ÖDP’nin yeni adı Sol Parti oldu

Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) 8’inci Olağanüstü Kongresi Ankara’da yapıldı. Partinin yeni adının Sol Parti olarak değişmesi talep edildi.

Abone ol

ANKARA - Türkiye solunda farklı çevrelerin bir araya gelmesiyle 1996 yılında kurulan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) 8’inci Olağanüstü Kongresi'ni, “Gerçekçi Ol İmkansızı İste” sloganıyla düzenledi. Tüzük değişikliğine ilişkin yapılan oylamayla Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin adının Sol Parti olarak değiştirilmesi kabul edildi. İnşaat Mühendisleri Odası’nda gerçekleşen kongrede salonun duvarlarına, “Şimdi Sol Zamanı”, “Farklı Bir Yol Buluruz”, “Yaşadığımız Depresyon Değil Kapitalizm” ve “Yaşasın Devrim Yaşasın Sosyalizm” pankartları asıldı.

İsmini Sol Parti olarak değişen ÖDP'nin yeni logosu

DİVAN KURULU OLUŞTURULDU

Divan Kurulu’na Mehmet Soğancı, Selma Güven, Gizem Gül ve Sercan Dede’nin seçilmesinin ardından kongre başladı.

“Yeni bir kritik eşik önümüzde duruyor. Yerel seçimlerde AKP ve MHP blokunun geriletildiği ama yıkılmadığı bir dönemeçteyiz. Bu yeni süreç hem bir yenilenme hem de örgütlenme çağrısıdır. İnanıyoruz ki bu yenilenme ve örgütlenme büyük bir yankı bulacaktır” ifadelerini kullanan divan üyesi Gizem Gül ÖDP’nin hazırladığı “manifestoyu” okudu.

ÖDP’NİN ADI ‘SOL PARTİ’ OLARAK DEĞİŞTİ

Tüzük değişikliğine ilişkin yapılan oylamayla Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin adının Sol Parti olarak değiştirilmesi kabul edildi. Önerge üzerine konuşan ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, “Bu memlekete sahip çıkma cesaretini gösteren devrimci birikimlerimizdir. Yeni bir sürece yeni bir yolculuğa adım atacağız. Bundan 23 yıl önce ÖDP başka koşullar içinde kuruldu. Bugün dünyada ve Türkiye’de yaşanan değişiklikler bizim kuruluşta ortaya koyduğumuz misyonlarımızın tamamlandığını ve dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. ÖDP kritik süreçlerde yanlışları eksikleri olmuştur ama yanılmadı. Siyasal İslamcılara destek vermedi. Kendi öz gücüyle aklına güvenerek mücadele etti. Siyasal İslamcı rejimin çözülmeye başlandığı, muhalefet blokunun denge sağladığı bir süreç içerisindeyiz. İktidar ve muhalefet blokunun dışında üçüncü çizginin geliştirilmesine ihtiyaç var. Yürüyeceğimiz yol bu faşist iktidar blokunu yenme doğrultusunda olmalıdır. Siyasal İslamcı rejim ancak sol bir programla, solu siyasal ve toplumsal güç haline getirerek yenilebilir” dedi.

12 MADDELİK MANİFESTO

EMPERYALİZMLE BÜTÜN ANLAŞMALAR İPTAL EDİLMELİ: Emperyalizmle yapılmış bütün açık ve gizli antlaşmalar iptal edilmeli, NATO gibi emperyalist ittifaklardan çıkılmalı, başta İncirlik olmak üzere yabancı üsler kapatılmalıdır. Dış politikanın üzerinde yükseleceği zemin daha çok silahlanmak, daha çok militarizm değildir.

SİYASAL İSLAMCI HAYALLER: Siyasal İslamcı hayaller en derin etkisini Ortadoğu’da gösterdi. Suriye’nin bir iç savaşa sürüklenerek kan gölüne dönmesinde AKP’nin mezhepçi ve yayılmacı politikalarının doğrudan etkisi vardır. İhvan destekçiliği sonuçta bütün bölgeyi bir felaketin eşiğine taşımış, Türkiye’yi emperyalist merkezlerin Ortadoğu’da giriştikleri çıkar kavgasının piyonu haline dönüştürmüştür. Türkiye Ortadoğu’daki yangına emperyalistler tarafından sürüklenmiş durumdadır. Bu cendereden derhal çıkılmalıdır. Halklar arasında bütün dinsel, etnik, mezhepsel farklara karşın bir arada yaşamanın tesis edilmesi Türkiye’nin dış politikasının temeli olmalıdır.

SURİYE KADERİ SURİYELİLER TARAFINDAN TAYİN EDİLMELİ: Yanı başımızda en yakıcı sorun olan Suriye’nin kaderi yine Suriyeliler tarafından tayin edilmelidir. Başta emperyalist ülkeler olmak üzere bütün dış güçler ve Suriye’ye konuşlandırılan El Nusra, IŞİD gibi cihatçı güçler Suriye’den çıkarılmalıdır. Türkiye’nin dış politikası bölge barışı ve kardeşliği temelinde Sünni İslamcılığa dayandırılmadan yeniden kurgulanmalıdır. Savaşın yarattığı yıkım sonucunda ülkelerinden kaçmak zorunda bırakılan insanlar için güvenli bir yaşam ve gelecek inşa edilmelidir.

Kongrede 12 maddelik manifesto okundu

BU REJİM ORTADAN KALDIRILMALI: Siyasal İslamcı rejim 17 yıllık iktidarı boyunca halkı birbirine düşüren bir kutuplaşma politikası izledi. Kendi iktidarını desteklemeyen her kesimi teröristlikle suçlayarak bir terör ve korku rejimi yarattı. Demokrasi , yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar rafa kaldırılarak bir tek adam rejimi inşa edildi. Parlamento ve toplumsal örgütlenmeler bütünüyle etkisizleştirildi.

Bu rejim, halka karşıdır ve derhal ortadan kaldırılmalıdır. Bu, halkın sorunlarına hiçbir çözüm üretmeyen eskinin parlamenter rejimine geri dönülerek yapılamaz. Kuvvetler ayrılığına dayanan, halkın söz, yetki ve karar süreçlerine dahil edildiği, yerel yönetimlerin ve yerinden yönetim anlayışının temel alındığı yeni bir düzen kurulmalıdır.

GERİCİLERİN DEVLET İÇİNDEKİ ÖRGÜTLENMELERİ DAĞITILMALI: Bu dönüşüm, İslamcı kesimlerin devleti ele geçirmek için yarıştıkları, hem devleti hem toplumu dinselleştirdikleri ve bunun için kanlı ya da kansız darbelere başvurdukları bir ortamda gerçekleşemez. Yeni siyasal zemin, mutlaka ve mutlaka laiklik temeli üzerinde tarikatların ve dinsel cemaatlerin etkisizleştirildiği bir anlayışla kurulmalıdır. Bunun için tarikat ve cemaatlere sunulan tüm devlet desteğine son verilmeli, gerici örgütlenmelerin devlet içindeki kadroları dağıtılmalıdır. Dinin devlet işlerini ve toplumsal hayatı düzenlemeyeceği bir siyasal yapı kurulmalıdır. Başta Aleviler olmak üzere bütün farklı inanç odaklarının özgürce inançlarını yaşamaları sağlanmalıdır.

TÜM VARLIKLAR YENİDEN KAMULAŞTIRILMALI: Neo-liberalizmin sınırsız bir sömürüye dayanan ve başta işçi sınıfı olmak üzere bütün halk kesimlerini yoksulluğa ve sefalete sürükleyen politikaları tam anlamıyla iflas etmiş durumdadır. Emperyalist-kapitalist sistemin içine sürüklendiği kriz, Türkiye’de de neo-liberalizmin halk düşmanı politikalarını göz kırpmadan uygulayan AKP’nin neden olduğu derin bir ekonomik krize yol açtı. Özelleştirmelerle haraç mezat satılan kamu varlıkları, yap-işlet-devret politikalarıyla yağmalanan kamu kaynakları, işlerinden edilen, sendikasızlaştırılan işçiler ve bütün halk sınıfları yoksullaştırıldı. Krize son vermek, bu yağmaya dur demekten geçiyor. Bütün bir ekonomi rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş perspektifiyle ve kamu çıkarını gözeten bir anlayışla baştan aşağı yenilenmelidir.

İŞSİZLİK SORUNU ÇÖZÜLMELİ: Eğitim ve sağlık gibi yaşamsal hizmetler kesinlikle parasız olmalıdır. İnsanları hastalandırmayan koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmeli, parası olmayanların hastane kapılarında ilaç ve sıra beklediği bir politika derhal durdurulmalı, özel hastaneler halkın sağlığı için kamulaştırılmalıdır. Benzer bir durum eğitim için de geçerlidir. Parasız eğitim olmazsa olmazdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Eğitimin içeriği de bütünüyle ırkçı, cinsiyetçi ve dinsel ögelerden arındırılarak bilimsel bir temele oturtulmalıdır. Özel okullar ve vakıf üniversiteleri kisvesi altında kurulan ticarethaneler bilim değil kâr merkezidir. Bu kurumlar kamulaştırılmalı, üniversiteler YÖK gibi zincirlerden kurtarılarak özgürce bilim üretilen odaklar haline dönüştürülmelidir.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE ACİL ÖNLEM ALINMALI: Şiddete maruz bırakılan, cinayetlere kurban giden kadınların can güvenliğinin sağlanması, erkek şiddetine son verecek önlemlerin alınması son derece acildir. 6284 sayılı yasa hiçbir bahaneye yer bırakmayacak şekilde uygulanmalıdır. Kadınların her tür ezilme biçimi ve her düzeyde erkek egemenliği ortadan kaldırılmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak her türlü önlem alınmalıdır. Her türlü cinsel kimlik ve cinsel yönelim ayrımını ortadan kaldıracak, insanların özgürce ve korkusuzca yaşayabilecekleri bir toplumsal ortam yaratılmalıdır.

ÇEVRE: Kapitalizm içinde yaşadığımız gezegeni bitmek bilmez bir kâr hırsıyla ölüme doğru sürüklüyor. Küresel ısınma, iklim krizi geleceğimizi bir kâbusa çeviriyor. Bu ülkemizde de farklı değil. Maden aramaları ormanları yok ediyor, ardı ardına çevre felaketleri yaşanıyor. HES’ler , JES’ler, termik ve nükleer santraller doğada geri dönülmez bir tahribat yaratıyor. Çevrenin kâr için talan edilmesine derhal son verilmelidir. Gezegeni yok olmaktan kurtaracak, kapitalizmin kâr hırsına ‘dur’ diyecek her türlü önlem alınmalıdır.

TARIM VE HAYVANCILIK: Siyasal İslamcı iktidar tarafından uygulanan neo-liberal politikalar ülkemizde tarım ve hayvancılığı tümüyle çökertti. Bu alanlarda halkın sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşabilmesi ve gıda egemenliğinin sağlanması için kooperatifçilik, küçük üreticilerin desteklenmesi, yerel tohumların korunması vb. önlemler acil olarak devreye sokulmalıdır.

KÜRT SORUNUNDA BARIŞÇIL ÇÖZÜM: Kürt sorunu hem ülke hem de bölge açısından en acil sorunların başında geliyor. Kürt sorununun barışçıl bir temelde ve halkın nasıl yaşamak isterse öyle yaşamasını kabul eden bir yerinden demokrasi anlayışıyla çözülmesi gereklidir. Şiddet politikaları halkları birbirine düşman etmenin yanı sıra çözümü de imkânsızlaştırmaktadır. Sorunun çözümünde silahlardan arınmış bir barışçıl siyasal süreç devreye sokulmalıdır.

KAYYUMLAR GÖREVLERİNDEN ALINMALI: Hukuk ayaklar altına alınarak, işlerinden edilen, cezaevlerine atılan baskı ve zulüm gören aydınlar, politikacılar derhal serbest bırakılmalı ve özgürlüklerine kavuşturulmalıdır. Halkın iradesine karşı atanan kayyumlar görevlerinden alınmalı, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmelidir.