Milli voleybolcu Özge Kırdar: Hak ettiğimiz değeri bulamıyoruz

Milli voleybolcu Özge Kırdar, “Bizim dönemimizle başlayan süreçte, kadın voleybolu hem federasyon, hem sponsorlar hem de sporcular ile beraber büyük başarılara imza attı. Takım ve milli takım bazlı, ülkemizin elde etmekte zorlandığı başarılara imza attık. Burada biz sporcular olarak hak ettiğimiz değeri bulamadığımızı düşünüyorum” diye konuştu.

Abone ol

DUVAR - Voleybolcu Özge Kırdar, 18 yıllık kariyerine ulusal ve uluslararası alanda birçok başarı ekledi: Milli forma ile Avrupa Şampiyonası 3'üncülüğü ve Avrupa 2'nciliğini deneyimleyen Kırdar, CEV Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu ve Challenge Cup şampiyonluğu yaşadı. Bireysel olarak da Challenge Cup MVP, en iyi pasör, en iyi servis atan oyuncu gibi ödüllerin sahibi oldu. Birçok hedefini gerçekleştirdiği için mutlu olduğunu belirten sporcu, “Ama hâlâ kazanmak istiyorum” diyor.

Türk Hava Yolları Spor Kulübü çatısı altında faaliyet gösteren THY Kadın Voleybol Takımı ile kariyerini sürdüren Kırdar, “Amacımız bu sene de ligi en üst sıralarda tamamlamak ve ülkemizi Avrupa’da başarı ile temsil etmek” ifadesini kullanıyor.

Milli sporcu ile voleybol serüvenine dair Gazete Duvar için bir yolculuk gerçekleştirdik.

Özge Kırdar

Bir Anadolu şehri olan Kütahya'da doğup büyüdünüz. Voleybol'a yöneliminiz nasıl oldu?

11 yaşımdaydım. Ortaokul öğrencisiyken, voleybol takımımız için uzun boylu kızlar arıyorlardı. Gözde ile benim boylarımız fena olmadığı için seçildik (Gülüyor). Seçildikten sonra babama devam etmek için sorduğumuzda “Tabii ki” cevabını alınca, Gözde’yle birlikte voleybola başlamış olduk.

13 yaşındayken kardeşiniz Gözde Kırdar'la İstanbul'a transfer oldunuz. Evden ayrılmak için oldukça küçük bir yaş. Zorlandınız mı hiç?

Zor yanları tabii oldu. Öncelikle evinizden ayrılmak kolay bir süreç değil ama özel bir hikaye çıkaracak da, duygusal bir sürecimiz olmadı. Beraber çok güçlüydük. Okulun yurdunda kalıyorduk. Okul sonrası antrenman yapıyorduk. Marketten alışverişimizi yapıp, yurda gidiyor; sonra da yatıyorduk, dinleniyorduk. Biz “Kendi kendimize başaracağız” diyerek sürekli çalıştık. Ailemize verdiğimiz hem sporcu olacağız, hem de okuyacağız sözünü yerine getirmek için kendimize hedef koyduk ve başardık.

'YAŞIMIZ KÜÇÜKTÜ AMA HEDEFLERİMİZİ BİLİYORDUK'

Bu transferin size nasıl bir gelecek hazırladığının bilincinde miydiniz?

Yaşımız küçüktü ama hedeflerimizi biliyorduk. Bu bilinç ile hareket ettik.

İkiz kardeşlerin aynı yeteneklere sahip olması çok rastlanır bir şey değil sanırım. Birçok maçta da rakip olarak yarıştınız. Bu anlamda aranızda nasıl bir rekabet duygusu var? O maçlardaki hisleriniz nasıl?

Evet, aynı yeteneklere ve aynı kariyer yolculuğuna sahip ikizler dünyada çok rastlanan bir durum değil. Bizim için özellikle yetişme döneminde, birbirimize destek açısından olumlu birçok etkisi oldu. Aynı takımlarda oynadık, milli formayı beraber giydik ama rakipken de sahanın en profesyonel sporcuları olarak, rekabetin getirdiği kurallar çerçevesinde takımlarımızın kazanması için elimizden geleni yaptık. Tabii karşı sahada ikizinin olması çok ayrı bir durum ama düdük sesi ile beraber ikimiz de sahada çok fazla kimin olduğu değil, takımımızın ne yaptığı ile ilgilendiğini söyleyebilirim.

1 buçuk yıl süren bir Polonya serüveniniz oldu. Bu kararı nasıl verdiniz?

Ben farklı kültürleri, gezmeyi seven bir insanım. Voleybol oynarken de, her zaman farklı bir kültür içerisinde, uluslararası bir ortamda voleybol forması giymek bir arzumdu. Çünkü bu çok ayrı bir tecrübe. Bu tecrübeyi yaşamadan voleybolu bırakmak hiçbir zaman istemezdim. Buna bağlı olarak, 2013 yılında Polonya’ya gittim ardından da Türkiye’ye dönmeden Azerbaycan’da da voleybol oynama fırsatı yakaladım.

'SPOR KÜLTÜRÜ OTURAN ÜLKELERDE FARKI GÖRÜYORSUNUZ'

Polonya süreci nasıldı? “Burada şikayetçi olduğum ne varsa orada aksi var” ifadesini kullanmışsınız. Nasıl farklar gözlemlediniz?

Şikayet değil, gözlemlerim. Bizim dönemimizle başlayan süreçte, kadın voleybolu hem federasyon, hem sponsorlar hem de sporcular ile beraber büyük başarılara imza attı. Takım ve milli takım bazlı, ülkemizin elde etmekte zorlandığı başarılara imza attık. Ben bunların değerinin istenilen seviyede verilmediği düşünüyorum. Burada biz sporcular olarak hak ettiğimiz değeri bulamadığımızı düşünüyorum, buna bağlı olarak kullandığım bir ifade diyebiliriz. Farklara gelince, çok daha profesyonel bir düzen, doğru kurgulanmış bir yapı ve işleyen bir sistem var. Buradaki sistem kavramı hem sporun içinden gelen faktörler hem de dış faktörlerle alakalı. Spor kültürünün oturduğu tüm ülkelerde bu farklı tam olarak hissedebiliyorsunuz.

Döndüğünüzde voleybol kariyerinize Türk Hava Yolları ile devam etme kararı verdiniz. Bu kararı ne şekillendirdi?

Türkiye’ye dönüş yaptığımda önce bir sezon Bursa Büyükşehir forması giydim. Ardından voleybola ara vermem gerektiğini hissettim. 13 yaşından beri ağır tempoda geçen bir süreç yaşadım. Yapmak istediklerimi, görmek istediğim yerleri görüp, hem vücut hem de kafa olarak kendimi dinlendirmeye karar verdim. Bu bana çok çok iyi geldi. Daha sonra THY’den güzel bir teklif geldi. Tekliften öte onların heyecanları, planları kafama çok yattı. THY ile anlaştıktan sonra, beynimi de çok iyi hazırladım. Fizik olarak da kafa olarak da çok hazırdım.

.

Adaptasyon süreci nasıldı?

Hiçbir uyum süreci yaşamadım. Güzel bir ekibimiz var, yalnızca toptan belli bir süre uzak kaldığım için bazı duygulara dönüş, topu hissetmek dediğimiz kavramı tekrardan tatmak 2-3 haftamı aldı.

'VOLEYBOLUN EN DİBİNDEN GELDİM'

2000 yılından beri toplam 13 tane kulüp değiştirdiniz. Bu kulüp değişikliklerinin sporcu üzerinde olumlu ve olumsuz nasıl etkileri oluyor?

Bu her sporcu için farklıdır. Ben 13 defa kulüp değiştirip, 9 farklı kulüpte oynadım. Kişisel olarak farklı ortamlara, değişikliklere hızlı adapte olan bir karakterim. Bunu sporculuk hayatımda da kullandım diyebilirim. Benim açımdan, hızlı da adaptasyon süreci yaşadığım için olumsuz bir etkisi olmadı. Voleybolun en dibinden geldiğim için avantajlarını yaşadım.

Bir röportajınızda “Bence insanlar nasıl bir iş yaptığımızın farkında değil” demişsiniz. Bunu size düşündüren nedir?

Bu yalnızca voleybolcular için söylenmiş bir söz değil. Genel anlamda sporun her branşında olan arkadaşlarımız için geçerli. Biz başarı kazandığımızda, bizi seyredenler, takip edenler gülen yüzümüzü görüyor ya da bir şampiyonluk törenine bakarak, o eğlenceli dakikaları bizimle beraber yaşıyorlar. Ama arka planda yorucu antrenmanlar, vücutta yaşanan sakatlanmalar, iyileşme dönemleri, fiziksel olduğu kadar yaşanan mental sorunlar. Stres, sürekli maç temposunda kendini yenilemeye çalışma. Bunlar çok konuşulmadığı için nasıl bir işin içinde olduğumuzun farkında olunmadığını anlatmaya çalıştım.

Takım sporunda yer almak size hayatta nasıl etkiler sağladı?

Öncelikle paylaşmayı öğreniyorsunuz. Birlikte düşünmeye başlıyorsunuz. Arkadaşlarınızın eksiklerini kapatırken, onlar da size yardımcı oluyor ve ortak hareket ediyorsunuz. Bunların hayatımdaki etkisine gelecek olursak, içi dışı aynı olan bir insanım. Aynı şekilde, beraber yaşadığım insana, aileme, arkadaşlarıma, çalıştığım insanlara bakış açıma olumlu etkiler sağladı. İletişimin önemini her alanda kullanmaya başladım. Herkesten bir şeyler öğrenilebileceğine inandım.

'HÂLÂ KAZANMAK İSTİYORUM'

18 yıllık voleybol kariyerinizde kendinizi nerede görüyorsunuz?

Aynaya baktığımda ülkemde voleybol oynadım, yurtdışında voleybol oynadım. Milli formayı giydim. Milli forma ile Avrupa Şampiyonası 3'üncülüğü ve Avrupa 2'nciliği yaşadım. Olimpiyatlarda yer aldım. Takım bazlı olarak CEV Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu ve Challenge Cup şampiyonluğu yaşarken, bireysel olarak Challenge Cup MVP, en iyi pasör, en iyi servis atan oyuncu gibi ödüllerin sahibi oldum. Bunları üst üste koyunca, hedeflediklerimi yaptığım için çok mutluyum. Ama hâlâ kazanmak istiyorum.

'VOLEYBOL, TEKSTİL KONUSUNDA SIKINTILIYDI...'

Spor tekstili üzerinde NineSet adında bir girişimde bulundunuz. Bir sporcu olarak nasıl hassasiyetleriniz var? Bu kararı nasıl verdiniz?

Yurt dışında uzun süre oynamış, farklı deneyimleri olan bir sporcu olarak branşım olan voleybolda tekstil konusunda ülkemizde ürün kısıtlılığı bulunduğunu gözlemliyordum. Burası bir eğlence dünyası, sporcuya ve sporu takip edene daha fazla heyecan verecek, sporcuların ihtiyaçlarını karşılayacak ürünlerin gerekliliğinden yola çıkarak bir marka oluşturmaya karar verdim.

Dünyaya baktığımızda kadın sporculardan örnek verirsek Maria Sharapova, Serena Williams gibi isimler farklı sektörlerde kendi yaratıcılıklarına bağlı ürünler ile yer alıyorlar. Ülkemizde de spor hayatımız sonrası kariyer planlamamızı yapmalıyız, ben de bu kariyer planlamam içerisinde böyle özel bir girişimde bulunmak istedim. Bu alanda da esasen öncü isimlerden biri olarak yer almak istiyorum. Buna bağlı olarak NineSet adını verdiğimiz markamızı oluşturduk. Ürünlerimiz hakkında detaylı bilgi için Instagram hesabımız: @ninesett ve websitemiz: nineset.net. Şu an için 5 farklı ürün ile yola çıkıyoruz ama kısa zamanda ürün gamımız genişleyecek.

Voleybol kariyerinize dair gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?

THY ile devam eden bir sürecimiz var. Geçen sene lige yeni giren bir ekip olarak, hedeflediğimiz noktada ligi bitirdik. Bu sene başında Balkan Kupası zaferi ile giriş yaptık. Amacımız bu sene de ligi en üst sıralarda tamamlamak ve ülkemizi Avrupa’da başarı ile temsil etmek. Kişisel kariyerimle ilgili olarak da, kendimi hazır hissettiğim sürece en iyileri yapmaya çalışmaya devam edeceğim.