Meral Akşener: 2023’te Erdoğan’ın seçilmesi imkansız

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinin imkansız olduğunu, kendisinin de bunu gördüğünü söyledi. AK Parti ile bir temasın söz konusu olmadığını açıklayan Akşener’e göre CHP-İYİ Parti işbirliğinin geleceğini de Cumhurbaşkanlığı sisteminde değişiklik olup olmayacağı belirleyecek.

Abone ol

ANKARA - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yeni yasama dönemine kısa bir süre kala gazete, televizyon ve internet haber sitelerinin Ankara’daki kadın temsilcileri ile bir araya geldi. Toplantı Akşener’in kadına yönelik şiddete karşı çözüm önerilerini paylaşması için düzenlenmişti ama bir taraftan yeni kurulacak siyasi partilerle ilgili sıcak gelişmeler, diğer taraftan yeni sistemin zorunlu kıldığı ittifakların geleceğine dair tartışmalar nedeniyle ana gündem siyasetteki gelişmeler oldu.

Akşener’e son günlerde sıkça konuşulan İYİ Parti’nin AK Parti ile yakınlaşma iddialarını ve CHP ile işbirliği yaptıkları Millet İttifakı’nın kaderini sorduk. AK Parti ile yakınlaşma iddialarını, “Herhangi bir mesaj alış-verişi kesinlikle yok. Hiç kimseyle gizli görüşmem” sözleriyle reddeden Akşener, partisinin sürekli bu konuyla gündeme gelmesini de, “Çünkü biz anahtarız” sözleriyle değerlendirdi. Akşener, “2023 seçimlerinde Erdoğan’ın seçilmesi imkansız. Kendisinin de bunu gördüğünü biliyorum. Yetmiyor oylar. Biz anahtarız. Dolayısıyla çekiştirilmekten daha doğal hiçbir şey olmaz” dedi.

Millet İttifakı’nın geleceğinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde yapılacak değişikliğe bağlı olduğunu söyleyen Akşener, “Sistem tıkandı. İyileştirilmiş parlamenter sistem ya da güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik adım atılabilecek mi, bilmiyoruz. Sağduyunun hakim olabileceğini düşünüyorum. O nedenle CHP ve İYİ Parti’nin yaptığı işbirliğinin sürüp sürmeyeceği bu gelişmelere göre şekillenir” dedi. Akşener, “Bu sistem devam ettiği sürece yeşeren umudu, oyumla değiştirebilme umudunu, başarabilme hissini kimsenin elinden almaya da hakkımız yok” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in kadın gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle oldu:

BAŞARMA UMUDUNU DUMURA UĞRATMAYIZ

Son dönemde Ankara'da en çok merak edilen konu, ittifakların geleceği. Cumhurbaşkanı ile 30 Ağustos'ta tokalaşmanız çok konuşuldu. Soru şu; Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da “katolik nikahı” mıdır?

Cumhur İttifakı’nın küçük ortak açısından bakıldığında Katolik nikahı olduğu görülüyor ama Sayın Erdoğan açısından nasıldır bilemem. Millet İttifakı açısından bakarsanız, bizim iş birliğimiz Türkiye’ye nefes aldıran sonuçlar ortaya çıkardı. AK Parti’li seçmene de, başka partilere oy veren seçmene de nefes aldırdı. Ben Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin artık işlemediğini, taşınamadığını ve Sayın Erdoğan tarafından da bunun görüldüğünü düşünüyorum. Nasıl bir yol bulunacak bilgim yok. Sistem tıkandı. İyileştirilmiş, parlamenter sistem ile ilgili adım mı atılacak ya da muhalefet partileri olarak bizlerin talep ettiği güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik adım atılabilecek mi, bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var o da taşımıyor… Sağduyunun hakim olabileceğini düşünüyorum. O nedenle CHP ve İYİ Parti’nin yaptığı işbirliğinin sürüp sürmeyeceği bu gelişmelere göre şekillenir. İki; ittifaklar sistemi bir tarafıyla gayri resmi. Kurumsallaşacak mı, nasıl bir yola doğru gidilecek, onları da zaman içerisinde göreceğiz. 23 Haziran İstanbul seçimlerinin en büyük özelliği, siyasi partilerin yöneticileri elbette çalıştı, oy verdi ama o 800 bin küsur fark İstanbullunun, her siyasi partiye -başta AK Parti olmak üzere- oy veren seçmenin kararıdır. Dolayısıyla o sonuç İstanbullunundur. Bütün bunları okuduğumuz zaman bu umudu, bu başarabilme ihtiyacını, bu kulak çekme eylemini dumura uğratacak, tekrar umutsuzluğu ortaya koyacak bir bakış açısını hayata geçiremeyiz. Bizler açısından bağlayıcılığı bu.

CUMHUR İTTİFAKI ÇİFT KATOLİK (NİKAH)

“İşbirliğimizin sürüp sürmeyeceği bu gelişmelere göre şekillenir” dediniz. Parlamenter sisteme bir dönüş olursa “bu iş birliğine de gerek kalmayacak” anlamında mı söylediniz?

Herkes hükmü şahsiyeti üzerinde yol yürür. Biz ilkeleri, hayata bakışı, projeleri başka yeni bir siyasi partiyiz. CHP yüz yıllık bir parti. Gelenekleri olan, kurumsal kültürü olan, bu bir tarafı ile çok önemli bir tarafı ile çok zorlu bir siyasi yapı. Bütün bunlara bakıldığı zaman yarının ne göstereceğini bugünden tanımlamak zor. Ama bu sistem devam ettiği süre içerisinde bu yeşeren umudu, başarabilme, oyumla değiştirebilme umudunu, başarabilme hissini kimsenin elinden almaya da hakkımız yok. Bunu da bütün netliği ile söylemek zorundayım. İYİ Parti kurulmamış olsaydı, İstanbul’u, Ankara’yı, Antalya’yı, Adana’yı konuşuyor olmazdık… Bu işbirliğinde seçmenin talepleri odaktaydı. Bizim açımızdan sonuçları itibariyle memnuniyet verici. Ama parlamenter sisteme geçilmiş, ittifakların kurumsallaşması ya da tam tersine ortadan kalkması durumunda hepsi yeniden değerlendirilir. Ama Cumhur İttifakının küçük ortak beyanlarına baktığımız zaman, orası gerçekten çift Katolik (nikah).

Bahçeli bir röportajında Cumhur İttifakına yeni katılımlar olabileceğini söylüyor…

Sayın Bahçeli'nin çağrısına, kendisi de söylüyor, milletvekillerimizin olumlu bir cevabı yok. Taban dediğimiz parti yöneticilerimizden de öyle hurra diye yola çıkma yok. İYİ Parti'den ayrılıp MHP'ye gitme diye bir kavram yok. Bir temenniyi ifade ediyor Sayın Bahçeli, gizemli konuşmayı eskiden beri sever.

MİLLET İTTİFAKI DAVUTOĞLU, BABACAN İLE GENİŞLER Mİ?

Ali Babacan-Abdullah Gül ya da Ahmet Davutoğlu’nun içinde olacağı partiler Millet İttifakına dahil olur mu?

Onu bilmiyorum. Sayın Babacan da Sayın Gül, Sayın Davutoğlu da toplumun tanıdığı isimler. Parti kuracakları kamuoyunda ilk konuşulduğu andan itibaren prensip olarak bir şey söyledim. Türkiye'de demokrasi çok kasıldı. Farklı renklere, söylemlere, seçeneklere, teşebbüslere ihtiyaç var. İkincisi bu arkadaşlarımızın kuracakları partileri olumlu gördüğümü, başarılar dilediğimi söyledim. Aynı yerde duruyorum. Siyasette rekabet iyi bir şey, seçmenin işine yarar. Seçmen velinimet haline dönüşür. 31 Mart seçimlerine giderken bizim söylemimiz “kulak çekin”di! Seçmenin gözünün içine bakılsındı. Şimdi seçmenin gözünün içine iktidar tarafından bakılıyor. Seçmen velinimet olma yolunda gidiyor. Seçenekler arttığında rekabet siyasallaşır. Bir oy almak için çok efor sarf edersiniz, bu da kaliteyi yükseltir. İYİ Parti olarak Türkiye'ye bir iyiliğimiz var. Partiyi kurarken inanılmaz zorluklarla karşılaştık ama direndik. Bu pek çok insanı siyasette cesaretlendirdi. Bu arkadaşlarımızın kuracağı partilerin başarılı olmasını isterim, diliyorum. Yeni aktörlerin Türk siyasetine katılıyor olmasında ciddi pay sahibi olduğumuzu da ifade etmek isterim.

RESEPSİYON YORUMU: KALABALIK İÇİNDE MESAJLAŞILMAZ

CHP-İYİ Parti birlikteliği sistemdeki değişikliğe göre şekillenir, dediniz. Sayın Cumhurbaşkanı ile 30 Ağustos resepsiyonundaki samimi görüntüleriniz çok konuşuldu. İYİ Parti ile AK Parti arasında yakınlaşma olur mu? Cumhur İttifakını genişletme çabaları doğrultusunda AK Parti ile İYİ Parti temasa geçebilir mi?

Sadece siyasi bir nezaket dışında konumlandırılacak bir fotoğraf değil. Ev sahibi, misafir. Onun dışında siyasi adap ve siyasi nezaketle alakalı bir durum. Samimiyetle söyleyeyim: Siyasi partiler arasındaki görüşmeler yani mesaj alıp götürme başka yöntemlerle olur. Onca kalabalık içinde orada mesajlaşılmaz.

BİLAL ERDOĞAN HANGİ SIFATLA ORADA OTURUYORDU

Bir de Bilal Erdoğan’la selamlaştığınız fotoğraf çok konuşuldu..

Her toplantıda protokol olsun-olmasın tokalaşarak gidilir. Protokolde iki sırayla tokalaşarak geldik. Vali’nin yanında Bilal Bey’in oturduğunu Vali Bey ile tokalaştıktan sonra gördüm. Doğaldır ki tokalaştım. Bu da siyasi falan değil, insani bir nezakettir. Bilal Erdoğan’ı atlayıp geçseydim ne olacaktı? Orada bir durumumuz daha var, ev sahibi biziz. Yani Elmalı Belediyesi bizde. Dolayısıyla tokalaşarak, iki sırayla da devam ettim. Şimdi oradaki esas mesele şu; orada Valinin yanında Bilal Erdoğan hangi sıfatla, hangi pozisyonla oturuyordu. Sorulması gereken budur. Ve bizde buradaki görüntüyü cebimize koyduk.

'ERDOĞAN KENDİSİ DE GÖRÜYOR'

-Siyasette yeni gelişmelere bağlı olarak AK Parti ile temasa sıcak bakar mısınız? Neden tek İYİ Parti ile ilgili bunlar konuşuluyor?

Anahtarız biz. 2023 seçimlerinde yani 2023 diye bildiğimiz için söylüyorum, Sayın Erdoğan’ın seçilmesi imkansız. Kendisinin de bunu gördüğünü biliyorum.

-Neden?

Yetmiyor oylar.

-Bu nedenle mi size bir talep var?

Hayır biz anahtarız. Dolayısıyla çekiştirilmekten daha doğal hiçbir şey olmaz.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, medyanın kadın temsilcileri ile bir araya geldi

KİMSEYLE GİZLİ GÖRÜŞMEM

-Siz Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemiştiniz. Ekrem İmamoğlu ya da Abdullah Gül’ün olası ittifak adaylığında Erdoğan’ı destekler misiniz?

Kim aday olacak, kim olmayacak bilmiyoruz. İkincisi biz hep Türkiye’nin kazanabileceği projelerin içinde yer aldık. Partimizi değil, Türkiye’yi birinci öncelik olarak düşündük. Dolayısıyla oyun kurucuyuz an itibari ile. Ve gerçekten güçlü bir anahtar konumundayız. O nedenle de çekiştiriliyoruz. Rahmetli Demirel’in bir sözü vardı; doğmamış çocuğa don niye biçtiriyorsunuz. Kim aday, kim değil bilmiyoruz ki. Ne zaman seçim olacak belli değil ama 2023’ü temel kabul edersek Sayın Erdoğan’ın seçilmesi biraz ötesi, yani gerçekten zor ve imkansız görünüyor. Bu konularda rasyonalitesi olan bir insandır, görüyordur muhtemelen. Tekrar söylüyorum herhangi bir mesaj alış-verişi kesinlikle yok. İkincisi ben asla hiç kimseyle gizli görüşmem. Yani kim görüşmek isterse benimle aracı kurumlardan varsa diye bahsediyorum, gelir partide genel merkezde aleni açık görüşürüm.

YENİDEN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLUR MUSUNUZ?

-Cumhurbaşkanı adaylığınız tekrar gündeme gelir mi?

Onu da gerçekten şöyledir diyemem. Bakın biz bir kayyum atanması üzerine dahi Başkanlık Divanı’nda saat 17.00'den gece 22.00'ye kadar tartışıp bir metin ortaya çıkardık. Bütün milletvekilleri, GİK üyeleri, özellikle hukukçu arkadaşlarımız arandı oybirliğiyle ortak bir metin çıktı. Şimdi bir kayyım ataması için böyle bir çalışma yapan bir siyasi partinin genel başkanının aday olup olmayacağı konusu da elbette kurullar üzerinde tartışılacak bir durumdur. Yine dönüyoruz Rahmetli Demirel'e, henüz çocuk doğmadı.

TÜRKİYE’Yİ ZAYIFLATAN, İTİBARSIZLAŞTIRAN İŞLER

-Diyarbakır anneleri ile ilgili yaptığınız açıklamalar Cumhur İttifakı tarafından eleştirildi. Orada söylemek istediğinizi anlatamadığınızı düşünüyor musunuz?

Hayır. Klasik çarptırma. Yazılı açıklamamda Diyarbakır’da HDP’nin il başkanlığının önünde “çocuklarımızı geri getirin” diyen annelerin o eylemine karşı tek kelime yok. Her yere gidip çocuğunu istemek onların hakkı. Benim işaret ettiğim ve hala ısrar ettiğim konu şu; devlet ve devletin direksiyonundaki iktidar vatandaşını korumakla yükümlüdür. Sorgulanması gereken şey şu; Diyarbakır’da HDP’nin il başkanlığının önünde oturan annelerin müracaat edecekleri yer savcılıktır, karakoldur, polistir. Buralara muhtemelen müracaat edip de bir sonuç alınamadıysa bu ülkeyi yönetenlerin –ben de yönetsem- ayıbıdır. Devlet o annelerin çocukları her neredeyse orayı delip kırıp onu alıp getirmekle mükelleftir. Şimdi bir şey daha var, gözden kaçıyor. Türkiye hükümranlık haklarını mı devrediyor? Bir il başkanlığının önünde çocuklar isteniyor. Yani bu annelerin derdinin çaresinin orası olduğunun altı çiziliyor ve o siyasi partinin il başkanlığı ikinci bir hükümranlık alanı haline getiriliyor. Bunlar Türkiye’yi zayıflatan, ucuzlatan, itibarsızlaştıran işlerdir…Hatırlayın geçmişte esir alınmış askerler, polisler için heyetler giderdi. Tuhaf basın toplantılarıyla o çocuklar teslim edilirdi. O gün nasıl baş öne eğildiyse bugün de aynısı. Annelere söyleyecek benim bir sözüm yok. Anneler çare arıyor.

-Kayyım atamalarına ilkinden farklı olarak daha fazla itiraz oldu. Bu eylem kayyımları meşrulaştırmak için kullanılıyor yönünde değerlendirmeler de yapılıyor…

İktidarın oluşturduğu siyaset kurumu küçük kurnazlıklar üzerinde uzun yıllar çok konforlu bir hayat geçirdi. Dolayısıyla o konfor alanı bitti. Sayın Soylu (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu) 31 Mart seçimlerinde o kadar kantarın topuzunu kaçırdı ki, Temel (Karamollaoğlu) Bey’le beraber bizim Kandil ile sözleşme imzaladığımızı ilan etti. Bu ülkede PKK ile yandaşlık isnat edilecek son kişilerden birisiyim ben. PKK ayrılıkçı bir terör örgütüdür. HDP siyasi bir parti olma yolunda adım atacaksa PKK ayrılıkçı terör örgütüdür demelidir. Burada bir sorun var mı yok. Ama siz terörle iltisaklı diye diye 92 milyon lira parayı neden verdiniz kardeşim. Hiçbir eylem yapmadan sürekli vırvır söylenerek böyle şey olur mu? Diyarbakır İl Başkanlığını suçluyor anneler ve bir çocuk geri geliyor. Demek ki delil. Ne yaptınız? Annelerin beyanatlarını takip ediyorum. İsimler veriyorlar. Ne oldu, bu isimler hakkında ne yapıldı? Beyanımın sonuna kadar arkasındayım. Çarpıtmalarının da hiç umurumda olmadığını söylemek zorundayım. Her zamanki arkadaşların tavrı ama bu defa tutmuyor.

BEN İFADE VERMEYİ ÇOK ARZU EDİYORUM

-Hakkınızda açılan FETÖ soruşturmasında ifade vermek için başvuru yapmıştınız. Bir gelişme oldu mu?

Bir başvuru daha yapmam lazım. Hiçbir şey yok. En iyi özelliğim fikri takiptir. Ben ifade vermeyi çok arzu ediyorum. Çünkü birçok şeye belki faydam dokunacak. Burada neden konuşmuyorum. Buradaki dedikodu olur. Devletin savcısının sorularına cevap vereceğim ben. Ama özenle kaçıyorlar. Hakkım neyse döne döne hatırlatacağım Savcı Beylere… Ben 2010 referandumu olmasaydı, 15 Temmuz’un olmayacağına inananlardanım. Meclis Başkanlık Divanı’ndaki tüm AK Parti temsilcileri, grup başkanvekilleri ve Mehmet Ali Şahin Beyle bunu konuştum. “Yapmayın” dedim. Başkaları ile de konuştum. 2010’da o referanduma en sert çalışan insanlardan birisiyim ben.

CUMHUR İTTİFAKI’NDA BİR TELAŞ VAR

Bir şey daha söyleyeyim. Cumhur İttifakı paydaşlarında, küçük ve büyük ortaklarda bir telaş var. Bir seçim için Abdullah Öcalan’ın mektubu okutuldu. Büyük ortak mektubu aldı, küçük ortak kul oldu. Öcalan’ın kardeşi için Erbil’e iki kişi gönderildi, mülakat yapıldı. O iki kişi onu alıp da derdest edip getirmedi. Cumhurbaşkanı bilgim yoktu dedi. TRT Genel Müdürü hakkında hiçbir soruşturma açılmadı. Bunu seçmenin unutması mümkün değil. Bunu karartmak için her şey yapılacak.

-Bir soruşturma olmadan kayyım atamalarını nasıl okuyorsunuz?

Bunların tamamını öncelikle Abdullah Öcalan mektubu, Osman Öcalan mülakatını örtmek olduğunu düşünüyorum.

-Yeni yasama döneminin ilk çalışması yargı teklifi olacak. CHP’nin yargı paketi çalışması var. Neden katılmadınız?

Biz de hem yargı hem de anayasa kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Taslak bitti. Tüm siyasi partilerin metinleri bir çıksın. Ortaklaşacağımız, itiraz edeceğimiz noktalar olacaktır. Biz kendimiz de çalışma yaptığımız için bir başka çalışmaya katılmadık. Saray talimatı ile Adalet Bakanlığının yaptığı yargı reformu paketinde dolaylı olarak CHP’ye oy veren görüşte bir akademisyenin, HDP’nin ve MHP’nin dolaylı katılımı ile bir paket hazırlandığını duyuyoruz. Bilgi olarak paylaşamam. Buna karşılık CHP’nin uzunca süredir yaptığı bir çalışma. Buralara hiçbir şekilde buyurun gelin denilmedi başlangıç itibariyle. Hadi buyurun denilse belki gider, belki gitmezdik. Sonuç itibariyle pişirilmiş bir yapının gözlemcisi olmayı uygun görmedik biz de bir çalışma yaptığımız için.

HDP’YE ANAYASA, YARGI PAKETİ RANDEVUSU YOK

-HDP Anayasa, yargı paketi için siyasi partileri ziyaret ediyor. Sizden randevu istendi mi?

Randevu talebi geldi. CHP’nin davetine de icabet etmedik biz. Biz bir hazırlık yapıyoruz, kendi bakış açımızla hem yargı reformuna ilişkin hem de bir olası anayasa değişikliğine yönelik kendi taslaklarımızı sunacağız. O nedenle prensip olarak görüşmeyeceğiz.

-Erken seçim bekliyor musunuz?

Ben bugün itibariyle beklemiyorum ama taşınabilir bir Türkiye yok.

-Susamam dinlediniz mi?

Konuya girmeyeyim. (gülerek)

Akşener gazetecilere günün hatırası olarak başörtüsü hediye etti.

KADINA ŞİDDET ESASINDA ERKEKLERİN SORUNU

-Kadına yönelik şiddetin çözümüne yönelik önerileriniz nedir?

Birinci derecede kadınlara olmak kaydıyla şiddet toplumun ana öğesi haline geldi, getirildi. Bakın çocuklara, hayvanlara, bütün dezavantajlı gruplara, sınıfsal olarak daha alt gelir düzeyinde olan insanlara yani biz rahmetli Müslüm Gürses diliyle söylersek ne kadar gariban varsa bir şiddet anlayışı var. Birincisi bu, bir kültür haline geldi. Biz çözümü dört başlıkta topluyoruz. Sadece kadınların meselesiymiş gibi görünüyor esasında bu erkeklerin problemi.

KADINA BİLEZİK ERKEĞE KELEPÇE

Toplumsal, ekonomik, yargı ve asayiş boyutu var. En uzun vadeli çözüm olan sosyal boyutta aileden itibaren çalışmaların yapılması gerekiyor. Eğitimle çözülmesi gereken uzun erimli bir proje. Ortaokuldan itibaren müfredatın çok ciddi değiştirilmesi gerekiyor. Ekonomik boyutunda nafaka var, herkes onun üzerinde kavga ediyor. Kadına şiddetin bir boyutu da çalışmayan, geliri olmayan kadının çaresizlikten dolayı şiddetle ilgili susması var. Bizim önerimiz İŞKUR’un,  belediyelerin ve devletin kurumlarının şiddete bağlı boşanmış ve işi gücü olmayan kadınlara iş imkanın sağlanmasının hukuki alt yapısının hazırlanması. Ayrıca şiddet sebebiyle boşanmış bir kadının mutlaka asgari ücret çerçevesinde bir süre desteklenmesi lazım. Köklü çözümler olmadan bu işler olmaz, romantik romantik konuşarak yürümüyor işler. Yargıda da kadının korunması birinci öncelik olmalı. Şiddet uygulayan erkek rehabilite edilmeli, kadın evinde muhafaza edilmeli. Kanunlar kadın lehine cidden caydırıcı hale gelmeli. Asayişi ilgilendiren konu da şu: Navigasyon alt yapımız uygun, küçük bir yatırım gerekiyor. Kadına bir bilezik, erkeğe bir kelepçe ve bir kilometrelik bir alana kadar erkek kadına yaklaştığında en yakın kolluk gücünün o erkeği enterne etmesinin yolunu açmamız gerekiyor. Bunların yapılması gerekiyor ve bir kültürün değişmesi gerekiyor. Para nerede derlerse söylerim nerede olduğunu.

AKŞENER “BAŞÖRTÜSÜNDE SİNMİŞ İSYANI” KADIN GAZETECİLERLE PAYLAŞTI

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kadın gazetecilerle Türkiye’nin farklı illerinde kendisine hediye edilen tülbent ve yemenileri paylaştı. Tülbentlerin üzerindeki notta Akşener, “Bu başörtüsü karış karış dolaştığım Anadolu ve Rumeli’deki kadınlarımızın sessiz çığlıklarının nişanesidir. Türkiye’yi, ocaklarını, evlatlarının geleceğini ve güvenliklerini dert edinen kadınlarımızın bana güç katan yemenileri, tülbentleri, başörtüleri istedim ki sizde de bulunsun. Bu başörtüsüne sinmiş isyanı sizinle paylaşıyorum. Dokundukça hatırlayınız ki ülkemizin bir köşesinde bir kadın ağlıyor” yazıyordu.