'Lice yangınına havadan müdahale gerekirdi'

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 5 mahallenin kırsal kesiminde çıkan ve üç gün sonra kontrol altına alınan yangında, 600 hektarlık alan kül oldu. Bölgedeki orman yangınları hakkında bilgi veren Hewsel Koruma Platformu Eş Sözcüsü Vahap Işıklı, güvenlik gerekçesiyle yangınlara yeterince müdahale edilmediğini söyledi.

Abone ol

DİYARBAKIR - Bölgede zaman zaman orman yangınları meydana geliyor ve bazen günlerce devam eden bu yangınlar, ana akım medya için, genellikle haber değeri taşımıyor. Bölgede yaşayan insanlar ile kimi sivil toplum kuruluşu ve çevreci örgütler sosyal medyada bir hassasiyet yaratmaya çalışıyorlar. Ancak bunların etki alanının geniş olduğunu söylemek pek mümkün olmuyor. Misal, Ege’deki bir orman yangını kadar kitlesel bir hassasiyete neden olamıyor.

Öte yandan bölgedeki orman yangınlarına zamanında ve etkili bir şekilde müdahale edilmediği de ileri sürülüyor. Yetkililer, benzer eleştirileri, yangın çıkan arazinin koşullarını gerekçe göstererek cevaplıyorlar. Yurttaşların yangını kendi imkanlarıyla söndürme çalışması ise genellikle güvenlik gerekçesiyle engelleniyor.

En son Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında meydana gelen, üç günde ancak kontrol altına alınabilen ve 5 köyü tehdit eden orman yangını sırasında da benzer eleştiriler yapıldı. Yangına müdahale için sadece iki itfaiye aracı görevlendirilmişti ve bunlar da arazi koşulları gerekçesiyle doğru dürüst yangına müdahale edememişti. Köylüler kendi imkanlarıyla yangını söndürmeye çalıştılar.

Bölgedeki yangınların güvenlik gerekçesiyle askerler tarafından çıkarıldığı yönündeki iddialar da önemli elbette. Ancak yetkililer özellikle bu konuda ketum bir tutum sergiliyorlar.

İddialar, eleştiriler, savunmalarla ilgili olarak Hewsel Koruma Platformu Eş Söcüsü Vahap Işıklı ile konuştuk. Dünyanın her yerindeki çevre sorunlarıyla ilgilendiklerini belirten Işıklı, Hevsel Bahçeleri’nin durumu hakkında da bilgi verdi.

'ORMANLAR İŞ KOLU HALİNE GETİRİLDİ'

Bölgede meydana gelen orman yangınların nedeni nedir? Dikkatsizlik mi yoksa sıkça dile getirildiği gibi güvenlik nedeniyle mi çıkıyor yangınlar?

Vahap Işıklı

Öncelikle bir resmi açıklamadan bahsetmek istiyorum; Tarım ve Orman Bakanlığı, 2019 yılı sonu için orman yangınlarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, ‘Türkiye genelindeki orman yangınlarında bu yıl 5 bin 469 hektar alan zarar gördü’ diye kamuoyuna bir veri paylaşımında bulundu. Bunun yanında, bilim çevrelerinin ortaya koyduğu verilere göre 2019 yılı aslında ormansızlaştığımızı gösterdi. Yine orman yangınlarının yanında, Orman Genel Müdürlüğü’nde bulunan ‘ağaçlandırma yetkisinin’ 23 Ekim 2019’da çıkarılan Özel Ağaçlandırma Yönetmeliği ile özel işletmelere devredildi. Endüstriyel ağaçlandırma planları ile ormanlar üzerinden şirketleşmeye gidildi.

Yani özünde ormanlar bir iş kolu haline getirildi.

Örnekleyecek olursak, bu yılın nisan ayında Muğla’da 30 hektar yetişmiş orman alanı endüstriyel plantasyon çerçevesinde belirlendi ve nisan ayında kesimine başlandı. Yine “turizm gelişme bölgesi alanı” olarak ilan edilen alanlarda başlayan kamulaştırmalarının çoğunun ormanlık alanlar olduğu gerçeği var. Yangınlar ve bu tarz uygulamalarla ormanlarımız yok olmakla yüz yüze kaldı. Sorunuzdan öte bunları açıklamamın sebebi, meselenin vahametini anlatmak içindir. 2019’da durum budur ve bu yıl Muğla’dan Antalya’ya, Cudi’den Lice’ye yaşanan orman yangınları ile eldeki veriler ormansızlaşmaya doğru gittiğimizi gösterir niteliktedir.

Türkiye’de gerçekten sorun bölgesel olmaktan öte, nicel ve nitel olarak aynı anlamda bir felaketi ifade etmektedir. Tabii sebepler açısından bakılınca değişkenlik gösterebiliyor. Başta belirttiğimiz üzre, turizm bölgesi ilan edilen alanların çoğu, özellikle Ege ve Akdeniz dolaylarında orman alanlarına rastlanması, yangınların bir rant çerçevesinde çıktığını göstermektedir. Orman yangınları ile koca ormanlar yok olurken yerine kısa bir zaman geçmeden yükselen oteller bu durumu açıkça destekler niteliktedir. Yine tabii dikkatsizlik de önemli bir faktör. Zira ülke olarak ağaç, orman ve doğayı gözeten bir toplum değiliz maalesef. Haliyle dikkatsizce atılan bir sigara izmariti koca ormanı tutuşturabiliyor. Yaz aylarında rüzgar faktörü eklenince yangın birden koca alanı yutabilmekte, öyle ki yerleşim yerlerini bile tehdit edebilmektedir.

Bölgeye gelirsek; Şırnak Gabar dağında uzun namlulu silahlar ile askeri operasyon sonucu dağ ateş altına tutulmuş ve yangın başlamıştı. Aynı durum Amed Pasur’da da Barın Mahallesi kırsalının ormanlık alanda askeri operasyon sonucu yangın çıkmıştı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi itfaiyesine haber verilmesine rağmen itfaiye müdahale etmemiş, halk kendi imkanları ile söndürmeye çalışmıştı. Bugünlerde de Lice ilçesine bağlı Dibek (Derxust), Yolçatı (Sisê), Çağdaş (Cinezur), Cimar ve Henyat mahalleleri arasında kalan kırsal alanda 3 gün önce başlayan yangın devam ediyor. Yerelde halktan alınan bilgilere göre yangının bilinmeyen bir sebeple çıktığı belirtiliyor. Fakat 90’lı yıllardan bu yana bu alanda çatışmaların yaşandığı biliniyor. Bu da yangının güvenlik gerekçesiyle çıkarılmış olma ihtimalini artırmaktadır.

Bölgedeki yangınlara zamanında ve etkili müdahale edilmediği de ileri sürülüyor. Sizin gözleminiz nedir?

Meseleyi açmak açısından, bölgede yıllardır yaşanan çatışmalar sonucu kırsal alanların çoğu askerileştiğini belirtmek isterim. Güvenlik sebep gösterilerek, ormanlık, dağlık alanların çoğunda son birkaç yıl itibariyle gözle görülür bir şekilde karakol, kalekol artışı ortadadır. Lice dahil karakol, kalekol çevrelerinde yangınların çıkması, haliyle güvenlik politikaları sonucu ve askeri operasyonlar sonrası yangın çıktığını doğrulamakta. Alanların askerileşmesi herhangi bir orman yangınında alana güvenlik sebebiyle kimsenin sokulmamasını da getiriyor. Yine bu alanların çokça engebeli arazi olması müdahaleyi engelleyici olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, 11 haziran itibariyle Nusaybin’in Omeryan bölgesinde 3 gün süren yangın meydana geldi. Bölge halkı müdahale etti ancak arazinin engebeli olması ve halkın yetersiz kalan araçları nedeniyle yangının söndürmesi zorlaştı. Böyle arazilerde yangına havadan müdahale önem kazanıyor ancak havadan hiçbir müdahale gerçekleşmedi.

Lice kırsalında çıkan son yangın kontrol altına alındı. Birkaç köyü tehdit eden yangın sırasında yetkililerin müdahalede yetersiz kaldığı iddia edildi. Lice’deki yangında ne kadar ağaç yandı/zarar gördü?

.

Lice’deki yangın için ilk gün alana 2 itfaiye aracı geldi fakat rüzgarın da etkisiyle yangın binlerce hektarlık alana yayıldığı için yetersiz kaldılar. Halk kendi imkanları çerçevesinde yangını söndürmeye çalıştı. Oysa havadan bir müdahale gerekliydi ve bu müdahale gerçekleşmediği için yangın söndürülemedi. Sosyal medya üzerinden bir  hareketlilik gelişmesine rağmen, sonraki gün soğutma çalışmaları yapılmadığı için öğle vakitlerinde yangın tekrardan çıkmış ve yine gece saatlerine kadar sürmüştür. Bu durum aslında şunu da göstermektedir, orman yangınları söndürüldükten sonra soğutma çalışması da yapılmalı. Bölgedeki yaz sıcaklarının normalin üstünde olması sebebiyle soğutma çalışmaları elzem bir faktördür. Arazinin engebe durumu ile rüzgar, havadan müdahalenin şart olduğunu gösteriyor. Yetkililer bu konuda yine yetersiz kaldılar. Yaşanan tahribat, resmi olmayan verilere göre, binlerce ağaç, 10 binlerce dönümlük orman olarak tarif edilebilir. Yetkililerin kurduğu bir araştırma komisyonu alana gitmeli ve yaşanan tahribatı ortaya koymalı.

'YANAN BİR ORMAN YOK OLAN BİR EKOSİSTEMDİR'

Yangınların çevreye ve canlılara zararları hakkında bilgi verir misiniz?

Aslında bunu anlatmadan şuna değinmek gerekir diye düşünüyorum. Ülkemizde hâlâ “orman” kavramında ya da ormana bakış açısında bir sıkıntı olduğu açıktır. Zira orman yangınının sonuçlarına ya can kaybı var mı yok mu üzerinden ya da sadece ağaçlar üzerinden nicel anlamdaki sonuçlarından bahsedilmektedir. Oysa ki ormanlara ekosistem olmaları itibariyle bütünsel bakılması gerekiyor. İçinde yaşayan irili ufaklı hayvanlar ve binlerce mikroorganizmaya bakmak gerekiyor. Ormanların binlerce canlı için bir yaşam alanı olduğunun kavranması gerekir. Ayrıca her canlının ekosistemde ve yaşam döngüsünde bir yeri olduğu açıktır. Bu anlamda, Lice’den bahsetmişken, canlılar üzerindeki yıkımını gördük. Kuluçka dönemine giren kuşların yangın nedeniyle göç etmesiyle, geride kalan yumurtalarının görüntüsü yürek sızlatır cinstendir. Yine gözle görülmeyen binlerce mikroorganizma canlısının yok olduğu bilinmelidir. Bu sebeple yanan, yok olan, tahribata uğrayan bir ağaç yok olan oksijenimiz iken, yanan bir orman yok olan bir ekosistemdir, yaşamdır.

Orman yangınlarına karşı toplumsal bir hassasiyetin olduğunu söyleyebilir misiniz?

Yine toplumsal hassasiyetten söz edecek olursak; doğrusu ülke insanı olarak sadece orman değil, bütünsel anlamda ekolojik bir bilinçlenmeye sahip olduğumuz, bunu yaşamın bir köşesine oturtma anlamında başarılı olduğumuzu söylemek zor olur. Zira dikkatsizlik sonucu yaktığımız ormandan rant uğruna yok ettiğimiz ormanlara, derelere, bahçelere, topraklara kadar durum ortada. Tabi bunlar sermaye ve muktedir çevreler ortaklığı üzerinden gelişiyor. Ama halk olarak bu talanın karşısında güçlü bir şekilde durduğumuzu söylemek mümkün değil.

Hevsel Bahçeleri zaman zaman kesilen ağaçlarıyla gündeme geliyor. Hevsel’de son durum nedir?

Hewsel Koruma Platformu olarak bizler sadece Lice değil, ülkenin ve evrensel anlamda, yaşanan her doğa tahribatı karşısında durduk. Bu anlamda Amed yereli olarak çeşitli kurumlarla beraber hem kentimizin hem de bütünüyle tüm doğayı savunmak, korumak amacını taşıyoruz. Bu anlamda 2014’te Hewsel Bahçelerinde başlayan ağaç kesimine karşı günlerce tuttuğumuz nöbetlerden, bugüne değin mücadelemiz devam ediyor. Hewsel’de özel şirketler tarafından 600 dönümlük belirlenmiş alana düğün salonu, alışveriş merkezi, bisiklet yolu gibi bir proje olduğu söylentisi yayılmış, bileşenimiz olan TMMOB Amed İKK olarak alana gitmiş, durumu yerine görmüş, şirketten durumu öğrendikten sonra engelliyici olduk. Bunun yanında Hewsel Bahçelerinde sazlıkların molozlara gömülmesi durumu vardı, yetkililerin moloz dökülmesine engel olması için çağrıda bulunduk.

Hewsel’i savunduğumuz gibi ağaçların katledilmesinden ormanların yok edilmesine, ülke bazında ve evrensel ölçekte yaşanan tahribatların engellenmesine kadar çeşitli mecralarda girişimlerde bulunduk, etkinlikler düzenledik. Çeşitli zamanlarda çıkan orman yangınlarında alana gidip müdahale etmeye kadar çalışmalarımızı yürüttük, yürütmeye devam ediyoruz. Tabi yetmiyor, zira bir bilinçlenme ve karşı duruş yaratılması, bilinç kazanılması ve bütünüyle doğayla barışık olmak gerekiyor. Yaşamı esas almayı amaçlamak anlamında çeşitli kurumlar ile ortaklaşarak seminerler, paneller düzenledik.

Son olarak; yok olan orman, yok olan bir ekosistem ve yaşamdır. Mesele öncesinden yangına engelleyici olabilmektir. Yangının yarattığı tahribat ağaç fidesi dikme kampanyası ile giderilemeyeceği açıktır. Zira bir orman ekosisteminin oluşması yüzyılları bulabilmektedir. Hal buyken engelleyici olalım, doğayı koruyalım, savunalım ve şunu bilelim, insan olarak vazgeçebileceğimiz tek bir ağaç ya da canlı olamaz, hepsini savunabilmeli, yaşatmalıyız.