Masallar ve gerçekler

“ABD çizgimize geldi” efsanelerini yinelemekten bıkmadılar. Yetmiyor üstüne “kafamız bozulursa gireriz” sözleri sarf ediliyor. Gerçekte olan ise ABD’nin çizdiği coğrafi ve siyasi sınırların kabul edilmesi. Ama hükümete, dışişleri ve savunma bakanlarına bakacak olursanız her tarafta “kelebek gibi uçuyoruz, arı gibi sokuyoruz!”

Musa Özuğurlu yazar@gazeteduvar.com.tr

İktidar Suriye ordusunun Han Şeyhun’u kurtarması ile birlikte Morek’teki gözlem noktasında muhasara altında kalan askerleri neden çekmiyor? Gurur meselesi dışında akla mantıklı bir sebep gelmiyor. Astana sürecinde İdlib il sınırlarında oluşturulacak tampon bölge ve gözlem noktaları için sebep vardı. Türkiye o bölgede sahada Suriye yönetimine, masada Rusya gibi taraflara karşı elinde güç bulundurmak için ateşkes anlaşması yapmıştı ve gözlem noktaları silahlı grupların Suriye ordusuna karşı korunması görevini üstlenmişlerdi.

Ama Suriye ordusunun ilerlemesi ile birlikte o sebep, Han Şeyhun ve Morek için ortadan kalktı. Zira anılan bölgede artık silahlı gruplar yok Suriye ordusu var. Aynı durum diğer bazı bölgeler için de gerçekleşecek gibi görünüyor.

Suriye ordusu Lazkiye’nin kuzeyinde yer alan Kabanah’a operasyon için takviye birlik gönderdi. Kabanah Cısr El Şuğur’a giden yolun üzerinde önemli bir merkez ve Türkiye’nin bu yol üzerinde yani İştabrak köyü yakınlarında bir gözlem noktası daha var.

Diğer tarafta ise Han Şeyhun sonrasında Suriye ordusunun hedefi Maarrat El Numan. Maarrat El Numan İdlib yolunda en önemli merkezlerden biri konumunda. Maarra’nın batısında Jarjanaz adı verilen bir yerleşim yeri daha var. Burası da önemli noktalardan biri ve TSK’nın Jarjanaz yakınlarındaki Surman’da gözlem noktası bulunuyor.

Bu iki olası hedef ile birlikte Suriye yönetiminin hakimiyet alanlarına en yakın yer El Uraymah ve burada da TSK gözlem noktası mevcut.

Not: Harita görseli Han Şeyhun’un alınmasının hemen sonrasına aittir. Haritada 9 numaralı TSK gözlem noktası etrafında görülen yeşil alan daha sonra Suriye ordusu tarafından geri alınmış ve tamamen daralmıştır. (Kaynak: Almasdar News)

Eğer Suriye ordusu bu üç hedeften herhangi birine ilerlemeye karar verirse TSK’nın bir ya da birkaç gözlem noktası daha “sınır” hattından çıkmış ve “iç bölgeye” yani Suriye ordusunun hakimiyet alanına girmiş olacak.

Böyle bir durumda hükümet Suriye ordusunun geri aldığı yerlerde kalma konusunda ısrarını sürdürecek mi?

Silahlı gruplar o bölgede sıkıştıkça Türkiye’ye doğru kaymak zorunda kalacaklar. Türkiye şu ana kadar bu grupları çeşitli yöntemler ya da işbirliği ile sadece Suriye yönetimine karşı kullanmakla kalmadı. Bu işbirliğinin önemli bir sonucu daha vardı: Bu grupları kontrol altında tutmak. Ancak sıkışma arttıkça bu grupların “can havliyle” sahibine saldırmayacağının garantisi var mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İdlib’te ateşkesin Suriye yönetimi yüzünden bozulduğunu söylemesi gerçeği yansıtıyor mu? Erdoğan konuyu Putin ile ele alacaklarını da söyledi. Rusya Türkiye gibi düşünmediğini defalarca yineledi. Son olarak Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov “Suriye ordusunun operasyonlarının Astana ve Soçi dahil hiçbir anlaşmanın ihlali anlamına gelmediğini” söyledi.

Türkiye - Rusya hattında balayı bitmiş gibi görünüyor. ABD’ye karşı hamle yapmasını beklerken “Türkiye’nin ABD ile işbirliği halinde güvenli bölge” fiiliyatını hayata geçireceğini açıklaması ve bunun büyük başarı gibi sunulması Rusya için sürpriz olmuş mudur? Muhtemelen böyle bir manevrayı bekliyorlardı, bu nedenle şimdi soğukkanlılıklarını korumayı başardılar. Karşılığında İdlib’te Suriye ordusu ile koordinasyon halinde Türkiye’nin gözlem noktalarını tek tek yutacaklar ve Türkiye’ye Suriye’den çık diyen Rusya değil Suriye yönetimi olmuş olacak.

Erdoğan 82 milyonluk devleti yöneten biri olarak gerçekten bir Astana sürecinin, Soçi mutabakatının, ateşkesin ve hattının olduğuna inandırmıştı kendini. Oysa bunların hepsi koskoca yanılsamalardı.

Aynı durum ve ruh hali Fırat’ın doğusu için de geçerli. “ABD çizgimize geldi” efsanelerini yinelemekten bıkmadılar. Yetmiyor üstüne “kafamız bozulursa gireriz” sözleri sarf ediliyor. Gerçekte olan ise ABD’nin çizdiği coğrafi ve siyasi sınırların kabul edilmesi.

Ama hükümete, dışişleri ve savunma bakanlarına bakacak olursanız her tarafta “kelebek gibi uçuyoruz, arı gibi sokuyoruz!”

Suriye için yeni dengeleme girişimlerinin olduğu haberlerinin arttığı bugünlerde ayağımızı yere basmak yerine “Malazgirt havası” basıyoruz.

Eğer Rusya birtakım pazarlıklar nedeniyle bir süre daha ertelerse ne âlâ, değilse İdlib efsanesi orta vadede üstüne birkaç yüz bin sivil ve araya karışan militan bonusları ile final yapacak. Fırat’ın doğusunda ise Süleyman Şah eski yerine geri götürülür ve gazeteler birkaç gün manşetleri kurtarmış olur. Maalesef gerçekler bunlardan ibaret.

Tüm yazılarını göster