Moda endüstrisinde ırkçılık devam ediyor

Irkçılık, her yerde olduğu gibi moda endüstrisini de etkiliyor. Bu endüstri, yıllardır siyahların kültüründen yararlanıyor ve kâr elde ediliyor ancak siyahların para kazanması engelleniyor.

Abone ol

Beverly Johnson

Ağustos 1974’te Vogue’un kapağında yer alan ilk siyah model bendim. Bana, bunun daha önce hiç yaşanmadığı söylenmişti. 1970’lerde, bana kapağında ilk kez yer veren saygıdeğer bir yayın olan Glamour dergisinin baş editörü Ruth Whitney, ‘renklerle ilgili engelleri yok ettiğimi’ dile getirmişti.

Moda sektöründe sahneye ilk çıkışım, bir değişim akımının içinde yol açıcı bir nitelik taşıyordu. Bununla birlikte, ırkçılık etrafındaki ulusal tartışma genişledikçe, moda endüstrisinde ve özellikle de Vogue’daki ayrımcılıkla ilgili hikâyeler ilgi odağı haline geldi.

1974 yılındaki kapak fotoğrafımdan sonra, Vogue için iki kapak da dahil olmak üzere yüzlerce kez poz verdim. Fransız Elle dergisinin kapağındaki ilk siyah model bendim. Buna karşın, ırkım beni beyaz meslektaşlarıma kıyasla önemli oranda daha düşük bir ücrete mahkûm ediyordu.

Moda endüstrisi, diğer siyah insanları moda ve güzellik endüstrisinin diğer alanlarına kabul etmekte yavaştı. Fotoğraf çekimleri için siyah fotoğrafçılar, makyaj sanatçıları ve kuaförler talep etmem nedeniyle terslendim. Yani, moda endüstrisinin en üst basamaklarına kabul edilmenin bedeli, ırk ayrımcılığına sessiz kalmaktı ve durum hâlâ aynı.

OTUZ YIL SONRA GELEN İTİRAF

Otuz yılı aşkın bir süre Vogue’un baş editörlüğünü yürüten ve şu anda Condé Nast’ın duayeni olan Anna Wintour, geçen hafta Vogue’da ve moda endüstrisinin genelinde var olan bu yapısal dışlanma kültürünü itiraf etti. Vay be! Otuz yıl sonra, modanın önde gelen belirleyicilerinden biri sonunda ortada bir sorun olabileceğini kabul etti!

Irkçılığı idare etmek, moda endüstrisinin iyi yaptığı şeylerden biridir. Yıllardan beridir, şirketler aktif biçimde siyahların kültüründen ilham almak ve tüm kârı elde etmek için siyahların kültürüne zarar veriyor. Son birkaç yıl içinde, markalar peş peşe ırkçı potlar kırdı. 2018 yılında Gucci, minstrellerden** ilham alan bir seri yarattı. Geçen yıl, Burberry şirketi, boynunda bir ilmik olan kapüşonlu bir giysi*** üretti.

Kendilerinden hesap sorulduğunda, bu şirketler özür diler, etrafa vaatler ve para dağıtır. Sonra, bir diğer marka ‘yanlışlıkla’ ırksal bayağılığı tekrarlayana kadar her zamanki dışlanma haline geri dönülür. Ve daha sonra, ırkçılığı idare etme döngüsü yeniden başlar.

YAĞMALANAN VE DIŞLANAN SİYAH KÜLTÜRÜ

Siyah kültür, moda endüstrisine muazzam katkılar sağlar ancak siyah insanlar bunun karşılığında hiçbir şey kazanamaz. Markalar, hâlihazırda, moda, güzellik ve medya çalışanları arasında yetenekli siyahları tutmaz ve öne çıkarmazlar. Markalar siyah tasarımcılara büyük yatırımlar da yapmaz. Moda endüstrisi siyah insanları dışlar ve yetenekleri sayesinde para kazanmalarını önlerken, kendi kârı için ‘siyah’ olma halini yağmalar.

50 yıldır, moda endüstrisinin bir parçası olmak ve eşit ücret alabilmek için mücadele ediyorum. Ben ve siyah model meslektaşlarım, daha fazla siyah model, fotoğrafçı, kuaför ve makyaj sanatçısını sektöre dahil etmek için çabaladık. Fakat on yıllar sonra bile dahil olma mücadelesi hâlâ şiddetini koruyor.

2018 yılında Beyoncé, siyah bir fotoğrafçı olan Tyler Mitchell’ın, Vogue’un eylül sayısının kapağını çekmesini savundu ve Mitchell’ı, 125 yıllık tarihinde bir Vogue kapak fotoğrafı çeken ilk siyah fotoğrafçı yaptı. Buna rağmen, Mitchell’ın kapak fotoğrafı bir değişim işareti değildi. O zamandan beridir Vogue için kapak fotoğrafı çeken başka bir siyah fotoğrafçı olmadı.

GÜCÜ ELİNDE TUTANLAR NEYİ BEKLİYOR?

Anna Wintour, Vogue, GQ, New Yorker, Vanity Fair, Glamour ve daha birçok yayının sahibi olan küresel bir medya titanı olan Condé Nast’in sanat yönetmenliğini sürdürüyor. Condé Nast’in dijital içeriği her ay 1 milyardan fazla görüntülenme sayısına ulaşıyor ve sosyal platformlarda 423 milyon tüketiciye ulaşıyor. Wintour, Metropolitan Sanat Müzesi’nin yıllık galasını da yönetiyor ve gelişim gösteren moda tasarımcılarını destekleyen CFDA/Vogue Moda Fonu’nun arkasındaki güç. Wintour tartışmasız moda dünyasında en güçlü kişi. Wintour’un gücü, göründüğü kadarıyla, meslektaşlarını yapısal değişiklikler yapmak için sorumlu tutmasına olanak sağlayabilir.

Condé Nast için, Ulusal Futbol Ligi’ndeki (NFL) herhangi bir açık koçluk ve ön büro pozisyonu için muhtelif adaylarla görüşülmesini gerektiren ‘Rooney Kuralı’na benzer şekilde, moda dünyası için ‘Beverly Johnson Kuralı’nı öneriyorum. ‘Beverly Johnson Kuralı’, etkili pozisyonlar için en az iki siyah profesyonelle anlamlı bir görüşme yapılmasını gerektiriyor. Bu kural özellikle yönetim kurulları, üst kademelerdeki yöneticiler, en önemli editoryal pozisyonlar ve diğer etkili görevlerle ilgili. Ayrıca moda, güzellik ve medya endüstrilerindeki şirketlerin üst düzey yöneticilerini de bu kuralı benimsemeye davet ediyorum.

Whitney, benim 'modelliğin Jackie Robinson’ı' olduğumu ilan etmişti. Vogue’daki kapağımdan kırk altı yıl sonra, bir ikon olmaktan bir put kırıcıya dönüşmek ve çok uzun zamandır güzellik işinin çirkin bir parçası olan ırkçılık ve dışlanma ile mücadeleye devam etmek istiyorum.

*Beverly Johnson, Amerikalı bir süper-model, aktris ve iş insanıdır.

**Minstrel; yüzünü siyaha boyayarak (aşağılayıcı anlamda) siyah taklidi yapan ve siyahların şarkılarını söyleyerek şaklabanlık yapan oyuncu.

***Kapüşonlu giysi ve boğma ipi, tarihsel açıdan Amerikalı beyazların ırkçı örgütü olan Ku Klux Klan’ın simgeleridir.

Yazının aslı Washington Post sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)