Neandertallerle aramızda çok da fark yok

Yeni bir araştırma, Neandertallerin yüz şeklinin güçlü biçimde ısırmak üzere evrimleştiği teorisini çürüttü. Yapılan simülasyonlarda üç tür arasında çok da fazla bir fark bulunamadı.

Abone ol

Nicola Davis *

Herkesçe bilinen burunları, çıkıntılı yüzleri ve arkaya dönük elmacık kemikleriyle, Neandertaller hiç de göz alıcı değillerdi. Günümüzde araştırmacılar, kalın kaşlı kuzenlerimizin neden bu denli ayırt edici özelliklere sahip oldukları sorusunu yanıtladıklarını ifade ediyorlar.

Neandertallerin yüz biçimi hakkındaki daha eski araştırmalar, ön dişlerin kuvvetli biçimde ısırması dahil olmak üzere, nispeten büyük kesici dişlere ve dişlerdeki aşınma izlerine dayanan bir dizi teorik açıklama getiriyordu.

Londra’da bulunan Doğa Tarihi Müzesi’nde insanın kökenleri alanında çalışan ve yeni çalışmanın ortak yazarı olan Dr. Chris Stringe “Yemeklerin hazmedilmesinin yanı sıra, dişlerini kavramak amacıyla üçüncü bir el gibi kullanıyorlardı ve elbette çene kemiğinin ön kısmına çok fazla güç biniyordu,” diyor. Ancak bu yeni çalışma, Neandertallerin yüz yapısıyla ilgili diğer açıklamaları destekleyerek, soğuk ve kuru havanın ısıtılması ve nemlendirilmesi için işlevsel bir yol sağlaması ve burun boşluğu içerisinde büyük hacimlerde hava taşınması da dahil olmak üzere, bundan önceki açıklamaları bertaraf ediyor gibi görünüyor. Araştırmacıların aktardığı kadarıyla, böylesine ağır nefes alıp veriyor olmaları, soğuk iklimlere uyum sağlanmış olabileceğini veya hareketli bir yaşam tarzına dönük önemli bir özelliği ortaya koyuyor. Bu durum, düşünceleri, kış döneminde Neandertallerin yiyecek bulmak ve ısınmak için günde ortalama 4 bin 480 kalori alması gerektiğine odaklıyor.

“Royal Society B” dergisine yazan Stringer ve meslektaşları, tomografi sonuçlarının taranmasıyla elde ettikleri sanal rekonstrüksiyonlara (3 boyutlu modellere) dayanarak, farklı insan türlerinin kafatasları arasındaki benzerlikleri ve farkları tespit etmelerinin ardından araştırma sonuçlarına nasıl ulaştıklarını aktarıyorlar.

Bu dijital şekiller (kafatası modelleri), biri Buz Devri örneği olmak üzere, kendi türümüz olan Homo Sapiens’e ait on bir; Neandertallere ait üç ve bir başka soyu tükenmiş insan türü olan ve Afrika’da bulunan Homo Heidelbergensis kafatasına dayanıyordu. Kimi hallerde dijital rekonstrüksiyonlara yardımcı olmak amacıyla farklı örnekler de kullanıldı.

Araştırma grubu daha sonra burun boşluğunda gerçekleşen ısı akışını modellemek amacıyla kafatasının bir alt kümesini kullanarak başka bir simülasyon (canlandırma) gerçekleştirmeden önce, ısırıkların biyomekaniğinin farklı yönlerini incelemek için bilgisayar simülasyonlarını çalıştırdı.

NEANDERTALLERİN ÖZEL BİR ÇENESİ YOKMUŞ

Elde edilen neticeler, Neandertallerin özel ve güçlü bir ısırma yetisine sahip olmadıklarını ortaya koyuyor. Stinger, “bu çalışmada, her üç tür arasında kayda değer bir fark bulunamadı,” diyor ve aslında, modern insanların güçlü bir ısırma kuvveti doğrultusunda biraz daha iyi bile uyum sağlamış olabileceğini belirtiyor.

Avustralya’daki New England Üniversitesi’nde yürütülen araştırmanın başyazarı Profesör Stephen Wroe, “Simülasyonlarımızdan elde edilen sürpriz sonuç, modern insanların daha sert ısırması ve bunu daha zayıf çene kaslarıyla gerçekleştiriyoruz. Bu, biz modern insanların çok daha verimli bir şekilde ısırdığını ortaya koyuyor” diyor.

Öte yandan ikinci çalışmada, burun boşluğunda solunan havanın ısıtılması ve nemlendirilmesi konusunda en etkili tür olan modern insanları, soğuk ve daha kuru olan iklimlere Homo Heidelbergensis örneğinden daha fazla uyum sağladığını gösteren Neandertaller takip etti.

BURUN BOŞLUĞU MODERN İNSANINKİNDEN BÜYÜK

Araştırma ekibi, Neandertal burun boşluklarının modern insanınkinden yaklaşık yüzde 29 daha büyük olduğunu keşfetti. Ancak, onlarda, hava akışı açısından mühim olan tek şey boyutu değil. Aslında, tahmini burun deliği boyutlarını dikkate aldığımızda, hem Neandertallerin ve hem de daha az bir oranda Homo Heidelbergensis’in, burun boşluklarıyla modern insanlardan daha büyük bir miktarda havayı soluyabildikleri tespit edildi. Araştırmacıların söylediğine göre, (bu durum) çok sayıda ‘oflama ve poflamayı’ barındıran hareketli bir yaşam tarzını sürdürmeye yardımcı olabilir.

Stringer. “Neandertallerin kalori ihtiyaçları bizimkine kıyasla çok fazlaydı; çok fazla hareket ediyorlardı, büyük ihtimalle daha kullanışsız giysileri vardı ve bu yüzden ısınmak için vücut yağlarını daha fazla yakmaları gerekiyordu” diyor ve ağır nazal solunumun soğuk iklimlerde kullanışlı olabileceğini belirtiyor.

Stringer, Neandertallerin İnuitler'in yaşadığı oranda sert koşullarda yaşamamalarına karşın, günümüzdeki Akdeniz’e benzeyen ve günümüz Britanya’sından çok daha soğuk olanlar da dahil olmak üzere, farklı iklimlerde yaşadıklarının altını çiziyor. “Her iki ortamda da yaşayabiliyorlardı ve en güçlüleri, morfolojisini (görünümünü) değiştiren ve iklime uyum sağlayabilenlerdi,” diyor.

UCL (University College London) Arkeoloji Enstitüsü’nde paleolitik araştırmacı olan Matt Pope araştırmayı memnuniyetle karşılayarak, Neandertaller ve modern insanlar arasındaki benzerlikleri ortaya koyan kanıtlara karşın, anatomik farklılıkların görmezden gelinemez olduğunu belirtiyor. “Bu (araştırma), fiziksel farkları bir parça açıklıyor ve bence gerçekten heyecan verici,” diyor. “Şimdi, [Neandertallerin] oldukça güçlü ve enerjik açıdan dayanıklı vücutlarını, ayrıca anatomik açıdan modern insanların bunları nasıl farklı şekillerde kullandıklarını anlamak için arkeolojik kanıtlara dayalı olarak tekrar incelememiz gerekiyor.”

* Yazının aslı The Guardian'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)