Libidosu yüksek bir hipnoz

Tiyatro oyuncusu Nadir Sönmez, Ornitolog'u kaleme aldı: "Ornitolog, kişisel bir eser."

Abone ol

Nadir Sönmez

İnsanın bakışlarıyla tahrip etmekten ürkeceği kadar enfes manzaralı ve iklimini görüntüsünden nakledebilen bir coğrafyada, Fernando’nun medeniyetle tek bağlantısı, ona nasıl olduğunu soran ve ilaçlarını kullanmasını hatırlatan bir erkekten gelen cep telefonu mesajlarıdır. Yalnız ve huzurlu Fernando, sakin bir ırmakta kanosuyla gezinir ve dürbünüyle esrarengiz kuşları takip eder. Dikkatini cezbeden bir tanesini gördüğünde, kuşun yaptıklarını taşıdığı ses kayıt cihazına aktarır. Bu huşu içindeki gözlem gerçekleşirken, film zamanı unutturan bir belgesel gibi demir alır.

Filmin ismiyle örtüşen ve çok olağan hissettiren bu meditasyon safhası, seyircinin nasıl bir film izleyeceği ile ilgili tamamen yanılgılı bir fikre kapılması için çekilmiş gibidir. Fark etmediği bir akıntı Fernando’nun kanosunu devirir.

BONDAGE PRATİĞİNİN SİNEMATOGRAFİK TEMSİLİ

Santiago de Compostela’da sona erecek hac yolculuklarında kaybolmuş Çinli iki kız arkadaş tarafından, ölü olduğundan şüphe edilebilecek ya da gerçekten ölü bir halde bulunan Fernando, ilk yardım kitiyle hayata döndürülür ya da yeniden doğar. Bir kamp ateşi çevresinde, muhafazakar hacı kimliklerinden kuşku duyulacak imalı tavırlar içindeki bu iki kızla tanışır ve ondan yollarını bulmalarına yardım etmesi rica edilir. Ancak sabah uyandığında kendisini bağlanmış vaziyette bulacaktır ve vücudunun her yerini saran halatlar sabah ereksiyonunu daha da belirginleştirmiştir.

Fernando’nun beyaz bir külot arkasında formu iyice beliren uyarılmış penisini odağına almış yakın planda, Joao Pedro Rodrigues, zaten en başından beri sıradan hareket ve davranışlarına dahi cazibe yüklediği karakterine duyduğu arzuyu samimice belli eder. Nitekim bir gün boyunca asılı ve tutsak kalacak Fernando, bondage pratiğinin sinematografik bir temsiline dönüşür. Ertesi gece ellerini çözmeyi başarır ve kendisini kurtarır. Kaçmak üzereyken kızların anlamadığı konuşmalarına kulak misafiri olur. Seyirci aslında Çinli hacıların onu hadım etme isteğinden haberdar olmuştur ve kahramanın kendisinin bile bilmediği başka bir tehlikeden kaçışını izler.

Fernando ormanın içinde yitmeye başlar. Yeni karşılaştıkları, yaban domuzu avını taşkın bir kutlamaya dönüştüren ve filmi bir süreliğine fantastik bir evrene sokan öfori halindeki Pagan ayini üyeleri olur. Aralarında Miranda dilinde konuşan bu gürültülü topluluk, alacalı kostüm ve maskeleriyle cümbüş halinde ve korkutucudur.

Fernando’nun fark edilmemek için sığındığı köşe, ayindekilerden birinin çişini yapmak için seçtiği tepenin altına denk gelir. Can korkusundan başına gelen bu talihsizliği sineye çekmesi gereken ve tiksinen bir adam görmeyiz. Fernando üstüne işenirken sanki bunu talep etmişçesine haz alır ve ifadesi şehvet doludur. Geceleri tanıştığı yabancılarla türlü fantezilerini tatmin eden O Fantasma’daki Sergio gibi, Fernando da pornografinin kategorize ettiği sıra dışı zevkleri serüveninin doğal gidişatında tecrübe eder. Bu sefer de pissing, hikayenin tesadüfi bir sonucu olarak sinemadaki meşruiyetini kazanır.

.

SAĞIR, DİLSİZ ÇOBAN İSA

Artık telefonu da bozulmuştur ve bir gece çadırının içinde ve karnının üstünde kâbus gibi beliren tehditkâr beyaz kuşun yarattığı gerilimden de anlaşılacağı gibi, filmin başındaki sükunet yerini akıbeti hayret verici bir olaylar silsilesine bırakmıştır. Sahilde sürüsüyle birlikte karşılaştığı çobanla iletişim kurmaya çalışırken onun sağır ve dilsiz olduğunu anlar.

Susuz Yaz’daki Osman’ın akıllara durgunluk verecek bir seçimle, Bahar’a kur yapmak için bir inekten faydalandığı sahnede olduğu gibi, isminin İsa olduğunu öğrendiğimiz bu genç, koyunlarından birisinin memesini emer. Fernando ve İsa hızlı bir şekilde yoldaş olur ve birbirlerine temas ederek kuşlara bakarlar. Yakınlaşmalarını, yumuşak ve şefkatli bir ön sevişmesi olan ve belki de bir kuşun gözünden görmeye başlayarak röntgenlediğimiz bir birleşme izler.

Bu bölümün Alain Guiraudie’nin Göldeki Yabancı filmini hatırlatması sadece kumsaldaki erkekler arası mahremiyetten kaynaklanmaz. Çünkü seks şiddeti boşaltmaya yetmemiştir ve Fernando ile İsa kavgaya tutuşurlar. Birbirlerinin üstünde yuvarlanışlarının çekim açısı kimin kimi öldüreceği konusunda bir muallak yaratır. Bıçak İsa’nın göğsüne saplanmıştır ve çıkarıldığı esnada püsküren kan şiirsel bir koreografiyle akar. Rodrigues cinayeti estetize eder.

Günün farklı saatlerinin benzersiz tonlarını açığa çıkardığı fondaki yeşil spektrumu, büyüleyici bir taksidermi sekansına da ev sahipliği yapar. Hayvanların imha edilmiş kinetiği gözlerindeki dehşet verici parıltıya bürünmüştür ve gece bir yetişkin masalıdır. Fernando yadırgamanın artık bir tepki alternatifi olamayacağı kadar çok sürpriz yaratmış bu yolculuğunda, önceden karşılaşmış olduğu Pagan topluluğun bir üyesine yeniden denk gelir.

Kostümün içinden İsa çıkar ama adının Thomas olduğunu söyler. Bu sırada Fernando’yu canlandıran oyuncunun yerini de bir süreliğine yönetmenin kendisi alır. Bu sefer de boğazı kesilerek ölür ve dirilir. Gün ışığında, Femen aktivistlerini çağrıştıran imaj ve keskinlikleriyle, Ovidius’un Dönüşümler’inden esinlenmiş üstü çıplak ve silahlı kadın avcılar, Fernando’nun dilinden tek anlayanlar olur. Eve dönüş yolunu bulan Fernando, Pagan partneriyle şehir sokaklarına vardığında, ona AIDS’ten ölen Portekizli pop şarkıcısı Antonio Variaçoes neşeyle eşlik eder.

.

KARAKTER YÖNETMENLE ÖZDEŞLEŞİYOR

Gary Cooper ve Randolph Scott gibi sek western erkeklerinin hissettirdikleri, Rodrigues’in başrolü kimin oynayacağını belirlemesinde etken olur. Padovalı Antonio’dan yola çıktığı ve kovboy referansını eklediği bu ıssız karakteri Fransız aktör Paul Hamy oynar. Güçlü ve atletik bir fizikle çekici ve masum bir yüzün usulca kaynaştığı aktör, yönetmenin hem varlığını hem de yokluğunu hissettirir. Bir taraftan bedeni spesifik bir sinema dilinin direktifini almış gibi hareket eder. Öte yandan bir başına ve dünyadan kopuk haliyle asla kendinden haberdar değil gibidir ve dikizlenmek için idealdir.

Yönetmen röportajlarında açıkça beyan ettiği üzere oyuncusunu arzular. Paul Hamy aracılığıyla erkek bedenini över ve ondan en beklenmedik anlarda bile tahrik olur. Fernando’nun dublajını yaptığı ve filmin bir bölümünde rolüne dahi büründüğü düşünülünce zaten karakteri yönetmenle özdeşleştirmek hem doğru hem de bariz olur.

Biyoloji eğitimi almış ve kendisi de bir kuş gözlemcisi olan Rodrigues’in güzel ve erotik filmi Ornitolog, kişisel bir eser. Hikayeye ilham vermiş Aziz Sebastian ya da tanrıça Diana gibi bütün dini ve mitolojik referans ve ikonografiler sadece yönetmen onlarla ilgilendiği için yer alıyorlar. Bir araya getirilişlerinde şahsen enteresan bulunmaları dışındaki bir korelasyonun teşhis edilemeyeceği ve muzip bir cinsellikle çağdaşlaştırılmış bu anlatılar herhangi bir tutarlılık gözetmeden sıralanıyorlar. Filmin tür ve hikaye olarak sürekli istikamet değiştirmesi ve bu tahmin edilemezliğin yarattığı dikkat uyanıklığı çok kıymetli. Bir taraftan artık her şeyin nasıl başladığınının neredeyse unutulacağı bir karmaşa ve kaos söz konusu öte yandan bu tuhaf olaylar sıralanışı öyle incelikli bir dekupajla gerçekleşiyor ki senaryo ve kurgudaki mühendisliğin biri diğerinden şaşmamış sağlamlığı hayran bırakıyor. Pasolini’den güç alan Rodrigues, tutkularını kendine has bir tarifle birleştiren bir mucit.

Ornitolog, göz kamaştırıcı bir mücevher muamelesi gören doğanın hem düş hem kabus yaratabilen atmosferinde gerçekleşen, libidosu yüksek ve atonal bir hipnoz.

ORİJİNAL ADI: O Ornitólogo

YÖNETMEN: João Pedro Rodrigues

OYUNCULAR: Paul Hamy, Xelo Cagiao, João Pedro Rodrigues, Han Wen

YAPIM: 2016 - Portekiz, Fransa, Brezilya

SÜRE: 118 dk.