Nörobilimciler soruyor: Trump’ı destekleyenlerin nesi var?

Trump başka bir Cumhuriyetçi açısından ‘siyasi intihar’ denebilecek şeyler söylese de destekçilerinde bir eksilme gözlemlenmiyor. Beka sorununu sürekli biçimde vurgulayan Trump, beyni tutucu yaklaşımlara ve ayrımcı söylemlere karşı olumsuz değil, olumlu yanıt veren bir psikolojik durum yaratıyor.

Abone ol

Bobby Azarian *

Hiç şüphe yok ki Donald Trump başka bir Cumhuriyetçi açısından ‘siyasi intihar’ anlamına gelebilecek bir çok şey söyledi. Hem sol hem de sağ kanattaki politik analistler, neredeyse her seferinde bu şok edici ifadeler nedeniyle taraftarlarını yitirdiğini ileri sürdüler. Buna karşın, geçtiğimiz yıl net olarak gördüğümüz üzere, her seferinde yanılgıya düştüler. Trump, neredeyse baştan sona kurşun-geçirmez gibi görünüyor.

Donald Trump’ın ruh halinden daha şaşırtıcı olabilecek yegâne şey, onu destekleyenlerin ruh hali olabilir. Onların gözünde, Donald hata yapamaz. Trump’ın kendisi dahi bu olgu karşısında şaşırmış gibi görünüyor. “Beşinci Cadde’nin ortasına dikilip birilerini vurabilir ve seçmenlerimi kaybetmezdim, tamam mı? Bu, harika bir şey.”

Trump için gündelik bir hedef olan Senatör John McCain’in, bu sarsılmaz destek hakkında basit bir açıklaması var: “Yaptığı şey çılgınları ateşliyor.”

Eski Cumhuriyetçi Başkan adayı bir şeyleri açık ederken, tam anlamıyla tatmin edici bir bilimsel açıklama sunmuyor. Peki, Trump destekçileri diğer insanlardan psikolojik veya nörolojik açılardan nasıl farklı? Beyinlerinde neler olup bitiyor ki böyle körü körüne kendilerini adıyorlar?

1.DUNNING-KRUGER ETKİSİ:

Kimi insanlar, Donald Trump’ı destekleyenlerin birçoğunun cehalet yüzünden böyle davrandığına inanıyorlar; temelde, mevcut sorunlar hakkında yeterince haberdar edilmediler ya da yanlış bilgilendirilirler. Trump onlara Birleşik Devletler’deki suç oranlarının uçuşa geçtiğini veya ekonominin şimdiye kadarki en kötü durumda olduğunu söylediğinde, yalnızca onun sözüne inanıyorlar.

Görünüşteki açık çözüm, politik reklamlar, uzman görüşleri ve gerçeklerle eğitim veren mantıksal göstergeler eliyle bu insanlara ulaşmayı denemektir. Bu bilgileri doğrudan bu kişilere ulaştırmak için sarf edilen büyük çabalara karşın, bunların hiçbiri, onun tarafını tutan herhangi bir Trump destekçisini sarsmıyor gibi görünüyor.

Dunning-Kruger etkisi, tek sorunun, bu insanların yanlış biçimde bilgilendirilmesi olmadığını ifade ediyor; aynı zamanda, yanlış bilgilendirildiklerinden tamamen habersizler. Bu durum, ikili bir sorumluluk yaratıyor.

Araştırmalar, kimi bil gisel alanlarda uzmanlıktan yoksun olan insanların çoğunlukla uzmanlıktan yoksun olduklarını fark etmelerini engelleyen bilişsel bir önyargıya sahip olduklarını gösteriyor. Psikolog David Dunning Politico adlı sitede yayınlanan yazısında, “Bir kişinin yaptığı görevde sahip olunması gereken bilgi ve istihbarat, genelde bu görevde yetersiz olduğunun farkına varması için elzem niteliklerdir ve eğer böyle bir bilgi ve zekâdan yoksunsa, kişi o görevde yetersiz olduğundan habersiz kalır. Buna politik yargı da dâhil,” diyor. Kısacası, aptal olduklarının farkına varabilecek kadar akıllı değiller.

Ve şayet bir kişi, yeterince ve yeterinden fazla bilgiye sahip olduğu yanılsaması yaşıyorsa, başkalarının düşüncelerini dikkate almaları için hiçbir sebep yoktur. Bu durum, bir partinin taraftarı olmayan -ordu komutanları ve New York Bağımsız Belediye Başkanı ve milyarder CEO Michael Bloomberg gibi- uzmanların ve kimi saygıdeğer Cumhuriyetçi politikacıların bile nasıl olup da sadık Trump takipçilerinin düşüncelerini değiştirmeye yetecek bir şey söyleyemediklerini açıklamamıza yardımcı oluyor.

Yaşanan büyük hayâl kırıklığından ötürü bazılarımız, bir Trump taraftarını tutup sarsmak ve “Hey! Onun bir aptal olduğunun farkında değil misin?!” deme ihtiyacı duyabilir. Hayır. Anlaması zor olabilir ama bu durum Dunning-Kruger etkisinin tabiatıdır; insanların cehaleti, kendileri açısından tamamen görünmezdir.

2.TEHDİTLERE KARŞI AŞIRI DUYARLILIK 

Bilim, muhafazakâr beyinlerin bir tehdit olarak algılanabilecek etkenlerle yüz yüze geldiğinde abartılı bir korku tepkisi gösterdiğini açıkça ortaya koyuyor. Science dergisinde yayınlanan klasikleşmiş bir çalışmada, muhafazakârların, liberallere oranla ürkütücü seslere ve grafik görüntülere daha güçlü bir fizyolojik tepki gösterdikleri tespiti yapılıyor. Current Biology dergisinde yayınlanan bir beyin görüntüleme filmi (MRI), siyasal açıdan sağ eğimli olanların daha büyük bir amigdalaya sahip olduklarını ortaya koyuyor: Amigdala, korku ve endişe halleri sırasında elektriksel olarak aktif olan bir beyin bölümüdür. Ve 2014 yılında gerçekleştirilen bir beyin görüntüleme (fMRI) çalışması, birisinin liberal ya da muhafazakâr olup olmadığını, zarar görmüş bedenler gibi tehdit edici ya da iğrenç görüntüler karşındaki beyin faaliyetlerine bakarak tahmin etmenin mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle, kendini böyle tanımlayan muhafazakârların beyinleri, rahatsızlık veren görüntülere cevaben, çoğunlukla daha fazla faaliyet gösteriyor.

Peki bu durum, Trump destekçilerinin ölçüsüz sadakatini nasıl açıklar? Bu beyin tepkileri otomatiktir, yani, mantık ya da akıldan etkilenmez. Trump, Müslümanları ve Meksikalı göçmenleri devamlı biçimde tehlikeli bir şekilde tasvir ederek onların korkularını körükleme çabasını sürdürdükçe, çoğu muhafazakâr beyin, bir anahtar tarafından kontrol edilen ampuller gibi istemsiz bir şekilde yanacak. Korku, takipçilerinin zinde olmasını ve güvenlik meselesine yoğunlaşmasını sağlar. Ve sizi koruyacak birini bulduğunuzu düşündüğünüzde, normal koşullarda aşırı derecede rahatsız edici olabilecek kelimelerle pek fazla ilgilenmezsiniz.

3. TERÖR YÖNETİMİ TEORİSİ

‘Terör Yönetimi Teorisi’ olarak adlandırılan ve sosyal psikolojiden edinilen bilgilerle desteklenen teori, neden Trump’ın korku yönetiminin (normalden) iki kat etkili olduğuna bir açıklama getiriyor.

Teori, insanların kendi ölümleri hakkında eşsiz bir farkındalığa sahip olduğu gerçeğine dayanıyor. Birinin ölümü kaçınılmaz olarak, daima bilinçaltında yer alan varoluşçu terörü ve kaygıyı artırır. İnsanlar bu terörle başa çıkabilmek için, yaşama bir anlam ve değer katarak tampon işlevi gören dinler, politik ideolojiler ve ulusal kimlikler gibi kültürel dünya görüşleri benimserler.

Terör Yönetimi Teorisi, insanlara kendi ölümleri hatırlatıldığında, korku tellallığıyla karşılaştıklarında, dünya görüşlerini ve ulusal ya da etnik kimliklerini paylaşan insanları daha güçlü bir şekilde savunacaklarını ve bunları paylaşmayanlara karşı aşırı saldırgan davranacaklarını öngörüyor. Yapılan yüzlerce başka araştırma da bu görüşü destekliyor ve kimi araştırmalar da ölüm düşüncesini tetiklemenin, insanları sağ görüşe yaklaştırmaya yardımcı olduğunu özellikle gösteriyor.

Ölüm hatırlatıcıları yalnızca milliyetçiliği yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda oy kullanma alışkanlıklarını daha muhafazakâr bir başkan adayının lehine çeviriyor. Amerikalı öğrencilerle gerçekleştirilen bir çalışmada, bilim insanları daha da rahatsız edici bir bulgu olarak, ölümün görünürlülüğünün artmasının, Amerikan kuvvetlerinin deniz aşırı binlerce sivilin canını alabilecek orantısız askeri müdahalelere desteği artırdığını keşfettiler. İlginç bir şekilde, bu tepki yalnızca muhafazakârlarda gözlemlenmişti ve bu da onların yükselen korku tepkilerine bağlanabilir.

Beka sorununu sürekli biçimde vurgulayan Trump, beyni tutucu yaklaşımlara ve ayrımcı söylemlere karşı olumsuz değil, olumlu yanıt veren bir psikolojik durum yaratıyor. Liberaller ve bağımsızlar, Trump’ın aşırı derece saldırgan yorumlarının ardından neden destekçilerini yitirmediği konusunda şaşkınlar; oysa Trump’ın Terör Yönetimi Teorisi'nden başka bir şeye ihtiyacı yok.

4. AŞIRI DİKKAT ÇEKİCİLİK

Katılımcıların beyin aktivitelerinin gözlemlendiği yakın tarihli bir çalışmaya göre, katılımcılar 40 dakikalık siyasal reklamlar ve başkan adaylarının tartışmalarını izlediler; Donald Trump, beyni meşgul etme kabiliyetiyle eşsiz görünüyor. Hillary Clinton yalnızca uzun bir süre için dikkat çekerken, Trump video gösterimi boyunca hem dikkat hem de duygusal uyarılmayı yüksek tuttu. Bu aktivite modeli, Trump’ın bireylerce mutlak kabul görmeyen söylemlerinde de görüldü. Şovu ve basit mesajları iç dünyasında da bir yankı yaratıyor.

Aslında, Trump taraftarlarının sadakat duygusu, kısmen Amerika’nın eğlence ve reality-şovlara düşkünlüğüyle de açıklanabilir. Kimileri açısından Trump’un söyledikleri aslında mühim değil; zira, onu izlemek çok eğlendirici. Donald’a kapıldığınızda, ne söyleyeceğini ya da ne yapacağını merak ettiğiniz konudan daima uzağa gidiyorsunuz. Bizi koltuğumuzun ucunda oturtuyor ve bu yüzden kimi Trump destekçileri söylediği her şeyi affedebiliyor. Onlar, eğlenmeye devam ettikleri sürece mutlu hissediyorlar.

Tabi ki bu açıklamalar bütün Trump destekçileri için geçerli değil. Aslında, bazıları kafası iyi çalışan, öte yandan bir asi olmak veya sistemde kaos yaratmak için Trump’ı destekleyen akıllı insanlar. Düzene ve Hillary Clinton’a karşı bu türden bir hoşnutsuzluk yaşıyor olabilirler; Trump’a verdikleri oylar, Washington’a yönelttikleri orta parmaklarının sembolü olabilir.

Şu halde, 2020’deki seçimden önce Trump destekçilerinin zihinlerini potansiyel olarak değiştirmek için ne yapabiliriz? Bilişsel bir sinirbilimci olarak, yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söylemek beni üzüyor. Bu insanların ezici çoğunluğu, en azından önümüzdeki dönemde daha da artabilir. Yapabileceğimiz en iyi şey, herkesi oy kabinlerine gitmeleri için teşvik etmek ve ülkeye telafisi zor derecede zarar verme potansiyeli taşıyan bir narsist milliyetçiye ait olmayan kutuyu kontrol etmek.

*Bobby Azarian, bilişsel bir sinirbilimcidir, George Mason Üniversitesi’nde Görsel Dikkat ve Biliş Laboratuvarı’nda araştırmacıdır ve çalışmaları geniş çapta yayınlanan bir bilim yazarıdır.

Yazının aslı  Alternet sitesinde  yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)