Murat Yetkin'in analizi: Muhafazakar camiada 'Ecevit iyi ama çevresi kötü' sendromunun Erdoğan'da tekrarı

Gazeteci Murat Yetkin son analizinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni dostlarını eski dostlarına tercih etmeyi bırakması halinde araya mesafe koyan seçmenin geri geleceği yönündeki yoruma dikkat çekti. Yetkin, "Erdoğan kimseyi kandırmıyor aslında; söylediklerini olduğu gibi duymak isteyene kendini olduğu gibi ifade ediyor. Yeni bir yola düştüğünü ve peşinden gelmek isteyenlerin onu böyle kabul edip lider saymaya devam etmesi gerektiğini söylüyor. Bunu da ilk defa söylemiyor" diye yazdı.

Abone ol

DUVAR - Gazeteci Murat Yetkin, AK Parti çevresinde gelişen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski yol arkadaşları yerine yeni dostlarıyla yola devam ettiği yönündeki tartışmalara ilişkin bir analiz kaleme aldı. Yetkin, kişisel web sitesinde yayınladığı 'Muhafazakâr camiada “Ecevit iyi ama çevresi kötü” sendromunun Erdoğan’da tekrarı' başlıklı analizinde, Ahmet Taşgetiren'in 15 Ağustos tarihli Karar gazetesindeki '“Muhafazakâr camianın gündemi' başlıklı yazısına ve bu yazının sonunda Abdurrahman Dilipak'ın 14 Ağustos tarihli Yeni Akit'teki yazısından alınmış şu cümleye dikkat çekti: “Birileri Reisi Pelikancıların karargâhına götürebiliyor, ama koskoca bir kitle bu rezalete dur deme konusunda Reise sesini duyuramıyor.”

"Taşgetiren demek istiyor ki, Erdoğan bu 'koskoca kitleye' kulak verirse, yeni dostlarını onu bugünlere getiren eski dostlarına tercih etmeyi bırakırsa, yerel seçim yenilgisinde araya mesafe koyan seçmen, yeniden Erdoğan’ın yanına gelebilir ve yeni çıkışların pek şansı kalmaz" diyen Yetkin'in yazısının bir bölümü şöyle:

"Oysa Erdoğan, 14 Ağutsos’taki 18’inci Yıl mesajında bakın ne diyordu: 'Dün bitti. Bugün ne geçmişin karanlığına ağıtlar yakacağız ne de dünkü başarılarımıza destanlar yazacağız. Dostlarım dün bitti, geçti gitti. Bugün yeni bir gündür. Aydınlık Türkiye için geleceğimiz için yeniden yollara düşme günüdür.'

Erdoğan kimseyi kandırmıyor aslında; söylediklerini olduğu gibi duymak isteyene kendini olduğu gibi ifade ediyor. Yeni bir yola düştüğünü ve peşinden gelmek isteyenlerin onu böyle kabul edip lider saymaya devam etmesi gerektiğini söylüyor.

Bunu da ilk defa söylemiyor. Aslında başlangıç olarak 2007’de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlanan restleşmeyi almak mümkün ama bugün artık açıkça ifade edilen değişimin başlangıcı, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 28 Ağustos 2014 ve hemen öncesinde yaşananlardır. Gül’ün yeniden aday olmasının önünü kesmek için Davutoğlu’nun öne çıkarılması, o süreçte AK Parti kuruluşunda yer almış pek çok “eski dostun” kenara çekilmesi bir tek şeyi gösteriyordu. Bunu o zaman da yazılarında tahmin etmiş az sayıda gazeteciden biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim: Erdoğan artık siyasete gözünü kendisiyle açmış, kendisinden önce bir siyasi sorumluluk üstlenmemiş, lidere bağlılığı davaya bağlılık sayan bir kuşakla çalışmak istiyordu.

Taşgetiren ve Dilipak’ın “seslerini” duyurabilseler Erdoğan’ın her şeyi onların arzuladığı gibi yoluna koyabileceği inancına gelince.

Bu bana 2000 yılında Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı seçilmesini takiben çıkan ve daha sonra 2001 mali kriziyle derinleşen siyasi ortamda yayılan 'Ecevit iyi, ama çevresi kötü' söylemini hatırlattı."

YAZININ TAMAMI