Kürtlerin mamostesi: Kadri Yıldırım

Elbette hayat bu; acısıyla ve tatlısıyla, iyi günde ve kötü günde bir şekilde geçip gidiyor durmadan. Önemli olan nokta, insanın halkının kendisi, kültürü, tarihi ve dili için neler yaptığı. Çünkü insan bedenen göçse de her kitap, yaratıcısının nefesini taşır sözcüklerde ve o kişi ölümsüzleşir her sayfada. İşte Kürtlerin mamostesi Kadri Yıldırım da yazdığı makale ve eserlerle bunu başarabildi.

Abone ol

İbrahim Genç*

Ömrünü kitapların içinde, sayfaların arasında, kelimelerin dünyasında geçirerek halkının kültürü ve diliyle özdeşleşen insanlar vardır. Onlar hayatlarının son anına değin, nefes aldıkları her anda üreterek yaşarlar ve kalemleri hiçbir zaman düşmez ellerinden. Böylesi büyük şahsiyetlerden biri de Kürtlerin mamostesi Prof. Dr. Kadri Yıldırım’dı şüphesiz. Çünkü o, hiçbir koşulda dış etkenlere ve engellere takılmadan araştırdı, okudu ve yazdı. Öyle ki birkaç ay önce yakalandığı Covid-19’u atlatır atlatmaz çalışmalarına kaldığı yerden devam etmişti. Ki iyileşir iyileşmez de bir gazetede uzunca bir makalesi yayınlanmıştı. Onun ismini gazetede görünce gayriihtiyari tebessüm etmiştim doğrusu. Tabii hiç kimse bilemezdi, bir anda gelen bir beyin kanamasıyla ebediyete göçeceğini.

Bu yüzden cenaze töreninde yüzlerce insan aynı ortak hüzünde buluşarak üzüldü, ağladı. Görüntülere de yansıyordu, “Neden biraz daha beklemedin mamoste?” diyenler vardı. Onun ardından birçok insan “Ehmedê Xanî’ye, Melayê Cizirî’ye komşu olasın” diyordu. Onun ardından sarf edilen her sözde Kürtçenin kokusu vardı ve o, büyük Kürt şahsiyetlerin dünyasına uğurlanıyordu. Şüphesiz öğrencilerinin, sevenlerinin, ailesinin hüznü büyüktü Diyarbakır’da, Yeniköy mezarlığında. Tam da bu anda büyük Kürt şairi, yazarı ve siyasetçisi Osman Sebri’nin yazdığı bir öykü aklımda dolaşmaya başlamıştı. Hawar dergisinde yayınlanan öykünün adı “Li Goristaneke Amedê” idi, yani “Diyarbakır’ın Bir Mezarlığında”.

XANÎ’LERİN YANINA UĞURLANDI

Öyküde toprağından uzaklarda, vatan hasreti çeken Osman Sebri’nin iç dünyasına yolculuk söz konusu. Büyüyen hasretle deniz kenarında hayallere dalan öykünün kahramanı, bir anda kendini Diyarbakır’da görür. Dicle’nin kenarında güneşin ışıkları içinden açılan bir kapıda efsunlu bir dünyaya gider. Gittiği öbür alemde de görür ki Kürt aydınları çalışmalarla meşguller. “Burası cennet mi?” diye sorar, gelen cevap “Hayır, burası vatan çalışmalarının alanı” şeklindedir. Orada da dergi çalışmaları, Kürtçe sözlük hazırlıkları vardır. Bu yüzden sorar, “Siz neden Ehmedê Xanî’yi topluluğunuzun başkanı yapmıyorsunuz?” Onlara göre zaten Xanî, yapılan tüm çalışmaların gözlemcisidir. Tabii orada büyük Kürt bilginlerinin toplantısı vardır. Kemal Fewzi, Fuat Beg başta olmak üzere birçok Kürt aydını o toplantıda olacaktır. Öykünün kahramanı da buna katılmak için orada kalmak ister. Ta ki şafak sökünce melekler “mezarlıktan çıkma vakti” diyene değin.

Mamoste Kadri’nin gittiği yerde de onu bekleyen Ehmedê Xanî’ler, Hacî Qadirê Koyî’ler, Celadet Ali Bedirxan’lar, Musa Anter’ler olacaktır elbette. Ve “Li Goristana Amedê” öyküsünde bahsedilen o Civîna Mezin’de (Büyük toplantı) eserleriyle yer alacaktır şüphesiz. Ki bir konuşmasında kendisi de şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu dünyada size bir aciz olarak gücüm yetmiyor biliyorum; ama öbür dünyada bu dilin manevi babaları olan Ehmedê Xanî'yle birlikte, Melayê Cizîrî'yle birlikte, Faqiyê Teyran'la birlikte yakanıza yapışacağız.”

ODAĞINDA KÜRTÇE VARDI

Türkiye’de Kürdoloji’nin kurumsallaşması anlamında birçok değerli akademisyenle birlikte verdiği emeğin altını da çizmek gerekir. Öyle ki Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Yaşayan Diller Enstitüsü’nün müdürlüğünü yaptığı yıllarda Mardin’in adeta bir Kürdoloji vahasına dönüştüğünü söyleyebiliriz. Özellikle Haziran 2013’te Kürtçe öğretmen adaylarının mezuniyet törenindeki coşku unutulacak gibi değildir. Türkiye ve dışından birçok değerli katılımcı da törende hazır bulunmuştu. Mamoste Kadri, sahneye çıktığında öğrencileri onu dakikalarca alkışlamışlardı. O da sözlerinin sonunda “Ruhun şad olsun ölümsüz Xani!” dedikten sonra onun torunları olarak Kürtçe için daha çok çalışacaklarının sözünü vermişti.

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde gelişen hoşgörü atmosferi, birkaç yılda tersine dönerken Mamoste Kadri de orada yapacaklarının sınırlı kalacağını anlamıştı. Bu yüzden Kürt dili için yapacaklarını siyaset yoluyla da yapabileceğini düşünerek bir milletvekili olarak Kürt siyasetindeki yerini almıştı. Meclis’te de “Kürt sorunu esasında Kürtçe sorunudur” diyerek odağına Kürtçeyi alacağını da ifade etmişti. Bu yüzden de siyaset hayatındaki çalışmalarının büyük çoğunluğu dil üzerine veya dille ilişkili şekilde gelişiyordu. Çoğu zaman elinde kitaplarla gezip boş zamanının çoğunu okuyarak geçiren Mamoste Kadri’nin her konuşmasında tarihten dikkat çekici anekdotlar bulmak mümkündü.

Öyle ki İslam’da anadille ilk savunma hakkının ne zaman olduğu anekdotu, savaş ve barış kelimelerinin dinî ve etimolojik analizi gibi aydınlatıcı konuşmalar söz konusuydu. Kimi konuşmalarındaysa, uçaklarda Kürtçe anons talebiyle yaptığı konuşma başta olmak üzere, herkesi güldürmesini de bilirdi şüphesiz. Diğer taraftan da Meclis çatısı altında isteyen herkesin istifade edebileceği bir Kürtçe kursunun da başvurusunu yapmıştı. Dönemin Başbakanı Davutoğlu’nun Diyarbakır’da “Kürtçeyi öğrenmek isterim” sözlerine tebessüm ederek “İşte fırsat ayağına geldi” diyerek etrafındaki herkesi güldürmüştü.

ESERLERİ İLHAM KAYNAĞI OLACAK

Mezopotamya’nın kadim topraklarından bir Kürt aydını, akademisyeni, siyasetçisi daha gelip geçti. Ürettiği eserleri, heyecanla anlattığı Xanî ve Koyî yeni nesillere ilham olmaya devam edecek. Şüphesiz ben de Kürdoloji’de onun öğrencisi olarak, birçok yerde onun yanında durarak payıma düşenleri aldım. Elbette hayat bu; acısıyla ve tatlısıyla, iyi günde ve kötü günde bir şekilde geçip gidiyor durmadan. Önemli olan nokta, insanın halkının kendisi, kültürü, tarihi ve dili için neler yaptığı. Çünkü insan bedenen göçse de her kitap, yaratıcısının nefesini taşır sözcüklerde ve o kişi ölümsüzleşir her sayfada. İşte Kürtlerin mamostesi Kadri Yıldırım da yazdığı makale ve eserlerle bunu başarabildi. Şimdi onun mirasını devralmak zamanı. Bu vesileyle yeniden ailesine ve sevenlerine başsağlığı dilerken kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.

*Yazar