Maymun çiçeği virüsü neden küresel alarma sebep oldu?

Bilim insanları, çiçek hastalığının daha az ölümcül bir akrabası olan virüsün neden pek çok toplumda görüldüğünü anlamaya çalışıyorlar.

Abone ol

Max Kozlov

Geçtiğimiz hafta, Afrika kıtası dışındaki en az 11 ülkede 120’den fazla doğrulanmış ya da şüphelenilen ve nadir bir viral hastalık olan maymun çiçeği vakası bildirildi. Virüsün dünyanın dört bir yanındaki farklı toplumlarda, genelde görülmediği bölgelerde tespit edilmesi, bilim insanlarını alarma geçirdi ve onları yanıtlara giden bir yarışa yönlendirdi. On yıldan uzun zamandır Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde maymun çiçeği üzerinde çalışan ve Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi’nde epidemiyolog olan Anne Rimoin, “Bunun gibi bir yayılıma tanık olmak ufuk açıcı” diyor.

İLK KEZ KEMİRGENLERDEN BULAŞTIĞI DÜŞÜNÜLÜYOR

Virüs ‘maymun çiçeği’ diye adlandırılıyor, zira araştırmacılar onu ilk olarak 1958 yılında laboratuvar maymunlarında tespit ettiler; fakat aslında kemirgenler gibi vahşi hayvanlardan ya da diğer enfekte insanlardan bulaştığı düşünülüyor. Afrika kıtasında, tipik olarak kıtanın batı ve orta kesimlerinde, her yıl ortalama birkaç bin vaka tespit edilir. Bununla birlikte, Afrika kıtası dışında görülen vakalar daha önceleri Afrika’ya seyahatle veya enfekte hayvanların ithalatıyla ilişkili olan bir avuç hastayla sınırlıydı. Öte yandan, yalnızca geçen hafta içinde Afrika kıtası dışında saptanan -ve artacağı neredeyse kesin olan- vakaların sayısı, ilk kez virüsün insanlarda hastalığa neden olduğunun tespit edildiği 1970’ten beridir kıta dışında saptanan toplam sayıyı fazlasıyla aştı. Bu hızlı yayılma, bilim insanlarının yüksek düzeyde alarma geçmesine neden oldu.

ABD’nin Maryland eyaletinde bulunan Fort Detrick ABD Ordusu Enfeksiyon Hastalıkları Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nde virolog olan Jay Hooper, maymun çiçeğinin, Covid-19 pandemisine yol açan korona virüsü türü olan SARS-CoV-2 gibi olmadığını belirtiyor. Hâl böyleyken, insandan insana kolayca bulaşmıyor ve çiçek hastalığı virüsüyle bağlantılı olmasından dolayı, yayılışını önlemek için tedavi ve aşılara sahibiz. Bu yüzden, bilim insanları -herhangi bir yeni viral davranış endişe verici olduğu için- kaygılanıyor olsalar da panik yaşamıyorlar.

Havada uçuşan ve ‘aerosol’ adı verilen küçük damlacıklar aracılığıyla yayılan SARS-CoV-2’nin aksine, maymun çiçeğinin öksürüğün neden olduğu tükürük gibi vücut sıvılarıyla yakın temas halinde bulaştığı düşünülüyor. Hooper’ın aktardığı kadarıyla, bu durum, maymun çiçeği taşıyan bir kişinin, hastalığı SARS-CoV-2 taşıyan birinden çok daha uzak bir temasta bile bulaştırabileceği anlamına geliyor. Her iki virüs de gribi andıran semptomlara yol açsa da maymun çiçeği bunlara ek olarak genişlemiş lenf düğümlerinin ve en sonunda yüz, el ve ayaklarda oluşan bariz sıvı dolu lezyonların oluşmasına neden oluyor. Çoğu insan, tedavi olmaksızın birkaç hafta içerisinde maymun çiçeğini atlatıyor.

Portekiz’deki araştırmacılar, 19 Mayıs günü ülkede tespit edilen maymun çiçeği virüsünün ilk taslak genomunu paylaştılar; buna karşın, New York’ta bulunan Mount Sinai Icahn Tıp Fakültesi’nde bir virolog olan Gustavo Palacios, paylaşılanın henüz başlangıç aşamasında bir taslak olduğunu ve kesin sonuçlar çıkarmadan önce daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Araştırmacıların bu ön genetik verilerden yol çıkarak söyleyebilecekleri şey, Portekiz’de tespit edilen maymun çiçeği virüsü suşunun (alt türünün), büyük oranda Batı Afrika’da kayda geçen viral bir suşla bağlantılı olduğu. Bu suş, Orta Afrika'da dolaşanlara kıyasla daha hafif hastalıklara sebep oluyor ve daha düşük bir ölüm oranı (yoksul kırsal nüfuslarda yaklaşık yüzde 1) sergiliyor. Bununla birlikte, yaşanan salgınlara neden olan suşun Batı Afrika’da görülenden kesin anlamda ne kadar farklı olduğu ve çeşitli ülkelerde ortaya çıkan vakaların birbirleriyle bağlantılı olup olmadığı -şimdilik- bilinmiyor.

Avustralya’nın Sydney kentinde bulunan New South Wales Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar epidemiyoloğu olan Raina MacIntyre, bu sorulara verilecek cevapların, araştırmacıların, vakalardaki ani yükselişin maymun çiçeğinin geçmişte olduğundan daha kolay bulaşmasına imkân tanıyan bir mutasyondan kaynaklanıp kaynaklanmadığını ve bulaşmaların her birinin tek bir kökene bağlı olup olmadığını tespit etmelerini sağlayabileceğini dile getiriyor. Yeni varyantları düzenli biçimde aşılardan ve daha eski enfeksiyonların sağladığı bağışıklıktan kaçan, süratle gelişen bir RNA virüsü olan SARS-CoV-2’nin aksine, maymun çiçeğine görece büyük bir DNA virüsü yol açar. MacIntyre, DNA virüslerinin mutasyonları belirleme ve onarma bağlamında RNA virüslerine göre daha iyi olduğunu, bu durumun maymun çiçeği virüsünün insandan insana bulaşmada ustalaşmak için aniden mutasyona uğramasının muhtemel olmadığını gösterdiğini belirtiyor.

‘DERİNDEN BAĞLANTILI’

Bununla birlikte, maymun çiçeğinin birbiriyle belirgin bağlantıları olmayan insanlarda saptanmış olması, virüsün fark edilmeden yayılabileceğini gösteriyor. Bu, ABD’nin Georgia eyaletine bağlı Atlanta kentinde bulunan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ndeki çiçek virüsü ekibinin başkanlığını yürüten epidemiyolog Andrea Mccollum’un “derinden kaygı verici” dediği bir gerçek.

Maymun çiçeği, semptomlara yol açmadan yayılabilen SARS-CoV-2’nin aksine, kısmen neden olduğu cilt lezyonları aracılığıyla bir kişiyi enfekte ettiğinde, çoğunlukla fark edilmez. McCollum, "Eğer maymun çiçeği asemptomatik biçimde yayılabilseydi, bu durum daha da rahatsız edici olurdu, çünkü virüsün izlenmesini zorlaştırırdı" diyor.

Bir diğer bulmaca ise, neredeyse tüm vaka gruplarının, büyük kısmı erkeklerle seks yapan erkeklerden (MSM) oluşan 20 ilâ 50 yaşlarındaki erkekleri içermesi. Rimoin, maymun çiçeğinin cinsel yolla bulaşma ihtimalinin kesin olarak bilinmediğini, ancak cinsel aktivitenin kesinlikle yakın temasa yol açtığını dile getiriyor. MacIntyre, bu şaşırtıcı bulaşma modelinin en muhtemel açıklamasının, virüsün rastlantı sonucu bir MSM topluluğuna girmesi ve orada yayılmayı sürdürmesi olduğunu söylüyor. Bilim insanları, haftalar boyunca sürebilecek ve sıkı temas takibi içeren epidemiyolojik bir araştırma tamamlandıktan sonra salgınların kaynağı ve enfeksiyonla ilişkili risk etkenleri hakkında daha doğru bir fikre ulaşacaklar.

ÖNLEME STRATEJİLERİ

Bilim insanları, 1970’lerde şimdikiyle yakından bağlantılı bir virüs olan çiçek hastalığına yönelik bir kökünü kazıma kampanyasının sona ermesinden beridir maymun çiçeğini gözlem altında tutuyorlar. Dünya çapındaki aşılamalar sayesinde çiçek hastalığı artık bir tehdit olmaktan çıktığı zaman, halk sağlığı yetkilileri çiçek hastalığı aşısını önermeyi bıraktılar; bu durum maymun çiçeğini bir bekleme odasında tuttu. MacIntyre, çiçek hastalığının ortadan kaldırılmasından bu yana geçen her yıl, bu virüslere karşı bağışıklığı zayıflayan ya da hiç bağışıklığı olmayan nüfusun büyüdüğünü belirtiyor.

O zamandan beridir birkaç maymun çiçeği salgını yaşandı. Mesela, Demokratik Kongo Cumhuriyeti onlarca yıldır virüsle mücadele ediyor ve Nijerya, ülkedeki ilk vakanın duyurulmasından yaklaşık 40 yıl sonra, 2017’den beridir 500’den fazla şüpheli ve 200’den fazla doğrulanmış vakayla, büyük bir salgın yaşıyor. Buna ek olarak, ABD 2003 yılında Gana’dan gerçekleşen bir sevkiyatla gelen kemirgenlerin virüsü Illinois’de yaşayan evcil çayır köpeklerine bulaştırdığını ve ardından 70’i aşkın insana bulaştığı bir salgın yaşandığını bildirdi.

Halk sağlığı yetkilileri, maymun çiçeği karşısında çaresiz değiller. ABD gibi ülkeler, biyoterörizme karşı bir tedbir olarak, virüs karşısında fazlasıyla etkili olduğu düşünülen bir antiviral tedavinin dışında çiçek hastalığı aşısı tedarikini de sürdürüyor. Bununla beraber, McCollum, büyük olasılıkla maymun çiçeğine karşı mücadele etmek için tedavilerin geniş bir ölçekte uygulanmayacağını dile getiriyor. Sağlık çalışanları muhtemelen virüs yayılışını önlemek amacıyla ‘çember aşılama’ adı verilen bir yöntem kullanacaklar: Bu, herhangi bir bulaşma yolunu durdurmak amacıyla maymun çiçeği bulaşan kişilerin yakın çevresindeki insanları aşılamak anlamına geliyor.

McCollum, şu ana dek incelediği verilere dayanarak, yaşanan salgınların büyük olasılıkla halka aşılamanın ötesine geçen önleme stratejilerini gerektirmeyeceğini düşünüyor. “Maymun çiçeğine her gün rastlanan bölgelerde bile bu hâlâ görece nadir görülen bir enfeksiyon” diye ekliyor.

Yazının orijinali Nature sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)