Önce KHK ile ihraç edildi, sonrasında açtığı kitapçı kapanıyor

Kocaeli Üniversitesi'nde araştırma görevlisiyken 'Barış İçin Akademisyenler Bildirisi'ne imza atan Adem Yeşilyurt, KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Geçtiğimiz Haziran ayında bir sahaf dükkânı açan Yeşilyurt, şimdi burayı kapatmak zorunda kaldı. Yaşadıklarının ardından “Hayat biriktirdiğimiz hikâyelerin bir toplamı, bir hikâye daha katmış oldum hayatıma. Bir sene önce hiç düşünmezdim bu olacakları. Üzgün değilim," diyor Yeşilyurt.

Abone ol

DUVAR - Kocaeli Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olan Adem Yeşilyurt, 1 Eylül 2016'da yayımlanan 672 numaralı KHK ile önce Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kaldırıldığı için iş güvencesinden olduğunu, sonra da ihraç edildiğini öğrendi. Aynı üniversitede, onunla birlikte, 'Barış İçin Akademisyenler' bildirisine imza atan toplam 19 kişi ihraç edildi.

“O gün e-postalarıma bakarken iki tane imza kampanyası gelmişti. Biri, ODTÜ'ye bisiklet yolu kampanyası, biri de Barış İçin Akademisyenler imza kampanyası,” diye anlatmaya başlıyor Adem Yeşilyurt ve devam ediyor: “İkisini de imzaladım. Bir tarafta çocuklar ölürken normal hayatıma devam edemiyordum ve bir faydası olacaksa bu imzayı atmak istedim. Ne imzayı atarken ne de sonrasında bunları yaşayacağımı hiç düşünmemiştim. Keşke bir sonuca ulaşsaydı, fiiliyatta etkili olmadı o imzalar.”

Yaptığı bu “eylemin” bedeli, yıllarca uğraşarak elde ettiği akademisyenlik hakkının ülke sınırları içerisinde elinden alınmasıyla noktalanıyor. Yeşilyurt ve diğer tüm ihraç edilen insanlar, herhangi bir kamu görevine giremediği gibi özel sektörde de bu “damga” nedeniyle iş bulmakta zorlanıyorlar. Geriye tek bir seçenek kalıyor: Kendi imkânlarıyla yapacakları kişisel girişimler.

SOSYAL MEDYADA KAPANIŞ DUYURUSU

Adem Yeşilyurt, böyle bir girişimle “Sofa Kitap” isimli bir sahaf dükkânı açtı. Fakat açıldığının altıncı ayında sosyal medyada şöyle bir paylaşım yaptı: “Hayat bazen çok hızlı akıyor, daha 6 ay evvel çıktığımız Sofa Kitap macerasının sonuna gelmek zorunda kaldık. Hem yeteri kadar ilgilenemediğimiz, hem de maddi olarak bir getirisi olmadığı için 25 Kasım itibariyle sahafımızı kapatıyoruz. Bu süreçte elimizdeki kitapları toplu olarak satmak yerine asıl okuyuculara ulaşması için bir kampanya yapmaya karar verdik. Bugünden itibaren elimizdeki tüm ikinci el kitapları 5 liradan, imzalı/nadir/yeni kitapları ise 10 liradan satışa sunuyoruz. Bu kampanya sadece 15 gün geçerli olacağı için elinizi çabuk tutun derim.”

Sosyal medyada yapılan duyuru "etkisini" gösterdi...

AKADEMİSYEN OLMAYA ÖĞRENCİYKEN KARAR VERDİ

Önce işinden, şimdi de açtığı iş yerinden olan Adem Yeşilyurt'un hikâyesi 13 Kasım 1987'de Şanlıurfa Siverek'te başlıyor. “Asker çocuğuyum, o yüzden Siverek doğumluyum, aslen Kırıkkaleliyim,” diyen Yeşilyurt “liseyi İstanbul'da bitirdim, Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi. ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünü kazandım 2005'te. 2010 yılında oradan mezun oldum. Ama üçüncü, dördüncü sınıfta yüksek lisans, doktora yapıp akademik yolda ilerlemeye karar verdim. Ona göre hazırladım kendimi, çalıştım. Daha okulu bitirmeden TÜBİTAK bursu aldım dördüncü sınıfta. Okulu bitirir bitirmez Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisansa başladım.”

'ASİSTANLIK ÇOK ULAŞILAMAZ BİR ŞEYDİ O ZAMANLAR'

İstanbul'a gelen Yeşilyurt bir yandan da asistanlık kadrosu ilanlarını takip ediyor: “Üç ay sonra bitirdiğim bölüm, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, bir sınav açtı. Kendi kendime 'daha çömezim, beni mi alacaklar' diye düşündüm ama sınav tecrübesi olur diye de gittim. Yazılı sınavım çok iyi geçince seçilecek iki kişiden biri de ben oldum. Tabii hemen Boğaziçi'ni bırakıp yeniden Ankara'ya taşındım. Asistanlıkla birlikte bu kez ODTÜ'de yüksek lisansa yeniden başladım. Orası benim için en iyi yerdi, asistanlık çok ulaşılmaz bir şeydi o zamanlar benim için.”

Akademik kadrolarda iki durum var: 33/a ya da 50/d. Bunlardan ilki, görece iş güvencesi olan kalıcı kadro tipi. 50/d ise, sözleşmeli kadro; yani güvencesiz. ODTÜ de uzun zamandır asistan alımlarını 50/d ile yapan bir okul. Dolayısıyla Adem Yeşilyurt da bu kadro ile başlıyor asistanlığa: “Başladığımız yıllarda duyuyorduk kadro sıkıntısı filan olduğunu ama çok ayrıntısını bilmiyorduk. Girdikten sonra iyice öğrendim, 50/d kadrosundaydım; bu güvencesiz kadro. O yüzden ODTÜ'de bir geleceğim yoktu. Bu arada bir yıllığına İngiltere'ye gittim. Jean Monnet bursuyla Londra'daki Brunel Üniversitesi'nde araştırmalar yaptım ve yüksek lisansımı tamamladım. 2014 Şubat'ta doktoraya başladım. Yine ODTÜ’de asistanlığa devam ediyordum ve siyaset biliminde doktora yapıyordum. ODTÜ'nün bir prensibi var; kendisinin yüksek lisans veya doktora yaptırdığı öğrenciyi öğretim üyesi kadrosuna almıyor. Yurtdışı deneyimi istiyor.

Hem kadro durumumdaki güvencesiz hal, hem de 2014 Ağustos ayında evlenmem ve eşimin İstanbul'da yaşaması nedeniyle başka alternatifler aradım ve ÖYP'ye başvurdum. O zamanlar görece daha sosyal demokrat bir ortamı, iyi akademisyenleri olan Kocaeli Üniversitesi'nde göreve başladım. Orada Kasım 2014'ten 1 Eylül 2016'ya kadar çalıştım. 1 Eylül 2016 gecesi de KHK ile ihraç edildiğimi öğrendim.”

Adem Yeşilyurt

AYNI KHK İLE ÖNCE ÖYP, SONRA DA İHRAÇ KARARI

İhraç edildiğini evde öğrenen Adem Yeşilyurt, o geceyi şöyle anlatıyor: "O gece yayımlanan KHK, haber sitelerine ve sosyal medyaya 'ÖYP kaldırıldı' şeklinde düştü. Ben ve diğer ÖYP'liler 50/d kadrosuna alınmıştık. Bir saat filan eşime 'niye ODTÜ'yü bırakıp geldim ki' diye hayıflandım hatta. Çünkü aynı pozisyona düşmüştüm. Bir yandan da kanunun aslını okumak istiyorum, 'kamu yönetimci' olunca ne yazdığını merak ediyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde Resmi Gazete'nin sitesine ulaşabildim. Yüzlerce sayfa madde var. Bir baktım, üniversiteden ihraçlar kısmı da var. İlk önce ODTÜ'ye baktım; halen oradaki doktoram sürdüğü ve birkaç yılımı orada geçirdiğim için kendimi ODTÜ'lü hissediyorum. Orada kimse yok. Hemen Kocaeli Üniversitesi'ne baktım, bir tanıdık var mı diye. İlk sırada kendi ismimi gördüm, alfabetik sıralama yapmışlar. Şok oldum. Bakıyorum, ÖYP'den geçirilenler mi diye kontrol ediyorum ama yok, ihraç listesi diyor. İnanamadım. Yaklaşık 45 kişi ihraç edilmiş, bunun 19'u Barış İçin Akademisyenler. Hepimiz ihraç edilmişiz. ÖYP'den 50/d'ye geçirildiğimi öğrendiğim KHK ile 2 saat sonra da ihraç edildiğimi öğrendim.”

'ÖĞRENCİLERİMİZİ VE BU KENTİ TERK ETMİYORUZ'

Kocaeli Üniversitesi'nde imzacı akademisyenler, bunun sonucunda gözaltına alınan ilk akademisyenler olmuştu aynı zamanda. Bu yüzden kendi aralarındaki dayanışma daha erken başladı. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi'nde öğretim üyesi olan Güven Bakırezer, yaşadıkları ihraç sonrası toplandıkları sırada meslektaşlarına şunu söyler: “Kocaeli Üniversitesi'nin, Kocaeli'de özel bir yeri vardır. Şehrin tek üniversitesi. Devlet üniversitesi. Ve hep demokrat kişiliği olan bir yer. Bizim bu kenti terk etmememiz lazım. Öğrencilerimizi burada bırakamayız. Hiçbirimiz buralı değiliz, meslek icabı burada yaşıyoruz. Ama öğrencilerimizi ve bu kenti terk etmiyoruz.”

İLK 'DAYANIŞMA AKADEMİSİ' KURULDU

“Zaten 2 gün sonra bu sloganla bir afiş yaptırdık. 28 Eylül Çarşamba akşamı Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği'nde (KYÖD) Kocaeli Dayanışma Akademisi’nin açılış şölenini yaptık,” diyor Adem Yeşilyurt, “O andan itibaren bir yıl boyunca her çarşamba Kocaeli Eğitim-Sen binasında kamuya açık bir şekilde seminerler düzenledik. Bunun yanında başka etkinlikler de yaptık ama bu çarşamba seminerleri istikrarlı bir şekilde devam etti. Yaz döneminden sonra bu yıl da 4 Ekim'de aynı şekilde açılışı yaptık. Her çarşamba hâlâ oradayız.” Bunun sonucunda ilk 'Dayanışma Akademisi' de ortaya çıkmış oluyor. “İlk başta kendimi yalnız hissettim,” diyen Yeşilyurt, “ama benimle birlikte ihraç edilen hocalarım çok yardımcı oldu. Bir süre sonra üniversitedeki angaryalardan kurtulmanın hafifliğine eriştim ve dayanışma beni hayata bağladı.” diye ekliyor.

'SOFA KİTAP, İLK BAŞTA BENİ HAYATA BAĞLADI'

Sofa Kitap fikri de artık Dayanışma Akademisi'nin rayına oturduğu, hatta yaz dönemi için ara vereceği tarih yaklaşmaya yakın gelişmiş Yeşilyurt'un aklında: “Birkaç ay geçtiğinde bu alanda kendime gelir getirebilecek bir şey yapabilir miyim gibi düşünürken bu alanı kiraladım ve sahaflığa başladım. Burası yine Kocaeli Üniversitesi'nden Gül Köksal ve Aslı Kayhan'ın kullandığı bir çalışma alanıydı. Ben de zamanla okumak, araştırmak ve üretmek için böyle bir yere ihtiyaç duydum. Bu isimlere ben ve İTÜ'lü bir arkadaşımız daha katıldı ve Şubat ayından beri ortak olarak kullanmaya başladık.”

“Burası zaten 'sofa' diye biliniyordu,” diyen Adem Yeşilyurt devam ediyor: “Birlikte çalışırken de kendimize 'Sofa kolektif' diyorduk. Ben de o yüzden Sofa Kitap ismini verdim. Mayıs başında kitap toplamaya, rafları ayarlamaya başladım ve 18 Haziran'da da 'resmi' açılışı gerçekleştirdik. Burayı açtığımda hayata bağlayan şey oldu benim için. Çünkü 3 ay boyunca Dayanışma Akademisi seminerlerine ara vermiştik. Burayla uğraştım, kitaplarla uğraştım.

“Ama işler iyi gitmedi. Burası ara sokakta bir binanın giriş katı. Çarşı kısmında değil. Bilenin geldiği bir yer. Aslında böyle olmasını da istiyordum. Çok kalabalık olmasın ki ben de gelip burada kitabımı okuyayım, çalışayım, yazayım. Ama işin bir de anlamadığım ticari yönü vardı. Çeviremedim. Tutmadı. Tabii bu arada ben yazın üniversite sınavına girdim ve Galatasaray Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandım. Sırf Fransızca öğrenmek adına. Ders programı yoğun olduğu için de burayla ilgilenememeye başlamıştım. Ve tüm bunların ardından kapatma kararı aldım.”

Sofa Kitap'a gösterilen ilgi biraz geç kaldı...

'GÜNDE 2-3 KİŞİ GELSE KAPATMAZDIM'

Bu kararı alınca, sosyal medyada bir paylaşım yapıyor Adem Yeşilyurt: “O paylaşım aldı gitti işte. Açıldığımızda da paylaşımlar yapmıştık ama onlar ilgi çekmemişti. Sosyal medyanın bu kadar etkili olduğunu bilmiyordum. Açıkçası günde 2-3 kişi gelseydi buraya, kapatmazdım. Ama çoğunlukla kimse gelmiyordu. O paylaşımın etkisiyle bir ayda gelmeyecek insan, bir günde geldi. 25 Kasım'a kadar devam edecek böyle. Daha açılmamış koliler de var. Tüm ikinci el kitaplar 5 lira; yeni, nadir, imzalı kitaplar ve ansiklopediler de 10 lira.”

Adem Yeşilyurt'un son bir yılının özeti bu şekilde. Bir akademi içinde olmasa da akademik çalışmalarına ve yaşamaya devam eden Yeşilyurt son olarak şunları söylüyor: “Hayat biriktirdiğimiz hikâyelerin bir toplamı, bir hikâye daha katmış oldum hayatıma. Bir sene önce hiç düşünmezdim bu olacakları. Üzgün değilim. Bir şeyler öğrendim, hayatıma bir şeyler ekledim. Er geç bu düzen değişecek ve ben üniversiteye döneceğim. Bir akademisyen olarak hayatıma devam edeceğim. Şu anda da öyleyim, hatta angaryalardan kurtulduğum için daha mutluyum. Önümdeki süreçte de okumaya-yazmaya daha fazla vakit ayırmak ve doktora tezim için araştırmalarıma hız vermek istiyorum.”