Okul öncesi eğitim için kalıcı bir politika şart

Yeni eğitim sistemiyle zorunlu hale gelen okul öncesi eğitim, 4+4+4'le büyük bir düşüş yaşadı. Okul öncesinin çocukların ve toplumların gelişiminde önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken uzmanlar, bu alanda kalıcı ve sürdürülebilir politikalar üretilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Abone ol

DUVAR - Uzmanlara göre, tüm çocukların okula ve hayata eşit şartlarda başlamasının yolu okul öncesi eğitimden geçiyor. Okul öncesi eğitime katılım insani, toplumsal ve ekonomik gelişim için de kritik bir önem taşıyor.

2017-2019 Orta Vadeli Programı kapsamında okul öncesi eğitimin zorunlu olacağı açıklandı. Peki, okul öncesi eğitim neden önemli ve ülkelerin insan kalitesini nasıl etkiliyor? Eğitim uzmanları beyin gelişiminin çok daha hızlı olduğu 0-7 yaş arasında çocukların mutlaka eğitime katılması gerektiğini söylüyor. İnsan beyni bu yaşlarda deneyim ile şekillenmeye son derece açık. Okul öncesi eğitime katılan ve çevresi tarafından da desteklenen çocuklar, hayat boyu faydalanacakları önemli bir temel oluşturuyorlar.

4+4+4 eğitim sisteminde büyük bir düşüş yaşayan okul öncesi eğitim yeni sistemle zorunlu oluyor. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, okul öncesi eğitime katılımın şu anda yüzde 50’nin üzerinde olduğunu belirterek, “Bunu yüzde 100'e çıkartacağız.” dedi.

Zorunlu okul öncesi eğitim için 2008 yılında da düğmeye basılmış, 2010-2011 yılında 57 ilde okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmişti. Fakat 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle bu uygulama terk edildi. Gündem Çocuk Derneği’nden Esin Koman, okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmenin tek başına yeterli olmayacağına dikkat çekiyor ve okul öncesi eğitimin değişmeyen kalıcı bir politikaya dönüştürülmesi gerektiğini vurguluyor. Kalıcı ve bütüncül bir çocuk politikası oluşturmadan eğitimin eksik kalacağını ve çocuklar için hak ihlalleri doğuracağını belirtiyor.

'CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ ÖNLÜYOR'

Okul öncesinin zorunlu ve parasız olması gerektiğine dikkat çeken Koman, sürdürülebilir bir eğitimin unsurlarını şöyle tanımlıyor: “Bütün çocukların eğitimden eşit şartlarda yararlanmalarını ve eğitime eşit şartlarda ulaşmalarını sağlar. Birçok hak ihlalini ortadan kaldırır; özellikle kız çocuklarının yaşadığı cinsiyet eşitsizliğini önler, gelişimlerini destekler ve yaşıtlarıyla bir arada olmasını sağlar. Kısaca çocukların hak ve özgürlüklerinin yolunu açar. Ayrıca annelerin evin dışına çıkmasını, üretime katılmasını ve sosyalleşmesini sağlar.”

Zorunlu eğitimin tek başına yeterli olmadığını belirten Koman şöyle diyor: “Devlet çocuğu birey olarak kabul etmelidir ki toplumda çocuk algısı değişebilsin. Devletin çocuğa saygı duyması, onu bir birey olarak kabul etmesinden geçer. Bu koşullarda eşit ve adil bir eğitimden bahsedebiliriz. Ayrımcılığın olmadığı her çocuğun biricik olduğu ve yaşam becerilerini geliştirebildiği bir okul öncesi eğitim gerekiyor.”

TÜRKİYE PISA’DA SONUNCU

AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) ve ERG (Eğitim Reformu Girişimi) işbirliğiyle hazırlanan Türkiye’de Erken Çocukluk Eğitiminin Durumu ve Öneriler raporuna göre; 2012 yılı itibarıyla 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 70’i okul öncesi eğitime katılamamış. Türkiye bu oranla PISA’ya (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) katılan 65 ülke arasında sonuncu.

2015 verilerine göre ise birinci sınıfa başlayan 360.000 çocuk okul öncesi eğitim almadı. Bu durum okul öncesi eğitimi alanlarla almayanlar arasında önemli bir fark yaratıyor.

ERKEN EĞİTİM EKONOMİYE KATKI SAĞLIYOR

İnsan beyindeki etkileşimin en yüksek seviyelerde olduğu 3 yaş, eğitim için ideal kabul ediliyor. AÇEV’in kurucularından Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, “3 yaş civarında çocuğa düzenli, akranlarıyla bir eğitim vermeli. Çünkü ilk doğduğu yıllarda deneyim etkisi ile beynin şekillenmesi üst düzeyde. Hem bizim 22 yıllık araştırmamız, hem de dünyada yapılan tüm araştırmalar çocuk yaşta alınan eğitimin gelecekte ekonomiye katkı sağlayacağını gösteriyor” diyor.

Kağıtçıbaşı, insan kaynağının gelişmesi, zihinsel kapasitenin ileri taşınması için okul öncesi eğitiminin şart olduğunu belirtiyor.

AÇEV ve ERG ortaklığıyla hazırlanan raporda, okul öncesi eğitimin güçlendirilmesi için öneriler de bulunuyor: Özellikle aile katılımının güçlendirilmesi üzerinde duruluyor. Öğretmenlerin mesleki standartları ve hizmet öncesi eğitimin niteliğinin iyileştirilmesi gerekiyor. Ayrıca okul öncesi eğitimin, sağlık, yoksulluk ve kadın istihdamı boyutlarını da içerecek şekilde ele alınması gerektiği vurgulanıyor.

Araştırmalara göre Türkiye’de, okul öncesi eğitimin önemiyle ilgili farkındalık oldukça yüksek. Fakat sayıca yetersiz ve ücretli olan bu kurumlara ulaşmak çok kolay değil.