bir matematiği devreye sokuyor. Esprileri, konuyu ele alış biçimi; ciddiyet ile şakayı, dram ile güldürüyü doğru yerden ayırması Altınok'un dersine iyi çalıştığının kanıtı...

.

Dizide yan karakterlere ve olay örgüsüne baktığımızda bir zenginliğe değilse bile olgunluğa rastlıyoruz. Her ne kadar efemine karakter kolaycılığına kaçılsa ve eşcinsel ilişki göndermeleri dizide sululuk olarak kodlanıp homofobik bir çerçeveye sıkıştırılsa da yan karakterler türün ihtiyaçlarını karşılıyor. Doğrusu tüm karakterlerin bu hayali Orta Çağ ülkesinin gayriciddi atmosferine hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Anksiyete atağı tutan komutanı Larg, uyuklayıp duran bilgesi Larousse (bir dönem her iki evden birine giren ve genellikle vitrin süslemekten öteye geçemeyen ünlü ansiklopediye gönderme yapılıyor), arkadan iş çeviren amca Kalesh, birbirlerini yiyip bitirmeye ant içmiş eş dost akraba takımı dizinin lakayt çizgisini destekliyor. Yanı sıra elçi Sangu (Elçin Sangu'ya bir gönderme mi?) ve prensine bağlılığı göz yaşartan köle de bu ilişkiler ağına hareket katıyor.

'Prens' dizisinde öyle olaylar yaşanıyor, taraflar bir günde öyle değişiyor ki tutarlılık aramak samanlıkta iğne aramaktan zor! Başta prens olmak üzere her kahramanın eşref saatine göre farklı ruh hâllerine büründüğünü, bir gün ak dediğine öteki gün kara dediğini görüyoruz. Hele prensin değişimi takdire şayan! Köy meydanında insan astırmaktan keyif alan prens dizi baktıkça vatansevere dönüşüyor, dahası vicdanını uyandırıyor. Prensin duygusal bir derinlik kazanması dizinin devinimi açısından da önem taşıyor. Zira prens dönüştükçe dizi de çatışmaları görünür kılıyor. Krallık bir savaşa sürükleniyor ve entrikalar can alıcı bir boyut kazanıyor.

Buna karşın isimsiz prensin absürt davranışları, tekinsiz ve duygusal duruşu son sahneye dek korunuyor.

.

SENARYO VE OYUNCULUKLAR ÜZERİNE

Giray Altınok 'Güldür Güldür'de boy göstermeden önce sahneye sadakatini sürdürüyordu. Birçok BKM yapımı televizyon işinde rol alan Altınok yine 'Buyur Buradan Bak'tan sahne arkadaşı Kerem Özdoğan ile 'Var Bunlar'ı çekmişti. Birlikte yazıp yönettikleri TOD (eskiden beIN Connect) dizisinde absürt olaylar yorumlamışlardı. Özdoğan 'Prens'te elçi Sangu olarak çıkıyor karşımıza. Dizinin senaryosu ise bu kez tamamen Altınok'a ait ve oyuncu kendi dünyasını doludizgin anlatmış, fantastik mizahın hakkını vermiş. Esprileri bu dünyadan olsa da döneme bakışı yenilik taşımasa da 'Prens' için iyi bir senaryo çalışması diyebiliriz.

Altınok 'Güldür Güldür'de de dikkat çekiyordu ancak onu farklı kılan yüzünü iki dilde konuşturabilmesi. Donukluğuyla dramalara uygun düşerken ("İki Şafak Arasında" filminde böyle bir kompozisyon sergiliyordu) patlamalarıyla komediyi karşılıyor. Altınok'un efemine bir karakter canlandırması hem avantaj sağlıyor hem dezavantaja yol açıyor. Avantaj sağlıyor çünkü oyuncu sıradanı aşıp kendi rengini çalabiliyor. Dezavantajlı çünkü dizide basit komedi yapıldığına dair ön yargılara yol açıyor. Bu ön yargılarda haklılık payı da var şüphesiz. 'Prens' başka türlü çizilemez miydi? Çizilebilirdi elbette… Buna karşın Altınok'un güçlü bir oyunculuk sergilediği, karakterin altını doldurduğu, esrik taraflarını çok boyutlu yüzüyle ustaca dengelediği söylenebilir.

Altınok dışında kalan oyunculara roller neredeyse eşit dağıtılmış. Bu paylaşım, senaryonun başarı hanesine yazılabilir. Bir diğer başarı da oyuncuların sınırları dışına çıkmaya çalışmaması. Kimse daha fazla oynamıyor. Bu durum hem yönetmenin marifeti hem tekstin artısı. Esprilerin seyirciye geçmesi için oyunculardan "fazla katkı" istenmemiş, böylece sulu sahnelerin önüne geçilmiş. Altınok'un oyunculuk ve doğaçlama yeteneğinin, deneyiminin senaryoya nasıl yansıdığına iyi bir örnek.

Hasharia rolünde Derya Pınar Ak dikkat çekiyor. Anarkhia'da Aslı Tandoğan başarılı. Abartılı bir karakteri gemlemiş. Ceyda Düvenci, Çağdaş Onur Öztürk de iyiler. Yılmaz Gruda, Serdar Orçin ve Hüseyin Avni Danyal da tecrübelerini sergiliyorlar. Köle rolünde Canberk Gültekin de iyi.

.

Kerem Özdoğan'a ayrıca değinmekte fayda var. Havası Cihan Ercan ile Sarp Bozkurt'u andırıyor. Ancak kalın ses tonuyla andığımız oyunculardan farklı olarak yükselmelere, patlamalara başka bir frekanstan katılabiliyor. Ses tonu onu oyunda tutuyor. Beden dili ve sahneye yerleşimi de gelişkin. Özdoğan'ı daha fazla dizide görsek fena olmaz! Ve umarız ki yaz dizilerine esas kızın ya da oğlanın yanındaki zevzek kadrosundan girmez.

**

'Prens' için sözü noktalarken dijital platformlardaki yerli işlerimizin çıtasını aştığını, eli yüzü düzgün sınıfına girdiğini not etmeliyiz. BluTV’nin senaryo seçimindeki başarısı da öne çıkıyor. Yapımların bilhassa güldürülerinin maliyeti göz önüne alındığında amiyane tabirle tam bir fiyat performans stratejisi izlendiği görülmekte. 'Prens' de sanal üretim teknolojisiyle ucuza mal edilen diğer yandan hem oyunculuk hem senaryo bakımından ekonomik ve sonuca yönelik bir komedi dizisi. Giray Altınok yeteneklerini sergilemiş, hoş bir dünya resmetmiş. Hani iyi de etmiş. Bu kuraklıkta ferahlattı doğrusu!