'Okulların kapalı olması çocukları Covid-19’dan korumuyor’

Araştırmacılar Tomris Cesuroğlu ile Aysuda Kölemen, korona virüsü salgını nedeniyle yüz yüze eğitimden uzak kalan öğrencilerin yaşadıkları olumsuzluklara dair rapor hazırladı. Örgün eğitimin durdurulmasının halk sağlığı sorunu olduğunu belirten araştırmacılara göre uzaktan eğitim sürecinden milyonlarca öğrenci ve dezavantajlı gruplar olumsuz etkilenirken, süreç dev özel okul zincirleri ve Milli Eğitim Bakanlığı’na yaradı.

Abone ol

ANKARA - Pandemi döneminde milyonlarca öğrenci uzaktan, online yöntemlerle eğitimlerine devam ediyor. Vaka sayılarının artışına paralel olarak Türkiye’de hükümetin ilk adımlarından olan okulların kapatılması uygulamasının etkilerini inceleyen Amsterdam VU Üniversitesi’nde görevli tıp ve bilim doktoru Tomris Cesuroğlu ile Bard College Berlin Üniversitesi’nde görevli siyaset bilimi doktoru Aysuda Kölemen, “Pandemi Koşullarında Eğitim Gerçekleri” başlıklı bir rapor kaleme aldılar.

‘ÖRGÜN EĞİTİMİN DURDURULMASI BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR’

İki araştırmacının raporuna göre okul öncesi eğitim kurumları ve ilkokulların kapalı kalması çocukları Covid-19’dan korumuyor ve toplumda Covid-19’un yayılımını azaltmıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Dairesi (ECDC), ABD Hastalık Önleme ve Kontrol Dairesi (CDC) ile çocuk hakları ve sağlığıyla ilgilenen ana kurum olan Birleşmiş Milletler gibi kurumların okul öncesi eğitim kurumları ve ilkokulların acilen eğitime açılması yönünde açıklamaları olduğunu belirten Kölemen ve Cesuroğlu raporlarında, “Okul öncesi kurumlar ve ilkokullarda alınması gereken önlemler basittir, iddia edildiği gibi yatırım gerektirmemektedir. Yetişkinlerin bir araya geldiği iş yerlerinde yapılması gerekenler ile neredeyse aynıdır. Buna ek olarak ilkokul çocuklarının maske takması, sınıf mevcudunun 25-30’un altında tutulması ve pencerelerin düzenli olarak açılarak sınıfların havalandırılması gibi basit önlemler yeterlidir. Örgün eğitimin durdurulması bir halk sağlığı sorunudur ve salgının etkileri tartışılırken eğitiminden mahrum kalmanın zararlarının hesaba katılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

‘OKULDA DAHA GÜVENDEDİRLER’

Okul öncesi kurumların ve ilkokulların ivedilikle açılması, ortaokul ve liselerin açılması için de acilen çalışmalara başlanmasının gerekli olduğunu ifade eden araştırmacılara göre tartışılması gereken şey okulların açılıp açılmaması değil, okulların yüz yüze eğitime açılması ve çocukların ev hapsinin sonlandırılması için gereken düzenlemelerin en kısa sürede nasıl yapılacağı.

Yapılan araştırmalarla çocukların Covid-19’a yakalanma risklerinin yaşla birlikte azaldığını, virüse yakalandıklarında ciddi sağlık riskleri ve hayatını kaybetme ihtimalinin düşük olduğunu ve çocukların bulaştırıcılığının yetişkinlere göre daha düşük olduğunu ifade eden Kölemen ve Cesuroğlu’na göre okullar pandemide salgının ana yayılma merkezi değil ve okullarda görülen vakalar toplumdaki yayılmanın bir yansımasından ibaret. Hastalığı evinden ya da sosyal çevresinden kapan öğrenci ve öğretmenlerin olduğunu ancak okulda yayılımın çok sınırlı kaldığını ifade eden araştırmacılar raporlarında şu ifadelere yer verdi:

“Çocuklara bakım verenler kişiler mesleklerinden dolayı ek bir risk altında değillerdir. Onlar da toplumdaki diğer yetişkinler gibi ağırlıklı olarak virüsü yetişkinlerden almakta ve yine yetişkinlere bulaştırmaktadırlar. Çocukları okula göndermemek onları Covid-19’dan korumamaktadır. Okulların açık olduğu ülkelerde hastalığa yakalanan çocukların büyük kısmının hastalığı akranlarından ya da yetişkinlerden değil, evlerindeki bir yetişkinden ya da restoran, düğün, vb. diğer kalabalık ortamlardan aldığı görülmüştür. Yani çocuklar okullarda başka çocuklarla birlikteyken evlerinde ve diğer yetişkinlerle olduklarından daha güvendedirler.”

'KISA VE UZUN VADEDE PSİKOLOJİK SORUNLAR AÇIĞA ÇIKACAK'

Okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocukların okuldan uzakta kaldıkları dönemde zekâ gelişim ile fiziksel ve sosyal gelişim açısından telafisi olmayan kayıplara uğradıklarını ve sağlıklarının bozulduğunu ifade eden araştırmacılar, fiziksel aktivite yokluğunun çocukların kas sistemi gelişimini olumsuz etkileyeceğini, çocukluk çağı obezitesinde ciddi artış beklendiğini, okulların kapalı kaldığı dönemde ruh sağlıklarının da olumsuz etkilendiğini belirterek şunları kaydetti:
“Çocuk ve ergenlerin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler yetişkinlere göre çok daha fazladır. Çocukların okula gitmemesinin kısa vadeli psikolojik zararları arasında çocuk ve ergenlerde depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk ve takıntılar, uyku bozuklukları, hayat kalitesinde azalma ile huzursuzluk ve konsantrasyon bozuklukları yer almaktadır. Uzun vadede ise post-travmatik stres bozukluğu, teknoloji bağımlılığı, sosyal fobi ve okul fobisi görülme sıklığında ciddi artış beklenmektedir. Bu bozukluklar pandemi sonrası yıllarda çocuk ve ergenlerin ruh sağlığına yansıyacak ve beraberinde ekonomik yükler getirecektir.” 

‘ÇOCUKLAR UZUN SÜRE BOYUNCA EKRANA ODAKLANMAKTA ZORLUK YAŞIYOR’

Araştırmacılara göre okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocukların uzaktan ders yapması bu eğitimin amacına ulaştığı anlamına gelmiyor. Okul öncesi yani 3-6 yaş dönemde, görsel düşünme ve öğrenmenin ön planda olduğunu, dil ve zekâ kadar sembolik oyun oynama, sezgilerle akıl yürütebilme, konsantrasyon ve sorun çözme kabiliyetinin geliştiğini vurgulayan araştırmacılar, “Bu beceriler oyun ve sosyal etkileşimle beslenir ve uzaktan ders ile yeterli düzeyde kazanılması mümkün değildir” ifadelerine yer verdi ve uzaktan eğitim sürecinde yaşanan sorunlara dair raporda şunları kaydetti:
“Çevrimiçi derslerde çok ciddi teknik sorunlar yaşandığı, uzaktan derse katılmak için bir odası, bilgisayarı ve internet bağlantısı olan çocukların dahi bağlantıdaki sorunlar ya da uzun süre ekran başında oturmanın verdiği konsantrasyon güçlüğü nedeniyle dersi takip etmekte güçlük çektiği hepimizin bildiği bir gerçek. Dahası, ülkemizdeki çocukların çok büyük bir kısmının bu imkanlara erişemediğini de biliyoruz. Erişebilseler ve dersler teknik aksaklık olmadan düzenli yapılsa dahi, 6-8 saat boyunca internet üzerinden ‘ders yapmaları’ bu yaş grubu çocukların eğitim aldığı anlamına gelmez. Çocuklar bu kadar uzun süreler boyunca ekrana ve derse odaklanmakta ciddi zorluk yaşamaktadırlar. Öğretim açısından bakarsak, bu şekilde dersler bildikleri eski konuları unutmamalarına destek olabilir. Ancak uzaktan ders ile bu yaş grubuna yeni konular öğretmenin ne kadar zor olduğu birçok öğretmen tarafından dile getirilmektedir.”

OKULLARIN KAPALI OLMASI NEDENİYLE ORTAYA ÇIKAN TOPLUMSAL ZARARLAR

Okulların kapalı olması nedeniyle toplumsal zararların ortaya çıktığını belirten Kölemen ve Cesuroğlu raporlarında, evde kalma nedeniyle çocukların istismar, artan açlık, işçi olarak çalıştırılma, erken yaşta evlendirilme, örgün eğitimden tamamen kopma gibi sorunlarla da karşı karşıya kaldığını ifade ettiler.  Eve kapanmayla artan aile içi ihmal ve istismarın çocuklar için hastalıktan çok daha büyük bir risk oluşturduğunu belirten araştırmacılar raporlarında ayrıca şu tespitlere yer verdi:

TEMEL EĞİTİMDEN KOPAN ÇOCUK SAYISI ARTACAK: Okulların kapanması eğitimden temelli olarak kopan çocuk sayısını arttıracaktır. Çocuk işçiliğinin ciddi oranda artması özellikle kız çocuklarının okullaşmasında kayıplar yaşanması ve dünyada zorla evlendirilen kız çocuklarının sayısının artması beklenmektedir.

İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUKLARIN TESPİTİNDE DÜŞÜŞ YAŞANDI: İş ve gelir kaybı, çocuk bakım yükünün artması, sosyal izolasyon, akıl sağlığında gerilemeler ve evde madde kullanımın çoğalması gibi etkenler çocuk istismarının artmasına yol açmaktadır. Salgın tedbirleri bu etkenlerin hepsinde artışa neden olmuştur. Karantina döneminde fiziksel istismar ile bağlantılı yaralanmalar nedeniyle hastaneye kaldırılan çocuk sayısı artarken, öğretmen ve sosyal hizmet görevlilerinin çocuklara erişiminin azalmasıyla istismara uğrayan çocukları tespit ve müdahalelerinde keskin bir düşüş yaşanmıştır.

ZARARI DEZAVANTAJLI GRUPLAR GÖRÜYOR: Okulların kapalı tutulmasının zararları eşit dağılmamakta; en çok yoksullar, göçmenler, azınlıklar, kadınlar gibi dezavantajlı gruplar zarar görmekte; zararlar sınıf, etnisite ve cinsiyete göre farklılıklar göstermektedir. Okul kapanmasından en büyük zararı yoksul çocuklar, kız çocukları, eğitimsiz ailelerden gelen ve anadili Türkçe olmayanlar ile özel ihtiyaçları olan çocuklar görmektedir.

ANADİLİ TÜRKÇE OLMAYAN ÇOCUKLAR: Türkiye’de anadili Türkçe olmayan çok sayıda çocuk yaşamaktadır. Bu çocukların bazılarının düzenli olarak Türkçe öğrendikleri ilk yer anasınıfı ve ilkokul olabilmektedir. Erken yaşta Türkçe öğrenememeleri, kar topu etkisi yaratarak, eğitimden geri kalmalarına ve ilerleyen yılların müfredatlarında da zorlanmalarına ve okuldan kopmalarına yol açacaktır. Bunun hem çocukların eğitim ve ekonomiye katılımı, hem de toplum için uzun dönemli zararları büyük olacaktır.

‘12 YAŞ ALTI AÇIK HAVADA OYUN OYNARKEN MASKE TAKMALARINA GEREK YOK’

 Okul öncesi ve ilkokullarda salgına karşı alınması gereken önlemlerin sanılanın aksine son derece basit olduğunu belirten araştırmacılara göre okullarda da yetişkinlerin aralarındaki fiziksel mesafeyi korumaları ve maskelerini çıkarmamaları gerekiyor.  Sınıfların ve diğer odaların düzenli havalandırılması en önemli tedbir olduğu belirtilen raporda, okul öncesi ve ilkokul dönemi için sınıf mevcutlarının 25-30’un altında tutulmasının yeterli olduğu, giriş çıkış kapılarının belirlenerek koridorlarda akışın tek yön olmasına özen gösterilmesi gerektiği ifade edildi.

Virüsün yüzeylerden bulaşmasının teorik olarak mümkün olduğu ancak Covid-19 salgınında belirgin bir rol oynamadığı ifade edilen raporda, gerek olmayan uygulamalara ilişkin ise şunlar kaydedildi:
“Okullarda normalin dışında hijyen ve temizlik kuralları uygulanmasına gerek bulunmamaktadır. Çocukların ve öğretmenlerin ellerini düzenli yıkaması okul ortamı için standart bir öneridir. Okul öncesi ve ilkokul çağı çocuklarının birbirleriyle temas etmesinde, oyun oynamasında özellikle açık havada oldukları ortamlarda bir sakınca yoktur. 12 yaş altı çocuklar açık havada oyun oynarken, bu sırada birbiriyle yakınlaşsalar dahi, maske takmalarına gerek yoktur.”

‘KİLİT NOKTALARDAKİ KİŞİLERİN ÇOĞUNUN ÇOCUKLARI DEVLET OKULUNA GİTMİYOR’

Raporun son bölümünde, okulların kapalı olmasının zararı karşısında bu konunun Türkiye’de neden tartışmaya açılmadığını irdeleyen araştırmacılar, Türkiye’de eğitimin istikrarlı olarak değersizleştirildiğini, eğitimcilerin aldıkları ücretlerin ve çalışma saatlerinin sorgulanarak mesleklerinin itibarsızlaştırıldığını belirtti.  Devlet okullarında müfredatın niteliğinin düşmesi, müfredat içeriğindeki ideolojik değişimler, fiziki imkanların yetersizliği gibi etkenlerin ailelerin çocuklarını özel okullara göndermelerine neden olduğunu belirten araştırmacılar şunları kaydetti:
“Maddi durumu nispeten iyi olan ve çocukları özel okula giden aileler ise çocuklarının tam gün ekran karşısında çevrimiçi ders yaptığı için okul kapanmalarından çok etkilenmediğini düşünebilir. Bu bir yanılgıdır, ancak daha da önemlisi bu daha da derin bir yaramıza işaret etmektedir. Türkiye’de özel okullara devam eden öğrencilerin sayısı arttıkça ve devlet ile özel okullar arasındaki eğitimin niteliği farklılaştıkça, tüm çocuklarımızın çıkarlarını gözeten eğitim politikaları oluşturulması yönünde baskı azalmıştır. Çünkü yerelden merkeze siyasetin kilit noktalarındaki kişilerin çoğunun çocuğu devlet okullarına gitmemektedir. Kamuoyu baskısı oluşturabilecek eğitimli, varlıklı grupların, kanaat önderlerinin çocukları da ağırlıklı olarak özel okullara devam etmektedir. Yani Türkiye’de eğitim politikaları konusunda karar alan ve bunlara etki edenlerle, bu politikalardan en çok etkilenenlerin eğitim konusundaki deneyim ve çıkarları ayrışmıştır. Bu ayrışmanın pandemi döneminde daha da kaygı verici sonuçlar doğurduğuna inanmaktayız.”

'OKULLARIN KAPALI OLMASI KİMLERE YARADI?'

Okulların kapalı tutulmasından kimlerin ekonomik kazancı ve zararı olduğunun masaya yatırılması gerektiğini belirten Kölemen ve Cesuroğlu, “Devletten pandemi nedeniyle yardım ödeneği alırken, geliri büyük ölçüde aynı kalan ancak faaliyet masrafları azalan dev özel okul zincirlerinin ve yine faaliyet masrafları, sözleşmeli öğretmen alımları ve yeni yatırım masrafları azalan Milli Eğitim Bakanlığı’nın, çocukları güvenli şartlarda yaşayan ve verimsiz de olsa çevrimiçi eğitime ulaşabilen varlıklı ve eğitimli ailelerin dışındaki çoğunluğun da sesini ve bakış açısını kamusal tartışmalara taşımamız ülkemizin geleceği açısından zaruridir” dedi.

Tartışılmayan bir diğer noktanın da çocuklar için ev hapsinin ne kadar süreceği konusunun olduğunu belirten araştırmacılar, salgının yavaşlamasının yakın gelecekte olası olmadığını belirterek raporda, “Halkın salgını sönümlendirecek kadar kısmının aşılanmasının 1,5-2 sene süreceği öngörülmektedir. Aşı çalışmalarının ilk aşamada yetişkinler üzerinde yapılmış olması ve çocukların bağışıklık tepkilerinin farklı olması nedeniyle, çocuklar üzerindeki aşı çalışmaları tamamlanmadan çocuklar aşılanamayacaktır. Batı ülkelerinde aşıların çocuklara uygulanmasına ancak 2021 yılı sonunda başlanabileceği öngörülmektedir. O halde bu şartlarda okulların açılmasına karşı çıkmak, okulların 1,5-2 sene daha kapalı kalmasının savunmak demektir. Fakat bu süre boyunca okulların kapalı kalıp kalmayacağı gündeme gelmemektedir” ifadelerine yer verdi.

‘ÖRGÜN EĞİTİMİN DURDURULMASI HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR’

Okulların tam zamanlı açılmasının ve okullara devamın zorunlu olmasının daha olumlu sonuçlar vereceğini ifade eden Kölemen ve Cesuroğlu, “Çünkü okula göndermeyi seçmeli yaptırmak salgın ve halk sağlığının yükümlülüğünü kamusal otoritelerden alıp bireylere ve ailelere yükleyecek, bu yük de ebeveynlerde tedirginlik yaratarak, çocukları okula göndermenin riskli ve sorumsuzca olduğu algısını güçlendirecektir” dedi ve şu ifadelere yer verdi:

“Örgün eğitimin durdurulması bir halk sağlığı sorunudur ve salgının etkileri tartışılırken eğitiminden mahrum kalmanın zararlarının hesaba katılması gerekmektedir. Tavsiyemiz okul öncesi kurumların ve ilkokulların ivedilikle açılması, ortaokul ve liselerin açılması için de acilen çalışmalara başlanmasıdır. Tartışılması gereken şey okulların açılıp açılmaması değil, okulların açılması ve çocukların ev hapsinin sonlandırılması için gerekenlerin en kısa sürede nasıl yapılacağıdır.”