O gece fillere ne oldu?

Yalnız öleceğini bilen ve ölmeye yalnız giden mağrur filler yok karşımızda. Dünyadan kaçıp birbirine sığınmış, yalnızlığa da ölüme de hazır olmayan iki filin birbirlerine tutunmaya çalışırken istemeden zarar vermelerine şahit oluyoruz.

Abone ol

Neslihan Güzeran

Işıl Kasapoğlu’nun kurucusu olduğu Semaver Kumpanya, Haliç’in öte yakasında, Kocamustafapaşa’da bulunan Çevre Tiyatrosu’ndaki verimli serüvenini 15'inci yaşına erdirdi. Ekip 2016-2017 sezonu repertuarında bir “ilk oyun”a yer veriyor. Hakan Tabakan’ın yazdığı Mağrur Fil Ölüleri, bir çiftin 1969’u 1970’e bağlayan yılbaşı gecesi yaşadığı hesaplaşmayı konu alıyor. Bu hesaplaşmanın sunduğu arka planda ise siyasetin, toplumsal çalkantıların bireyler üzerindeki etkisi tartışılıyor; bu tartışma giderek oyunu ele geçirip karakterleri iki boyutlu kılıyor.

ZITLIKLARIN SÖZDE UYUMU

Yılbaşı akşamını ablası ve ailesiyle geçirmek isteyen Belkıs dışarı çıkmak için telaşlı bir hazırlık içindedir. Üniversite yıllarında tanışıp evlendiği Cahit ise akşamı evde baş başa geçirmelerini ister.

Oyunun ilk yarısında bu zıt karakterlerin sevgi dolu ama çatışmalı, hâlâ birbirine sarılmak isteyen fakat biraz da yorgun ilişkisinin iskeleti yavaş yavaş somutlaşıyor. Cahit’in malumatfuruşluğuyla eğlenen Belkıs’ın zorlama olduğu sezilen neşesi, karısının şımarıklığa varan ısrarlarını kalenderce bir sabır ve anlayışla cevaplayan Cahit’in her an yıkılacak gibi oluşu, ardı ardına içtikleri içkilerin de etkisiyle bir yüzleşmenin yaklaştığını işaret ediyor.

Yüzleşmeyi tetikleyen de adeta Pandora’nın Kutusu’nu simgeleyen kocaman bir kutu oluyor. İki hamalın güç bela taşıdığı kutunun sahnenin ortasına yerleşmesiyle, zıtlıkların görünürdeki uyumunun çok derin tartışmaları gizlediği ortaya çıkmaya başlıyor. Zıtlığın izi ilişkilerinde de karakterlerinde de sürülüyor. Cahit, toplumsal mücadeleye adanmış bir isim olan babasının suikasta uğramasından beri içine kapanmış, yaşamını küçük yayıneviyle ve Belkıs’la sınırlamıştır. Hatta okuduğu kitabı bile değiştirmemektedir. Karısını o akşam evde kalmaya ikna edebilmek için harcadığı çaba hayata karşı tavrının özeti gibidir. Belkıs ise bütünüyle farklı bir aileye mensuptur.

Bir taşra kentinde büyümüştür ve Cahit’le sürdüğü bohem yaşama rağmen geleneksel aileye bağlılığını korumuştur. Düzene uyan, bu sayede maddi refaha sahip babasının politik duruşunu açıkça savunur, hatta olaylar farklı şekilde gelişse, babasının akıbetinin Cahit’in babasınınkinden farklı olmayacağını savunur.

Biri düzeni değiştirmeyi, diğeri onu korumayı şiar edinmiş iki babanın çocukları olarak yaşamlarının muhasebesine girişmeleriyle birlikte, oyun iki dünya görüşünün çatışmasına dönüşüyor. Babalarını savunma hamleleri, bahsi geçen dönemi ve bu iki insanı aşan, insanlığın varoluş dinamiklerine dair bir sorgulama halini alıyor. Ardından gelen kişisel hesaplaşma ise dışarıda yağdığını duyup gördüğümüz yağmurla iyice ıslanmış olan oyunu daha da ağırlaştırıyor.

MAĞRUR ÖLEMEYEN FİLLER

İki kişinin farklı toplumsal sınıfları, hatta insanlığın farklı görünümlerini temsil etmesine varan sarsıcı yüzleşmeye ve bunun üzerine binen trajediye baktığımızda, bunca yıllık ilişkinin o geceye kadar nasıl olup da ayakta kaldığını sormadan edemiyoruz. Oysa oyun dekoru ve kostümleriyle, camın dışında yağan yağmurla, ocağın üzerinde yavaş yavaş pişen tostla, sıkılan limonlarla son derece gerçekçi bir yorumu hedeflediğini baştan ortaya koyuyor. Bu gerçekçilik iddiasındaki çerçevenin içine yerleştirilen iki alegorik karakter oyunda işlenen düşüncelerin de duyguların da havada kalmasına yol açıyor. Selin Bozacı ile Sarp Aydınoğlu’nun enerji yüklü performansları bu dengesizliği aşmaya ve metni seyirciye ulaştırmaya yetmiyor ne yazık ki.

Neticede, Cahit’in bahsettiği gibi yalnız öleceğini bilen ve ölmeye yalnız giden mağrur filler yok karşımızda; dünyadan kaçıp birbirine sığınmış, yalnızlığa da ölüme de hazır olmayan iki filin birbirlerine tutunmaya çalışırken istemeden zarar vermelerine şahit oluyoruz.

 Yazan: Hakan Tabakan

Yöneten: Volkan M. Sarıöz

Yönetmen Yardımcısı: Selen Şenay

Dramaturji: Bilgesu Kasapoğlu

Dekor Tasarım: Başak Özdoğan

Dekor Uygulama: İsmail Hazar

Kostüm: Başak Özdoğan

Kostüm Uygulama: Ayşenur Arslanoğlu

Işık Tasarım: Sema Öztaş

Işık Uygulama: Mustafa Karakoyun

Ses Tasarım & Uygulama: Sibel Altan

Oyuncular: Sarp Aydınoğlu, Sezin Bozacı, İbrahim Barulay, Uğur Senkeri